AYM 2018/6030 Başvuru Numaralı CEM ATMACA Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/6030
Karar No: 2018/6030
Karar Tarihi: 8/9/2021

AYM 2018/6030 Başvuru Numaralı CEM ATMACA Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CEM ATMACA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/6030)

 

Karar Tarihi: 8/9/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Mustafa İlhan ÖZTÜRK

Başvurucu

:

Cem ATMACA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gazeteci olan başvurucunun bir milletvekili hakkında kullandığı ifadeler nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmesinin ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/2/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve ekinde sunulan bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, www.anadoluhaber.com isimli internet gazetesinin sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü olan 26 yıllık bir gazetecidir. M.I. ise başvuruya konu ifadelerin kullanıldığı dönemde ve hâlen Erzurum milletvekilidir.

10. Başvurucu, gazeteci E.Y. ile birlikte her hafta Youtube isimli video paylaşım sitesinde Erzurum Haber TV kullanıcı adıyla yayımlanan Haftaya Bakış isimli bir haber yorum programı yapmaktadır. Söz konusu programda Erzurum ile ilgili haber ve gelişmelere dair değerlendirilmelerde bulunulmaktadır. 24/10/2016 tarihinde yayımlanan bölümde başvurucu ve E.Y., Erzurum"daki bazı gazetecilerin milletvekilleri ile yakın ilişkiler kurarak ihale aldıklarını ileri sürmüştür. Başvurucu da değerlendirmeler esnasında bu şekilde menfaat temin eden gazetecilere yardım ettiği iddiasında bulunduğu milletvekili M.I.yı hedef alan sözler sarf etmiştir. Programın başvuruya konu olan ve başvurucu ile E.Y. arasında diyalog şeklinde geçen ilgili kısmı şu şekildedir:

"E.Y. : ... Ben burada başka bir şeyden bahsetmek istiyorum. Şimdi bir gazeteci başka bir iş yapamaz mı? Mesela bir lahmacun fırını açamaz mı? Elbette açabilir. Ama bir gazeteci ticari taksicilerin simülasyon işi için gidip Milli Eğitim Bakanlığının önünde yatamaz. Ben gazeteciyim bu işi bana vereceksiniz. Şoförler cemiyeti başkanı sayın [Y.] bey, siz ne güne duruyorsunuz, siz yapın o işi. Gazetecinin ne hakkı var senin taksici esnafından her yıl para söğüşlemeye. Para kazanacaksa şoförler cemiyeti kazansın. Bir gazeteci buradan kalkmış gitmiş Ankara"ya, taksici esnafına, şoför esnafına simülasyondan parayı vurup kaldırmak için Ankara"da yatıp kalkıyor. Ben buradan milletvekillerimize de sesleniyorum. Sayın milletvekillerimiz, siz bir gazetecinin peşinden koşup sizi şakşaklasın diye, sizin hakkınızda sizin yaptığınız kötü işleri yazmasın diye bugün çağrı merkezi, bugün simülasyon, yarın cep telefon hattı, öbür gün uydu sistemleri. Bunları yaptıramazsınız, bu şehre ihanet edemezsiniz. Bu, bu şehre ihanettir. Bu şehirde taksici esnafından eğer ki simülasyon üzerinden para kazanılacaksa, ya şoförler cemiyeti yapacak bunu ya da Erzurum"da mevcut olan sürücü kursları. Gazetecinin ne haddine ya. Gazetecinin ne haddine çağrı merkezi işletmek. Bunları yapan milletvekillerimiz. Ben buradan [M.I.ya] da seslenmek istiyorum. Sayın [M.I] yeter koruduğun kolladığın gazetecileri. Sen hangi gazetecileri koruyup kolladığını, hangi gazetecileri böyle çöplükten alıp götürüp rafın en üst yerine koyduğunu çok iyi biliyorsun. [O.D.ye] sesleniyorum. Sayın [O.D.] bu işe el atın. Gazetecinin haddi değil bu iş. Sayın [R.A.ya] da [Z.T.ye] de sesleniyorum. Yapmayın bunu. Bu şehre ihanet edenlere çomak sokun ve bu şehre sahip çıkın.

Başvurucu : Yani ne diyorsun bu [M.I.] için şöyle bir levha yaptırıp meclisteki kapısına asayım mı? Bilumum iş takip işleri yapılır, iş takipçisi. Ha bir de şunu söyleyeyim. Mesela [M.I.nın] örnek veriyorum yani ismini gördüğüm için söylüyorum bir şey olduğu için söylemiyorum, mesela [M.I.nın] [C.Ş.ye] göstermiş olduğu ilginin aynısını şu sokaktan geçen Mehmet amcaya da göstermesini istiyorum. Aynı ilgiyi bekliyorum. İş adamı [C.Ş.ye] göstermiş olduğu ilgi ve alakanın aynısını, aynı kucaklamayı, aynı hürmeti, aynı saygıyı, aynı şefkati, sokaktan geçen Mehmet amca için, bizim köydeki Hasan dede için de göstermesini istiyorum. [C.Ş.yi] seviyorsun da Hasan dedeyi neden sevmiyorsun ya? Sana oyu Hasan dede verdi ya. Hasan dedenin gidip kapısından oy istedin ya. [C.Ş.ye] bu kadar ilgi göstermenin altında ne var ki bana aynı ilgiyi göstermiyorsun, şu rejideki gariban arkadaşlarımıza aynı ilgiyi göstermiyorsun. Nedir senin bu zengin adamlara karşı, yani, yoksa... İnanmıyorum sayın Recep Tayyip Erdoğan, sayın cumhurbaşkanımız seni belli isimlerin işlerini Ankara"da orada burada takip edesin diye mi seni milletvekili listesine koydu. Yok böyle bir şey ya, aynı ilgiyi ben de istiyorum kardeşim, rejideki arkadaşlar da istiyor, sokaktan geçen Mehmet amca, bizim köydeki Hasan dede de istiyor. Göstereceksin [M.I.], yapma bunu kardeşim, yeter yani. Biz sustukça sen daha fazlasını yapıyorsun. Biz konuşmadıkça, biz eleştirmedikçe sen önümüze başka bir şey...[C.Ş.ye] göstermiş olduğu ilginin aynısını bana da göstereceksin kardeşim. Mecbursun, göstermek zorundasın.

E.Y. : O gazetecinin simülasyon işinin altında [M.I.] yatıyor.

Başvurucu : Olur mu böyle bir şey ya. Senin işin iş takip etmek mi kardeşim. Seni iş takip edesin diye mi milletvekili yaptık biz bu şehirde? Zenginlerin işini takip edeceksin ben de susacağım bunun karşısında. Susmayacağım kardeşim, susturamazsın beni. Yok böyle bir şey ya. Böyle bir milletvekili profili yok hiçbir şehirde ya. Allah aşkına yapmayın ya. Sayın vekilim yapma ya. Soy ismine yakışmıyor. Tekrar söyleyeceğim. [C.Ş.ye] gösterdiğin ilginin aynısını bana da göster."

11. M.I. (müşteki) anılan programda kendisi hakkında kullanılan ifadeler nedeniyle başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle şikâyette bulunmuştur. Başvurucu soruşturma aşamasında verdiği ifadesinde, müştekinin Erzurum"da katıldığı toplantı ve organizasyonlarda kendisine sürekli aynı iş adamlarının eşlik ettiğini, kendisinin de yaptığı programda bu durumu eleştirip aynı yakınlığı diğer seçmenlere de göstermesi gerektiğini hatırlattığını beyan etmiş; hakaret kastının olmadığını ileri sürmüştür. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı 24/1/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun anılan programda kullandığı "iş takipçisi" ifadesini gerekçe göstererek hakaret suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:

"...şüphelinin bahse konu yayında müştekiyi hedef alarak müştekinin zengin iş adamlarının işlerini takip ederek haksız kazanç sağladığı gerekçesiyle "iş takipçisi" olarak nitelendirdiği, şüpheli savunmasında her ne kadar suçlamaları inkar etmiş ise de, müşteki vekili dilekçesi, şüphelinin tevilli ikrarı ve tüm evrak kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; şüphelinin atılı suçu işlediği hususunda yeterli kanaatin hasıl olduğu anlaşılmakla..."

12. Yargılamayı yapan Erzurum 5. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 17/1/2017 tarihinde başvurucunun hakaret suçundan 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verip cezayı ertelemiştir. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Dosyada mevcut bilgi, belge ve delillerin hep birlikte değerlendirilmesi sonucunda, atılı suçun aynen iddianamede anlatılıp nitelenen şekilde tüm yasal unsurlarıyla birlikte sübuta erdiği anlaşılmıştır."

13. Kararı istinaf eden başvurucu istinaf dilekçesinde; Mahkemenin uzun bir konuşma içinden yalnızca "iş takipçisi" ifadesini seçerek hakkında mahkûmiyet kararı verdiğini, kullanılan ifadelerin bağlamından koparılmadan yorumlanması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu; müştekinin temsil ettiği şehrin sorunlarıyla ilgilenmediğini, sürekli zengin iş adamları ile birlikte olduğunu, bu durumu eleştirmek amacıyla seçmenlerine eşit muamelede bulunması gerektiğine dair hatırlatmada bulunduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, kullandığı dilin provokatif olabileceğini ancak sözlerinin eleştiri sınırları içinde kaldığını ve siyasilerin böylesi eleştirilere karşı daha toleranslı olması gerektiğini ileri sürmüştür.

14. İstinaf başvurusunu inceleyen Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi 24/1/2018 tarihli ilamla istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Başvurucu nihai kararı 24/1/2018 tarihinde öğrenmiştir.

15. Başvurucu 16/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır...

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

 (3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

...

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

 (4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

... "

B. Uluslararası Hukuk

17. İlgili uluslararası hukuk kurallarının yer aldığı kararlar için bkz. Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, §§ 19-28; Koray Çalışkan, B. No: 2014/4548, 5/12/2017, §§ 17-23; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-37.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 8/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

19. Başvurucu; on iki dakikalık bir programda kullanılan bir kelimenin bağlamından koparılarak kendisine ceza verildiğini, programın tamamı incelendiğinde yalnızca halkın oyları ile seçilen bir milletvekilinin eleştirildiğinin görüleceğini ileri sürmüştür. Başvurucu anılan programda kullandığı ifadelerin parça parça seçilerek hakkında sekiz ayrı dava açıldığını, bu davalar sebebiyle yirmi iki kez ifade vermek zorunda kaldığını, bu şekilde bir basın mensubunun korkutulup susturulmaya çalışıldığını ifade etmiş; kullanılan bir söz nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmesinin ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiğini iddia etmiştir.

20. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında verilen kararın kanuni dayanağının olduğu, başkalarının şöhret ve haklarının korunması meşru amacını izlediği, yapıldığı iddia olunan müdahalenin ölçülü, toplumsal bir ihtiyaca cevap verir nitelikte ve demokratik toplum düzeninde gerekli olduğu değerlendirilmesinde bulunulmuştur.

B. Değerlendirme

21. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

22. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Basın hürdür, sansür edilemez…

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.

Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

24. İnternet üzerinden yayın yapan bir haber yorum programında kullandığı ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında 10 ay hapis cezasına hükmedilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

25. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler,... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

26. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa"nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

27. 5237 sayılı Kanun"un 125. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

28. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

29. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72).

 (1) Demokratik Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlükleri

30. Anayasa Mahkemesi; Anayasa"nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa"nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir. Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Mehmet Ali Aydın, § 69; Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ile bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63).

 (2) Basının Ödev ve Sorumlulukları

31. Anayasa"nın 26. ve 28. maddeleri basına tamamen sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa"nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. Anayasa"nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 46; Önder Balıkçı, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, § 43).

32. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47). Basın özgürlüğü; ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır.

(3) Başkalarının Şöhret veya Haklarının Korunması

33. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), § 44) Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, § 44).

 (4) Çatışan Haklar Arasında Dengeleme

34. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir. (Nilgün Halloran, § 27; İlhan Cihaner (2), § 49). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Mevcut olayda çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için yayında kamu yararı bulunup bulunmadığının, genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığının, toplumsal ilginin varlığının, kullanılan ifadelerin türünün, içeriğinin, şeklinin ve sonuçlarının, hedef alınan kişinin kim olduğunun, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışlarının, kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73).

35. Söz konusu değerlendirmelerde derece mahkemelerinin belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, bir kısıtlamanın ifade özgürlüğü ile bağdaşıp bağdaşmadığı hususuna karar vermede yetki sahibi olan iç hukuktaki son mercidir (Sinan Baran, B. No: 2015/11494, 11/6/2018, § 37).

36. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken derece mahkemelerinin yerini almak değil söz konusu yargı mercilerinin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa"nın 26. maddesi açısından doğruluğunu denetlemektir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 76). Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında başvurucunun kullandığı ifadeler nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmesinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli görünüp görünmediğini davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Sinan Baran, § 38). O hâlde çözümlenmesi gereken esas mesele, derece mahkemelerinin başvurucunun düşünce açıklamalarının bu sözlerin muhatabı olan kişinin şeref ve itibarını zedelediğini ikna edici bir biçimde ortaya koyup koymadığı olacaktır.

 (5) İlkelerin Olaya Uygulanması

37. Başvuru konusu olayda derece mahkemesi iddianameye atıfta bulunarak başvurucu tarafından kullanılan "iş takipçisi" şeklindeki ifadenin hakaret suçunu oluşturduğu kanaatine varmış ve başvurucu hakkında 10 ay hapis cezası vermiştir. Öncelikle Mahkemenin programda kullanılan ve hakaret suçunun oluşması için yeterli kabul ettiği bu ifadeyi tırnaklama yaparak bütün konuşmanın tamamından ayrı bir şekilde değerlendirdiği görülmektedir. Oysa derece mahkemelerinin bir kısıtlamanın ifade özgürlüğü ile bağdaşıp bağdaşmadığı hususuna karar verirken kullanılan ifadeleri bağlamından kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirmesi gerekmektedir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45).

38. Başvurucu; bir gazeteci ile birlikte her hafta internet üzerinden yayımlanan, Erzurum"un gündemine dair değerlendirmelerde bulunduğu bir program yapmaktadır. Başvurucunun anılan ifadeyi kullandığı yaklaşık on iki dakika süren programda genel olarak milletvekilleri ile yakın ilişkiler kurarak menfaat temin eden gazeteciler isimleri zikredilmeden eleştirilmektedir. Programda Erzurum"da gazetecilik yapan bazı şahısların mesleğin onuruna yakışmayan, meslek etiği ile bağdaşmayan ilgisiz işler yaptıkları, Ankara"ya giderek Erzurum milletvekilleri aracılığıyla ihale aldıkları ileri sürülmüştür. Bu bağlamda programı yapan diğer gazeteci E.Y., şoförler odasını ilgilendiren bir simülasyon ihalesine bile gazetecilerin dâhil olduğunu, müştekinin de bu gazetecilere yardım ettiğini ileri sürmüş; bu yakın ilişki nedeniyle gazetecilerin müştekiyi eleştiremeyecekleri, dolayısıyla mesleklerini hakkıyla yapamayacakları imasında bulunmuştur. Diyalog şeklinde geçen programda başvurucu da E.Y.nin değerlendirmelerine hak vererek müştekinin gazetecilere yaptığı iddia edilen yardımları eleştirmiş ve "iş takipçisi" ifadesini kullanmıştır. Başvurucu, müştekiyi hedef alarak seçmenin kendisine, başkalarının alacağı ihalelerde yardımcı olması için değil sade vatandaşın gerçek sorunları ile ilgilenmesi için oy verdiğini ifade etmiştir. Konuşmanın tamamı incelendiğinde başvurucunun müşteki milletvekiline yönelik olarak zengin iş adamları ile birlikte görülmesi nedeniyle eleştirileri bulunmakla birlikte haksız menfaat temin ettiğine dair bir iddiasının bulunduğu değerlendirilmemiştir.

39. Bu noktada derece mahkemelerinin başvurucunun sözleri ve savunması bağlamında dava konusu ifadenin olgusal temellerine ilişkin bir değerlendirme yapmadığı belirtilmelidir. Mahkeme, gerekçesinde herhangi bir açıklama ya da değerlendirme yapmaksızın başvurucunun kullandığı "iş takipçisi" ifadesi ile müştekinin zengin iş adamlarının işlerini takip ederek haksız kazanç sağladığına dair iddianamede yer alan değerlendirmeyi kabul etmiştir. Mahkemenin başvurucunun sözlerini bu şekilde yorumlaması başvurucunun kullandığı kelimelere onun verdiği anlamın ötesinde anlamlar yüklemesi ile mümkün olmuştur. Oysa başvurucu, müşteki milletvekilinin bazı gazetecilerin giriştikleri işleri almalarına yardım etmesini eleştirmiştir. Başvurucunun kullandığı ifadelere onun verdiği anlamın ötesinde bir anlam yüklenmemelidir. Aksinin kabulü kamusal tartışmaları zorlaştıracak, bir ülkede demokrasinin varlığı konusunda turnusol kâğıdı işlevi gören ifade özgürlüğünün varlığını tartışılır hâle getirecektir.

40. Değerlendirilmesi gereken bir diğer husus ise müştekinin konumudur. Müşteki kamuoyu tarafından yakından tanınan ve takip edilen, olayların yaşandığı tarihte ve hâlen başvurucunun yaşadığı ilden seçilmiş olan bir milletvekilidir. Bu çerçevede, başvurucunun da içinde olduğu seçmenlerin sıkı ve yakın denetimi altında olması tabiidir. Başvuru konusu olayda kullanılan ifadeler kamuoyu tarafından tanınan bir siyasetçiye yönelik olduğu için kabul edilebilir eleştiri sınırları, sıradan bir kimse ile karşılaştırıldığında daha geniştir. (Kemal Kılıçdaroğlu, § 61; Nihat Zeybekçi, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 38). Öte yandan aktif bir siyasetçi olan müştekinin başvurucunun programda dile getirdiği iddialara karşı çok sayıda mecradan cevap verme olanağının bulunduğu hususu da gözönünde bulundurulmalıdır (Kemal Kılıçdaroğlu, § 65). Bu sebeplerle müştekinin kendisine yönelik eleştirilere sıradan insanlara göre daha fazla hoşgörü göstermesi gerekir. Dahası bir gazeteci olarak her hafta ilin gündemine dair yaptığı yayınlarla değerlendirmelerde bulunan başvurucunun il gündemini takip ederek bölgenin güncel sorunları hakkında görüş bildiriyor olması hususu gözönüne alındığında kamusal faydası yüksek bir tartışmaya katkı sunduğunda kuşku bulunmamaktadır.

41. Basın özgürlüğünün kapsamının demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak bir dereceye kadar abartıya ve provoke etmeye izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir (Ali Suat Ertosun, B. No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 102). Şikâyete konu ifadenin kullanıldığı programın müştekinin özel hayatı ile ilgisi olmadığı, müştekinin bir milletvekili olarak faaliyetlerinin eleştirildiği, kullanılan ifadenin kaba hakaret içermediği, ilk derece mahkemesince başvurucunun iddialarının yalan, yanlış veya gerçeğin çarpıtılması olarak kabul edilmediği ve keyfî kişisel saldırı boyutuna da ulaşmadığı gözetildiğinde geriye programda kullanılan üslup kalmaktadır. Bu noktada ifade özgürlüğünün sadece haber ve fikirlerin içeriğini korumadığı, haber ve fikirlerin iletilme usulünü de koruduğu gözetilmelidir (Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 41, 42; Ergün Poyraz (2), § 77; İlhan Cihaner (2), §§ 59, 86; Kadir Sağdıç, §§ 52, 76).

42. Kullanılan dil ve üslup muhatabı açısından rahatsız edici olabilir. Ancak Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Emin Aydın (2), B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52).

43. Yukarıdaki tespitlere karşın Mahkeme; kullanılan ifadelerin bağlamını, ifadelerin dile getirilme şekli ve nedenini, söylenen sözlerin arka planı olup olmadığını, müştekinin önceki davranışlarını, kamusal bir tartışma ekseninde gerçekleşip gerçekleşmediğini gözetmeksizin soyut bir değerlendirme ile kullanılan ifadeyi programın tamamından ayrı bir şekilde tırnak içine alarak hakaret suçunu oluşturduğu kanaatine ulaşmıştır.

44. Yapılan değerlendirmeler ışığında Mahkemenin müştekinin şeref ve itibar hakkını koruma amacının demokratik bir toplumda basının oynadığı temel rol de gözetildiğinde başvurucunun Anayasa"nın 26. ve 28. maddeleri kapsamındaki ifade ve basın özgürlüklerine uygulanan sınırlamaların haklı çıkarılması için yeterli olmadığı ve daha ağır basan bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği kanaatine ulaşılmıştır. Mahkeme tarafından ifade ve basın özgürlüklerinin korunması ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge kurulmamıştır. Bu sebeple Mahkemenin başvurucu hakkında hapis cezası verilmesine ilişkin ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

47. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.

48. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

49. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

50. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

51. İncelenen başvuruda kullanılan ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında hapis cezası verilmesine ilişkin kararın gerekçesinin ilgili ve yeterli olmadığı, bu nedenle başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

52. Bu durumda ifade ve basın özgürlüklerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlüklerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2017/63, K.2017/424) GÖNDERİLMESİNE,

D. 294,70 TL harç ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara