AYM 2018/20870 Başvuru Numaralı FATMA HÜMEYRA AKDEMİR Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/20870
Karar No: 2018/20870
Karar Tarihi: 7/9/2021

AYM 2018/20870 Başvuru Numaralı FATMA HÜMEYRA AKDEMİR Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FATMA HÜMEYRA AKDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/20870)

 

Karar Tarihi:7/9/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Fatma Burcu NACAR YÜCE

Başvurucu

:

Fatma Hümeyra AKDEMİR

Vekili

:

Av. Özgür AKIŞOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi talebiyle açılan davada gerekçeli kararın geç yazılması sebebiyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/7/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Başvurunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin kısmı hakkında ayırma kararı verilerek 2019/1341 başvuru numarasına kaydedilmiş ve 9/9/2019 tarihinde başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Başvurucunun diğer iddialarının incelenmesine ise 2018/20870 numaralı başvuru üzerinden devam edilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu ödenmeyen kira bedellerinin tahsili için ilamsız icra takibi başlatmış, bunun sonucunda herhangi bir ödeme yapılmamış ve takip borçlusunun süresi içinde takibe itiraz etmesi nedeniyle takip durdurulmuştur.

10. Başvurucu; itirazın kaldırılması, kiralananda oturmakta olan dosya borçlusunun tahliyesi ve %20"den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesi talebiyle 15/12/2017 tarihinde dava açmıştır.

11. İstanbul Anadolu 12. İcra Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 8/3/2018 tarihli duruşmada davalı kefil K.K. aleyhine açılan davanın reddine, davalı kiracı E.Ö. aleyhine açılan davanın kabulü ile davalının takibe yönelik itirazının kaldırılmasına, takibin devamına, asıl alacağın %20"si oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tahliye talebinin reddine karar vermiştir.

12. Başvurucu 15/3/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurma harcını yatırmış, 19/3/2018 tarihinde de süre tutum dilekçesini sunmuştur. Başvurucu; istinaf dilekçesinde, ilk derece mahkemesince davalı K.K. yönünden verilen ret kararının ve bu davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin kaldırılmasını, davalı K.K.nın icra takibine yönelik itirazının kaldırılmasına ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

13. Başvurucu 6/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Gerekçeli karar 16/7/2018 tarihinde yazılmıştır. Başvurucu, 28/12/2018 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesini ve davalı K.K. da 15/1/2019 tarihinde istinafa cevap dilekçesini sunmuştur. İstinaf formu 21/11/2019 tarihinde düzenlenmiştir.

15. Bireysel başvurunun incelenmesi tarihi itibarıyla istinaf talebi hakkında karar verilmemiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. İlgili hukuk için bkz. Hatice Akgül, B. No: 2018/35900, 25/2/2021, §§ 14-16.

17. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 363. maddesi şöyledir:

"İcra mahkemesince 85 inci maddenin uygulanma biçimi, icra dairesi tarafından hesaplanan vekâlet ücreti, 103 üncü maddenin uygulanma biçimi ve bu maddede düzenlenen davetiyenin içeriği, yediemin ücreti, yediemin değiştirilmesi, hacizli taşınır malların muhafaza şekli, kıymet takdirine ilişkin şikâyet, ihaleye katılabilmek için teminat yatırılması ve teminatın miktarı, satışın durdurulması, satış ilânının iptali, süresinde satış istenmemesi nedeniyle satışın düşürülmesi, 263 üncü maddenin uygulanma biçimi, iflâs idaresinin oluşturulması, icra mahkemesinin iflâs idaresinin işlemleri hakkında şikâyet üzerine verdiği kararlara karşı, iflâs idare memurunun ücret ve masrafları hakkındaki hesap pusulası ve 36 ncı maddeye göre icranın geri bırakılmasına ilişkin kararları dışındaki kararlarına karşı, ait olduğu alacak, hak veya malın değer veya miktarının yedi bin Türk lirasını geçmesi şartıyla istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvuru süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren on gündür.

