AYM 2018/34653 Başvuru Numaralı Z.Y. Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/34653
Karar No: 2018/34653
Karar Tarihi: 7/9/2021

AYM 2018/34653 Başvuru Numaralı Z.Y. Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Z.Y. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/34653)

 

Karar Tarihi: 7/9/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Z.Y.

Vekili

:

Av. Zeycan BALCI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; mahkûmiyetin temel olarak sanığa sorgulama fırsatı verilmeyen bir tanığın ifadelerine dayandırılması nedeniyle tanık sorgulama veya sorgulatma hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/11/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. 1984 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların meydana geldiği tarihte İstanbul"da ikamet etmektedir.

9. Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) silahlı terör örgütünün faaliyetlerinin ortaya çıkarılması amacıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (16/6/2004 tarihli ve 5190 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılması Ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanun ile yetkili) (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında başvurucu; terör örgütü üyesi olma, patlayıcı madde atma ve sair suçları işlediği şüphesiyle 1/11/2004 tarihinde gözaltına alınmıştır.

10. Başsavcılığın 5/11/2004 tarihli iddianamesi ile aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı şüphelilerin silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütüne yardım etme ve sair suçlardan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır.

11. İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2016/376 sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin 16/1/2018 tarihli kararı ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezasına hükmedilmiştir. Gerekçeli kararda; başvurucunun soruşturma aşamasında verdiği ifadelere ve tanık beyanlarına dayanılarak 2/10/2004 tarihinde Tokat kırsalında öldürülen DHKP/C terör örgütü üyesinin ölümünü protesto etmek amacıyla molotofkokteyli atılması ve örgüte ait pankart asılması eylemlerine katıldığının tespit edildiği ve ikametgâhında yapılan aramada örgütün yayınlarını bulundurduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Z.Y. sübut bulan eylemlerinin değerlendirmesi ve hukuki vasıflandırılmasında; Sanığın emniyet ifadesindeki bazı olaylara katıldığına dair tevilli ikrarları, [İ.K.nın] tanıklar [Z.E.] ve [E..K.nın] sanıkların ifadelerini destekler beyanları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın 02.10.2004 tarihinde Tokat kırsalında öldürülen DHKP/C terör örgütü üyesinin ölümünü protesto amaçlı molotof atması ve HÖC imzalı pankart asması eylemlerine katılarak, 1 mayıs mahallesi kuruluş şöleninde yasadışı sloganlar atıp, evinde de örgütün yasal yayınlarının bulundurmak suretiyle işlediği eylemlerin silahlı DHKP-C terör örgütüne üye olma suçu niteliğinde olduğu anlaşıldığından sanığın sübut bulan eyleminin silahlı terör örgütü üyeliği suçunu oluşturduğundan cezalandırılmasına (...)"

12. Başvurucu 7/3/2018 tarihli dilekçesi ile örgüt üyeliği suçunun unsurlarının olayda mevcut olmadığını, örgüt üyeliğine ilişkin hukuki değerlendirmenin hatalı olduğunu ve lehe kanunun uygulanması noktasında hata yapıldığını belirterek hükme karşı temyiz talebinde bulunmuştur.

13. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/9/2018 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır. Başvurucu, nihai olan bu karardan 21/11/2018 tarihinde haberdar olduğunu beyan ederek 28/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Mahkemenin 7/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

17. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).

18. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).

19. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda başvuru konusu davada yaklaşık 14 yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Tanık Sorgulama veya Sorgulatma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu; hükme ulaşılmasında tek delil olarak İ.K. isimli tanığın ifadesine dayanılmış olmasına rağmen bu tanığın duruşmada dinlenmediğini, tanığı sorgulama imkânı kendisine tanınmadığını belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

22. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

23. Somut olayda başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü iddiayı temyiz kanun yolu sürecinde dile getirmediği (bkz. § 12), bu iddiasına ilişkin bilgi veya belge sunmadığı, böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmaktadır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

25. Başvurucu; Mahkemenin dosyada tanık olarak kabul edilen kişilerin beyanlarını değiştirerek gerçeğe aykırı karar verdiğini, Mahkemenin iddia makamı gibi hareket ederek sadece aleyhe olduğunu düşündüğü delillere göre yargılama yaptığını, yargılamanın adil yargılanma hakkının güvencelerine aykırı ve taraflı bir şekilde yürütüldüğünü, temyiz aşamasında eksik inceleme yapıldığını belirterek bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır,

27. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

28. Somut olayda başvurucunun iddialarının ilk derece mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına, esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada Mahkemenin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

29. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

31. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

32. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

33. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 48.600 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

34. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Tanık sorgulama veya sorgulatma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 48.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2016/376, K.2018/10) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara