Esas No: 2014/172
Karar No: 2015/387
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/172 Esas 2015/387 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Asliye Ceza
Silahla tehdit suçundan açılan kamu davasının yargılaması sonucunda, sanığın eyleminin basit tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK"nun 106/1-2 ve 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve 577-608 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayılı ile ;
“1-Mahkemece sanığın yakınana bıçak göstermek suretiyle tehdit ettiği kabul edilmiş olmasına rağmen suçun TCK"nun 106/2-a bendinde düzenlenen silahla tehdit suçunu oluşturacağı gözetilmeden TCK"nun 106/1-2. cümlesi kapsamında kalan sair tehdit olarak nitelendirilmesi suretiyle suç vasfının tayininde yanılgıya düşülmesi,
2-Sanık hakkında hapis cezasına hükmolunmasına rağmen TCK"nun 53. maddesinin hüküm fıkrasında gösterilmemesi,
3-Sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının yasal ve yeterli olmayan "neden görülmediğinden" gerekçesiyle seçenek yaptırımlara çevrilmemesi" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Diğer bozma nedenlerine uyan ... Asliye Ceza Mahkemesi (1) numaralı bozma nedenine karşı ... gün ve ... sayı ile;
“Müştekinin sanığa iftira atması için bir neden olmayıp belirtildiği şekilde müştekinin diğer beyanlarının da doğrulanmış olması nedeniyle doğru söylediği kanaatine varılmış ancak müştekinin beyanı ile sadece kendisine bıçak çekilmiş olması başkaca tehdit içeren söz söylenmemiş olması nedeniyle sanığın eylemi silah ile tehdit değil sair tehdit olarak vasıflandırılmıştır ” gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.11.2013 gün ve 161368 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı eylemin nitelendirilmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Oturduğu dairenin üst katından sesler gelmesi üzerine müştekinin üst kata çıkıp baktığında, burada bulunan dairenin giriş kapısının kırık olduğunu gördüğü, merdivenlerden aşağıya inerken sanıkla karşılaştığı, sanığa kim olduğunu sorması üzerine sanığın müştekiye bıçak çektiği ve sonrasında binanın dışına çıkarak olay yerinden uzaklaştığı,
Müştekinin aşamalarda; olay günü evinde bulunduğu sırada gürültü duyması üzerine sesin geldiği üst kata çıktığında burada bulunan dairenin kapısının kırık olduğunu gördüğünü, "içerde kimse var mı" diye seslendiğini, cevap gelmeyince apartmanın girişine doğru gittiği sırada sanıkla karşılaştığını, kim olduğunu sorması üzerine sanığın "...’i arıyorum" diyerek cevap verdiğini, apartmanda öyle biri olmadığını söyleyerek çıkıp gitmesini istediğini, sanığın çıkış kapısına doğru gittiğini, belinde bir kabarıklık fark etmesi üzerine sanığa tekrar "sen kimsin" diye sorduğunu, sanığın belinden büyükçe bir ekmek bıçağını çıkardığını, kendisine saldıracağını düşünerek apartmanın giriş kapısını kapattığını, gittiğini anlayınca dışarı çıktığında, sanığın bir ticari taksiye binerek kaçtığını gördüğünü ifade etmiş,
Sanık ise, üzerine atılı suçu kabul etmediği,
Anlaşılmıştır.
Tehdit suçu, 5237 sayılı TCK’nun "Kişilere Karşı Suçlar" kısmının "Hürriyete Karşı Suçlar" bölümünde yer alan 106. maddesinde;
“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğüne göre “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. 5237 sayılı Kanunun 106. maddesinde yer alan “bahisle” kelimesi ile yalnızca sözlü anlatımlar değil, fiili davranışlar da kastedilmektedir. Nitekim kanun koyucu maddenin 2. fıkrasının (b) bendinde tehdidin mektupla veya özel işaretlerle işlenmesini suçun nitelikli halleri arasında kabul etmiş ve basit şekline göre daha ağır bir ceza ile cezalandırılmasını öngörmüştür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır. (M.Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 14. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, s.271)
Bu saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına ya da bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe meydana getirmeye objektif olarak elverişli olması yeterlidir. Bunun sonucu olarak suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Türk ve İtalyan Ceza Kanunları, Ankara, 1978, C.II, s.127; Abdullah Pulat Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Kazancı Hukuk Yayınları, 5. Bası, C.II, s.517 ve 873)
Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar, 5237 sayılı TCK"nun 106. maddesinin gerekçesinde; “Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde açıklanmıştır.
Tehdit suçunun mağduru, iç huzuru ve sükunu, irade oluşturma ve iradi hareket hürriyeti ihlal edilen kişidir. (İlhan Üzülmez, Yeni Türk Ceza Kanunun Hürriyete Karşı İşlenen Suçlar Sistemi Çerçevesinde Tehdit, Şantaj ve Cebir Kullanma Suçları, Turhan Kitabevi, Ankara, 2007, s.97) Tehdit suçunun mağduru herkes olabilir. Ancak tehdit suçunun oluşabilmesi için mağdurun belirli bir kişi ya da kişiler olması gerekir.
Uyuşmazlığın çözümü açısından maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinin daha ayrıntılı biçimde ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
Tehdidin silahla işlenmesi mağdur üzerindeki korkunun etkisini artırması, eylemin icrasını kolaylaştırması, tehdidin ciddiliğini göstermesi ve faile cesaret vermesi nedenlerinden dolayı kanun koyucu tarafından nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Suçun silahla işlendiğinin kabulü için failin silahlı olması yeterli olmayıp, tehdidin gerçekleştirilmesi sırasında silahın kullanılmış olması, silahın korkutucu gücünden bir şekilde faydalanılmış olması gerekmektedir. Bu failin eline silah alıp mağdura doğru doğrultmak şeklinde olabileceği gibi, failin belindeki silahı göstermesi şeklinde de olabilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hırsızlık yapmak amacıyla geldiği binada müştekiyle karşılaşan sanığın müştekinin “sen kimsin” şeklindeki sorusu üzerine yanında bulunan ekmek bıçağını çıkarıp müştekiye göstermesi şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın kendisinden şüphelenen müştekiyi korkutmak amacıyla bıçağı göstermesi nedeniyle eyleminin silahla tehdit suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanığın eyleminin nitelendirilmesinde hataya düşülmesi isabetsizliğinden 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın korunması kaydıyla bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı direnme hükmünün, sanığın eyleminin nitelendirilmesinde hataya düşülmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, 10.11.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.