Esas No: 2018/28790
Karar No: 2018/28790
Karar Tarihi: 29/6/2021
AYM 2018/28790 Başvuru Numaralı MEVLÜT KAZAKLI VE NURHAYAT KAZAKLI Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEVLÜT KAZAKLI VE NURHAYAT KAZAKLI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/28790) |
|
Karar Tarihi: 29/6/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Tuğçe TAKCI |
Başvurucular |
: |
1. Mevlüt KAZAKLI |
|
|
2. Nurhayat KAZAKLI |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Vural SOYTEKİN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kamu makamları tarafından önlem alınmamasından karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu ölüm meydana gelmesi nedeniyle yaşam hakkının; olaya ilişkin olarak açılan tazminat davasının makul sürede tamamlanmaması ve hatalı değerlendirme sonucu reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 25/9/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 2018/28790 numaralı başvuru ile 2018/28801 numaralı başvuru arasında konu bakımından hukuki irtibat bulunması nedeniyle başvurular 2018/28790 numaralı başvuru üzerinde birleştirilmiş ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların oğlu T.K. 14/12/2009 tarihinde banyo yaparken karbonmonoksitten zehirlenerek hayatını kaybetmiştir.
9. Başvurucular 1/6/2010 tarihinde E. marka LPG tüp üreticisi olan firmanın tüp gaz zorunlu sorumluluk sigortasını yapan A. sigorta şirketine karşı maddi tazminat ödenmesi talepli tazminat davası açmıştır.
10. İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi (6. Ticaret Mahkemesi) bilirkişi incelemesi sonrasında 17/11/2011 tarihinde "...şofben ile baca bağlantısının ortadan kaldırılması yüzünden davacıların miras bırakılanın banyo yaptığı sırada karbonmonoksit gazının bacadan dışarı atılamayarak banyoda sızması sonucu ölümün gerçekleştiği, tüpgaz zorunlu sorumluluk sigortası LPG tüpünün verdiği zararları teminat altına aldığından ve olayda tüpten kaynaklanan bir etki bulunmadığından davalı sigortasının eylemi ile sonuç arasında bir illiyet bağının bulunmadığı, bu nedenle davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın reddi[ne]..." karar vermiştir.
11. Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin (Daire) 10/1/2014 tarihli kararıyla onanmış; karar düzeltme talebi ise Dairenin 16/9/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
12. Bununla birlikte başvurucular 17/2/2012 tarihinde İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesinde (25. Ticaret Mahkemesi) E. marka LPG tüp ile A. marka şofbenin üretici firmalarına 10.000 TL maddi, 60.000 TL manevi tazminat ödenmesi talepli tazminat davası açmıştır.
13. 25. Ticaret Mahkemesi 17/3/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Mahkememizce aynı olaya ilişkin olarak aynı davacılar tarafından LPG tüpü üreticisi [E.] A.Ş.nin sigortacısı [A.] Anonim Türk Sigortası"na karsı açılan İstanbul 6. ATM"nin ... dosyanın içeriği ve davacı tarafından şofbenin davalı [A.] A.Ş. tarafından monte edildiği ya da [A.] A.Ş.nin yetkili servisi tarafından bakım ya da onarım yapıldığına dair hiç bir belge sunulmaması nedeniyle dosyada mevcut bulunan kök ve ek rapordaki açıklamalara itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
...
Davacıların oğlu... 14/12/2009 tarihinde banyo yaparken vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar bu ölüm nedeniyle oğullarının desteğinden yoksun kaldıklarını ve manevi zarara uğradıklarını iddia ederek LPG tüpünün imalatçısı ve şofbenin imalatçıları olan davalıların sorumlu olduklarını ileri sürmüşlerdir.
...
İstanbul 6. ATM"nin anılan ve kesinleşen daya dosyası içeriğine göre, olayda LPG Üretiçisi olan davalı [E.] A,Ş.nin her hangi bir sorumluluğunun bulunmadığı kesinleşmiş olmakla, bu davalı hakkındaki davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davalı [A.] A.Ş.nin şofbeni imal eden firma olup, imalatçının 818 sayılı BK 58. madde kapsamında sorumluluğu olsa da; sadece şofbenin üreticisi olduğunun, ... şofbenin [A.] marka şofben olmasının, bu davalı sorumlu olduğunun kabulü için yeterli bulunmadığı, davalı [A.nın] bu şofbenin kendileri tarafından monte edildiğine dair kayıtlarında bir bilginin olmadığının ileri sürüldüğü davacı tarafından da bu savunmanın aksine, montajın [A.] A.Ş.nin yetkilendirdiği bir servis tarafından montajının yapıldığı yada bakım veya onarımının gerçekleştirildiğine dair hiç bir bilgi ya da kaydın sunulamadığı ve mahkememizce alınan bilirkisi raporlarında da bu yönde bir tespit yapılmamış olup,...
.. Ölü Muayene Zabtında davacı Mevlüt Kazaklı"nın, "banyoda şofbeni bacaya bağlayan borunun daha önceden var olduğu 1 hafta önce temizlik yapılırken düşüp kırıldığı için çıkardıkları" şeklinde beyanda bulunulduğu, dosyadaki raporlarda banyoda baca deliği olmasına rağmen şofbenin bacaya bağlanmadığı, baca deliğinin plastik kapak ile kapalı olduğu, banyonun kapısının büyük hole açılmadığı, daha küçük lavabo kısmına açıldığı ve olay esnasında tam kapalı olduğu, kapının alt kısmının hava almak için yeterli açıklıkta bulunmadığı, bu verilere göre banyonun havalandırılmasının ve baca bağlantısının olmaması nedeniyle, zehirlenme sonucu ölümün meydana geldiği, ancak şofbenin montajının davalı [A.] A.Ş. tarafından yapıldığının kanıtlanamadığı, dolayısıyla davalı [A.] A.Ş.nin sorumluluğunun olduğunun kabul edilemeyeceği kanaatine varılarak, bu davalı hakkındaki davanın da bu nedenle reddi gerektiği kabul edilmiş..."
14. Karar, Dairenin 2/3/2016 tarihli kararıyla onanmış; karar düzeltme talebi ise Dairenin 28/6/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
15. Nihai karar 14/9/2018 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiş, başvurucular 25/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 29/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
17. Başvurucular, yetkili kamu makamları tarafından kişinin yaşamının korunmadığını belirterek yaşam hakkının koruma yükümlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
18. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda başvurucular, müteveffanın ebeveynidir. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
19. Diğer yandan yaşam hakkının ihlal edildiği iddiası diğer kabul edilebilirlik kriterleri bakımından da incelenmelidir.
20. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
22. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında; bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
23. Anayasa Mahkemesi Nusret Mutluca (B. No: 2014/14436, 5/12/2017) kararında -somut başvurudakine benzer biçimde- karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu meydana gelen ölüm olayı üzerine kullanılan tüp ile şofbenin üretici firmaları ve tüp gaz zorunlu sorumluluk sigortacısı aleyhine açılan tazminat davasının reddedilmesi sonrasında yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuruyu açılan tazminat davasının kamu makamlarının yaşamı koruma yükümlülüğüne ilişkin olmadığı gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur.
24. Somut olayda da benzer şekilde başvurucular, yakınlarının karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu vefat etmesi olayına ilişkin olarak, kullanılan tüp ve şofbeni üreten firmalara karşı tazminat davası açmış; bu davanın reddedilmesi üzerine bireysel başvuruda bulunmuştur. Anılan davanın yaşamı koruma yükümlülüğü yönünden kamu makamlarının sahip oldukları yükümlülüklere ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır.
25. Bu itibarla başvurucuların Anayasa"nın 17. maddesi kapsamında devletin sahip olduğu koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkin olarak ihlalin tespitini ve giderimini sağlayabilecek hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulundukları anlaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
27. Başvurucular, LPG tüpünü ve şofbeni üreten firmalara açtığı davanın hukuk kurallarının yanlış yorumlanması nedeniyle haksız olarak reddedildiğini ileri sürmektedir.
b. Değerlendirme
28. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
29. Somut olayda 25. Ticaret Mahkemesince yapılan yargılamada ilgili mevzuat hükümleri, somut olaya ilişkin bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır. Başvurucuların anılan iddialarının esas itibarıyla Mahkemece verilen kararın hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet bulunmadığına, dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. 25. Ticaret Mahkemesinin kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum tespit edilmemiştir.
30. Başvurucular tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
31. Başvurucular, açtıkları tazminat davalarının bir bütün olarak makul sürede tamamlanmadığını belirterek makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Başvurucular, her ne kadar 25. Ticaret Mahkemesinin 17/3/2014 tarihli kararıyla neticelenen yargılamanın yanı sıra 6. Ticaret Mahkemesi nezdindeki yargılamanın süresinin uzunluğunu da başvuru sırasında ileri sürmüşse de dosyanın incelenmesi neticesinde 25. Ticaret Mahkemesindeki yargılama ile 6. Ticaret Mahkemesindeki yargılamanın birbirinin devamı niteliğinde yahut bağlantılı yargılamalar olmadığı anlaşılmıştır. Her iki yargılama sürecinin tarafları ayrı olduğu gibi davalar arasında zorunlu takip ilişkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle makul süre şikâyetinin incelenmesinde her iki sürecin ayrı ayrı ele alınması gerekir. 6. Ticaret Mahkemesindeki yargılama karar düzeltme talebinin Daire tarafından 16/9/2014 tarihinde reddedilmesiyle kesinleşmiş olup bu tarihten itibaren otuz gün içinde başvuruda bulunulmadığından bu yargılamaya ilişkin makul süre şikâyetinin incelenmesi mümkün değildir. Bu nedenle 25. Ticaret Mahkemesinde 17/2/2012 tarihinde başlayıp Dairenin karar düzeltme talebini reddettiği 28/6/2018 tarihli kararıyla sona eren yargılama süreci makul süre şikâyeti yönünden incelenecektir.
b. Değerlendirme
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 50-52).
35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ile başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).
36. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 17/2/2012 tarihinde 25. Ticaret Mahkemesinde açılan tazminat davasının Dairenin 28/6/2018 tarihinde karar düzeltme talebinin reddedilmesiyle sonuçlandığı anlaşıldığından 6 yıl 4 ayı aşan yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
38. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
39. Başvurucular, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
40. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara net 17.500 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
42. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Somut olayda tespit edilen ihlal ile ileri sürülen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığından başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 659,30 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.259,30 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara net 17.500 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 659,30 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.259,30 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için (kapatılan) İstanbul25. Asliye Ticaret Mahkemesi (2012/43 E.) yerine bakan mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.