AYM 2018/27765 Başvuru Numaralı İLKER EROLTU Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/27765
Karar No: 2018/27765
Karar Tarihi: 7/9/2021

AYM 2018/27765 Başvuru Numaralı İLKER EROLTU Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İLKER EROLTU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/27765)

 

Karar Tarihi: 7/9/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucu

:

İlker EROLTU

Vekili

:

Av. Hakan TOPALOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, emekli ikramiyesinin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/9/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri kapsamında 19 yıl 11 ay 23 gün süreyle hâkim olarak görev yapmış ve istifa ederek 30/9/1981 tarihinde görevinden ayrılmıştır.

10. Başvurucu bu tarihten sonra serbest avukat olarak çalışmış ve başvurucuya 1/1/1991 tarihinde, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri uyarınca yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

11. Anayasa Mahkemesi 5/2/2009 tarihli ve E.2005/40, K.2009/17 sayılı kararı ile 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun"un 12. maddesinde yer alan "Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve" ibaresini, Anayasa"nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. Bu karar 5/6/2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanmış olup 5/6/2010 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.

12. Başvurucu 17/8/2010 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) başvurmuş ve Emekli Sandığına tabi 19 yıl 11 ay 23 günlük süre için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesini istemiştir.

13. SGK tarafından verilen 7/10/2010 tarihli cevapta, kanun koyucunun bu konuda yaptığı yeni düzenlemeye işaret edilmiştir. SGK 19/9/2010 tarihli ve 5997 sayılı Kanun"un 14. maddesi ile 5434 sayılı Kanun"un 89. maddesinin birinci fıkrasının "Son defa bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi hükümlerinin uygulanmasını gerektiren görevlerde çalışmakta iken emekliye ayrılan ve..." şeklinde düzenlendiğini, bu düzenlemenin yürürlük tarihinin ise 5997 sayılı Kanun"un 19. maddesi uyarınca 1/6/2010 tarihi olarak belirlendiğini ifade etmiştir. SGK"ya göre söz konusu iptal kararının yürürlüğe girmesinden önce yeni bir düzenleme yapılmış olduğundan emeklilik ikramiyesinin ödenmesi imkânı bulunmamaktadır.

14. Başvurucu 14/12/2010 tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) talebinin reddine ilişkin idari işlemin iptali ve toplam 40.449,74 TL emekli ikramiyesinin görevinden ayrıldığı 8/9/1981 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmıştır.

15. Yargılama sırasında Mahkeme, SGK"dan başvurucunun Emekli Sandığına tabi olarak geçen hizmet süreleri esas alındığında (güncelleme yapılmaksızın) ödenmesi gereken emekli ikramiyesi miktarının ne kadar olduğunun hesaplanmasını ve bu hesaplamaya ilişkin belgelerin gönderilmesini istemiştir. SGK 14/12/2013 tarihinde verdiği cevapta, başvurucuya 506 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yaşlılık aylığının bağlandığı 1/1/1991 tarihinde yürürlükte bulunan memur maaş katsayısı ile taban aylığı esas alınarak ikramiyeye esas 19 tam hizmet yılına karşılık ödenebilecek ikramiye tutarının 36,44 TL olduğunu bildirmiştir.

16. Mahkeme 27/2/2013 tarihinde dava konusu işlemin iptaline, başvurucunun Emekli Sandığına tabi hizmet süresi için emekli aylıklarının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar gözetilerek 5434 sayılı Kanun"un ilgili hükümlerine göre hesaplanan 36,44 TL emekli ikramiyesi tutarının SGK"ya başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine, kalan emekli ikramiyesi ile SGK"ya başvuru tarihinden önceki döneme ilişkin faiz isteminin reddine, reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 4.695,46 TL vekâlet ücretinin başvurucudan alınarak SGK"ya verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesi özetle şu şekildedir:

i. SGK yazısında belirtilen 5997 sayılı Kanun"un 14. maddesi ile getirilen düzenleme Anayasa Mahkemesinin 12/5/2011 tarihli ve E.2010/81, K.2011/78 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

ii. Yargılama devam ederken 17/1/2012 tarihli ve 6270 sayılı Kanun"un 1. maddesi ile 5434 sayılı Kanun"un 89. maddesi değiştirilmiş ve hizmet birleştirilmesi suretiyle emekli aylığı bağlananlara 5434 sayılı Kanun"a tabi çalışmalarının kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun sona ermiş olması kaydıyla emekli ikramiyesi ödenmesi öngörülmüştür. Ayrıca 6270 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 5434 sayılı Kanun"a eklenen geçici 223. maddeye göre bu maddenin yürürlük tarihinden önce birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara varsa açtıkları davadan vazgeçmeleri ve bu Kanun"un 89. maddesindeki şartların bulunması kaydıyla emekli ikramiyesi ödeneceği belirtilmiştir.

iii. 6270 sayılı Kanun"da 26/1/2012 tarihinden önce hizmet birleştirilmesi suretiyle emekli olan iştirakçiler hakkında bu kuralların uygulanacağı yönünde açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple uyuşmazlığın 6270 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde yürürlükte bulunan kanuni düzenlemeye göre çözümlenebileceği sonucuna varılmıştır. Bu çerçevede, farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmetleri birleştirilmek suretiyle aylık bağlanan ancak Emekli Sandığına tabi bir görevden emekliye ayrılmadığı için kendisine emekli ikramiyesi ödenmeyen başvurucuya Emekli Sandığına tabi süreleri için emekli aylıklarının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate alınarak emekli ikramiyesi ödenmelidir.

17. Karar taraflarca temyiz edilmiştir. Başvurucu temyiz dilekçesinde, hesaplama için bilirkişiye başvurulmasını istediği hâlde talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğini, ikramiyenin hesaplanma yönteminin kararda gösterilmediğini, 1983 yılından bu yana paranın kullanıldığını ve dava konusu ettiği bedelin güncellenmiş ikramiye bedeli olduğunu belirterek hesapladığı güncel ikramiyenin 1/7/1983 tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte ödenmesini istemiştir. Temyiz incelemesini yapan Danıştay Onbirinci Dairesi (Daire) 12/10/2015 tarihinde kararın emekli ikramiyesine ilişkin kısmı yönünden temyiz istemlerinin reddine ve bu kısım açısından kararın onanmasına, SGK lehine hükmedilen nisbi vekâlet ücretinin ise Anayasa"nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesine aykırılık teşkil edeceği ve mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz bir sınırlama olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle vekâlet ücreti yönünden kararın bozulmasına karar vermiştir.

18. Başvurucu ve SGK, onama kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Daire karar düzeltme istemini 7/6/2018 tarihinde reddetmiştir. Mahkeme kararının bozulan kısmıyla ilgili yapılan yargılama hakkında bireysel başvuru ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden başka bir bilgiye ulaşılamamıştır.

19. Nihai karar başvurucuya 10/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucu 10/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017, §§ 17-31.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 7/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu, emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki katsayılar esas alınarak ödenmemesi nedeniyle değer kaybına uğratıldığını ve Anayasa Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe kararına uygun karar verilmediğini belirterek adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesinin Hikmet Kuleci, B. No: 2018/5145, 28/11/2018 kararında, aynı nitelikteki şikâyetleri içeren bireysel başvurunun mülkiyet hakkı açısından kabul edilemez bulunduğu belirtilmiştir.

25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki iddialarını tekrar etmiştir.

B. Değerlendirme

26. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin ödenmesine karar verilen emekli ikramiyesinin değer kaybına uğratılmasına ilişkin olduğu anlaşıldığından tüm şikâyetlerin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

28. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe kararı ile ortaya konulmuştur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-76). Bu ilkeler doğrultusunda inceleme mülkiyet hakkı kapsamında yapılacaktır.

29. Başvurucunun emekli ikramiyesi alacağının mevcut olduğu derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun bu alacağının Anayasa"nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-47). Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılarak ödenmesi şeklindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (Ferda Yeşiltepe, §§ 48-51).

30. Anayasa Mahkemesi; kanun koyucunun bir hak olarak öngördüğü veya kamu borcu hâline gelmiş ödemelerin geç yapılması nedeniyle mağdur olunduğu iddiasıyla yapılan başvurularda, alacakta veya hakka konu bedelde meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde orantısız bir yük oluşturması hâlinde mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; Ferda Yeşiltepe, §§ 63-76). Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, mahkemelerce hükmedilen alacak veya tazminatların enflasyon karşısında aşırı ölçüde değer kaybettiği başvurularda ölçülülük yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016, §§ 48-66; ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, §§ 69-82).

31. Başvurucuya emekli ikramiyesi ödenmemesi suretiyle yapılan müdahale yönünden derece mahkemelerince -Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da gözetilerek- emekli ikramiyesinin başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Bu bakımdan başvurucunun mağduriyeti giderilmiş durumdadır. Öte yandan başvurucunun ikramiye hesabında ödeme tarihindeki katsayıların esas alınması talebinin somut bir temele dayanmadığı, hesaplama yöntemi ve esasları bakımından takdir hakkının derece mahkemelerine ait olduğu değerlendirilmiştir (Ferda Yeşiltepe, § 74). Bununla birlikte yargılama makamlarının başvurucuya emekli aylığının bağlandığı 1/1/1991 tarihi itibarıyla emekli ikramiyesine hak kazandığını tespit ettiği görülmektedir. Nitekim ikramiyenin hesabı da bu tarihteki katsayılara göre yapılmıştır. Ancak başvurucunun bu ikramiye alacağına SGK"ya başvurduğu 17/8/2010 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmiştir (bkz. § 16).

32. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre alacağa hak kazanıldığı 1991 yılı Ocak ayındaki 100 TL"nin, SGK"ya başvuru tarihi olan 2010 yılının Ağustos ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 117.139,41 TL"dir. Bu durumda alacağa hak kazanıldığı tarihten SGK"ya başvuru tarihine kadar enflasyonun %117,039.41 oranında arttığı ve alacağın enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğradığı görülmektedir.

33. Derece mahkemeleri başvurucunun alacağına SGK"ya başvurduğu 17/8/2010 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar vermiştir. Bu durumda işletilmesine karar verilen yasal faizin SGK"ya başvuru tarihinden önceki dönem yönünden alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğramasının önüne geçemediği, yalnızca SGK"ya başvuru tarihinden sonraki dönem yönünden enflasyonun etkisini ortadan kaldırma kapasitesinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

34. Sonuç olarak başvurucunun emekli ikramiyesine hak kazandığı tarihten SGK"dan alacağını talep ettiği tarihe kadar geçen 19 yıl 7 aylık süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğratıldığı anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybı oranı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ferda Yeşiltepe, § 75).

35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

37. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

39. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

40. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

41. İncelenen başvuruda emekli ikramiyesinin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte mahkeme de ihlali giderememiştir.

42. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

43. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 4. İdare Mahkemesine (E.2010/2888, K.2013/274) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara