Esas No: 2018/30817
Karar No: 2018/30817
Karar Tarihi: 29/6/2021
AYM 2018/30817 Başvuru Numaralı VEDAT ÖZKANLI Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
VEDAT ÖZKANLI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/30817) |
|
Karar Tarihi: 29/6/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI |
Başvurucu |
: |
Vedat ÖZKANLI |
Vekili |
: |
Av. Hasan GENÇ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, üçüncü kişilerce gerçekleşen yaralama eylemiyle ilgili olarak yapılan ceza yargılamasının makul süratle tamamlanmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/10/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. 1960 yılı doğumlu olan başvurucu, Aksaray"ın Ortaköy ilçesinde yaşamakta ve olay tarihinde pazarcılık yapmaktadır.
9. 25/8/2005 tarihinde pazarda iki aile arasında çıkan kavga esnasında başvurucu, A.A. ve M.A. tarafından bıçaklanarak hayati tehlike geçirecek şekilde sırtından ve karnından yaralanmıştır. Olayda başvurucuyla birlikte başka kişiler de yaralanmıştır.
10. Ortaköy Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından olayla ilgili soruşturma başlatılmış, toplanan deliller neticesinde 28/12/2005 tarihinde aralarında başvurucunun da bulunduğu yedi müşteki sanık ile üç sanık hakkında basit yaralama, mala zarar verme, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarını işledikleri iddiasıyla ceza davası açılmıştır.
11. Ortaköy Asliye Ceza Mahkemesince (Asliye Ceza Mahkemesi) yapılan kırk iki duruşma sonunda 8/11/2012 tarihinde başvurucunun yaralanması eylemi nedeniyle A.A. hakkında 100 TL adli para cezası verilerek verilen hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Diğer taraftan M.A.nın başvurucuyu yaralaması nedeniyle hakkında 5 yıl hapis cezası verilmiştir.
12. Başvurucu ve diğer katılanlar ile sanıklar anılan karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli kararıyla M.A.nın başvurucuyu yaraladığına yönelik verilen hüküm bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"3) Sanık M.A.nın katılan Vedat Özkanlı"ya karşı sübut bulan kasten yaralama suçundan verilen mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;,
a) Kavganın başlangıcına ilişkin tarafların farklı beyanda bulundukları, sanık ve katılanın içinde bulunduğu her iki tarafın da kavgada önce karşı tarafın saldırdığını söylediği, her iki tarafın da kasten yaralama suçlarından ceza aldığı, olaydan 1 gün önce katılan sanıklar [S.Ö., N.Ö. ve S.Ö.nün] pazar yerinde karpuz satılması ile ilgili tartışmada sanığın kardeşi [A.A.ya] "Bu kadar malı pazara getiremezsin, sana bu malı sattırmayız" demek suretiyle sair bir kötülük edeceklerinden bahisle [A.yı] tehdit edip basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralayarak dövmeleri, bu hususta haklarında dava açılıp mahkumiyet karar verildiği anlaşılmakla, sanık hakkında TCK"nin 29. maddesince haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışmasız bırakılması,
b) Katılan Vedat"ın yaralanması hayati tehlike niteliğinde olmasına rağmen sanık hakkında uygulama yapılırken TCK"nin 87/1-d maddesi yerine yaralamaya uymayan TCK"nin 87/1-c maddesinin yazılması,
c) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinde belirilen hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması..."
13. Bozma ilamı sonrasında Asliye Ceza Mahkemesi bozma kararına uyarak yeniden yargılama yapmış, 14/9/2017 tarihinde M.A.nın bu kez 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
14. Başvurucu ve M.A. bu karara karşı ikinci kez temyiz yoluna başvurmuştur.
15. Yargılama temyiz incelemesi aşamasındayken başvurucu 2/10/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Asliye Ceza Mahkemesinin ikinci kararı bireysel başvuru yapıldıktan sonra 11/12/2018 tarihinde Yargıtayca onanmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 29/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, 2005 yılında gerçekleşen yaralama olayıyla ilgili yargılamanın başvuru tarihi itibarıyla devam ettiğini belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
20. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialarının kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğü yönünden makul süratle soruşturma yapılması ilkesi kapsamında kaldığından inceleme sadece bu ilkeyle sınırlı olarak yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekmiştir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
23. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.
24. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu pozitif yükümlülüğünün ise usule ilişkin bir boyutu mevcuttur. Söz konusu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110).
25. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi veya üçüncü kişiler tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde -Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir.
26. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak, özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § § 114, 116).
27. Soruşturmanın olabildiğince süratle ve özenle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından büyük öneme sahiptir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 119; Adem Erden, B. No: 2015/4032, 23/1/2019, § 33).
28. Mahkemelerin -ve diğer soruşturma makamlarının- özellikle kötü muamele niteliğindeki bir olayın zamanaşımına uğramaması için ellerinden gelen tüm gayreti sarf etmesi ve tüm araçlara başvurması gerekir. Kötü muamele iddialarına ilişkin bir ceza soruşturması söz konusu olduğunda yetkililer tarafından çabuklukla verilecek bir yanıt, eşitlik ilkesi içinde genel olarak kamunun güveninin korunması açısından temel bir unsur olarak sayılabilir ve kanun dışı eylemlere karışanlara karşı gösterilecek her türlü hoşgörüden kaçınmaya olanak tanır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 120; Adem Erden, § 34).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
29. Başvurucunun 2005 yılında yaralanması olayıyla ilgili Başsavcılıkça derhâl soruşturma başlatılmış, şüphelilerin kimlikleri tespit edilmiş ve olayla ilgili deliller toplanarak yaklaşık dört ay gibi kısa bir sürede ceza davası açılmıştır.
30. Buna karşın Asliye Ceza Mahkemesince mağdur ve sanıklar ile tanıkların dinlenilerek olayın aydınlatılması ilk aşamada yaklaşık yedi yıl sürmüş, bu arada başvurucunun yaralanmasıyla ilgili olmayan bir sanık hakkındaki emrin infazı beklenmiş, taraf avukatlarının mazeretleri ve hâkim değişikliği sebepleriyle duruşmalar sıklıkla ertelenmiş, başvurucuyu yaralayan sanıklardan biri hakkında hatalı ceza tayinine gidildiği gerekçesiyle hüküm temyiz incelemesinde bozulmuştur. Mahkemece bu sanık hakkında yeniden ceza belirlenerek kurulan hükmün kesinleşmesi üç yıl daha sürmüştür. Sonuç olarak ceza yargılaması yaklaşık on üç yılda tamamlanmıştır.
31. Hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların niteliği, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kıstaslar dikkate alındığında başvuru konusu olay çok da karmaşık bir görünüm arz etmediği gibi başvurucunun soruşturmanın uzamasına sebep olacak tutumunu ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensizliğini gösteren bir unsur da gözlenmemiştir. Bu nedenle yargılamanın makul olmadığı değerlendirilen bir sürede tamamlanması nedeniyle kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının makul süratle soruşturma yükümlülüğü yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekmiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
34. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve 40.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
35. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
36. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
37. İncelenen başvuruda kötü muamele yasağının makul hızla soruşturma yapılması yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle yeniden yargılamaya hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
38. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararın giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kötü muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminat ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ile 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ile 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.