Esas No: 2019/12578
Karar No: 2019/12578
Karar Tarihi: 8/9/2021
AYM 2019/12578 Başvuru Numaralı ÜLKEM İNŞAAT MADENCİLİK VE ELEKTRONİK SANAYİ TİCARET A.Ş. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÜLKEM İNŞAAT MADENCİLİK VE ELEKTRONİK SANAYİ TİCARET A.Ş. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/12578) |
|
Karar Tarihi: 8/9/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Zehra GAYRETLİ |
Başvurucu |
: |
Ülkem İnşaat Madencilik ve Elektronik Sanayi Ticaret A.Ş. |
Vekili |
: |
Av. Savaş ERDEM |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari para cezasının iptali istemiyle yapılan başvuruda idarenin cevap yazısının karşı tarafa tebliğ edilmeden karar verilmesi ve talep edilmesine rağmen duruşma yapılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/4/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığınagönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu,Enerji ve Tabii Kayaklar Bakanlığı (mülga) Maden İşleri Genel Müdürlüğü (Genel Müdürlük) tarafından ihaleye çıkarılan Ankara ili Kızılcahamam ilçesi Ayvacık köyü hudutları dâhilindeki IV (a) grubu maden sahasını 23/3/2009 tarihinde devralmıştır.
9. Başvurucu, sahadaki maden varlığının araştırılması ve maden rezervinin tespiti amacıyla jeoloji raporu, arama faaliyet raporu ve işletme projesi hazırlayarak bu belgeleri 22/5/2013 tarihinde Genel Müdürlüğe sunmuş ve maden işletme ruhsatı talebinde bulunmuştur. Başvurucunun maden sahasında işletme faaliyetlerini yürütebilmesi için gerekli olan 10 yıl süreli işletme ruhsatı 20/11/2013 tarihinde Genel Müdürlük tarafından düzenlenerek başvurucuya verilmiştir.
10. Öte yandan 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 24. maddesinin onbirinci fıkrası uyarınca maden arama ve işletme faaliyetlerine başlayabilmek için ruhsat sahipleri tarafından işletme izni alınması zorunludur. İşletme izni ise aynı Kanun"un 7. maddesinde belirtilen çevresel etki değerlendirme kararı, mülkiyet izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatı,Genel Müdürlüğün kayıtlarına işlenmiş alanlar ile ilgili diğer izinlerin ruhsat yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde ilgili kamu kurum veya kuruluşlarından alınarak Genel Müdürlüğe verilmesini müteakip düzenlenmektedir. Anılan fıkrada; ruhsat sahibince söz konusu üç yıllık süre içinde yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde her yıl için 50.000 TL idari para cezası yaptırımı uygulanacağı hususu da hükme bağlanmıştır.
11. Genel Müdürlük 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesi kapsamında alınması zorunlu olan izinlerin başvurucu tarafından 23/2/2018 tarihinde Genel Müdürlüğe verildiği, bu izinlerin ruhsat yürürlük tarihinden itibaren üç yıllık yasal süre içinde Genel Müdürlüğe tevdi edilmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle başvurucu hakkında 2016 ve 2017 yılları için -yeniden değerleme oranına göre belirlenen- toplam 125.486 TL idari para cezası uygulanmasına 31/5/2018 tarihinde karar vermiştir.
12. Başvurucu 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinde belirtilen izinleri işletme ruhsatının yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde alabilmek için derhâl harekete geçtiğini, bu kapsamda ilgili kamu makamlarına başvurularda bulunduğunu ancak kamu kurum ve kuruluşlarının iç işleyişlerine ve ağır bürokratik prosedürlere bağlı olarak yaşanan gecikmeler sonucunda -üç yıllık yasal süre geçtikten sonra- izinleri alabildiğini ileri sürerek idari para cezasının iptal edilmesi talebiyle 11/6/2018 tarihinde başvuruda bulunmuştur.Başvurucu iptal talebini içeren 11/6/2018 tarihli dilekçesinde incelemenin duruşmalı yapılması yönündeki talebine de yer vermiştir.