... "

18. 2004 sayılı Kanun"un 18. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 7/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun iddiaları

20. Başvurucu, ilk derece mahkemesince 8/3/2018 tarihinde karar verilmesine rağmen başvuru tarihi itibarıyla yaklaşık dört aydır gerekçeli kararın yazılmadığını oysa istinaf kanun yoluna başvurabilmesi için gerekçeli kararın yazılması gerektiğini belirterek gerekçeli karar, makul sürede yargılanma ve mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

21. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

22. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

 “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu kararın geç yazılmasına bağlı olarak gerekçeli karar, makul sürede yargılanma ve mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Komisyon aşamasında başvurunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin kısmı hakkında her ne kadar ayırma kararı verilerek o kısım için başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiş ise de başvurucunun şikayetinin temelde kararın geç yazılmasına dayandığı ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olduğu görüldüğünden başvurucunun tüm iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkı yönünden incelenmiştir.

24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

25. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunmasıdır. Hukuki uyuşmazlıkların çözüm sürecini uzatarak çoğu zaman elde edilecek hükmün yararını ortadan kaldıran bir yargılama, adaletin yerine getirilmesindeki etkililiğe ve güvenliğe zarar verecektir. Ancak makul sürede yargılanma hakkı bakımından uyuşmazlığa ilişkin yargılamanın kısa sürede sonuçlandırılması kadar hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 40).

26. Makul süre incelemesinde yargılamaya intikal eden maddi vakıalar ve ispat araçlarından oluşan dava malzemesinin veya uygulanacak hukuk kurallarının karmaşık olması, tarafların genel olarak yargılama sürecindeki tutumu, yargılama sürecinin uzamasındaki etkisi ve usule ilişkin haklarını kullanırken gereken dikkat ve özeni gösterip göstermedikleri, yargı makamları yanında dava süreciyle ilgili kamu gücü kullanan tüm devlet organlarına atfedilebilir yapısal sorunlar ve organizasyon eksikliğinden kaynaklanan bir gecikme olup olmadığı ve yargılamanın süratle sonuçlandırılması hususunda gerekli özenin gösterilip gösterilmediği, başvurucu için hukuki korumanın bir an önce gerçekleştirilmesindeki yararının ne olduğu gibi davanın niteliği ve niceliğine ilişkin birçok hususun birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 42-46).

27. Bu durumda somut başvuruda makul süre incelemesi yapılırken davanın başvurucu için taşıdığı değer ve başvurucunun kişisel yararı gözönünde bulundurulmak suretiyle yargılama sürecindeki gecikmelerin her biri belirlenerek gecikmeye neden olan unsurlar, bunların gecikmedeki etkisinin tespiti ve bahsedilen makul süre kriterlerinin toplam etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

28. Başvuruya konu yargılama 15/12/2017 tarihinde başlamış Mahkemesince ilk duruşmada -8/3/2018 tarihinde- esas hakkında karar verilerek hüküm tefhim edilmiş, gerekçeli karar ise dört ayı aşkın bir süre sonra 16/7/2018 tarihinde yazılmıştır. Başvurucu vekili 15/3/2018 tarihinde süre tutum dilekçesini, 28/12/2018 tarihinde de gerekçeli istinaf dilekçesini sunmuştur. Davalı K.K vekili 15/1/2019 tarihinde istinafa cevap dilekçesini sunmuştur. İstinaf aşaması henüz tamamlanmamıştır.

29. Somut olayda 15/12/2017 tarihinde açılan davanın halen derdest olduğu yani yargılamanın yaklaşık üç yıl dokuz aydır devam ettiği anlaşılmaktadır. Başvuruya konu davanın hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi ölçütler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğunu söylemek mümkündür. Diğer taraftan her ne kadar gerekçeli kararın yazılması için geçen dört ayı aşkın süre kategorik olarak tek başına makul sürenin ihlal edilmesi sonucunu doğurmasa da söz konusu süre ve istinaf incelemesinde geçen ve henüz tamamlanmayan yaklaşık dört yıllık süre, somut yargılamanın özelliği bir bütün olarak değerlendirildiğinde yargılama süresinin olağan ölçütlerin ötesinde uzadığı sonucuna varılmaktadır.

30. Bu açıklamalar çerçevesinde yargılamada geçen toplam sürenin makul olmadığı sonucuna varılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

33. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini istemiş 16.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

34. İncelenen başvuruda Mahkemenin gerekçeli kararı geç yazması nedeniyle uzun süren yargılamada makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

35. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruya net 4.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi gerekir.

36. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 12. İcra Hukuk Mahkemesine (E.2017/829, K.2018/442) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara