Esas No: 2018/16158
Karar No: 2018/16158
Karar Tarihi: 15/9/2021
AYM 2018/16158 Başvuru Numaralı DERYA YULCU Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
DERYA YULCU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/16158) |
|
Karar Tarihi: 15/9/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Ceren Sedef EREN |
Başvurucu |
: |
Derya YULCU |
Vekili |
: |
Av. Bedia BORAN BULUT |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Fransa"da öldürülen üç kadının ölüm yıl dönümlerinde gerçekleştirilen basın açıklamasına katıldığından bahisle kamu görevlisi olan başvurucu hakkında aylıktan kesme disiplin cezasına hükmedilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuruya konu olayların meydana geldiği dönemde Muş"ta bir ilkokulda sınıf öğretmeni olarak görev yapan bir kamu görevlisidir. Başvurucu aynı dönemde Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Muş Şube Yönetimi Yürütme Kurulu üyesi olduğunu da belirtmiştir.
10. Başvurucu 9/1/2016 Cumartesi günü, Fransa"da suikast sonucu öldürülen üç kadının ölüm yıl dönümleri vesilesiyle Muş Belediye Meydanı"nda düzenlenen basın açıklamasına katılmıştır. Başvurucu söz konusu basın açıklamasının kendisinin üye olduğu Sendika da dâhil olmak üzere birçok başka sendika, dernek, vakıf veya meslek odaları ya da çeşitli inisiyatiflerin bir araya gelerek ortak çalışmalar yürüttüğü fakat tüzel kişiliği bulunmayan Muş Emek ve Demokrasi Platformunun aldığı karar uyarınca gerçekleştirildiğini, kendisinin de Sendika yöneticisi sıfatıyla anılan toplantıya katıldığını belirtmiştir.
11. Başvurucu hakkında söz konusu toplantıya katılımı nedeniyle idari soruşturma başlatılmıştır. Hazırlanan idari soruşturma raporunda başvurucunun Fransa"da öldürülen üç kadın terör örgütü mensubunun anılması için düzenlenen toplantıya katıldığı, anılan toplantıda olumsuz bir tutumu, suç unsuru içeren bir davranışı bulunmadığı gibi hakkında adli yönden başlatılan bir soruşturmanın da bulunmadığı ifade edilmiştir. Bununla birlikte raporda devlet memurlarının resmî sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene lâyık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorunda oldukları ifade edilmiş ve başvurucunun bu toplantıya katılmasının devlet memurluğu sıfatına yakışmayan bir davranış niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Bu doğrultuda başvurucunun 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 125. maddesinin (C) bendinin (ı) alt bendi uyarınca 1/16 oranında aylıktan kesme cezası ile tecziyesi teklif edilmiştir.
12. Anılan rapor uyarınca Muş İl Millî Eğitim Müdürlüğü başvurucu hakkında 1/16 oranında aylıktan kesme disiplin cezası uygulanmasına karar vermiştir. Başvurucu söz konusu cezaya karşı idari yargıda iptal davası açmıştır. Davayı inceleyen ilk derece mahkemesi davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkeme; başvurucunun basın açıklaması sırasında olumsuz hiçbir tutum ve davranışta bulunmadığını, suç unsuru taşıyan herhangi bir faaliyetinin olmadığını veya böyle bir oluşum içinde yer almadığının da açık olduğunu belirtmiştir. Başvurucunun sendika temsilciliği görevinin yanında sadece bir birey olarak basın açıklamasına katıldığını ve konuşmaları dinlediğini, salt terör örgütü mensubu olduğu iddia edilen ölmüş kişiler ile ilgili basın açıklamasına katılmış olmasının memurluk sıfatı ile bağdaşmayan hareket olarak yorumlanmasına imkân bulunmadığını belirten Mahkeme, başvurucuya verilen disiplin cezasını iptal etmiştir.
13. Davalı idare ilk derece mahkemesinin söz konusu kararına karşı istinaf talebinde bulunmuştur. İstinaf talebini inceleyen derece mahkemesi talebin kabulüne karar vermiş ve davayı kesin olarak reddetmiştir. Karar gerekçesinde; Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Demokratik Bölgeler Partisi Muş il teşkilatlarının organize ettiği, Fransa"da öldürülen üç PKK/KCK terör örgütü mensubu kadının ölüm yıl dönümü ile ilgili olarak yapılan basın açıklamasına yaklaşık 50 kişinin katıldığı, basın metninin Kadın Özgürlük Meclisi Platformunun üyesi tarafından okunduğu, akabinde HDP milletvekili tarafından da bir basın açıklaması yapıldığı belirtilmiştir. Basın açıklaması yapıldığı sırada grup içinde bulunan şahısların Fransa"da öldürülen PKK/KCK terör örgütü mensubu S.C., F.D. ve L.S.nin resimlerinin olduğu dövizleri taşıdıkları ve "Direne direne kazanacağız, Kadın Yaşam Özgürlük" şeklinde sloganlar attıkları ifade edilmiştir. Derece mahkemesi başvurucunun da söz konusu basın açıklamasına katıldığını ve basın açıklaması sona erene kadar grup içinde kalmaya devam ettiğini, bu nedenle başvurucunun anılan eyleme katılmak suretiyle hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışta bulunduğunun açık olduğunu ve disiplin cezasına konu edilen eylemin sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilmesinin de mümkün olmadığını ifade etmiştir.
14. İstinaf talebinin kabulüne dair nihai karar başvurucuya 14/5/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 11/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 657 sayılı Kanun"un "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
...
C - Aylıktan kesme : Memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır.
Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
...
ı) Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,
..."
17. Diğer ilgili hukuk için bkz. Gülistan Atasoy ve diğerleri, B. No: 2017/15845, 21/1/2021, §§ 27-33; Yasin Agin ve diğerleri, B. No: 2017/32534, 21/1/2021, §§ 21-27.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 15/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, kendisinin herhangi bir şiddet eylemine karışmadan, suç işlemeden ya da kamu görevlisi statüsüne aykırı herhangi bir davranışta bulunmadan katıldığı toplantı nedeniyle hakkında disiplin cezasına hükmedilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkıyla ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir. Başvurucu söz konusu toplantıya bir kadın hakları savunucusu olarak düşüncesi ne olursa olsun her kadına uygulanan şiddete karşı çıkmak amacıyla katıldığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca anılan toplantıya, üyesi olduğu Sendikanın da birlikte çalıştığı bir platform tarafından alınan karar uyarınca katılması nedeniyle eyleminin sendikal faaliyet niteliğinde olduğunu ve bu nedenle hakkında verilen disiplin cezasının sendika hakkını da ihlal ettiğini belirtmiştir.
20. Bakanlık görüşünde; 657 sayılı Kanun"un 7. maddesinde ifadesini bulan "sadakat yükümlülüğü" nedeniyle devlet memurlarının devleti, kurumlarını ve mevcut anayasal sistemi eleştiren, bunlar aleyhine kampanya yürüten ve bunları karalayan gruplardan ve akımlardan açık bir şekilde kendilerini uzak tutmaları gerektiğini, yine aynı Kanun"un 8. maddesi kapsamında da yüklendikleri görev gereği itibar ve güveni sarsacak eylemlerden kaçınmak durumunda olduklarını belirtmiştir. Bakanlık daha sonra başvurucunun öldürülen PKK terör örgütü üyelerinin ölüm yıl dönümünde düzenlenen ve bunların yüceltildiği konuşmaların yapıldığı, ayrıca örgüte müzahir sloganların atıldığı ve öldürülen örgüt üyelerinin posterlerinin açıldığı başvuru konusu eyleme katıldığının şüphesiz olduğunu ifade etmiştir. Söz konusu terör örgütünün bölgede görev yapan birçok kamu görevlisi ve sivilin yaralanması ve şehit edilmesi olaylarının faili olduğunu belirten Bakanlık, başvurucunun bir öğretmen olarak terör örgütünün bölgede gerçekleştirdiği terör eylemleri ve bunların vahim sonuçlarını, ayrıca zaman zaman terör örgütünün öğretmenleri de hedef aldığını bilmemesinin mümkün olmadığını, buna rağmen başvuru konusu toplantıya katılmayı bilinçli olarak seçtiğinin de dikkate alınması gerektiğini değerlendirmiştir. Sonuç olarak Bakanlık, başvurucunun katıldığı toplantının öldürülen PKK terör örgütü mensubu kadınlar lehine olması, basın açıklaması esnasında örgüt üyelerini yüceltici ifadeler kullanılması, örgüt üyelerinin posterlerinin açılması ve örgüte müzahir sloganlar atılması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında kalmadığını, bu nedenle başvurucu hakkında hükmedilen disiplin cezasının demokratik bir toplum düzeninde gerekli olduğunu ifade etmiştir.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda yer verdiği iddiaları yinelemiştir. Başvurucu ayrıca aynı amaçla Türkiye"nin pek çok yerinde anma törenleri yapıldığını, cenazelerin Fransa"dan Türkiye"ye getirilmesinin kamu makamlarının izniyle gerçekleştirildiğini ve neredeyse tüm televizyon kanallarının bu konuda canlı yayın yaptığını belirtmiş; bu nedenle toplantıya katılanların mevzuata aykırı bir harekette bulunduklarını düşünmediklerini ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun iddiaları bir bütün olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenecektir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
24. Başvuru konusu toplantıya katıldığı gerekçesiyle hakkında aylıktan kesme disiplin cezasına hükmedilen başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
25. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
26. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
27. 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Başvuru konusu disiplin cezasının Anayasa"nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu değerlendirilmiştir.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
29. Demokratik toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının önemi, barışçıl toplantı, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması, müdahalenin caydırıcı etkisi, devletin takdir yetkisi ve müdahalenin gerekçesine ilişkin olarak kabul edilen ilkeler için Yasin Agin ve diğerleri (aynı kararda bkz. §§ 42-59) kararına bakılabilir.
(2) Kamu Görevlisi Statüsünden Doğan Yükümlülüklere İlişkin İlkeler
30. Anayasa Mahkemesi, kamu görevlisi olmanın sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirdiğini belirtmiştir. Kişinin kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayıldığını, kamu hizmetinin kendine has özelliklerinin bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kıldığını ifade etmiştir (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38).
31. Bu kapsamda kamu görevlileri kendileri hakkında disiplin cezasına hükmedilmesini gerektirecek davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Kamu görevlileri hakkında verilen disiplin cezalarının hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin ise öncelikle somut olayda kamu görevlisine atfedilebilir bir kusur olup olmadığını belirlemeleri gerekir. Yargı mercileri daha sonra hükmedilen cezayla kamusal önemi bulunan objektif amaca ulaşılıp ulaşılamayacağını göstermek ve böylece cezanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunu ortaya koyabilmek için kusurlu davranışın kamu görevini ne şekilde etkilediğini ve bu etkilenmeyle orantılı bir disiplin cezasına hükmedilip hükmedilmediğini ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koymalıdır (Yasin Agin ve diğerleri, § 61).
32. Kamu görevlilerinin yalnızca çalışma yaşamında değil çalışma düzeninin dışındaki özel yaşam alanlarında da yerine getirdikleri kamu hizmetinin olumsuz etkilendiği durumlarda bazı sınırlamalara tabi oldukları kabul edilmelidir. Bu kapsamda kamu görevlilerinin statüleri gereği katlanmaları gereken külfetlerden biri de özel yaşamlarında dahi memuriyet disiplinini etkileyen davranışlardan kaçınmadır. Bu bağlamda kamu görevlilerinin özel hayatlarındaki davranışlarının memuriyetlerini etkilemesi halinde fiilleriyle orantılı bir disiplin yaptırımına maruz bırakılabileceklerinin kabulü gerekir. Ancak bunun için de kamu görevlisinin fiilinin memuriyetini etkilediğinin idari ve yargısal makamlarca ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulması gerekir (Yasin Agin ve diğerleri, § 63).
(3) Şiddete Teşvik Mahiyetindeki İfadelerin Değerlendirilmesine İlişkin İlkeler
33. Terörle mücadelenin zorlukları ile birlikte terör bağlamında yapılan açıklamaların karmaşıklığı ve muğlaklığı söz konusu olduğunda düşünce açıklamalarının şiddete teşvik mahiyetinde olup olmadığı yönündeki değerlendirmelerin açıklamanın yapıldığı bağlama, açıklamada bulunan kişinin kimliğine, açıklamanın zamanına ve muhtemel etkilerine, açıklamadaki diğer ifadelerin tamamına bir bütün olarak bakılarak yapılması gerekir (Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 64; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 68).
(4) İlkelerin Olaya Uygulanması
34. Somut olayda Fransa"da öldürülen ve ölüm yıl dönümleri vesilesiyle anılan üç kadının PKK terör örgütü mensubu oldukları gerekçesiyle başvurucunun bu toplantıya katılımı kamu görevlisi statüsünden doğan yükümlülüklerine aykırı olarak nitelendirilmiş ve başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmıştır. Başvurucu ise söz konusu toplantıya bir kadın hakları savunucusu olarak kadına şiddeti protesto etmek amacıyla katıldığını ifade etmektedir. O hâlde başvuru konusu olayda idare ve derece mahkemelerinin kabul ettiği üzere toplantıya katılımın kamu görevlisi statüsünden doğan yükümlülüklere aykırılık oluşturup oluşturmadığı ve bu konuda kamu otoritelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe sunup sunmadıkları toplantının amacı, bağlamı ve gerçekleştirilme şekli ile başvurucunun anılan ifadesi dikkate alınarak değerlendirilmelidir (bkz. § 33).
35. Başvuru konusu toplantıda herhangi bir şekilde şiddet olayı yaşandığı, terör örgütü propagandası şeklinde sloganlar atıldığı ya da başka herhangi bir şekilde terör örgütü propagandası sayılabilecek hareket veya davranışlar içine girildiği iddia edilmemiştir. Başka bir deyişle idare ve derece mahkemeleri başvurucunun kamu görevlisi olmaktan doğan yükümlülüklerine aykırı davrandığını kabul ederken yalnızca anma toplantısına katılmasına ve Fransa"da suikast sonucu öldürülen kadınların PKK terör örgütü üyesi olduğu iddialarına dayanmış; toplantının amacı, bağlamı ve gerçekleştirilme şekline ilişkin başvurucunun iddiaları tartışılmamıştır. Başvurucunun iddia ettiği gibi söz konusu toplantıya "kadına şiddet" olgusunu protesto etmek amacıyla katılmadığı ya da toplantının ağırlıklı olarak terör örgütü propagandasına dönüşmesi nedeniyle başvurucunun bu amacının bir öneminin kalmadığı da ileri sürülmemiştir (toplantının ağırlıklı olarak terör örgütü propagandasına dönüştüğünün kabul edildiği kararlar için bkz. Candar Şafak Dönmez, §§ 59-72; Hanifi Biçimli, B. No: 2013/6909, 24/2/2021, §§ 73, 74).
36. Kamu görevlilerinin terör örgütlerinin üyesi olan ve öldürülmüş kişilerin anma toplantılarına katılmalarının Anayasa"nın 129. maddesinin birinci fıkrasında yer alan Anayasa"ya sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayacağı söylenebilir. Bununla birlikte bir kamu görevlisinin böyle bir toplantıya veya faaliyete katıldığının iddia edildiği bir durumda kamu gücünü kullanan organların ve derece mahkemelerinin kamu görevlisinin eyleminin, hakkında anma etkinliği düzenlenen terör örgütü üyelerinin mensup oldukları örgüte, bir terör örgütü üyesi olmalarına ve gerçekleştirdikleri terör eylemlerine zımni bir destek manasına geldiğini açıkça ortaya koymaları gerekir.
37. Bu bağlamda idare ve derece mahkemelerinin kararlarında terör örgütü propagandası haline dönüştüğü gösterilmeyen bir toplantıya kadına şiddeti kınamak amacıyla katıldığını belirten başvurucu hakkında -idare ve derece mahkemeleri tarafından aksinin kabulünü ve böylece kamu görevlisi statüsünden doğan yükümlülüklere aykırı davranıldığının kabulünü mümkün kılacak olgular ortaya konulmadan- disiplin cezasına hükmedilmesinin zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşıladığından bahsedilemeyeceği değerlendirilmiştir.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucu hakkında verilen kınama disiplin cezasının demokratik bir toplum düzeninde gerekli olmadığı görüldüğünden başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
39. Başvurucu, hakkındaki idari soruşturmanın usulüne uygun yürütülmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verildiği gözönüne alınarak adil yargılanma hakkından ayrıca bir inceleme yapılmasının gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
41. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini istemiş ve yeniden yargılama ile 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018,) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
43. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
44. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
45. İncelenen başvuruda hakkında hükmedilen disiplin cezası nedeniyle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı, bununla birlikte derece mahkemelerinin de ihlali gidermediği anlaşılmaktadır.
46. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
47. Somut olayda ihlalin tespit edilmesi ve yeniden yargılama kararı verilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yeterli olduğu değerlendirilmiştir. Bu nedenle başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Erzurum 2. İdare Mahkemesine (E.2016/1393, K.2017/3220) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.