13. Başvurucu bireysel başvuru formunda gerekli izinleri makul sürelerde aldığını; ancak ilgili mevzuat uyarınca tüm ruhsat ve izin taleplerinin Başbakanlığa gönderilmesi ve gönderilen dosyaların hemen hepsinin hiçbir işlem yapılmaksızın uzun süre bekletilmesi nedeniyle gecikme yaşandığını iddia etmiştir. Bununla birlikte bahsi geçen kamu kurumuna hangi tarihte başvuruda bulunulduğuna, başvuru neticesinde ilgili iznin hangi tarihte verildiğine dair herhangi bir açıklama bireysel başvuru formunda bulunmamaktadır.
14. Kızılcahamam Sulh Ceza Hâkimliğince (Hâkimlik) dosya üzerinden yapılan inceleme kapsamında başvurucunun itiraz dilekçesi davalı idareye tebliğ edilerek idarenin buna ilişkin cevap yazısı dosyaya alınmıştır. İdarenin cevap yazısında ilgili mevzuata atıf yapılarak itiraz konusu idari para cezasının mevzuata uygun olduğu ifade edilmiştir. İdarece Hâkimliğe gönderilen cevap yazısının başvurucuya tebliğ edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir veriye ulaşılamamıştır.
15. Hâkimlik; idarenin cevap yazısı ile idari para cezasına ilişkin diğer bilgi ve belgeleri birlikte değerlendirmek suretiyle "başvurucu adına düzenlenen ruhsatın yürürlüğe girdiği 20/11/2013 tarihinden itibaren üç yıllık sürenin 20/11/2016 tarihinde dolduğu ve maden sahasının terk edilmediği, devam eden sürede Kanun"un 7. maddesinde düzenlenen gerekli izinlerin de alınmadığı" gerekçesiyle başvurucu hakkında idari para cezası uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşarak başvurucunun iptal talebini 30/1/2019 tarihinde reddetmiştir.
16. Başvurucu -diğerlerinin yanı sıra- maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için duruşmalı inceleme yapılması gerekirken bu yöndeki talebinin kabul edilmediğini, idarenin tamamen yasa maddelerini sıraladığı anlaşılan cevap yazısına itibar edilerek karar verildiğini, söz konusu yazının kendisine tebliğ edilmemesi nedeniyle buna ilişkin iddia ve itirazlarını da ileri süremediğini, idarenin durağan çalışması ve bürokrasi sonucu ortaya çıkan gecikme nedeniyle kendisine idari yaptırım uygulanmasının hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek 12/2/2019 tarihli dilekçesi ile karara itiraz etmiştir.
17. Başvurucunun itirazı Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/2/2019 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Nihai olan bu karar 22/3/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 22/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 3213 sayılı Kanun"un "Madencilik faaliyetlerinde izinler" kenar başlıklı 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, diğer izinlere ilişkin işlemler de ilgili bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca çevresel etki değerlendirmesi sürecinde en geç üç ay içinde bitirilir. Bakanlık ve diğer bakanlıkların mevzuatının gerektirdiği maddî yükümlülükler ruhsat sahibi tarafından karşılanır.
..."
20. 3213 sayılı Kanun"un "Ruhsat bedeli, cezalar ve diğer yaptırımlar" kenar başlıklı 13. maddesinin -olay tarihinde yürürlükte bulunan- (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bakanlık, mülki idare amirlikleri ve il özel idareleri tarafından bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır."
21. 3213 sayılı Kanun"un "İşletme ruhsatı ve madenin işletilmesi" kenar başlıklı 24. maddesinin onbirinci fıkrası şöyledir:
“7 nci maddeye göre gerekli izinlerin alınmasından itibaren işletme izni verilir. Bu iznin verildiği tarihten itibaren Devlet hakkı alınır. Ruhsat sahibince, işletme ruhsatı yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde 7 nci maddeye göre alınması gerekli olan çevresel etki değerlendirme kararı, mülkiyet izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile Genel Müdürlüğün kayıtlarına işlenmiş alanlar ile ilgili izinlerin Genel Müdürlüğe verilmesini müteakip, işletme izni düzenlenir. Süresi içinde yükümlülükleri yerine getirilmeyen ruhsatlar için her yıl 50.000 TL idari para cezası verilir. İşletme ruhsat süresi sonuna kadar bu fıkrada belirtilen izinlerden dolayı işletme izninin alınamaması hâlinde ruhsat süresi uzatılmaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 8/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, idarenin cevap yazısına dayanılarak karar verilmiş olmasına rağmen bu yazının kendisine tebliğ edilmemiş olması nedeniyle karşı argümanlarını ileri sürme imkânından faydalanamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Anayasa"nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa"nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
25. Anayasa"nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin de dâhil olduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Fazlı Celep, B. No: 2015/1025, 21/3/2018, § 22).
26. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
27. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).
28. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Asıl kural tarafların eşit şartlarda yargılamaya katılımının sağlanması, gösterdikleri kanıtlardan ve sundukları görüşlerden bilgi sahibi olması ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının kendilerine verilmesidir (Taylan Özgür Tor, B. No: 2013/2454, 12/3/2015, § 43). Bireylerin aleyhlerine başlatılan dava ve diğer yargısal süreçlerden haberdar edilmeleri, bunlara ilişkin dilekçe ve talep yazılarının kendilerine tebliğ edilmesi karşı savunma yapabilme, iddia ve görüşlerini dile getirebilme imkânının korunması bakımından büyük önem taşımaktadır (Hacı Karabulut, B. No: 2017/14871, 9/10/2019, § 30).
29. Somut olayda idari para cezasının dayanağı olan 3213 sayılı Kanun"un 24. maddesinin on birinci fıkrasına göre işletme ruhsatı yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde aynı Kanun"un 7. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirilmeyen ruhsatlar için idari para cezası uygulanmaktadır. Başvurucu, üç yıllık süre içinde gerekli izinlerin alınamamış olmasında kendisine atfedilebilir kusur bulunmadığını ileri sürerek cezanın iptal edilmesi yönünde talepte bulunmuştur. Başvurucunun iptal talebini içeren dilekçesinin Hâkimlikçe Genel Müdürlüğe tebliğ edilmesi üzerine Genel Müdürlük tarafından Hâkimliğe gönderilen cevap yazısında da anılan mevzuat hükümlerine atıf yapılmak suretiyle söz konusu cezanın mevzuata uygun olarak tesis edildiği belirtilmiştir. Hâkimlik; Genel Müdürlüğün cevap yazısı ve ilgili mevzuat hükümlerine göre ruhsatın yürürlüğe girdiği 20/11/2013 tarihinden itibaren üç yıllık sürenin 20/11/2016 tarihinde dolduğu ve maden sahasının terk edilmediği, devam eden sürede 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinde düzenlenen gerekli izinlerin de alınmadığı gerekçesiyle başvurucunun idari para cezasının iptal edilmesi yönündeki talebini reddetmiştir.
30. Genel Müdürlüğün cevap yazısının başvurucunun bilgisi dâhilinde olmayan ek açıklamalar içermediği görülmektedir (bkz. § 13). Kaldı ki başvurucu, Hâkimlik kararına karşı itiraz kanun yoluna müracaat etmiş ve idarenin tamamen yasa maddelerini sıraladığı anlaşılan cevap yazısına itibar edilerek karar verildiğini ileri sürerek maddi olaya ilişkin kendi iddia ve itirazlarını dile getirme imkânından da faydalanmıştır. Buna göre idari para cezasının iptali istemiyle yapılan başvuruda başvurucunun haberdar edilmediği herhangi bir bilgi veya belgeye dayanılarak karar verilmediği, başvurucunun talep ve açıklamalarını diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak şekilde ileri sürebilme fırsatına sahip olduğu anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Aleni Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu; incelemenin duruşmalı yapılması yönündeki talebinin gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini, duruşma açılmadan inceleme yapılması nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
33. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Muhsin Hükümdar (B. No: 2016/15853, 7/11/2019) kararında incelemiş olup somut başuruda anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi Muhsin Hükümdar kararında Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birinin de yargılamanın kamuya açık olarak duruşmalı yapılması ilkesi olduğunu, bunun yanında Anayasa’nın 141. maddesinde de yargılamanın kamuya açık olarak duruşmalı yapılması ilkesinin açık olarak düzenlendiğini belirtmiştir. Buna göre başvurucu; yargı mercileri önünde davanın dinlenmesi hakkına, bu bağlamda diğer hususların yanı sıra savunma yapma, aleyhindeki ifadeleri dinleme, tanıkları sorgulama veya sorgulatma imkânlarına sahip olmalıdır (Muhsin Hükümdar,§ 37).
34. Anayasa Mahkemesi; anılan kararda duruşma yapma yükümlüğünün mutlak bir yükümlülük olmadığını vurgulamıştır. Bu kapsamda ağırlıkları bakımından farklı nitelikte olan suç isnadına ilişkin uyuşmazlık kategorilerinin mevcut olduğuna dikkat çekilerek adil yargılanma hakkının güvencelerinin ceza hukukunun çekirdeğini oluşturan konularda daha katı bir biçimde uygulanması gerekirken bu kategoriye girmeyen ve gerek koruduğu hukuki menfaat gerekse de öngördüğü yaptırım itibarıyla daha hafif nitelikteki dava kategorilerine mutlak surette en katı hâliyle uygulanmayacağı ifade edilmiştir. Bu sebeple ceza alanındaki her davada duruşma yapılmasının gerekli olmayabileceği kabul edilmelidir (Muhsin Hükümdar,§ 38).
35. Anayasa MahkemesiMuhsin Hükümdar kararında gerek hukuk gerekse ceza yargılamalarında duruşma yapılmamasını haklı kılabilecek koşulların ilgili uyuşmazlığın niteliği ve esas itibarıyla derece mahkemelerince karara bağlanacak meselenin mahiyetine bağlı olduğunu belirtmiştir. Bu kapsamda yapılan incelemelerde -duruşma yapılması usul kurallarına göre zorunlu olsun ya da olmasın- davanın açıklığa kavuşturulmasında dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin yeterli olup olmadığı önem taşımaktadır. Bunun yanında davada başvurucunun kişisel özellikleri, davranışları gibi sözlü yargılamayı zorunlu kılan olguların bulunup bulunmadığı veya şeklî, sınırlı ve teknik nitelikte bir incelemenin çözüm için yeterli olup olmadığı hususları da değerlendirilmelidir. Bu çerçevede delil ve ifadelerin sözlü olarak sunulmasını veya tanıkları sorgulamayı veya sorgulatmayı gerektirecek inandırıcılıkla ilgili sorunların ya da ihtilaflı olayların var olmadığı ve suç isnadında bulunulan kişiye savunmasını yazılı olarak sunma ve aleyhindeki delillere itiraz etme imkânının tanındığı hâllerde duruşma yapılması gerekli görülmeyebilir (Muhsin Hükümdar,§ 38).
36. Adil yargılama hakkının diğer güvencelerine uyulmak kaydıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması tek başına ihlale yol açmaz. Anayasa Mahkemesi nihai olarak duruşma yapılmamasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediğini gözönünde bulundurur (benzer yöndeki kararlar için bkz. Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 7/1/2016; Mustafa Doğan, B. No: 2014/1836, 28/9/2016; Peyote Müzik Film Org. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/9345, 7/7/2015; Fatih Birol ve Remziye Birol, B. No: 2013/19, 7/3/2014).
37. Somut olayda başvurucu, 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinde belirtilen izinlerin alınacağı ilgili kamu kurum veya kuruluşlarının iç işleyişlerindeki aksaklıklar ve bürokratik sürecin uzunluğu nedeniyle izin işlemlerini süresinde tamamlayamadığını ileri sürerek idari para cezasının iptal edilmesi talebinde bulunmuştur. Başvurucu iptal talebini içeren dilekçesinde incelemenin duruşmalı olarak yapılması yönündeki talebini Hâkimliğe iletmiştir. Bununla birlikte bahsi geçen dilekçede uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından duruşma yapılmasının neden gerekli olduğu hususunda başvurucu tarafından herhangi bir açıklamada bulunulmadığının altı çizilmelidir. Hâkimlik; başvurucunun duruşmalı inceleme talebi hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmaksızın dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda idari para cezasının usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna ulaşmıştır.
38. Başvurucunun yargılamaya konu itirazının ceza hukukunun geleneksel kategorilerinden birine ait olmayan bir idari para cezasına yönelik olduğuna dikkat çekilmelidir. Uyuşmazlık konusunun başvurucunun kişisel özellikleri, davranışları gibi sözlü yargılamayı zorunlu kılan bir olguya dayandığı hususunda da bir iddia bulunmamaktadır. Öte yandan ilgili mevzuatta belirtilen belgelerin öngörülen sürede tamamlanarak idareye teslim edilmemiş olmasından kaynaklanan idari para cezasına ilişkin uyuşmazlığın duruşma yapılmasını haklı kılabilecek nitelikte olmadığı, dosya üzerinden yapılan sınırlı veya şeklî bir incelemenin çözüm için yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre -somut olayın özel koşulları içinde- duruşma yapılmamasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediğinden söz etmek mümkün gözükmemektedir.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aleni yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.