AYM 2018/35535 Başvuru Numaralı OMKA LOJİSTİK HAFR. İNŞ. SAN. VE TİC. A. Ş. Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/35535
Karar No: 2018/35535
Karar Tarihi: 14/9/2021

AYM 2018/35535 Başvuru Numaralı OMKA LOJİSTİK HAFR. İNŞ. SAN. VE TİC. A. Ş. Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OMKA LOJİSTİK HAFR. İNŞ. SAN. VE TİC. A. Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/35535)

 

Karar Tarihi: 14/9/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

Omka Lojistik Hafr. İnş. San. ve Tic. A. Ş.

Temsilcisi

:

Murat DEMİRCİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun hükmüne dayalı olarak idari para cezası verilmesi nedeniyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin; kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddiaya ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/11/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca oybirliği sağlanamaması nedeniyle başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen bilgi ve belgelerde yer aldığı şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvuru konusu olayın gerçekleştiği tarihte sürücü İ.Ş., trafik tescil kayıtlarına göre başvurucu Şirket adına kayıtlı çekici-kamyon ile yolda seyir hâlinde olduğu sırada rutin trafik kontrolü yapmakta olan kolluk görevlileri tarafından durdurulmuştur.

9. 15/5/2018 tarihli Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı"nda (Tutanak), söz konusu aracın azami yüklü ağırlığını %25’in üzerinde fazla yükleme yaparak aştığı tespitine yer verilmiştir. Bu tespit doğrultusunda başvurucu Şirket hakkında 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 65. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca belirlenen 5.510 TL idari para cezası iki kat uygulanmak suretiyle 11.020 TL idari para cezası verilmiştir.

10. Başvurucu Şirket, idari para cezasına karşı İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) iptal başvurusunda bulunmuştur. Konuyla bağlantılı olarak iptal başvurusunda, tutanakta aracı işletenin ve yükü gönderenin aynı kişi olduğu gerekçesiyle her birine uygulanacak cezanın toplamının başvurucu Şirkete verildiğinin belirtildiğini ancak olaydan önceki tarihte Anayasa Mahkemesinin idari para cezasına dayanak olan kanuni düzenlemeyi iptal ettiğini ileri sürmüştür. Bu nedenle yalnızca işleten için öngörülen cezanın ödenmesi, gönderen kişi yönünden de verilen aynı miktardaki idari para cezasının kaldırılması gerektiği vurgulanmıştır.

11. Hâkimlik, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne (Müdürlük) idari para cezasına konu tüm belgelerin gönderilmesi için yazı yazmıştır. Müdürlüğün gönderdiği 27/7/2018 tarihli yazıda ilgili kanuni düzenlemelerin yanı sıra ve somut olaya ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir:

i. Olay günü Tuzla Köprü mevkiinde kolluk görevlilerince yapılan rutin kontrollerde, dış görünüşü itibarıyla fazla yük taşıdığı şüphesiyle başvurucu Şirkete ait araç durdurulmuştur. Araç, kantara götürülüp tartılmış ve tescil belgesi ile POLNET sorgulamasına göre azami yüklü ağırlığı 30.875 kilogram olması gerekirken toplam ağırlığının 55.530 kilogram olduğu, buna göre azami yüklü ağırlığın %25"in üzerine tekabül eden 24.655 kilogram miktarında aşıldığı tespit edilmiştir.

ii. Araç sürücüsü İ.Ş.nin kolluk görevlilerine irsaliye ibraz etmemiş olması ve tespit edilen yüzdelik oran karşısında, gönderenin birden fazla olması veya tespit edilememesi durumuna dair 2918 sayılı Kanun"un 65. maddesinin sekizinci fıkrası doğrultusunda başvurucu Şirket hakkında anılan tutanağın düzenlendiği belirtilmiştir.

12. Hâkimlik 13/8/2018 tarihinde başvurucu Şirketin itirazını reddetmiştir. Ret kararında, Müdürlükten gönderilen belgelerdeki açıklamalar karşısında tutanak konusu eylemin sabit ve eyleme uygulanan idari yaptırımın doğru olduğu sonucuna varılmıştır.

13. Başvurucu Şirketin anılan karara karşı, idari para cezasına yönelik iptal başvurusunda ileri sürdüğü hususları yineleyerek yaptığı itiraz, İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 3/10/2018 tarihinde reddedilmiştir.

14. İtirazın reddine ilişkin kararın 24/10/2018 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu Şirket 23/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. 2918 sayılı Kanun"un "Araçların yüklenmesi" kenar başlıklı 65. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Araçların yüklenmesinde, yönetmeliklerle belirlenen ölçü ve esaslara aykırı olarak;

...

b) Azami yüklü ağırlığın veya izin verilen azami yüklü ağırlığın aşılması,

...

yasaktır.

...

Birinci fıkranın (b) bendine uymayarak;

...

e) % 25’in üzerinde fazla yüklemelerde 3.000 Türk Lirası,

işleten ve gönderenlere ayrı ayrı idarî para cezası verilir.

...

İşleten ile gönderenin aynı olması halinde birinci fıkraya uymayan işleten ve gönderen için uygulanacak idarî para cezalarının toplamı uygulanır.

Gönderenin birden fazla olması veya tespit edilememesi halinde birinci fıkraya uymayan işleten ve gönderen için uygulanacak idarî para cezalarının toplamı işletene uygulanır.

..."

16. 8/11/2012 tarihli ve 28461 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Araçların Yüklenmesine İlişkin Ölçü ve Usuller ile Tartı ve Boyut Ölçüm Toleransları Hakkında Yönetmelik"in "Tanımlar" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Bu Yönetmelikte geçen;

a) Azami ağırlık: Aracın güvenle taşıyabileceği azami yükle birlikte ağırlığını,

...

h) Gönderen: Eşyayı bir yerden başka bir yere nakletmek amacıyla taşımacıya teslim eden gerçek veya tüzel kişiyi,

ı) İşleten: Denetlenen araç 11/6/2009 tarihli ve 27255 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolu Taşıma Yönetmeliği kapsamında bir yetki belgesine kayıtlı ise yetki belgesi sahibi olan; kayıtlı değilse araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan gerçek veya tüzel kişiyi veya başka bir kişinin aracını kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat eden kişiyi,

...

ifade eder."

17. Anayasa Mahkemesinin 12/7/2017 tarihli ve E.2017/95, K.2017/119 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

3. Başvuran Mahkeme, Kanun’un, 6001 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değiştirilen 65. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarının iptalini talep etmiştir.

4. Bakılmakta olan davanın uyuşmazlık konusunu, Kanun’un 65. maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenen, işleten ile gönderenin aynı olması durumunda uygulanacak yaptırım oluşturmaktadır. Kanun’un 65. maddesinin sekizinci fıkrası ise gönderenin birden fazla olması ya da tespit edilememesi durumlarında uygulanacak yaptırımla ilgilidir. Dolayısıyla, Kanun’un 65. maddesinin sekizinci fıkrası bakılmakta olan davada uygulanacak kural değildir. Bu nedenle, Kanun’un 65. maddesinin sekizinci fıkrasına yönelik başvurunun, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.

5. Kanun’un 65. maddesinin itiraz konusu yedinci fıkrası ise maddenin birinci fıkrasında sayılan tüm yasaklara uyulmaması halinde uygulanacak ortak ve geçerli bir kuraldır. Bu nedenle itiraz konusu kurala ilişkin esas incelemenin, bakılmakta olan davanın konusu gözetilerek, 2918 sayılı Kanun’un 65. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yönünden sınırlı olarak yapılması gerekmektedir.

...

9. İtiraz konusu kuralda, işleten ile gönderenin aynı olması halinde azami yüklü ağırlığı veya izin verilen azami yüklü ağırlığı aşan işleten ve gönderen için uygulanacak idarî para cezalarının toplamının uygulanacağı öngörülmektedir.

10. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

11. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da Anayasa’ya bağlı kalmak koşuluyla hangi eylemlerin kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Kanun koyucu bu yetkisini kullanırken kabahat ve yaptırım arasındaki adil dengenin korunmasını da dikkate almak zorundadır.

12. Öte yandan, hukuk devleti ilkesi ve ceza hukukunun temel ilkeleri arasında yer alan "aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz (ne bis in idem)" ilkesi gereğince kişi, aynı fiil nedeniyle birden fazla yargılanamaz ve cezalandırılamaz.

13. İtiraz konusu kural, azami yüklü ağırlığın aşılması durumunda göndereni ve işleteni ayrı ayrı ve eşit miktarda idari para cezası ile sorumlu tutarken "işleten ile gönderenin aynı olması" durumunda aynı ihlal nedeniyle işleten ve gönderenin sorumlu olduğu miktarların toplamı kadar idari para cezası uygulanmasını öngörmektedir. Kuralın lafzı dikkate alındığında "gönderen" ve "işleten" için öngörülen ceza miktarlarının "toplamı", işleten ve gönderenin hukuka aykırı fiillerine bağlanan iki ayrı cezanın birlikte uygulanması ve dolayısıyla aynı kişinin iki kere yaptırıma tabi tutulması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle, ne bis in idem ilkesine uygunluk yönünden kuralın yol açtığı söz konusu mükerrerliğin "aynı fiil"den kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun irdelenmesi gerekmektedir.

14. Kural’da yer alan "işleten ile gönderenin aynı olması", kişinin "kendi yükünü taşıması" halinde meydana gelebilecek bir durumdur. İlgili mevzuatta "eşyayı bir yerden başka bir yere nakletmek amacıyla taşımacıya teslim eden gerçek veya tüzel kişi" olarak tanımlanan gönderenin, kendi yükünü taşınmak üzere kendisine teslim etmesi gibi bir durumun söz konusu olamayacağı ve dolayısıyla da "işleten ile gönderenin aynı olması" halinde ortada bir "gönderen"in varlığından söz edilemeyeceği kuşkusuzdur.

15. Diğer taraftan, işleten ile gönderenin aynı kişi olması durumunda, bu kişinin (işleten) azami yüklü ağırlığı aşmasına ve bunun sonucunda itiraz konusu kuralda öngörülen cezanın uygulanmasına neden olan hareketleri, amaç, zaman ve mekân yönlerinden birbirine bağlı şekilde kendi içinde bir bütün oluşturduğundan hukuki anlamda "tek bir fiil" olarak değerlendirilmelidir.

16. Bu durumda, iki ayrı fail ve her biri ayrı ceza gerektiren birbirinden bağımsız fiiller söz konusu olmadığından, bir kişinin (işleten) "aynı fiil" nedeniyle iki kere cezalandırılması sonucunu doğuran itiraz konusu kural, ne bis in idem ilkesine ve hukuk devleti ilkesine aykırılık taşımaktadır.

17. Açıklanan nedenlerle kural, 2918 sayılı Kanun’un 65. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

...

19. Kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden Anayasa’nın 38. maddesi yönünden incelenmemiştir."

18. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2/12/2014 tarihli ve E.2014/20604, K.2014/20260 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Dosyada bulunan fatura ve muterizin beyanına göre, muterizin taşınan malın ticari sahibi olduğu kanaatine varılarak, gönderen sıfatıyla fazla yük taşıttığından bahisle, başvurunun reddine karar verilmiş ise de, ... plaka sayılı kamyonda yapılan kontrolde elde edilen faturaya göre, gönderilen malın muteriz firma tarafından [M.M.] San. ve Tic. Ltd. Şti.ne satıldığının anlaşıldığı, faturanın sevk irsaliyesi yerine geçemeyeceği, malın taşındığı aracın muteriz firmayla ilgisi olmayan [F.K.] adlı işletene ait olduğu, sevk irsaliyesi bulunmaması karşısında, faturaya göre malın sahibinin, malı satan muteriz firma değil, satın alan [M.M.] San. ve Tic. Ltd. Şti.ne ait olduğunun kabul edilmesi gerektiği, diğer yandan mahkemece muterizin beyanına göre malın sahibinin kendisi olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiş ise de, muterizin bu yönde bir beyanının olmadığı, tam tersi malın ismi zikredilen firmaya satıldığını ve kendilerine ait olmadığını iddia ettiği, nitekim 2918 sayılı Karayolları Kanunu’nun 65/8. maddesine göre, "Gönderenin birden fazla olması veya tespit edilememesi halinde birinci fıkraya uymayan işleten ve gönderen için uygulanacak idari para cezalarının toplamı işletene uygulanır." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden İnegöl 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.02.2014 tarihli ve 2013/627 değişik iş sayılı kararının CMK.nın 309/4. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ilgiye verilen idari para cezasının kaldırılmasına [karar verilmiştir.]"

19. Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 9/6/2016 tarihli ve E.2016/78, K.2016/19416 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Dosya kapsamına göre, muterizin taşınan malın ticari sahibi olduğu kanaatine varılarak, gönderen sıfatıyla fazla yük taşıttığından bahisle, başvurunun reddine karar verilmiş ise de, muterizin, ... plaka sayılı kamyonun kendilerine ait olmadığını, doğrudan veya dolaylı olarak aracın kendileri ile bağlantısının bulunmadığını, malın müşteriye satıldıktan sonra yükleme veya nakliye kısımlarında kendilerinin herhangi bir yükümlülüklerinin bulunmadığını iddia ettiği, nitekim 2918 sayılı Karayolları Kanunu"nun 65/8. maddesine göre, "Gönderenin birden fazla olması veya tespit edilememesi halinde birinci fıkraya uymayan işleten ve gönderen için uygulanacak idarî para cezalarının toplamı işletene uygulanır." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;

... plakalı kamyonda azami yüklü ağırlığın veya izin verilen azami yüklü ağırlığın aşılması suretiyle taşındığı tespit edilen yükün kabahatli [M.G.A.H.] Ltd. Şti.nin Adana Şubesi tarafından 14/02/2014 tarih ve AU 597639 seri nolu sevk irsaliyesi ile [E.F.H.] şirketine tamir amaçlı gönderildiği anlaşılmakla; idari yaptırım kararının iptali başvurusunun reddine dair Tarsus Sulh Ceza Hakimliğinin 01/07/2015 tarihli ve 2014/702 değişik iş sayılı kararında bir isabetsizlik görülme[miştir.]"

20. Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 29/3/2021 tarihli ve E.2019/29086, K.2021/3764 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"20/02/2018 tarihli ve ... seri numaralı sevk irsaliyesine göre malı gönderenin belirsiz ve birden fazla olmayıp, [M.T.] A.Ş. olduğunun anlaşılması karşısında muteriz hakkında anılan Kanun"un 65/7. maddesine göre idarî para cezası uygulanamayacağı cihetle, 20/02/2018 tarihli ve IH 290883 seri numaralı trafik idarî para cezası karar tutanağına karşı itiraz üzerine; kabahatli hakkında 2918 sayılı Kanun"un 65/7. maddesi uyarınca uygulanan 915,00 Türk lirası idarî para cezası yönünden kabulü ile anılan idarî para cezasının kaldırılmasına, aynı Kanun"un 65/1-b maddesi gereğince uygulanan 915,00 Türk lirası idarî para cezası yönünden ise reddine karar verilmesi gerekir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 14/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu; azami yüklü ağırlığı aşılmış aracı işleten ve bu yükü gönderen kişilere aynı miktarda ve ayrı ayrı verilecek olan idari para cezalarının toplamının, bu kişilerin aynı kişi olması durumunda aracı işletene verilmesini öngören kanuni düzenlemenin olay tarihinden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini, dolayısıyla aracı işleten sıfatıyla verilen idari para cezasının olay tarihinde yürürlükte bulunmayan kanuni düzenlemeye dayalı olarak iki kat uygulanmasının suç ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

23. Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

""Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.""

24. Anayasa’nın anılan maddesinde yer alan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi uyarınca hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi; kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13).

25. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar -Anayasa’nın konuya ilişkin kurallarına aykırı olmamak kaydıyla- ülkenin sosyal, kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri gözönüne alınarak saptanacak ceza politikasına göre belirlenir. Kanun koyucu; cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç ya da kabahat sayılacağı, bunların hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı, nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edileceği konularında takdir yetkisine sahiptir (AYM, E.2014/124, K.2015/24, 5/3/2015).

26. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir. Bununla birlikte kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın adil ve hakkaniyete uygun olması gerekmektedir (AYM, E.2017/103, K. 2017/108, 31/5/2017, § 10).

27. Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan suç ve cezaların kanuniliği ilkesi uyarınca hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi; kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Suçlar kadar katı değerlendirilmemekle birlikte bu ilke ana hatlarıyla kabahatler için de geçerli kabul edilmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri gerektiği düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır (AYM, E.2017/103, K.2017/108, 31/5/2017, § 11).

28. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi, hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesi, genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlam ve önemi haiz olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili olarak uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş., B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32).

29. Kamu otoritesinin ve bunun bir sonucu olan ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi, kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu doğrultuda kamu otoritesini temsil eden yasama, yürütme ve yargı erklerinin bu ilkeye saygılı hareket etmeleri, suç ve cezalara ilişkin kanuni düzenlemelerin sınırlarının yasama organı tarafından belirgin bir şekilde çizilmesi, yürütme organının sınırları kanunla belirlenmiş bir yetkiye dayanmaksızın düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza ihdas etmemesi, ceza hukukunu uygulamakla görevli yargı organının da kanunlarda belirlenen suç ve cezaların kapsamını yorum yoluyla genişletmemesi gerekir (Karlis A.Ş., § 33).

30. Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi; hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir. Bu bakımdan kanun metni, bireylerin gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Dolayısıyla kanunun uygulanması öncesinde muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olması gereklidir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013; Karlis A.Ş., § 34). Belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu kanundan öğrenebilme imkânına sahip olmalıdır. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörüp davranışlarını düzenleyebilir (Karlis A.Ş., § 34).

31. Somut olayda başvurucu, Müdürlüğün azami yüklü ağırlığı aşılan aracın kendilerine ait olması sebebiyle işleten sıfatını taşıdıklarını, aynı zamanda araçtaki yükü gönderen de olduklarını, dolayısıyla her iki sıfatın kendilerinde birleştiğini kabul ederek 2918 sayılı Kanun"un 65. maddesinin yedinci fıkrası gereğince idari para cezasının iki kat uyguladığını ileri sürmüştür. Ancak Müdürlüğün gönderdiği 27/7/2018 tarihli yazıda, araç sürücüsü İ.Ş.nin kolluk görevlilerine irsaliye ibraz etmemiş olması, yükü gönderenin tespit edilemediği hususunda delil olarak değerlendirilmiş ve bu nedenle "gönderenin birden fazla olması veya tespit edilememesi" durumuna dair kanuni düzenleme dikkate alınarak başvurucu Şirket hakkında idari para cezası verildiği belirtilmiştir (bkz. § 11). "Gönderenin tespit edilememesi" hâli ise 2918 sayılı Kanun"un 65. maddesinin sekizinci fıkrasında öngörülen düzenlemedir (bkz. § 15). Bu durumda Müdürlüğün araç şoförünün yüke dair irsaliye ibraz etmemesi nedeniyle yükü gönderenin tespit edilemediği gerekçesiyle, işleten konumundaki başvurucu Şirketin kabahat eyleminin 2918 sayılı Kanun"un 65. maddesinin sekizinci fıkrasına uygun olduğunu değerlendirdiği, böylece anılan fıkra gereğince başvurucu Şirkete işleten ve gönderen için uygulanacak idari para cezalarının toplamını uyguladığı anlaşılmaktadır.

32. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin iptal kararının başvurucu Şirkete uygulanan idari para cezasının dayanağı olan 2918 sayılı Kanun"un 65. maddesinin sekizinci fıkrasını kapsamadığı (bkz. § 17) ve olay tarihinde anılan düzenleme yürürlükte bulunduğundan başvurucunun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun kabahat saydığı bir fiilden dolayı cezalandırıldığı açıktır.

33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

34. Başvurucu; kendisine aracı işleten sıfatı nedeniyle uygulanan idari para cezasına ek olarak yükü gönderen kişi için öngörülen aynı miktardaki cezanın da uygulanmasına dayanak olan kanuni düzenlemenin olay tarihinden önce iptal edildiğine ilişkin esasa etkili itirazlarının iptal başvurusuna ve bu başvurunun reddine karşı itirazına dair kararlarda değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

35. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

36. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

37. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması, bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

38. Somut olayda yapılan değerlendirme sonunda tarafların iptal başvurusunun sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki başvurucu araçtaki yükün kendilerine ya da bir başkasına ait olup olmadığına, araç şoförünün yüke dair irsaliye ibraz etmemesinin Müdürlükçe 2918 sayılı Kanun"un 65. maddesinin sekizinci fıkrasında öngörülen "yükü gönderenin tespit edilememesi" olarak değerlendirilmesine, dolayısıyla başvuruya konu cezanın dayanağının bu anılan maddenin bu fıkrası olduğuna ve Anayasa Mahkemesince iptal edilen düzenlemenin hangi nedenle bu fıkranın uygulanmasına da engel olduğuna dair herhangi bir açıklamada da bulunmamıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 14/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara