Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4527 Esas 2022/2235 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4527
Karar No: 2022/2235
Karar Tarihi: 19.04.2022

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4527 Esas 2022/2235 Karar Sayılı İlamı

6. Hukuk Dairesi         2021/4527 E.  ,  2022/2235 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
    İLK DRC. MHK. : Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi


    Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    - K A R A R -

    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, 19.04.2022 gününde oy çokluğuyla karar verildi.








    - MUHALEFET ŞERHİ -

    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin çeşitli paylara malik olduğu davaya konu Ankara ili, Yenimahalle ilçesi, Çiğdemtepe Mahallesi, 61192 ada 3 parselde kayıtlı bulunan taşınmazları için davalı şirketle 19.07.2019 tarihinde Ankara 3. Noterliğinin 14151 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde arsa payı karşılığı inşaat hakkı sözleşmesi imzaladığını, imzalanan bu sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
    Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; taraf teşkilinin sağlanamadığını, tarafların Ergineli İnşaat ile Ankara 3. Noterliğinin 05.10.2012 tarihli 12625 yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, Ergineli İnşaat ve Sanayi Ticaret Aş tarafından inşaatın yarım bırakılması nedeni ile Ankara 3. Noterliğinin 19.07.2017 tarihli 14150 yevmiye nolu fesih sözleşmesi ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi fesih edildiğini, anılan fesih sözleşmesinde tüm malikler tarafından verilen vekâletnameye istinaden akdedildiğini, anılan fesih sözleşmesinin 2. maddesinin "Arsa sahiplerinin eski sözleşme hükümlerince yüklenici uhdesinde olup ta yüklenici veya göstereceği kişiye devri yapılmamış bulunan 10 tam ve 1 yarım daire karşılığında yeni bir yüklenici ile anlaşmaya varıp inşaatlarını tamamlamaları şartıyla yüklenicinin inşaatı yarım bırakması karşılığında yarım işlerin tamamlanması anlamında yükleniciden herhangi bir hak talep etmeyeceğini, yarım işlerin tamamlanmasını talep etmeyeceklerini, fesih sonrasında inşaatın on buçuk daire ile tamamlanmaması karşısında eski yüklenicinin on buçuk daireyi karşılamadığı inşaat işlerinden sorumlu olacaktır’’ düzenlemesine haiz olduğunu, davalı müvekkilinin eski yüklenici ile akdetmiş bulunduğu devir sözleşmesi gereği haklarına halef olarak kat karşılığı inşaat sözleşmesini devraldığını ve tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesince, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin olağanüstü tasarruf işlemlerinden olduğundan ve TMK’ nın 692. maddesi gereğince tüm paydaşlarla yapılmış bir sözleşme bulunmadığından Ankara 3. Noterliğinin 19.07.2017 tarih 14151 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geçersiz olduğunun anlaşılması nedeniyle davanın kabulü ile Ankara 3. Noterliğinin 19.07.2017 tarih 14151 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geçersizliğinin tespitine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK' nın 353/1 - b.1 maddesi gereğince esastan reddedilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğu anılan kararı oyçokluğu ile onamıştır.
    Yüksek Özel Daire Sayın çoğunluğunun kararına aşağıda açıklanan nedenlerle katılmıyorum.
    HMK’ nın 106. maddesine göre, ‘’
    ‘’Madde 106 - (1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.
    (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
    (3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz’’.
    Maddenin gerekçesi şu şekildedir.
    ‘’Maddenin birinci fıkrasında, tespit davalarıyla ilgili genel bir tanımlamaya yer verilmiş ve ikinci ve üçüncü fıkralarında ise tespit davasının açılabilmesi için varlığı gereken şartların neler olduğuna açıkça işaret edilmiştir.
    Bu çerçevede, bir hakkın yahut hukukî ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut da bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesini hedefleyen davalara, tespit davası denir. Tespit davaları, uygulamada sıkça müracaat edilen bir dava türüdür. Çoğu kere de bir geçici hukuksal korunma türü olan delil tespiti kurumuyla karıştırılmaktadır. Bu genel tanımlama ile tespit davasının hukukumuzda caiz olduğu ve delil tespitinden tümüyle farklı bir kurum olduğu hususuna, uygulamada duyulan tereddüt giderilmek suretiyle açıklık kazandırılmıştır.
    İkinci fıkrada, kanunla belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacının, eda davası ile inşai davalardan farklı olarak dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu hususunu açıkça ortaya koyması, bir şart olarak öngörülmüştür.
    Üçüncü fıkrada ise maddî vakıaların tek başlarına tespit davasına konu yapılamayacağı; ancak bir hakkın yahut hukukî ilişkinin varlığının ya da yokluğunun belirlenmesi bağlamında tespit davasına konu yapılabileceği hususu hüküm altına alınmıştır.
    Bu çerçevede, maddî vakıaların tek başlarına tespiti isteniyor ise tespit davasına değil; delil tespiti kurumuna başvurulması gerekecektir (Hükümet Gerekçesi m. 112)’’.
    Bu maddeye göre, tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Ayrıca maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.
    6100 sayılı HMK’ nın 114. maddesinde dava şartları sayılmıştır. Bu maddeye göre,
    ‘’Madde 114 - (1) Dava şartları şunlardır:
    a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
    b) Yargı yolunun caiz olması.
    c) Mahkemenin görevli olması.
    ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
    d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
    e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
    f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
    g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
    ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
    h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
    ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
    i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
    (2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır’’.
    HMK’ nın 115. maddesine göre ise;
    ‘’Madde 115 - (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
    (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
    (3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez."
    HMK’ nın 114/1 – h maddesi gereğince, bir davada hukuki yarar dava şartıdır. Aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartları yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir. Bir davada, dava şartı yoksa dava, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilir.
    Mahkemece taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar verilmiştir. Sözleşmenin geçersizliğinin tespiti, taraflar arasında açılacak bir eda davasında her halükarda tartışılacaktır. HMK’ nın 106/2. bendine göre, tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Aynı Kanunun 106/2. bendine göre, maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.
    Açıklanan tüm bu nedenlerden dolayı somut olayda, davacı vekili tarafından açılan davanın hukuki yararı bulunmadığından reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olduğundan, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair kararın onanması yönündeki Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunun kararına katılmıyorum.




    Hemen Ara