Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/95 Esas 2018/1042 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/95
Karar No: 2018/1042
Karar Tarihi: 09.05.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/95 Esas 2018/1042 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/95 E.  ,  2018/1042 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “TPE-YİDK kararının iptali, marka tescil edilmiş ise markanın hükümsüzlüğü” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.02.2013 gün ve 2012/43 E. 2013/54 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26.11.2013 gün ve 2013/7761 E., 2013/21374 K. karar sayılı kararı ile:
    “…Davacı vekili, müvekkilinin 9, 16 ve 36. sınıfta tescilli 2000/28165 sayılı "advantage campus+şekil" ibareli tanınmış markası bulunduğunu, davalının 9. ve 36. sınıf mal ve hizmetler yönünden 2010/18197 kod sayılı "V-Kampüs Kart" marka başvurusunun müvekkilinin markasıyla karıştırılma ihtimali bulunduğunu, bu yönde yaptığı itirazların TPE YİDK kararıyla nihai olarak reddedildiğini ileri sürerek, TPE YİDK kararının iptalini, markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
    Davalı .... vekili, markaların benzer olmadığını, tüketici kitlesi yönünden markaların karıştırılma olasılığının olmadığını, "Kampüs" kelimesinin tanınmışlığa konu olamayacağını, genel bir terimin tekel altına alınmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Davalı TPE vekili, TPE YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı markasında ana unsurun "V" işareti olduğu, "Campus/Kampüs" ibaresinin Türkiye"de ve tüm dünyada tanımlayıcı olarak kullanıldığı, bilinçli niteliğe haiz ortalama tüketici kitlesinin aynı mal ve hizmetlerde davalının başvuru markasını gördüğünde markalar arasında ilişkilendirme yapmasının veya işletmeler arasında bağlantı kurmasının sözkonusu olmadığı, davacı markasının tanınmış marka olduğuna dair delil sunulmadığı gibi, "Campus" ibaresinin kredi kartları hizmetlerinde tanımlayıcılık unsuru içermesi nedeniyle başvuru markasında tanımlayıcı nitelikte bulunan "kampüs kart" ibaresinin yer almasının KHK"nın 8/4. maddesindeki risklerden hiçbirini doğurmayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Dava, TPE YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Davacı adına tescilli 2000/28165 sayılı "advantage campus+şekil" markası ile davalının marka başvurusuna konu 2010/18197 kod sayılı "V-Kampüs Kart" markalarında ortak unsur "Campus/Kampüs" ibareleridir. Davalı, davacının markasının tescilli olduğu 9. ve 36. sınıftaki mal ve hizmetler için marka tescil başvurusunda bulunmuş olup, 9. ve 36. sınıf mal ve hizmetler yönünden "Campus/Kampüs" ibaresi tanımlayıcı değildir. Bu durumda, mahkemece, bu ibarenin tanımlayıcı nitelikte olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile TPE YİDK kararının iptaline markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…”
    gerekçesiyle bozulmuş, davalı vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine karar düzeltme talebi reddedilmiş ancak kararın 2. bendinde belirtilen “…Ancak, Dairemizin 26.11.2013 tarihli bozma ilamının gerekçe bölümünde “davalı taraf, davacının markasının tescilli olduğu 9. ve 36. sınıftaki mal ve hizmetler için marka tescil başvurusunda bulunmuş olup 9. ve 36. sınıf mal ve hizmetler yönünden "Campus/Kampüs" ibaresinin tanımlayıcı olmadığı belirtildikten sonra, davanın kabulü ile TPE YİDK kararının iptali ile markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmeyip kararın bozulması gerektiği” belirtileceği yerde, maddi hata sonucu “bu ibarenin tanımlayıcı nitelikte olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile TPE YİDK kararının iptaline, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir” denilerek ilamın sonuç cümlesinde maddi hata yapıldığından, bu maddi hatanın da HUMK.nun 459. maddesi gereğince her zaman düzeltilmesi mümkün olduğundan bozma kararında belirtilen “davanın kabulü ile TPE YİDK kararının iptaline, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru görülmemiş…” ibaresinin “…davanın kabulü ile TPE YİDK kararının iptali ile markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş…” olarak düzeltilmesine, ilamın düzeltilmiş halinin Dairemiz kararına eklenmesine…”
    karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, davalının marka başvurusuna itirazın reddine ilişkin YİDK kararının iptali, marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük istemlerine ilişkindir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuş ve davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine de bozma ilamındaki maddi hata düzeltilmiştir.
    Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulunda uyuşmazlığın esasının görüşülmesinden önce, direnmeye ilişkin kararda davacı şirkete ait marka ile, davalı şirket marka başvurusuna ve dava dışı başka markalara ait görünümlere ve şekillere yer verilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “hükmün kapsamı” başlıklı 297’inci maddesine aykırı olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre yerel mahkeme direnme kararının usule uygun bir gerekçe taşıyıp taşımadığı, ayrıca dava dosyasında fiziki olarak bulunan ve hâkim imzalı şekilde taraflara tebliğe çıkarılan direnme kararı ile UYAP ortamında elektronik imzalı olarak kayıtlı bulunan direnme kararının birbirinden farklı olmasının HMK"nın “elektronik işlemler” başlıklı 445’inci maddesine aykırı olup olmadığı hususları ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
    Ön sorunun değerlendirilmesi için öncelikle mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenleme irdelenmelidir.
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın “hükmün kapsamı” başlıklı 297’inci maddesi:
    “Hüküm Türk Milleti Adına verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
    a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
    b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
    c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
    ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
    d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
    e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
    (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklinde düzenleme getirmiştir.
    Anayasa’nın 141’inci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Hâkim, hükmün gerekçesini hazırlarken yargısal içtihat ve bilimsel görüşlerden yararlanabilir. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bulmalı ve hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve nedenlerini gerekçede açıklamalıdır. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, 22. Bası, s. 472).
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun incelendiğinde; mahkemece direnme kararının gerekçe kısmında davacı şirkete ait markaya, davalı şirket marka başvurusuna ve dava dışı başka markalara ait görünüm ve şekillere yer verilmiştir.
    Mahkeme kararlarında gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verebilir ise de hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüt yaşanmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir.
    Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 12.04.2017 tarih, 2017/11-74 E. 2017/728 K. ve 05.04.2017 tarih, 2017/11-75 E., 2017/637 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
    Bu durumda, mahkemece direnme kararının gerekçesinde davacı şirkete ait markaya, davalı şirket marka başvurusuna ve dava dışı başka markalara ait görünüm ve şekillere yer verilmesi 6100 sayılı HMK’nın 297’inci maddesine uygun bulunamamıştır.
    Diğer taraftan, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) HMK’nın "Elektronik işlemler" başlıklı 445’inci maddesinin birinci fıkrasında “Adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir” şeklinde tanımlandıktan sonra dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır denilmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde, UYAP kapsamındaki tüm birimlerde her türlü yargısal, idari ve denetim faaliyetlerinin bu sistemle elektronik ortamda yürütüleceği belirtilmiştir.
    Karar tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin "UYAP"ın kullanılması" başlıklı 5’inci maddesi:
    " (1) Mahkemeler ve hukuk dairelerinin iş süreçlerindeki her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri, bu işlemlere ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemleri ile uyum ve işbirliği sağlanmış dış birimlerle yapılacak her türlü işlemler UYAP ortamında gerçekleştirilir.
    (2) Daire başkanı, hâkim, üye, yazı işleri müdürü ve diğer personel iş listesini günlük olarak kontrol etmek ve yargılamanın bulunduğu aşamanın gereklerini yerine getirmekle yükümlüdür.
    (3) Mahkemelere ve hukuk dairelerine fizikî olarak verilen ve gönderilen her türlü evrak, elektronik ortama aktarılarak UYAP"a kaydedilir ve ilgili birime gönderilir.
    (4) Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
    (5) Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP üzerinden mahkeme veya hukuk dairelerine gönderilen ve iş listesine düşen belgeleri derhal ilgili kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Hâkimin onayını gerektiren evrak hâkimin iş listesine yönlendirilir.
    (6) Tutanak, belge ve kararlar elektronik ortamda düzenlenir ve gerekli olanlar ilgilileri tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanır. Elektronik ortamda düzenlenen ve güvenli elektronik imza ile imzalanan evrak UYAP kapsamındaki birimlere elektronik ortamda gönderilir. Ayrıca fizikî olarak gönderilmez.
    (7) Teknik nedenlerle fizikî olarak düzenlenen belge veya kararlar, engelin ortadan kalkmasından sonra derhal elektronik ortama aktarılır, yetkili kişilerce güvenli elektronik imza ile imzalanarak UYAP"a kaydedilir ve gerektiğinde UYAP vasıtasıyla ilgili birimlere iletilir. Bu şekilde elektronik ortama aktarılarak ilgili birimlere iletilen belge ve kararların asılları mahallinde saklanır, ayrıca fizikî olarak gönderilmez. Ancak, belge veya kararın aslının incelenmesinin zorunlu olduğu hâller saklıdır. Elektronik ortama aktarılması imkânsız olan belgeler ise fiziki ortamda saklanır ve gerektiğinde fizikî olarak gönderilir.
    (8) UYAP üzerinden hazırlanmış ve güvenli elektronik imza ile imzalanmış evrakın dış birimlere elektronik ortamda gönderilememesi halinde; belge veya kararın fizikî örneği alınır, güvenli elektronik imza ile imzalanmış aslının aynı olduğu belirtilerek altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanmak sureti ile gönderilir
    (9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması açısından saat 00:00"a kadar yapılması zorunludur.
    (10) Fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai saati sonunda biter.
    hükmünü içermektedir.
    Tüm bu düzenlemeler açık bir biçimde göstermektedir ki, mahkemelerce dava ve yargılama işlemlerine ilişkin olarak fiziki ortamda yapılan tüm işlemler elektronik ortamda UYAP kullanılarak gerçekleştirilir ve elektronik veriler UYAP"a kaydedilerek burada saklanır. Elektronik ortamdan fiziki olarak örnek çıkartılması gereken hâllerde ise tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir (HMK, m. 445/3).
    Dava dosyasında ise fiziki olarak hazırlanıp, elle imzalanarak taraflara tebliğe çıkarılan direnme kararı ile UYAP ortamında elektronik imzalı olarak kayıtlı bulunan direnme kararının hüküm fıkraları aynı ise de gerekçe bölümleri birbirinden farklıdır. Bu durumda, yasal düzenlemelere uygun şekilde oluşturulmuş bir direnme kararı da bulunmamaktadır.
    Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan nedenlerle ve salt bu usuli eksikliklere dayalı olarak direnme kararının bozulmasına, bozma nedenine göre davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Direnme kararının yukarıda gösterilen usuli nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’nun 440’ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.05.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara