Esas No: 2017/5808
Karar No: 2017/5808
Karar Tarihi: 7/9/2021
AYM 2017/5808 Başvuru Numaralı SEHER ARSLAN KÖKEN Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SEHER ARSLAN KÖKEN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/5808) |
|
Karar Tarihi: 7/9/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR |
Başvurucu |
: |
Seher ARSLAN KÖKEN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; sekiz aylık hamile olan başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 14/2/2017 tarihinde, başvurucunun sağlık durumuna uygun koşulların sağlanması yönünde tedbirlerin alınması yönünde tedbir kararı verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
10. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
11. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
12. Kars"taki bir devlet okulunda öğretmen olan başvurucu hakkında Kars Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY ile bağlantısı olduğu şüphesiyle soruşturma başlatılmıştır. Anılan soruşturma kapsamında başvurucunun ifadesi Kars Cumhuriyet Başsavcılığında 29/8/2016 tarihinde alınmıştır. Başvurucunun ifadesi şöyledir:
"...Ben ilk, orta ve lise eğitimimi Aydın ilinde ailemin yanında kalarak devlet okullarında okudum. Lise öğrenimimde FETÖ/PDY terör örgütüyle iltisaklı olduğunu o tarihte bilmediğim yakın tarihte öğrendiğim Aydın merkezde bulunan KÖRFEZ DERSHANESİ isimli dershaneye 1 senegittim. Dershaneye giderken şu an hatırlamadığım öğretmenler ikişer günlük ders çalışma programı adı altında bizi yurtlara davet ederlerdi. Ancak ben zaten Aydın"da ikamet ettiğim için bu davetlere gitmeyi kabul etmezdim ve gerekli görmezdim. 1997 yılında İzmir ilinde bulunan Dokuz Eylül Üniversitesinde Buca eğitim Fakültesi İngilizce öğretmenliğini kazandım. Üniversite eğitimim boyunca şuan ismini hatırlayamadığım aynı bölümde okuduğumuz bir kız arkadaşımla İzmir ili Buca ilçesinde tutmuş olduğumuz evde arkadaşımla kaldım. Üniversite eğitimim boyunca FETÖ/PDY Terör örgütüne bağlı herhangi bir evde veya yurtta kalmadım. Zaten evim Aydında olduğu için sık sık kendi ailemin yanına kalmaya gidiyordum. 2001 yılında üniversiten mezun oldum. Mezun olduktan sonra 2001 yılında öğretmen olmak için şuan ismini hatırlamadığım o tarihteki memurluk sınavına girdim. Sınavdan 71 puan aldım. Ancak bu puanla memurluğa başvurmadım. Isparta ilinde bulunan Özel Altınbaşak Koleji isimli FETÖ/PDY bağlantısının olup olmadığını bilmediğim özel okulda 2 sene çalıştım. Bu okulda çalışırken de hatırlamadığım öğretmenler beni yemeğe davet ederdi ancak o dönemde benim başka arkadaşlarım olduğu için bu davetleri kabul etmezdim. Zaten bu yüzden beni o okulda pek sevmezlerdi. 2003 yılında 2001 yılındaki memurluk sınavından almış olduğum puanla Aydın ili Kuşadası ilçesinde bir ilkokulda göreve başladım. 2003 yılında o tarihte komiser yardımcısı olan [E.] KÖKEN ile kendim tanışarak evlendim. 2007 yılınada kadar Aydın ili Kuşadası ilçesinde çalıştınız. Eşimin tayini nedeni ile 2007 yılında Ankara iline tayinim çıktı. 2014 yılına kadar Ankara ilinde öğretmen olarak ve Milli Eğitim Bakanlığı Avrupa birliği ve dış ilişkiler Genel Müdürlüğünde Eğitim Uzmanı olarak çalıştım. 2014 yılında Kars Merkeze yine eşimin tayini dolayısıyla geldim. Kars ilinde Eğitim Uzmanlığı kadrosu olmadığı için öğretmenlik kadrosuna geri dönüş yaptım. Tarihten yaklaşık bir hafta kadar önce açığa alındım. Eşim FETö/PDY terör örgütü kapsamında Emniyet amiri olarak görev yaparken tutuklandı. 2 Çocuğum var. Büyük kızım [B.] KÖKEN ilimizde bulunan FETÖ/PDY terör örgütüyle iltisaklı olduğu için kapatılan Sultan Alparslan Kolejine 2014 -2015 ve 2015-2016 eğitim öğretim yılında bu okulda eğitim gördü. Küçük çocuğum [H.] KÖKEN 2015-2016 eğitim öğretim yılında yine Sultan Alparslan Kolejinde anaokuluna bir sene gitti. Sultan Alparslan isimli okulun eski tabirle Fettullah GÜLEN cemaati ile yani FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı olduğunu biliyorduk ancak eğitim şartları ve fiziki imkanları açısından Karsta çocuklarımı gönderebileceğim en iyi okuldu. Ayrıca bu okula ben büyük kızımı devletin özel okullara vermiş olduğu teşvik ile gönderdim.
...
Üzerime kayıtlı ve benim kullandığım ... nolu hattım bulunmaktadır. Bu telefon numarasını yalnızca ben kullanmaktayım. Ben hattı 2003 yılından bu yana kullanırım. Benim adıma kayıtlı olupta başkasının kullandığı veya başkasının adına kayıtlı olupta benim kullandığım bir telefon numarası yoktur. El konulan telefonum içindeki hattım yine bu hattır. Ancak ben bu cihazı 2016 yılından Mart ayından bu yana kullanmaktayım.
...
Eşim ile Kuşadası"nda tanıştık, daha sonra evlendik. Kuşadası"nda yaklaşık 4 yıl çalıştık. Hatırladığım kadarıyla eşim Kuşadası İlçe Emniyet Müdürlüğünde yaklaşık 10 büroya birden bakıyordu. Çok yoğun çalışırdı. Daha sonra bu yoğunluğu biraz olsun azaltmak için tayin istemeye karar verdik. Başka tercihlerimizin yanında Ankara ili de vardı. Netice olarak tayinimiz Ankara"ya çıktı. Eşim bilişim alanında uzmandır. Sanırım bu nedenle Emniyet Genel Müdürlüğünde çalışmaya başladı. Yaklaşık 7 yıl Ankara"da çalıştık. Eşim sessiz bir insandır. Kuşadası"nda görev yaparken başına gelenleri dahi bana ancak Ankara"ya gelince anlatmıştır. O yüzden görev yaptığımız yerlerin hiçbirisinde eşimin normal mesaisi dışında benim dikkatimi çekecek şekilde başka yerlere gidip geldiğini söyleyemem. Kars"a gelince önce çevik kuvvette göreve başladı. Sonra Mobese"ye geçti. Yaklaşık 6 aydır da tam hatırlamamakla beraber araştırma merkezi gibi bir yerde çalışmaktadır. Eşim cep telefonu ve tabletle çok uğraşır. Bu konuda ben kendisine çok kez sitem etmişimdir. Kendisinin ayrı bir mesajlaşma programı kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. Evimizde D-Smart kablosuz internet bağlantısı vardır. Eşimin üzerinedir. Ben de bu bağlantıdan kullandım. Eşimin benim telefonumu da kullandığı olmuştur. Ancak benim bu teknoloji ile çok ilgim olmadığı için sadece facebook hesabıma falan bakardım.
Ben kesinlikle FETÖ/PDY örgütünün kullandığı mesajlaşma programlarını kullanmadım. Böyle bir yapı içinde hiçbir zaman bulunmadım. Eşimin bulunup bulunmadığına dair de hiçbir bilgim yoktur. 2 aylık gebeyim. Biri 5 biri 10 yaşında bakıma muhtaç 2 çocuğum vardır. Serbest bırakılmamı talep ediyorum..."
13. Başsavcılık başvurucuyu tutuklanması istemiyle Kars Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucu sorgudaki ifadesinde Savcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunmuş; ayrıca telefonunu kendisine eşinin sıfır olarak aldığını, telefona ait tüm kurulumların eşi tarafından yapıldığını, ihtimal vermemekle birlikte Bylock programının eşi tarafından kurulmuş olabileceğini, kendisinin haberi olmadığını belirterek suçlamaları kabul etmemiştir.
14. Kars Sulh Ceza Hâkimliği 29/8/2016 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçu isnadıyla tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının gerekçesi şöyledir:
"Dosya kapsamında mevcut tüm deliller değerlendirildiğinde şüpheli üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, şüphelinin üzerine atılı suçun cezasının alt ve üst sınırı, delillerin henüz yeterince toplanmamış olması, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK 100/3 te sayılan katalog suçlar arasında yer alması, adli kontrol tedbirlerinin şu aşamada yetersiz olduğu, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu..."
15. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz Kars Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 5/9/2016 tarihinde reddedilmiştir.
16. Başvurucu Kars T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Başvurucunun yerleştirildiği koğuş 35 kişi olup ayrıca koğuşta kalan bir kişiye 8/11/2016 tarihinde "kronik hepatit B" hastalığı teşhisi konmuştur.
17. Başvurucu 6/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, 38 yaşında ve 8 aylık hamile olması nedeniyle düşük yapma ve erken doğum riski olduğunu, hepatit B hastalığı olan bir kadın ile aynı koğuşta kaldığını, hamile olması nedeniyle kendisine aşı yapılamadığını, hastalığın kendisine bulaşma riski bulunduğunu belirterek Anayasa Mahkemesinden tedbir talebinde bulunmuştur.
18. Anayasa Mahkemesi tarafından 14/2/2017 tarihinde, başvurucunun sağlık durumuna uygun koşulların sağlanması yönünde tedbirlerin alınması yönünde tedbir kararı verilmiştir.
19. Kars Cumhuriyet Başsavcılığı 21/2/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun hakkında terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Kars 2. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açmıştır. İddianamede;
i. Başvurucunun Bylock kullanması,
ii. FETÖ/PDY ile irtibatlı olması nedeniyle kapatılan özel eğitim kurumunda bir süre öğretmen olarak çalışması,
iii. Bank Asyada hesabının bulunması olgularına dayanılmıştır.
20. Kars 2. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etmiş ve E.2017/43 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Başvurucunun 9/3/2017 tarihli duruşmada "sekiz buçuk aylık hamile oluşu delillerin çoğunun toplanmış olması, sabit ikametgâh sahibi olması" hususları gözetilerek tahliyesine karar verilmiştir.
22. Kars 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/9/2017 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verilmiştir. Temyiz incelemesi devam etmektedir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Sanık Seher Arslan Köken’in 01.09.2001 ile 30.06.2013 tarihleri arasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir faaliyet gösteren Altınbaşak Eğitim Öğretim Yayın Turz. Gıd. San Tic. A.Ş. adlı şirket bünyesinde çalıştığının tespit edildiği, devamında 2008 yılının Ekim ayından 2011 yılının Nisan ayına kadar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Erkek Teknik Okulları bünyesinde, 2011 yılının mayıs ayından 2013 yılının Ocak ayına kadar Mesleki Açık Öğretim Lisesi Müdürlüğü bünyesinde, 2013 yılının Şubat ayından 2014 yılının Eylül ayına kadar Avrupa Birliği Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü bünyesinde, 2104 yılı Eylül ayından ihraç edildiği güne kadar İl Milli Eğitim Müdürlüğü İlköğretim Okulları, İl Milli Eğitim Müdürlüğü Kars Temel Eğitim Okulları adlı yerlerden SGK girişinin olduğunun, 2001 ve 2003 yılları arasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait olan Altınbaşak Eğitim Öğretim Yayın Turz Gıd. San. Tic. A.Ş. Adlı şirkette çalıştığının tespit edildiği; 08.08.2007 tarihinde Bank Asya’da hesap açtırdığının, sanığa ait 0505 257 .... numaralı GSM hattı üzerinde bylock tespiti yapıldığı, çocuklarından [B.] Köken"in FETÖ/PDY silahlı terör örgütü güdümünde faaliyet gösteren Kars Sultan Alparslan Kolejinde 2014-2015 ve 2015-2016 eğitim öğretim yıllarında eğitim gördüğü, sanığın diğer çocuğu olan [H.] Köken"in 2015-2016 eğitim öğretim yılında Kars Sultan Alparslan Koleji anaokulu bölümünde eğitim gördüğü, sanık Seher hakkında Kars Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2016/3549 sor. Sayılı dosyası üzerinden soruşturmaya başlandığı, başlatılan soruşturma kapsamında Kars Sulh Ceza Hakimliği"nin 2016/1431 D.İş nolu 24.08.2016 tarihli arama ve el koyma kararına istinaden sanığın ikamet ettiği ve daha önce 2016/3303 numaralı dosyadan Ekrem KÖKEN"e istinaden arama ve elkoyma işlemi icra edilen Yenişehir Mah. Dumanlı Sok. Yenişehir A Blok No: 10 İçkapı No: 17 Merkez/KARS adresinde arama yapıldığı, bu adreste yapılan aramada, [E.] KÖKEN için yapılan aramada ele geçirilemeyen bir kısım dijital materyallerin ele geçirildiği, söz konusu bir kısım dijital materyallerin Kars Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2016/4048 numaralı soruşturma evrakından haklarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üyelik suçundan soruşturma yürütülen emniyet mensubu [E.E.] ve eşi [Ü.E.] ile yine emniyet mensubu iken ihraç edilen [B.G."e] ait olduğunun anlaşıldığı, bu hususun, sanık Seher"in, daha önce kocası [E."e] yönelik evlerinde arama yapılması nedeniyle bir daha bu adreste arama yapılmayacağını düşünerek [E.E.] ve [Ü.E.] ile [B.G."e] ait dijital materyalleri kendi evinde sakladığını gösterdiği, [E.E.], [Ü.E.] ve [B.G.] ile Seher ARSLAN KÖKEN ve [E.] KÖKEN arasında örgütsel bir bağlantının olduğunun değerlendirildiği anlaşılmakla; sanık Seher Arslan Köken’in FETÖ/PDY terör örgütü ile yoğun, çeşitli ve sürekli ilişki içerisinde olduğu anlaşılmakla eylemine uyan 5237 Sayılı Kanun madde 314/2 gereği cezalandırılması vicdani kanaatine ulaşılmıştır. "
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Tutma Koşullarına İlişkin Olarak
23. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu"nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak."
24. 4675 sayılı Kanun"un "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir. "
B. Tutuklamanın Hukukiliğine İlişkin Olarak
25. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 27-82.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 7/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
27. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu, hamile olmasına karşın ceza infaz kurumunda kalabalık ve sağlıksız koşullarda tutulması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
29. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
30. Başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulma koşullarına ilişkin şikâyetlerini infaz hâkimliğinde dile getirdiğine ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu kapsamda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu; örgüt üyeliği suçlamasına ilişkin somut delil bulunmadığını, delil olarak gösterilen hususların suç teşkil etmediğini, hamile olmasına ve düşük riski taşımasına karşın tutuklanmasının orantılı olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, özel hayata saygı hakkı, haberleşme hakkı ile suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin ortaya konulduğu ileri sürülerek tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile Kars Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Görüşte, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
34. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
35. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
36. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
37. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
38. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama FETÖ/PDY"ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237, 238).
39. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri başta olmak üzere ilgili maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. Genel İlkeler
40. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 85-90; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
41. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
42. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
43. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
44. Kars Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucunun 15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştiren FETÖ/PDY üyesi olduğuna dair kuvvetli şüphelerin bulunduğu belirtilmiş ve başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların dosyada bulunduğu sonucuna varılmıştır (bkz. § 14).
45. İddianamede ise başvurucunun 2001-2003 yılları arasında örgüte ait kurumda çalıştığı ve Bylock programı kullanıcısı olduğu iddia edilmiştir (bkz. § 19).
46. Anayasa Mahkemesi kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olmasının mutlaka gerekli olmadığını zira tutukluluğun amacının yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek olduğunu, buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiştir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 73; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4 /12/ 2013, § 71).
47. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında; Bylock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının, kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olmayacağı sonucuna varmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267). Buna göre somut olayda soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez.
48. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
49. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26), darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY"ye mensubiyet nedeniyle ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 271; Selçuk Özdemir, § 78).
50. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan FETÖ/PDY"nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).
51. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 32; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
52. Somut olayda Kars Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlediği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun vasıf ve mahiyetine, suçun 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, Kanun"da öngörülen suça ilişkin yaptırımın ağırlığına, delillerin toplanmamış olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 14).
53. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Kars Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
54. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
55. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
56. Başvurucu, hamile olması nedeniyle tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığını ileri sürmekle birlikte başvurucunun tutuklama tarihinde iki aylık hamile olduğu anlaşılmakta ve o tarihteki herhangi bir sağlık sorunundan söz edilmemektedir. Türk hukuk mevzuatında hastalık, hamilelik veya engellilik durumlarının doğrudan tutuklamaya engel teşkil ettiğine dair bir düzenleme mevcut değildir. Somut olayın özellikleri dikkate alındığında -tek başına- gebe olması nedeniyle başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılamayacaktır.
57. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
58. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa"da (13. ve 19. maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 7/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.