Esas No: 2018/2377
Karar No: 2020/4630
Karar Tarihi: 12.06.2020
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2018/2377 Esas 2020/4630 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı ilk derece mahkemesi sıfatıyla KDZ. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 2015/362 esas 2017/168 karar sayılı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nin 2017/1301-2017/1358 karar sayılı kararının süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacılar, murisleri Satılmış Acar"ın davalı bankadan 10/08/2011 tarihinde 56.000,00 TL konut kredisi kullandığını, kredinin dava dışı ... ...A.Ş."nin acentesi sıfatı ile davalı bankanın KDZ. ... Şubesi tarafından kredinin ilk çekildiği andan itibaren kredi yıllık hayat sigortası ile 1 yıllığına sigortalandığını, davalı banka tarafından her yıl yenilenen sigortanın en son 22/10/2013 tarihinde yenilendiğini, murisin 12/12/2014 tarihinde vefat ettiğini, sigorta nedeniyle kredinin sigortadan ödenmesi için başvurulduğunda hayat sigortasının süresinin 22/10/2014 tarihinde bittiğini ve yenilenmediği gerekçesi ile ödeme talebinin reddedildiğini, bireysel kredilerle ilgili yönetmelikte hayat sigortasının yenilenmesinin kredi kullanana bağlı olduğunu, ancak yenilenmeye ilişkin bilginin ve sorumluluğunun kredi verene ait olduğunu, bu nedenle sorumluluğun bankaya ait olduğunu belirterek, müteveffanın müterafik kusur esasları çerçevesinde şimdilik 10,00 TL borçlu bulunmadığının tespitini istemiş, ıslah ile miktarı 44.756,19 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, hayat sigortasının yenilenme yükümlülüğü ile ilgili murise bildirimde bulunmalarına rağmen murisin bir sonraki ay yenileme yapacağını bildirerek şubeden ayrıldığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Yerel mahkemece, bilirkişi raporuna itibar ile bankanın tam kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin davanın kabulüne dair kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı bankanın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacılar, murislerinin davalı bankadan konut kredisi kullandığını, bankanın bu kredi kapsamında her yıl yenilemeli hayat sigortası yapmak zorunda olduğunu, ancak bankanın bu yükümlülüğüne uymadığını ileri sürerek, borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kredili hayat sigortasının bitiminde bankanın sigortayı yenileme ve sigortalıya bildirimde bulunma yükümlülüğü bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa da kusur oranının tespiti noktasındadır.
Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.1.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak, 1.2.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği” nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir. Davacıların miras bırakanı ile davalı banka arasında 2011 yılında imzalanan sözleşmenin 18. maddesinde ise kredili müşterinin sigortayı yenilemek zorunda olduğu, bankanın dilerse yeniletme hakkı olduğu, ancak dilemezse de bankaya sorumluluk yüklenemeyeceği hükmü bulunmaktadır. Kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır.
Somut olayda, daimi mürtehin sıfatına sahip davalı banka tarafından davacıların mirasbırakınına 2011,2012 ve 2013 yıllarında hayat sigortası yapıldığı, 22.10.2014"te hayat sigortası sona ermesine rağmen yenilenmediği, ancak 20.10.2014"te dask sigortasınının, 21.10.2014 de ise benim evim sigortasının yenilendiği dosya kapsamında bulunan belgelerden anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak en son 22.10.2013 tarihinde yenilenen hayat sigortasının bitim tarihinden iki gün önce prim borcuna yetecek kadar müteveffa tarafından hesaba para yatırılmasına rağmen güven kurumu olan davalı bankanın öncelikle müşterisinin haklarını korumak adına söz konusu paradan hayat sigortasının prim borcunu tahsil ederek hayat sigortasını yenilemesi gerekirken, geçmiş sigorta borçlarını tahsil ederek basiretli bir tutum sergilemediğinden davacıların murisine kusur atfedilmeyeceği gerekçesi ile kalan bakiye borçtan sorumlu olmadığına karar verilmiş ise de, davalı banka geçmiş prim borçlarını tahsil ettiği gibi konut sigortalarının yenilenmesini de sağlamıştır. Kaldı ki, hayat sigortasının yenilenmesinde menfaati olan murisin sigortanın yenilenip yenilenmediğini takip etme yükümlülüğünün kabulü zorunludur. O halde mahkemece, tarafların sigortanın yenilenmesi kapsamında müterafik kusurlu oldukları kabul edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın tam kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı bankanın sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının davalı banka yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 12/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.