AYM 2018/24222 Başvuru Numaralı HANEFİ TULGAR Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/24222
Karar No: 2018/24222
Karar Tarihi: 29/6/2021

AYM 2018/24222 Başvuru Numaralı HANEFİ TULGAR Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HANEFİ TULGAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/24222)

 

Karar Tarihi: 29/6/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Hanefi TULGAR

Vekili

:

Av. Filiz DÜNDAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ateşli silahların ve fişeklerin zapt edilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/8/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1954 doğumlu olup İstanbul"da ikamet etmektedir. Başvurucu, polis emeklisi olduğunu belirtmektedir. Başvurucunun üç adet tabancası ve bir adet yivli av tüfeği bulunmaktadır.

9. Başvurucunun oğlu S.T. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrinde görevli iken olağanüstü hâl döneminde çıkarılan bir olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi ile kamu görevinden çıkarılmıştır.

10. Kâğıthane İlçe Emniyet Müdürlüğünce (İdare) 2/6/2017 tarihli yazıyla tabancalarını ve av tüfeğini teslim etmesi başvurucuya ihtar edilmiştir. (İstanbul 5. İdare Mahkemesinin aşağıda zikredilecek kararından anlaşıldığı kadarıyla) İdare İçişleri Bakanlığının 18/7/2016 tarihli ve 3532 sayılı yazısı ile yayımlanan 2016/17 sayılı Genelge"ye dayanmıştır. Söz konusu Genelge, darbeye teşebbüs ve Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantısı bulunması nedeniyle haklarında adli işlem başlatılanlar ile görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanan kişilerin silah ve fişeklerinin ruhsat birimince muhafaza altına alınmak üzere teslim alınmasını düzenlemektedir. Genelge"ye göre bu kişilerin eş ve çocukları ve bunlarla aynı çatı altında yaşayan kişiler hakkında da aynı tedbirlerin uygulanması gerekmektedir. Başvurucunun silahlarını teslim etmekle yükümlü kılınmasının nedeni, FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan oğlu ile aynı çatı altında yaşaması olarak gösterilmiştir.

11. Başvurucu, tabancaları ve üç şarjörü 5/6/2017 tarihinde, av tüfeğini de 20/7/2017 tarihinde İdareye teslim etmiştir.

12. Başvurucu 24/8/2017 tarihinde İdarenin zapt işlemine karşı İstanbul 5. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) iptal davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, oğlu ile aynı çatı altında yaşamadığını, oğlunun tutuklu olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, oğlunun tutuklu olması sebebiyle gelini ve torununun yalnız kalmamak için başvurucunun evinde kaldığını belirtmiştir. Silahların hangi koşullarda zapt altına alınacağının 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun"da düzenlediğini belirten başvurucu, İdarenin işleminin kanuna aykırı olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca zapt işleminin suç ve cezaların şahsiliği ilkesini ihlal ettiğini de öne sürmüştür.

13. İdare Mahkemesi 30/1/2018 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucu ile oğlunun nüfus kayıt örneklerinden aynı adreste oturduklarının anlaşıldığı vurgulanmıştır. Kararda, FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan oğlu ile aynı çatı altında yaşayan başvurucunun ateşli silahlarının zapt altına alınmasında mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kararda, İçişleri Bakanlığının 2016/17 sayılı Genelgesi"ne yer verilmiş, bunun dışında herhangi bir kanuni dayanak gösterilmemiştir.

14. Başvurucu bu karara karşı İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdari Dava Dairesinde (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde öz itibarıyla dava dilekçesinde yer alan gerekçeler ileri sürülmüş, ek olarak zapt işleminin kanunlarda düzenlenmeyen fiilî bir müsadereye dönüştüğü belirtilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi 16/5/2018 tarihli kararıyla istinaf istemini reddetmiştir.

15. Nihai karar 5/7/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 3/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 29/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu, Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi kayıtlarına bakıldığında oğlu ile aynı çatı altında yaşamadığının anlaşılacağını belirtmiştir. Başvurucu, oğlunun tutuklu olması sebebiyle ceza infaz kurumunda bulunduğu yolundaki itirazlarını ileri sürmesine rağmen İdare Mahkemesince bunların değerlendirilmediğini ifade etmiştir. İdare Mahkemesince oğlu ile aynı çatı altında yaşayıp yaşamadığının araştırılmadığından yakınan başvurucu, bağımsızlık ve tarafsızlık esaslarına göre karar verilmediğini, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca derece mahkemesi kararlarının gerekçesiz olduğunu da belirtmiştir.

19. Başvurucu, somut olayda kanuni bir dayanağı olmaksızın Genelge"ye dayalı olarak silahlarına el konulmasının mülkiyet hakkını ihlal ettiğinden şikâyet etmiştir. Başvurucu, kanuni dayanağı olmadan ve bedeli ödenmeden silahlarının müsadere edildiği görüşünü açıklamıştır.

20. Başvurucu ayrıca İçişleri Bakanlığı Genelgesi"ndeki "Söz konusu darbe girişiminde bulunan askerler ve bu girişime destek veren kişilerin terör örgütü FETÖ/PDY ile iltisaklı oldukları anlaşılmıştır." ibaresi nedeniyle masumiyet karinesinin zedelendiğini ileri sürmüştür. Polis emeklisi olduğunu ifade eden başvurucu, silahlarının zapt edilmesinin can güvenliğini tehlikeye düşürdüğünü ifade etmiştir.

21. Bakanlık görüşünde, silahların 10/5/2019 tarihinde başvurucuya iade edildiği belirtilmiştir. Bakanlık, başvurucunun uyuşmazlığa konu işlem nedeniyle başkaca bir zararının oluştuğu yönünde bir iddiasının da bulunmadığı gözetildiğinde mağdur statüsünün kalmadığını iddia etmiştir.

22. Bakanlık, başvurucunun silahına el konulmasının 22/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname"nin 4. maddesine dayandığını savunmuştur. Bakanlık, Genelge"nin yeni bir kalkışma ihtimalinin bulunduğu dönemde çıkarıldığını vurgulamıştır. El koyma işleminin suç işlenmesinin önlenmesi amacına dayandığını ifade eden Bakanlık, müdahalenin ölçülü olduğu görüşünü açıklamıştır.

B. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, silahlarına kanuni dayanağı olmaksızın zapt edilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğidir. Bu sebeple başvurucunun adil yargılanma hakkıyla ilgili şikayetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun bulunmuştur.

24. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) "Düşme kararı" kenar başlıklı 80. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:

...

c) ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması,

...

 (2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir."

25. İçtüzük"ün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendine göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması durumunda Anayasa Mahkemesi başvurunun düşmesine karar verebilir. Bununla birlikte İçtüzük"ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında Anayasa"nın uygulanması, yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine devam edilebileceği öngörülmüştür.

26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.

27. Buna göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bunlar, başvuruya konu edilen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden başvurucunun güncel bir hakkı nedeniyle kişisel olarak ve doğrudan etkilenmesidir. Bu çerçevede ortaya çıkan sonuç nedeniyle başvurucunun mağdur olduğunu ileri sürmesi gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).

28. Öte yandan bireysel başvurunun yapılması sırasında var olması gereken mağdur statüsünün kural olarak bireysel başvuru karara bağlanana kadar devam etmesi gerekir. Bireysel başvuru derdest iken mağdur statüsünün ortadan kalkması hâlinde Anayasa Mahkemesi somut olayın koşullarını gözeterek başvuru hakkında düşme kararı verebilir.

29. Başvurucunun 5/6/2017 ve 20/7/2017 tarihlerinde zapt altına alınan silahları Bakanlık görüşünde belirtildiği üzere 10/5/2019 tarihinde başvurucuya iade edilmiştir. Bakanlık görüşü başvurucuya tebliğ edilmiş ancak başvurucu, Bakanlık görüşündeki bu bilgiye yönelik herhangi bir itiraz ileri sürmemiştir. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin 10/5/2019 tarihi itibarıyla sona erdiğinin kabulü gerekir.

30. Başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin silahlarının yaklaşık 1 yıl 10 ay süreyle zapt altına alınmasından ibaret olduğu gözlemlenmektedir. Başvurucu bu süre boyunca silahları kullanamamaktan dolayı ciddi bir zarara uğradığını da iddia etmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun mağdur statüsünün 10/5/2019 tarihi itibarıyla ortadan kalktığı sonucuna ulaşılmıştır. Somut olaydaki müdahalenin niteliği gözetildiğinde Anayasa"nın uygulanması, yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygı yönünden başvurunun incelenmesini gerekli kılan bir nedenin de bulunmadığı değerlendirilmiştir.

31. Bu durumda İçtüzük’ün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendine göre başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmadığı anlaşılmıştır.

32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun "düşmesine" karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmaması sebebiyle DÜŞMESİNE,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 29/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara