AYM 2016/9325 Başvuru Numaralı HAKAN TATAR Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2016/9325
Karar No: 2016/9325
Karar Tarihi: 6/10/2021

AYM 2016/9325 Başvuru Numaralı HAKAN TATAR Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HAKAN TATAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/9325)

 

Karar Tarihi: 6/10/2021

R.G. Tarih ve Sayı: 14/1/2022-31719

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportörler

:

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

Hakan TATAR

Vekili

:

Av. Büşra DEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; görülmekte olan ceza davası süresince devam eden terör olayları nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi sonucunda yargılamanın bazı oturumlarında müdafinin hazır bulunamaması, terör olayları nedeniyle Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) sisteminde yaşanan aksaklıktan dolayı başvurucunun bir oturuma SEGBİS aracılığıyla katılımının sağlanamaması nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylığa sahip olma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/5/2016 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç

5. 1990 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte Şırnak"ta ikamet etmektedir.

6. Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 27/3/2015 tarihli önleme arama kararına istinaden 22/4/2015 tarihinde Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Büro Amirliği tarafından Şırnak-Cizre kara yolu üzerinde yol kontrolü yapıldığı sırada, Şırnak istikametinden gelen ve içinde başvurucu Hakan Tatar ile haklarında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verilen H.A. ve O.B.nin bulundukları otomobil durdurulmuştur.

7. Otomobilin sağ arka koltuğunda yolcu olarak bulunan başvurucunun üzerinde, otomobilde, başvurucuya ait poşet ve çantada yapılan arama sonucunda düzenlenen tutanakta el konulduğu bilgisi aktarılan eşya şu şekildedir:

i. "Şifreleme" başlığı altında "111- sorun çıkmadı, aradım bekliyorum, 121- bir sorun var oraya doğru geliyorum bekle beni, 123- sana doğru geliyorum bekle beni, 133- şahsı imha et ve kaybol ortadan, 191- şahsı imha etmeden bırak ve kaybol, 144- herşey yolunda teslimatı aldım oraya doğru geliyorum, 165- biz sağlamız sorun yok sen rahat ol, 175- sse ışığa dikkat et görüntü verme etrafa, 195- şahsı kontrol et sürekli kaçmasın dikkatli ol, 159- yüz yüze konuşmamız lazım planda bi değişiklik olacak, 198- şahsı bırak ve yanıma gel şahsı sağlam bağla" vb. yazılar ile aynı içerikli "Şifreler" başlıklı yazılar

ii. Kolluk görevlilerince kod adı olduğu değerlendirilen isimler, [Y.K.] ibareli ve içeriğinde "Rojhat arkadaş görüşüldü durum değerlendirmesi yapıldı", "Seydo arkadaşla görüşüldü gereken değerlendirme yapıldı bölge sorunları ve eksikleri belirtildi Haydar arkadaş." vb. yazıların olduğu kâğıtlarla not defterleri

iii. 7,65 mm çapında ruhsatsız tabanca, kapanabilen iki adet bıçak, mekap ayakkabı, kullanılmış leşker olarak tabir edilen kıyafet, sırt çantası, askerî palaska, kışlık eldiven, kar maskesi ile genellikle kadınlar tarafından kullanıldığı değerlendirilen kişisel bakım ve makyaj malzemeleri

8. Soruşturma kapsamında 22/4/2015 tarihinde gözaltına alınan başvurucu 23/4/2015 tarihinde tutuklanarak Şırnak T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir.

9. Başvurucu; Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) müdafi huzurunda yapılan 23/4/2015 tarihli sorgusunda, ele geçirilen eşyanın kendisine ait olduğunu kabul etmiş ancak silahlı terör örgütü üyeliğine dair suçlamayı reddetmiştir. Başvurucu; sorgusunda özetle Şırnak"ta ikamet ettiğini, 2011 yılında PKK"ya katılıp askerî eğitim aldıktan sonra 2014 yılında kolluk kuvvetlerine kendiliğinden teslim olduğunu, bu nedenle hakkında dava açılıp denetimli serbestlik tedbiri uygulandığını söylemiştir. Savunmasında ayrıca tabancayı güvenlik amacıyla taşıdığını, not kâğıtlarını ve defterlerini parkta tesadüfen bulup yanına aldığını, Silopi"de oturan teyzesini ziyaret etmek için yola çıktığını, ele geçirilen diğer eşyanın teyzesinin kızlarına ve çobanlarına teslim edilmek üzere annesi tarafından kendisine verildiğini, söz konusu eşyayı örgüt mensuplarına götürmediğini, teslim olduktan sonra örgütle bağının kalmadığını ileri sürmüştür. Başvurucunun müdafiinin de hazır bulunmasıyla yapılan 23/4/2015 tarihli Başsavcılık sorgusunun ilgili kısmı şöyledir:

"[O.B] benim eniştem olur, [H.A.] ise hem akrabam, hem de eniştem olur, ben 2011 yılında silahlı terör örgütü PKK"ya katıldım, örgüte ait Kuzey Irak"ta bulunan kamplarda eğitim aldım, bu süreçte hiç Türkiye sınırlarına girmedim, herhangi bir eylemim olmadı, [T]emmuz 2014 yılında kendi isteğim ile Habur Gümrük kapısında Emniyet Yetkililerine teslim oldum, 1 sene Denetimli Serbestlik işlemlerine tabi oldum, benim örgütten ayrıldıktan sonra normal hayata adapte de sorun yaşadım, bu nedenle psikolojik sorunlarım oldu, en son Şırnak ilinde annem bana Silopi"ye teyzenlerin yanına git dedi, dün de eniştem olan [O.B.nin] Cizre"ye gideceğini öğrendim, amacım onunla birlikte Cizre"ye gidip dolmuşla Silopi ilçesine geçmekti, bu sebeple sabah 08:00 sıralarında evden çıktım, Şırnak merkezde bulunan parkta oturmaya başladım, parkta oturduğum sırada bir tane not defteri ve iki tane kağıt parçası buldum, üzerimde şifreler ve kodlar yazıyordu, bu nedenle dikkatimi çekti, bu defter ve kağıtları cebime koydum, daha sonra eve geçtim, evde annem teyzemin kızlarına ve çobanlarına verilmek üzere içerisinde bayan iç çamaşırı, toka, leşker kıyafeti vb. malzemelerin olduğu çanta ve poşetleri de yanıma aldım, yine örgütten yeni ayrıldığım için güvenlik amaçlı devamlı yanımda bulundurduğum ruhsatsız 7,65 çapındaki tabancamı da yanıma aldım, saat 11:30 sıralarında [H.A.] beni araba ile aldı, daha sonra ... [O.B.yi] aldık, arabayı [H.A.] kullanıyordu, biz birlikte Cizre"ye doğru yola çıktık, Cizre"nin girişinde polisler bizi durdurdu, arabada arama yaptılar, bana ait olan silahı ve çanta ile poşetleri buldular, kesinlikle [O.B.] ve [H.A.nın] bulunan malzemeler ile bir ilgisi yoktur.

...

 [B]enim [s]ilahlı [t]erör [ö]rgütü ile hiçbir bağlantım kalmamıştır, zaten kendi rızam ile teslim oldum, kesinlikle silahlı terör örgütü PKK üyesi değilim, PKK"ya yardım ve yataklık yapmıyorum."

10. Başvurucu ile aynı otomobilde bulunan O.B.nin Başsavcılık sorgusunun ilgili kısmı şu şekildedir:

"[H.A.] benim dayımın oğlu olur, Hakan Tatar ise benim kayın biraderim olur.

...

 [B]iz genelde haftada birkaç kez halı saha maçı yaparız, ben en son 5-6 aydır maç yapmaktan dolayı bacağımdan sakatlandım, en son ki maçta yine bu sakatlığım nüksedince [H.A.nın] uzun yıllardır tanıdığı ... [A.] isimli şahsı aradık, [A.] da Cizre ilçesine gelmemiz durumunda bakabil[e]ceğini söyledi, bu amaçla [H.A.] ile Cizre"ye gitme konusunda anlaşıp dün saat 11:30 sıralarında [H.A.nın] kullandığı araba ile beni [...] önünden aldı, arabada Hakan Tatar da vardı, ben arabaya bindim, Cizre"ye doğru yola çıktık, Şırnak"tan gelirken herhangi bir yere uğramadık, durmadık, Cizre girişinde polisler aracı durdurdu, araçta arama yapılar, aracın ön torpidosunda silah buldular, yine aracın arka koltuğunun üzerinde içerisinde çeşitli malzemeler olan bir poşet buldular, Hakan Tatar silah ve malzemelerin kendisine ait olduğunu polislere söyledi, Hakan Tatar"ın silah ve malzemeleri nereden ve niçin aldığını bilmiyorum, Hakan Tatar"ın üzerinde bulunduğu iddia edilen not kağıtları poşet içerisinde bulunan malzemeler ve silah ile bir bağlantım yoktur."

11. Başvurucu ile aynı otomobilde bulunan H.A.nın Başsavcılık sorgusunun ilgili kısmı şu şekildedir:

"[O.B.] benim halamın çocuğudur, Hakan Tatar da benim uzaktan akrabam olur.

...

Ben [...] Müdürlüğünde [m]emurum, ben spor ile uğraştığım için sol bacağımda bir sakatlık nüksetti, daha önceden tanıdığım [... A.İ.yi] aradım ve kendisine konuyu söyledim, kendisi bana bir ara Cizre"ye gel bakarım dedi, yine [O.nun] da ayağında benzer bir sakatlık vardı, [O.] bu konuyu duyunca Cizre"ye gittiğim zaman kendisine haber verilmesini ve beraber gitmemizi önerdi, en son dün Cizre"ye gitmeye karar verdik, bizim amacımız masör [A.ya] bacaklarımızı göstermekti, bizim Cizre"ye gideceğimiz duyunca Hakan da kendisinin de Silopi"ye gideceğini söyledi, ben de ben "memur adamım 13:30"da Şırnak"ta olmam lazım" dedim, "sadece seni Cizre"ye bırakırım" dedim, kendime ait [...] aracımla ilk önce çarşı merkezinde Hakan"ı aldım, Hakan"ın elinde poşetler ve çantalar vardı, daha sonra [O.yu] aldım, beraber yola çıktık, Cizre girişinde polisler aracı durdurdular, araçta arama yaptılar, arama sonucu silah ve bazı kıyafetleri ve eşyaları buldular, silah ve eşyalar bana ait değildir, Hakan"a aittir, Hakan"ın ne amaçla eşyaları bulundurduğunu bilmiyorum, yine Hakan"ın üzerinde çıkan not kağıtlarından bir bilgim yoktur, ben devlet memuruyum, hiçbir örgütle ilgim ve alakam yoktur.

...

Sporcu olduğum için her zaman yanımda bulundurduğum ve özellikle de masöre gittiğim için o gün yanıma aldığım kas gevşetici kremimi de bu eşyaların arasına karıştırmışlar, yine arama tutanağında okuduğunuz ve bana sormuş olduğunuz aracın içerisindeki ilaçlar ve benimle ilgili fotoğraflar benimdir, [...] emniyet görevlileri sehven bunları da arama tutanağına yazmışlar."

12. Başsavcılığın 12/5/2015 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun"a aykırılık suçlarından kamu davası açılmıştır. İddianamede; başvurucu hakkında yapılan araştırma sonucunda 14/7/2011 tarihinde PKK"ya katıldığı, 2/7/2014 tarihinde kendi isteğiyle teslim olduğu ve hakkında Cizre Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı, yargılama sonucunda 31/12/2011 tarihli ve 2014/304 sayılı ilamla hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği tespitlerine yer verildikten sonra somut olayda başvurucunun ruhsatsız tabanca taşıdığı, örgütsel nitelikte şifreli notlar taşımak ve örgüt mensuplarına malzeme temin etmek suretiyle yeniden örgüt hiyerarşisine dâhil olduğu kanaati ifade edilmiştir.

13. Başvurucunun tutukluluk durumu 22/5/2015, 18/6/2015, 4/8/2015, 31/8/2015, 29/9/2015, 28/10/2015, 26/11/2015, 11/1/2016, 8/2/2016, 22/3/2016, 19/4/2016 ve 24/5/2016 tarihlerinde dosya üzerinden incelenmiştir. Tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu kararlar başvurucuya farklı tarihlerde tebliğ edilmiştir. Başvurucunun tutukluluk durumu 6/7/2015, 30/9/2015, 14/12/2015, 22/2/2016, 25/4/2016 tarihli duruşmalarda da incelenmiş ve duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara yaptığı 28/3/2016 ve 27/4/2016 tarihli itirazlar ise yine dosya üzerinden 29/3/2016 ve 28/4/2016 tarihlerinde reddedilmiştir.

14. Yargılamanın 6/7/2015 tarihli ilk celsesinde başvurucu hazır bulunarak müdafii eşliğinde savunma yapmıştır. Başvurucu; soruşturma aşamasındaki savunmasını tekrar ederek özetle olaydan dört yıl önce PKK"dan ayrıldığını ve örgütle bağlantısının kalmadığını, el yazılı notları parkta bulup ilgisini çektiği için yanına aldığını, tabancayı kişisel güvenliği için taşıdığını, diğer eşyayı da iki teyzesinin çoğunluğu kız olan çocukları ile yine teyzelerinin çobanlarına verilmek üzere annesinden aldığını savunmuştur.

15. Oturum Tutanağı"nda belirtildiği üzere bu celsede başvurucunun önceden PKK"ya katılıp ardından örgütten ayrılmasına ilişkin dava dosyasının UYAP ortamında temin edilen bir örneği çıktı alınıp delil mahiyetinde dosya arasına konulmuştur. Bu celsede hazır bulunup tanık olarak ifadeleri alınan H.A. ve O.B. soruşturma aşamasındaki ifadelerini tekrar etmiştir.

16. Mahkeme, başvurucunun 30/9/2015 tarihinde yapılması planlanan duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlanmasını temin etmek üzere İnfaz Kurumuna müzekkere yazmıştır.

17. 30/9/2015 tarihli ikinci celsede başvurucunun müdafii hazır bulunmuş, başvurucu da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile duruşmada hazır edilmiştir. Olayda ele geçirilen kıyafet vb. eşya huzura getirtilerek incelenmiş, başvurucu ve müdafiiden beyanları sorulmuştur.

18. 14/12/2015 tarihinde yapılan üçüncü celsede başvurucu SEGBİS aracılığı ile hazır edilmiş, başvurucu müdafii ise celse öncesinde bu duruşmaya katılamayacağına ilişkin mazeret dilekçesi sunmuştur. Başvurucu müdafiinin mazeretinin kabulüne karar verilerek yapılan duruşmada tanıklar O.B. ve H.A.nın ifadelerinde adı geçen A.İ. huzura getirtilmiş ve tanık olarak ifadesi alınmıştır. Bu tanık, ifadesinde özetle başvurucuyu tanımadığını, masör olduğunu, olaydan önce H.A.nın kendisini arayıp bacağındaki sakatlıkla ilgilenmesi için yanına uğrayacağını söylediğini ifade etmiştir. Başvurucu, tanık A.İ.nin beyanlarına karşı bir diyeceğinin bulunmadığını söylemiştir.

19. Yargılama sırasında, başvurucuda ele geçirilen not kâğıtları ve defterlerdeki yazıların başvurucunun el ürünü olup olmadığı hususunda inceleme yapılmasına karar verilmiştir. Defterler, not kâğıtları ile başvurucudan alınan yazı örnekleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce 15/5/2015 ve 23/11/2015 tarihli raporlar düzenlenmiştir. Bu raporlarda, başvurucudan temin edilen yazı örneklerinin inceleme için yeterli olmadığı, yeniden usule uygun olarak yazı örneklerinin gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bunun üzerine Mahkeme, başvurucunun yeniden yazı örneklerinin alınması hususunda Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına 13/1/2016 tarihli müzekkere yazmıştır.

20. 22/2/2016 tarihinde yapılan dördüncü celsede başvurucunun müdafii aynı tarihte Mahkemeye sunduğu mazeret dilekçesinde, o tarihte Cizre"de devam eden sokağa çıkma yasağı nedeniyle duruşmaya katılamayacağını ileri sürmüştür. Bu duruşma öncesi başvurucu da Mahkemeye sunduğu 15/2/2016 tarihli dilekçe ile duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılmak istemediğini belirterek duruşmada bizzat hazır edilmesini talep etmiştir. Başvurucu müdafiinin mazeretinin sokağa çıkma yasağı nedeniyle kabulüne karar verildiği bu duruşmada, bizzat hazır bulunma talebi reddedilen başvurucunun yeniden SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımı sağlanmıştır. Mahkemenin başvurucunun talebine ilişkin ret gerekçesi aşağıdaki gibidir:

"Sanığın duruşma gün ve saatinde SEGBİS kurulu salonda hazır edilmesi, duruşma tutanağının tebliğ edilmesi için Ceza İnfaz Kurumuna yazı yazılmasına, sanığın segbis yöntemiyle savunma yapmak istemediğini bildirmesi halinde daha önce savunma yapmış olması dikkate alınarak segbis salonuna çıkarılmasına gerek olmadığına, sanığın bizzat duruşma salonuna gelme isteği talebinin savunmasının alınmış olması daha önce bizzat duruşma salonunda hazır edilmesi, Şırnak ile Cizre arasındaki mesafe ve yol güvenliği, Şırnak ilinde ve Cizre ilçesinde yola döşenmiş olan EYP"lerin bulunması dikkate alınarak reddine [karar verilmiştir.]"

21. 25/4/2016 tarihinde yapılan beşinci celsede başvurucunun müdafii hazır bulunmuş, başvurucu ise SEGBİS aracılığı ile hazır edilememiştir. Duruşma Tutanağı"nda belirtildiğine göre, mahkemenin başvurucunun hazır edilememesine dair tespiti şu şekildedir:

"Sanık Hakan Tatar"ın Şırnak Ceza İnfaz kurumunda tutuklu bulunduğu, Şırnak ilinde uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle mahkememizde hazır edilemediği, CMK"nın 196 maddesi gereğince yüz yüzelik ilkesi sağlandığı anlaşılan Segbis yöntemiyle bağlantı kurulmak istenildiği ancak bugün ve daha önceki günlerde bağlantı sağlanamadığı muhtemelen yaşanan çatışmalar nedeniyle hatların zarar görmesi nedeniyle sorun yaşandığı anlaşıldı."

22. Başvurucudan el yazısı örnekleri alındıktan sonra olayda ele geçirilen defter ve kâğıtlardaki yazıların kendisinin el ürünü olup olmadığına dair yapılan inceleme sonucu düzenlenen uzmanlık raporu 25/4/2016 tarihli celsede dosyaya sunulmuştur. Uzmanlık raporunda, söz konusu belgelerdeki yazıların başvurucunun el ürünü olduğu tespitine yer verilmiştir. Bu celsede ayrıca başvurucuda ele geçirilen notlarda ikamet izin numarası yazılı olan T.H.nin de tanık olarak ifadesi alınmıştır. T.H. ifadesinde özetle Suriye vatandaşı iken dört yıl önce Türkiye"ye yerleştiğini, ikamet izninin yenilenmesi hususunda T.T. adlı kişinin kendisine yardımcı olduğunu ancak başvurucu ile tanışmadığını ve söz konusu numaranın başvurucudan ele geçirilen kâğıtlarda neden yer aldığını bilmediğini söylemiştir. Bu celsede okunan uzmanlık raporu ve alınan tanık beyanına karşı da başvurucu müdafiinden diyecekleri sorulmuştur. Başvurucu müdafii, yazı incelemesine dair bilirkişi raporunu kabul etmediklerini söylemiştir.

23. Aynı celsede Başsavcılık makamı esas hakkındaki mütalaasını Mahkemeye sunmuştur. Mütalaada, iddianameden farklı herhangi bir olaya ya da olguya yer verilmemiştir. Başvurucu müdafiinin mütalaaya karşı savunma yapmak için süre talebinde bulunması üzerine Mahkemece talep kabul edilerek duruşma 6/6/2016 tarihine ertelenmiştir.

24. Mahkeme, 6/6/2016 tarihinde yapılması planlanan duruşmaya SEGBİS aracılığı ile başvurucunun katılımının sağlanmasını temin etmek üzere infaz kurumuna müzekkere yazmıştır. Mahkeme aynı zamanda Şırnak"ta sokağa çıkma yasağının devam etmesi durumunda başvurucunun duruşmada bizzat hazır edilmesine ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

25. Başvurucunun müdafii bu karara itiraz etmiş, Cizre 2. Ağır Ceza Mahkemesi suçun vasfına ve mevcut delil durumuna göre Cizre 1. Ağır Ceza Mahkemesinin tutukluluk hâlinin devamı kararında hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek 29/4/2016 tarihinde itirazı reddetmiştir.

26. Başvurucu 10/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Bireysel Başvuru Sonrasına İlişkin Süreç

27. Şırnak T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 22/4/2016 tarihli kararıyla, başvurucunun ceza infaz kurumuna girmeden önce örgüt ve siyasi parti içindeki konumu itibarıyla bu kurumda barındırılmasının güvenlik açısından riskli olacağı kanaatiyle 167 sayılı Genelge"nin 17. maddesinin birinci fıkrası gereğince güvenlik nedeniyle başka kurumlara naklinde zorunluluk bulunduğu belirtilerek başvurucunun başka bir ceza infaz kurumuna nakledilmesi talep edilmiştir.

28. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce nakil talebinin uygun görülmesi üzerine başvurucu 20/5/2016 tarihinde Batman M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir. Sevkin uygun görüldüğüne dair yazıda, sevk edilen tutukluların yargılandıkları mahkemelerden duruşmalarda bulundurulmalarına ilişkin müzekkere gelmesi hâlinde bu duruşmaların SEGBİS ile yapılması, SEGBİS ile duruşma yapılamadığı takdirde ilgili yer Cumhuriyet başsavcılıklarınca gerekli güvenlik önlemleri alınarak tutukluların duruşmalara götürülmesi istenmiştir.

29. Başvurucu, Batman M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edildikten sonra 2/6/2016 tarihinde Mahkemeye iki ayrı dilekçe göndermiştir. Bunların ilkinde Batman-Cizre yolunun açık olduğunu ve bir sonraki duruşmada bizzat hazır bulunmak istediğini belirtmiştir. Diğerinde ise Mahkemenin 30/9/2015 tarihindeki ara kararı gereği ve bir de önceki tarihte olmak üzere iki kez yazı örneği alındığını, yazı karşılaştırmasına dair düzenlenen ve kendisine tebliğ edilen ilk uzmanlık raporunda kesin kanıya varmak için yeniden yazı örneklerinin alınması gerektiğinin belirtildiğini ancak sonradan yazı örneklerinin alınmadığını, kendisine başka bir uzmanlık raporu tebliğ edilmediğini, esas hakkında mütalaada dayanılan son rapordan haberdar olmadığını, Şırnak"ta devam eden sokağa çıkma yasağı süresince müdafii ile görüşemediğini söyleyerek yazı örneklerinin yeniden temin edilip ek rapor alınmasını istemiştir.

30. Mahkemece Ceza İnfaz Kurumuna gönderilen 3/6/2016 tarihli yazıda, başvurucunun 6/6/2016 tarihli celseye katılımının SEGBİS aracılığı ile sağlanacağı belirtilerek bu tarihte kurumun SEGBİS odasında hazır edilmesi talimatı verilmiştir. Talimat yazısının ilgili kısmı şöyledir:

"Kurumunuzda tutuklu bulunduğu anlaşılan sanığa ekte gönderilen duruşma tutanağı tebliğ edilmesi, düzenlenecek tutanağın gönderilmesi,

Sanığın ihtara rağmen segbis salonuna çıkmak istemediğini, bizzat mahkemeye gelmek istediğini beyan etmesi halinde, CMK"nın 196/4 maddesinde telekonferans yöntemiyle savunmanın alınabileceğinin gösterildiği, kaldı ki Segbis yoluyla yüz yüzelik ilkesinin karşılandığı, savunmasını yapmasına engel bir durumun bulunmadığı, savunma yaparken bizzat mahkememize gelmesini gerektirecek bir durumunun otaya çıkması halinde mahkememizce değerlendirmede bulunulacağı, ancak tamamen çıkmak istememesinin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu,

Zira, mahkememizin 28/04/2014 tarihinde kurulduğu, bu zamana kadar çoğu PKK silahlı terör örgütüne üye olma eyleminden dolayı 1000"den fazla kişinin sorgusunun yapıldığı, örgüte üye olmakla birlikte etkin pişmanlıktan faydalanmak isteyen tutuksuz yargılanan örgüt mensuplarının Türkiye"nin bir çok ilinde Segbis yani telekonferans yöntemiyle sorgusunun yapıldığı, haklarında karar verildiği, hiç birinin Segbis yöntemiyle savunma yapmak istemediğini dile getirmediği, tesadüftür ki sadece tutuklu olarak Ceza İnfaz Kurumunda bulunan örgüte üye olma eyleminden dolayı yargılanan sanıklar tarafından böyle bir isteğin dile getirildiği, bazı müdafi ve sanık yakınları tarafından tespit edilen yakınmalarda Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu veya hükümlü örgüt mensupları tarafından Segbis yoluyla ifade verilmeyeceği yönünde baskı yapıldığının dile getirildiği, yine tesadüftür ki mahkememizde Adam Öldürme, Uyuşturucu Ticareti Yapma, Yağma vs. eyleminden dolayı tutuklu olarak yargılanmakta olan sanıkların hiç birinden Segbis yoluyla savunma yapmak istemediği yönünde bir talebinin olmadığı, hatta can güvenliği nedeniyle mahkemeye gelmeyip Segbis yoluyla savunma yapmak istedikleri, bu şekilde yargılama yapılarak bir çok davanın neticelendirildiği,

Bunun yanında, Cizre ile Batman arasındaki mesafe, İpekyolu olarak bilinen karayoluna PKK"lı teröristler tarafından patlayıcı döşendiğine yönelik istihbaratın bulunması, zira yakın zamanda aynı yol üzerinde defalarca zırhlı aracın geçişi sırasında uzaktan patlatma yapılması, bir çok Asker ve Polisin Şehit olduğu veya yaralanması, aynı örgüte üye olma eyleminden dolayı yargılanan sanığın getirilmesinin yol ve can güvenliği açısından risk teşkil etmesi nazara alındığında,

Sanığın sorgusunun yapılmış olması göz önünde bulundurulup, bu aşamada bizzat mahkemeye getirilme talebi yerinde görülmediğinden reddine karar verildiğinin, ısrar edilmesi halinde savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağının anlam ve sonuçları hatırlatılarak ihtar edilmesi,

CMK"nın 176/3 maddesi uyarınca duruşma tutanağı ve duruşma günün tebliğ edilmesi, duruşmada kendisini savunmak için bir talebinin bulunup bulunmadığının (Ceza İnfaz Kurumunda görevli personelin yanına götürülerek) tespit edilmesi,

..."

31. Mahkemenin 3/6/2016 tarihli talimat yazısı başvurucuya 6/6/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, tebellüğ belgesinde bu yazıya ilişkin olarak yalnızca avukatının Büşra Demir olduğuna dair el yazılı açıklamada bulunmuştur.

32. Yargılamanın 6/6/2016 tarihli son celsesinde başvurucu müdafii hazır bulunmuş, tutuklu bulunduğu Batman M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edilen başvurucunun duruşmaya katılımı sağlanmıştır. Bu duruşmada başvurucu, yazı karşılaştırmasına dair rapora ve esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmış ve özetle önceki savunmalarını tekrar ettiğini, uzmanlık raporunun kendisine tebliğ edilmediğini ileri sürerek yeniden rapor aldırılmasını istemiştir. Başvurucu müdafii de esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmış ve savunmasında özetle adil yargılanma hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunduğunu, bu başvurunun sonucunun beklenmesi gerektiğini, başvurucu önceden Şırnak T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda olduğundan sokağa çıkma yasağı nedeniyle görüşme imkânı bulamadığını, önceki celse uzmanlık raporunu aldığında da başvurucu ile görüşemediğini, başvurucunun Batman M Tipi Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmesinden sonra görüşebildiklerini, başvurucuda ele geçirilen not kâğıtlarının örgütsel nitelikte olmadığını, içeriğinde şifre bulunduğu kabul edilse dahi bu yazıların terör örgütleriyle bağlantısına dair delil olmadığını, ele geçirilen kıyafet ve diğer eşyanın örgüte götürülmediğini, bu amaçla hareket edilmiş olsa başvurucunun bu eşyayı yanında taşıma riskini almayıp eşyayı Silopi"den tedarik edip götürmesi gerektiğini, başvurucunun önceden PKK"ya katılmış olması nedeniyle bu olayda ele geçirilen eşyanın da örgütsel amaçla taşındığına dair karine oluştuğunu ileri sürmüştür.

33. Mahkeme, başvurucunun müdafiinin bireysel başvurunun sonucunun beklenmesine ve eksik araştırmaya dair taleplerini değerlendirmiş bu talepleri reddetmiştir. Mahkemenin bu yöndeki ara kararının gerekçesi şöyledir:

"Sanık Müdafinin bireysel başvuru neticesinin beklenilmesi talebinin dosyamızın esasına ilişkin olmadığı değerlendirilmekle, yargılamayı sürüncemede bırakacağı için reddine, bunun yanında mahkememizce imza ve yazı örneklerine ilişkin inceleme yaptırıldığı dosya kapsamı nazara alınarak yeniden bilirkişi incelemesinin yargılamayı uzatacağı anlaşılmakla reddine oy birliğiyle karar verildi."

34. Mahkeme 6/6/2016 tarihli kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan 12 yıl hapis, 6136 sayılı Kanun"a aykırılık suçundan da 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir. Bu duruşmanın sonunda başvurucunun hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Dönemsel olarak farklı stratejiler uygulayan PKK/KCK silahlı terör örgütünün 2014 yılı Kasım ayında sözde gençlik ve asayiş yapılanması YDGH aracılığı ile belli bir bölgede devlet hakimiyetine son verip bölgesel hakimiyet sağlayarak, Türkiye Cumhuriyetinin otoritesi olmadığının ve örgüt vasıtasıyla yaşamın sürdürülebilir olduğunun kanıtlamaya çalışmak maksadıyla Cudi, Nur ve Sur mahallelerinin ana caddeye çıkan sokaklarına hendek kazıp barikat kurduğu, böylelikle mahalle içine güvenlik güçlerinin girmesi engellenerek, hem istenildiği gibi hareket edebilmek, hem de mahalle içerisinde hakimiyet kurulup sözde mahalle/halk meclisi gibi KCK sözleşmesinin öngördüğü illegal yapılanmalar vasıtasıyla yerleşik düzen alınmaya, şehir oluşumu sağlanmaya çalışıldığı, ilk zamanlar 3 olan hendek sayısı sonrasında 123 sayısına ulaştığı, bunun Öz savunma birliği (ÖSB) denilen Cizre"de ikamet edip örgütün dağ kadrosuna gönderilerek silah ve ideolojik eğitim alıp gelenler ile örgüte müzahir çevreye mensup, küçük yaşlarda taş atan, bazen adi suçlardan sabıkası olup örgütü paravan olarak kullanmak isteyen, yahut tehdit yoluyla örgüt adına faaliyette bulunan çocuklardan oluşan YDGH vasıtasıyla yerel insan kaynağı kullanılarak gerçekleştirildiği, elbette yönlendirenlerin Kadro diye tabir edilen örgütün dağ kadrosunda bulunmakla birlikte şehir kadrosunda görevlendirilen kişilerin atanma yöntemiyle gelen Kırsalcı denilen örgüt mensuplarının bulunduğu,

ÖSB ve YDGH denilen aparatların uygulamaya koyduğu sözde özerklik veya öz yönetimin sonradan PKK"nın Halk Meclisi denilen illegal yapılanmaları tarafından sahiplenildiği, bölge halkının kendi haklarını savunabilmesi için tek söz sahibi olabilecekleri yönetim sisteminin dayatıldığı anlaşılmakla, 314/1. maddesinde tanımlanan örgütün var olduğu ve ülkenin bir çok yerinde olduğu gibi Cizre ilçesinde faaliyet yürüttüğü değerlendirilmiştir.

Mahkememizin kabulü ve yukarıda anlatılanlar ışığında, Sanık Hakan Tatar yakalandığında, hakkında Silahlı terör örgütü mensubu olduğuna ilişkin [S.S., B.T. ve R.T.] tarafından verilen ifadelerde teşhiste bulunulduğunun belirlendiği, yakalanan Hakan Tatar hakkında soruşturma başlatıldığı,

Not kağıtlarının değerlendirilmesinde, kapalı ve gizli şekilde bilgi akışını sağlamak ve deşifre olmak istemeyen örgüt mensuplarının haberleşmek maksadıyla değişik metotlar geliştirdiği, en e[s]ki gizli haberleşme yöntemlerinden bir olan rakamlara bir anlam vermek suretiyle gizli şekilde, telefonların dinlenebileceği endişesiyle konuşmalarda rakamlar kullanarak haberleşme sağladığı, özellikle örgüte eleman kazandırma sırasında buna ihtiyaç duyulduğu,

Milis denilen, örgütün dağ kadrosu ile şehir kadrosu arasında bağlantı sağlayan, örgüte eleman tedarik eden ve gerektiğinde erzak veya para gibi ihtiyaçlarını tedarik eden, normal bir vatandaş gibi şehir merkezi ve köylerde yaşayan, çoğu zaman legal görünümlü dernek veya partiye üye olarak hareket alanını geniş tutan kişiler tarafından faaliyet yürütüldüğünün hem yargılaması yapılan diğer dava dosyalarından hemde örgüt hakkında bilgi veren mensuplarının anlatımlarından bilindiği,

Sanık Hakan Tatar"ın da 2011 yılında örgütün dağ kadrosuna katıldığı, savunmasında örgüte katılan sevdiği kızı bulmak için katıldığını, 3 yıl örgütün dağ kadrosunda faaliyet yürüttüğünü, ancak sevdiği kızı göremediğini iddia ettiği, mahkememizce aksini gösterir başkaca delil olmadığından beyanına itibar edildiği, her ne kadar silahlı eğitim almış, uzun süre örgüt bünyesinde faaliyet göstermiş ise de etkin pişmanlıktan faydalandırıldığı,

Daha öncesinde (2008) siyasi iradeyle haklı ve yerinde bir kararla başlatılan Barış süreci, sonraki dönemde başka isimlerle anılmaya başlanıldığı, yine haklı olarak "kimse ölmesin, analar ağlamasın" denilerek zorluklara rağmen sürecin yürütülmeye çalışıldığı, ancak siyasi irade ve Devlet mekanizması tarafından iyiniyetli olarak yürütülen sürecin PKK silahlı terör örgütü ve resmi görünümlü siyasi ayakları/uzantıları tarafından kötüye kullanıldığı, özellikle 2013 yılından sonraki dönemde Çözüm süreci adıyla yürütülen dönemin PKK tarafından eleman kazanma, yığınak yapma, Irak ülkesinde olduğu gibi Suriye ülkesinde de yapılanmaya gitme gibi faaliyetler yürüterek bir anlamda çatışmasızlık halinden faydalanma, zaman kazanma, özellikle KCK soruşturmalarıyla tepe noktadaki yöneticilerin sahadan çekilmesiyle çözülmeye yüz tutmuş örgütü yeniden canlandırma dönemi olarak değerlendirdiği, her ne kadar örgüt ve uzantısı siyasi kanat tarafından kamuoyuna "barış ve demokrasi" kelimeleri çokça kullanılarak barış yanlısı politika izlendiği, demokrasi istenildiği imajı verilmeye çalışıldığı, anca[k] bunun yanında örgüt ve siyas[i] uzantıları tarafından iç savaş veya karışıklık planları yapıldığı, örneğin Kobane denilen 6-7 Ekim olaylarında halkı sokağa dökmeye çalışıldığı, hem örgüt hem de siyasi piyonlarca çağrılar yapıldığı, kalkışma denemesi olarak kullanıldığı, Devletin vereceği reaksiyon takip edildiği, çözüm sürecinde örgüte katılım oranının zirve yaptığı, özellikle örgüt kamplarındaki kapasite düşünüldüğünde, örgüte kazandırılan bir çok kişinin silahlı ve ideolojik eğitim aldıktan sonra geri gönderildiği, şehirde faaliyet yürütmesinin istenildiği,

Mahkememizce hakkında yargılama yapılan sanık [M.A.] dosyasında olduğu gibi 2014 yılında Abdullah Öcalan"ın avukatları vasıtasıyla örgüte haber göndererek Halk Savaşına hazırlıklı olunması talimatı verildiği, bugün itibariyle Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin, Yüksekova, Dargeçit, Silvan gibi yerlerde yaşanan çatışmalardan anlaşılacağı gibi Çözüm süreci denilen dönemde örgütün ve siyasi uzantılarının iyiniyetli davranmadığı, hatta ve hatta ikiyüzlü davranış sergilediği ve kendilerine hiç bir şekilde güvenilmemesi gerektiğini gösterdiği,

Buna benzer sanık [B.K.] hakkında mahkememizce yapılan yargılamada, mağdurun beyanına göre örgütün dağ kadrosuna gönderilmek istenildiğinin iddia edildiği, hatta "gidip eğitim aldıktan sonra istersen şehirde görev alabilirsin" diyerek rahatlatılmaya ve ikna edilmeye çalışıldığı,

Cizre ilçesinde yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren [H.P.] hakkında mahkememizin 2014/600 Esas ve 2016/60 Karar sayılı dosyasından yapılan yargılamada görüleceği üzere, 1999 doğumlu olan suça sürüklenen çocuğun 2013 yılında örgütün dağ kadrosuna katıldığı, 2014 yılı Eylül ayında etkin pişmanlık gösterip geldiğini, örgütle bir bağının olmadığını beyan ettiği, ancak 2016 yılı Şubat ayında Cizre ilçesi Cudi mahallesinde yaşanan çatışmalarda yaşamını yitirdiği, hatta örgüt ve müzahir kitle tarafından masum bir çocuk gibi lanse edilerek yalandığı halde ambulans gönderilmediği söylenip propaganda malzemesi yapıldığı,

Mahkememizce yargılaması yapılan ve Habur teslim olarak adlandırılan dava dosyalarında görüleceği üzere, örgütün dağ kadrosuna götürülen şahıslara eğitim verildiği, eğitim sonrası vasıflandırıldığı, kırsalda veya şehirde fay[da]lanabilecek olarak ayrıldığı, bazı dosyalarda hakikaten pişmanlık gösterip, yanlış yaptığını anlayarak örgütten kaçan ve Türkiye Cumhuriyetine sığınan olduğu gibi, kırsaldan ziyade Türkiye içerisinde şehirde faydalanmayı düşündüğü kişilerin eğitim sonrası Türkiye"ye gönderildiği, bir de örgütün hastalık veya saflık gibi nedenlerle işe yaramayacağını düşündüğü şahısların geri gönderdiği,

Çoğunluğu kırsaldan illegal olarak yurt dışına çıkış yapan örgüt mensuplarının yine aynı yöntemle yurda gönderildiğinin yargılama yapılan dosyalardan bilindiği, örneğin ÖSB denilen yerel kaynaklardan oluşan PKK"nın şehir ayağına mensup olanların çoğunun yurt içinde ve yurt dışında PKK"nın kamplarında eğitim gördüğü halde GBT sorgulaması temiz olan kişilerden oluşturulduğu, ancak özellikle güvenilmeyen şahısları tabiri caiz ise damgalayıp, örgütten başka sığınacak yeri olmasın diye peşmergeler yoluyla Habur sınır kapısından teslim edilmesinin sağlandığı, hem devlet mekanizmasına çalışmasının veya kendisine yeni bir hayat kurmasının istenilmediği, örgüt tarafından isteyerek veya korkuyla çağrıldığında kullanılmak üzere hazır bekletildiği, gerektiğinde şehirde milislik yapmasının istenildiği,

Bu bağlamda, sanık Hakan Tatar"ın her ne kadar daha önce yaklaşık 4 yıl örgüt bünyesinde kalmasından ötürü yargılanmasına karşın, aleyhine başkaca delil elde edilemediğinden etkin pişmanlıktan faydalandırıldığı, lakin örgütle bağını koparmayıp şehir içerisinde faaliyetlerine devam ettiği, yanında ruhsatsız silah bulundurduğu, örgütten aldığı talimatlar doğrultusunda şehir kadrosuyla dağ kadrosu arasında bağlantı sağladığı, bunun için şifre oluşturduğu, üzerinde ele geçirilen not kağıtlarındaki yazının sanığın el ürünü olduğuna yönelik uzmanlık raporu nazara alındığında, oluşturduğu şifreyi kırsal kadro ile paylaşım yapmak için kullandığı, kırsal kadroda yer alan örgüt mensuplarının ihtiyaçlarını karşıladığı, araçta yakalanan kadın iç çamaşırları, toka ve manikür malzemesi gibi kadınsal eşyaları Silopi kırsalına götürerek örgüt mensuplarına teslim edeceği, hatta örgütün kırsal kadrosunda olduğunu iddia ettiği sevdiği kız ile bağlantısını sürdürdüğü, bu kadar iç çamaşırını çanta içinde taşıyıp Şırnak ilinden daha gelişmiş ve alışveriş imkanı daha fazla olan Silopi ilçesine götürmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, teyze kızların iç çamaşırlarını sanığın annesinin satın alması normal olmayıp, bunun yanında toka, tırnak makası gibi eşyalarında gönderilmesinin yöre itibariyle doğru olmasının mümkün olmadığı, kullanılmış leşker, mekap ayakkabı, askeri sırt çantasının iç çamaşırları ile birlikte kadınlara götürüldüğünün gerçeği yansıtmadığı, zira tanık beyanlarına göre böyle bir yöresel örf adetin bulunmadığı, daha önce yapılan bir uygulama olmadığı, bire bir örgütün dağ kadrosundaki elemanlara götürülerek ihtiyaçlarının karşılanmak istenildiği,

2014 yılı yaz ayında 02/07/2014 tarihinde Türkiye"ye giriş yapan sanığın dosyamıza konu suç tarihi (22/04/2015) dikkate alındığında kısa sürede örgütle bağlantısını hiç koparmadığı, hatta sürdürdüğü anlaşılmakla, örgütün hiyerarşisi içinde şifreli haberleşmek suretiyle silahlı terör örgütüne üye olma eylemini gerçekleştirdiği kabul edil[miştir.]

...

Bunun yanında, 6136 sayılı Kanun kapsamında yasak nitelikte silah bulundurduğu ve taşıdığı sabit[tir.]"

35. Başvurucunun müdafii, hükmü temyiz etmiştir. Temyiz dilekçesinde esasa dair aşamalarda ileri sürülen savunmaları tekrar ettikten sonra 14/12/2015 tarihinde Cizre"de sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini, yargılamanın 3. ve 4. celselerine bu nedenle katılamadığını, SEGBİS bağlantılarındaki sorun nedeniyle de 5. celsede başvurucunun duruşmaya katılımının sağlanamadığını, yargılamanın son beş ayında savunma hakkının ihlal edildiğini, tutuklulukta geçen sürede savunma imkânlarındaki mahrumiyetler dikkate alınarak başvurucunun salıverilmesi gerektiği hâlde tutukluluk hâlinin devamına karar verildiğini, son celsede bireysel başvuruda bulunduklarını beyan ederek başvuru sonucunun beklenmesini talep ettikleri hâlde Mahkemece bu talebin reddedildiğini belirtmiştir.

36. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 9/10/2017 tarihli kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan hükmü onamış, 6136 sayılı Kanun"a aykırılık suçundan kurulan hükmü ise bu Kanun"un başvurucu hakkında uygulanan maddesi, 5237 sayılı Kanun"un 53. maddesi ile müsadere hükümlerinin uygulanması yönlerinden düzelterek onamıştır.

37. Öte yandan başvurucu hakkındaki yargılamanın devam ettiği süreçte Türkiye, 2015 yılı Haziran ayından itibaren yoğun bir şekilde terör saldırılarına maruz kalmıştır. Bu nedenle 2015 yılının Ağustos ayından itibaren yetkililer tarafından Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki bazı il ve ilçelerde sokağa çıkma yasakları uygulanmıştır. Bu sokağa çıkma yasaklarından bazıları kaldırılmış ve farklı tarihlerde yeniden uygulanmıştır (Meral Danış Beştaş, B. No: 2015/19545, 26/2/2020, § 11).

38. Şırnak Valiliği Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen 9/6/2020 tarihli yazıda, yaşanan terör olayları sırasında Şırnak il merkezi ile Cizre"de ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının tarihlerine ve bu yasakların nerede uygulandığına dair bilgi verilmiştir. Buna göre Mahkemece 6/7/2015 ila 6/6/2016 tarihleri arasında devam eden celseler sırasında;

i. Şırnak il merkezinde;

- 14/3/2016 tarihi saat 23.00"ten itibaren başlayıp ikinci bir duyuruya kadar devam etmek üzere ilan edilen sokağa çıkma yasağı, 14/11/2016 tarihinden itibaren her gün saat 05.00 ile 22.00 saatleri arasında kaldırılmış ve 22.00 ile 05.00 saatleri arasında devam etmiştir.

ii. Cizre ilçesinde;

- İlçe merkezinde 4/9/2015 tarihi saat 20.00 ile 12/9/2015 tarihi saat 07.00 arasında, sonrasında da 13/9/2015 tarihi saat 19.00 ile 14/9/2015 tarihi saat 07.00 arasında,

- İlçenin Yafes ve Sur Mahallelerinde 14/11/2015 tarihi saat 21.00 ile 18/11/2015 tarihi saat 14.30 arasında, sonrasında da 24/11/2015 tarihi saat 16.00 ile 25/2015 tarihi saat 06.00 arasında,

- İlçe merkezinde 14/12/2015 tarihi saat 23.00"ten itibaren 24 saat esası ile 2/3/2016 tarihine kadar, 2/3/2016 tarihinden 28/3/2016 tarihine kadar 19.30 ile 05.00 saatleri arası, 28/3/2016 tarihinden 5/6/2016 tarihine kadar 21.30 ile 04.30 saatleri arası ve 5/6/2016 tarihinden de 10/4/2017 tarihine kadar 23.00 ile 02.30 saatleri arası sokağa çıkma yasağı uygulanmış ve bu yasak ilçe genelinde 10/4/2017 tarihinde kaldırılmıştır.

39. Başvurucunun tutuklu kaldığı süre içinde müdafii ile yüz yüze ya da telefonla görüşme yapıp yapmadığı hususunda ilgili ceza infaz kurumlarından yazılar gönderilmiştir. Buna göre başvurucunun hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kurulduğu 6/6/2016 tarihine kadar;

i. Şırnak T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu sırada müdafii E.U. ile 28/4/2015 ve 2/2/2016 tarihlerinde, müdafii Büşra Demir ile 29/4/2015, 28/6/2015, 3/7/2015, 9/7/2015, 7/7/2015, 11/9/2015, 28/9/2015, 8/10/2015, 11/12/2015, 29/12/2015, 29/1/2016 ve 25/2/2016 tarihlerinde yüz yüze görüşme yaptığı,

ii. Batman M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu sırada müdafii Büşra Demir ile 31/5/2016 tarihinde yüz yüze görüşme yaptığı belirtilmiştir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

40. Anayasa Mahkemesinin 6/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Savunma İçin Gerekli Zaman ve Kolaylığa Sahip Olma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

41. Başvurucu; Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle yargılamanın 3. ve 4. celselerinde müdafiinin hazır bulunamadığını, SEGBİS bağlantılarının zarar görmesi nedeniyle 5. celsede kendisinin duruşmada hazır olmadığını, bu celsede bilirkişi raporunun okunup esas hakkında mütalaa verildiğini, yargılamanın son beş ayı itibarıyla savunma için yeterli zaman ve kolaylığa sahip olma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

42. Başvurucu ayrıca 14/3/2016 tarihinde Şırnak"ta ilan edilen ve başvuru tarihi itibarıyla devam etmekte olan sokağa çıkma yasağı nedeniyle tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda 57 gündür müdafii ile görüşemediğini, ceza infaz kurumunun fiber optik bağlantı kablolarının zarar görmesi nedeniyle 25/4/2016 tarihli celseye de katılamadığı için müdafiini göremediğini, sokağa çıkma yasağının ne zaman sona ereceğinin belirsiz olması karşısında bir sonraki celseye kadar müdafii ile görüşemeyebileceğini ve esas hakkında savunmasını birlikte hazırlama olanağı bulamayacağını belirterek müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

43. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin Nihat Baymiş (B. No: 2014/10373, 30/6/2016) ve Ufuk Rifat Çobanoğlu (B. No: 2014/6971, 1/2/2017, § 36) kararlarında savunma için gerekli zaman ve kolaylığa sahip olma hakkına dair değerlendirmelerin bulunduğu kısımlara yer verilmiştir. Bu kararlara atıfla;

i. Başvurucunun yargılamanın başından sonuna kadar seçtiği bir avukatın yardımından yararlandığı belirtilmiştir. Başvurucunun ilk celseye avukatı ile katılarak savunmasını yaptığı, dinlenen tanıkların beyanlarını öğrendiği, ikinci celsede kendisinin SEGBİS yoluyla, müdafiinin de bizzat katılmak suretiyle hazır bulunduğu ifade edilmiştir. 3. ve 4. celselere başvurucu müdafiinin sunduğu mazeretin Mahkemece kabul edildiği, başvurucunun ise bu celselere SEGBİS yoluyla katılarak beyan ve savunmalarını sunabildiği, başvurucunun katılamadığı 5. celseye müdafiinin bizzat katılarak önceki duruşmalarda yapılan işlemlere yönelik beyan ve taleplerini Mahkemeye sunabildiği belirtilmiştir. Bu sebeplerle başvurucunun müdafiinin iki duruşmaya katılamamasının başvurucuyu iddia makamı karşısında dezavantajlı bir pozisyona sokmadığı, savunmasını yeterli bir şekilde yapabilmesi açısından olumsuz bir etki doğurmadığı ifade edilmiştir.

ii. Başvurucunun katılamadığı 5. duruşmada avukatı tarafından temsil edildiği, duruşmaya katılamaması nedeniyle son sözünü ve savunmasını almak üzere yargılamanın bir sonraki celseye ertelendiği, böylelikle duruşmada hazır bulunmamasının olumsuz bir sonuç doğurmadığı, başvurucunun bu celseye katılabilseydi hangi hususları dile getireceği konusunda bir açıklamada da bulunmadığı ileri sürülmüştür.

iii. Başvurucunun bu celseden sonra başka bir ceza infaz kurumuna nakledildiği, son celseye hem kendisinin SEGBİS yoluyla hem de müdafiinin bizzat katıldığı, böylelikle esas hakkında son savunmasını müdafi yardımından da faydalanarak yaptığı belirtilmiştir. Başvurucunun son celse öncesinde müdafii ile ceza infaz kurumunda görüşebildiği, böylelikle savunmasını hazırlamak için gerekli kolaylıklardan yararlandığı savunulmuştur.

iv. Yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun hakkındaki suçlama konusunda yeteri kadar bilgilendirildiği, gerek bizzat gerekse SEGBİS yoluyla birçok duruşmada hazır bulunduğu, kendi seçtiği müdafinin yardımından etkili bir şekilde yararlandığı, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma ve inceletme ile itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir iddia veya delil de bulunmadığı belirtilmiştir.

44. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddiaları tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

45. Anayasa"nın ""Hak arama hürriyeti"" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, bireysel başvurunun yapıldığı tarihten önce yapılan son üç celsenin ilk ikisine sokağa çıkma yasağı nedeniyle müdafiinin katılamadığını, müdafiinin hazır bulunduğu diğer celseye ise SEGBİS"teki bağlantı sorunu nedeniyle kendisinin katılamadığını, müdafii ile aynı celsede hazır edilmemesi ve esaslı işlemlerin yapıldığı bu oturumdan sonra hâlen müdafii ile görüşememesi nedeniyle esas hakkındaki savunmasını birlikte hazırlayamayacaklarını belirtmiştir. Bu nedenle başvurucunun ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklardan yararlanma hakkı yönünden incelenmiştir.

47. Ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına alınması demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32). İddiaya karşı savunma imkânı tanınmadığı sürece adil muhakeme yapılması mümkün değildir (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 36).

48. Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altındaki kişi, savunma için yeterli imkâna yani gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmalıdır (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 37).

49. Gerekli zaman verilmeyen şüphelinin/sanığın hakkındaki isnatları değerlendirip bunlara karşı savunma ve delil araştırması yapması mümkün değildir. Savunma için gerekli süre somut olayın özelliklerine, davanın niteliğine, dava konusunun karmaşık olup olmadığına, sanığın içinde bulunduğu duruma ve yargılamanın aşamasına göre değişebilir. Sanığın öncesinde müdafi yardımından faydalanması da sürenin yeterliliği hususunda gözetilebilir. Savunma için gerekli kolaylık kavramı ise şüpheliye/sanığa savunma için yardımcı olacak veya olabilecek zorunlu imkânları ifade etmekte ve silahların eşitliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Suç isnadı altındaki kişiye sağlanması zorunlu kolaylıklar, savunma için gerekli olanlardır. Bu kolaylıklardan biri, kişiye savunmasını planlayarak mahkeme önünde en uygun ve etkili şekilde yapılabilmesini mümkün kılacak bilgilere ulaşmasına ve böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilmesine imkân verilmesidir. Bu hak yönünden de somut olayın özelliklerinin belirleyiciliği büyük öneme sahiptir. Değerlendirme, yargılamanın bütünlüğü gözetilerek yapılmalıdır (Ufuk Rifat Çobanoğlu, §§ 40-45).

50. Başvuru konusu olayda yargılama altı celse sürmüştür. Yargılamanın ilk celsesinde başvurucu ve müdafiinin duruşmada hazır bulunduğu, iddianamenin ve delillerin başvurucuya okunarak müdafii huzurunda suçlama hakkında bilgi sahibi olup sorgusunun yapıldığı tespit edilmiştir. Başvurucu müdafiince 3. ve 4. celseler için ayrı ayrı mazeret dilekçeleri sunulduğu ve müdafiinin mazereti nedeniyle duruşmalara katılmadığı, beşinci celsede başvurucu müdafiinin hazır bulunduğu ancak sokağa çıkma yasağı nedeniyle başvurucunun duruşmada hazır edilemediği, devam eden terör eylemleri nedeniyle hatların zarar gördüğü gerekçesiyle SEGBİS yoluyla da duruşmaya katılımının sağlanamadığı anlaşılmıştır (bkz. §§ 14-21).

51. Başvurucuda ele geçirilen belgelerle ilgili olarak düzenlenen bilirkişi raporunun okunduğu ve esas hakkında mütalaanın sunulduğu bu celseden sonra başvurucu, nakledildiği Batman M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda müdafii ile görüşmüştür. Başvurucu, SEGBİS aracılığı ile hazır bulunduğu 6/6/2016 tarihli son celsede de müdafii huzurunda esas hakkındaki mütalaaya ve bilirkişi raporuna karşı diyeceklerini söyleyebilmiş ve esas hakkındaki savunmasını sunabilmiştir (bkz. §§ 32, 39).

52. Başvurucu müdafii, esaslı işlemlerin yapıldığı celselerde hazır bulunmuş; 5. celsede sunulan esas hakkında mütalaa ve okunan bilirkişi raporundan haberdar olmuştur. Bu celseden sonra başvurucu ile ceza infaz kurumunda yüz yüze görüşme yapabilmiş, sonrasında kendisinin ve başvurucunun hazır bulunup hükmün kurulduğu son celsede başvurucu ile birlikte esas hakkındaki savunmalarını sunabilmiştir. Böylelikle başvurucu, yargılama boyunca müdafi yardımından yararlanma imkânına sahip olmuştur. Ayrıca başvuru dosyası incelendiğinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma ve inceletme ile itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yargılamanın bütünlüğü gözetildiğinde başvurucunun savunma için gerekli zaman ve kolaylıklardan yararlandığı anlaşılmıştır. Başvurucu, adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkından da şikâyetçi olmamıştır.

53. Açıklanan gerekçelerle savunma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

1. Başvurucunun İddiaları

54. Başvurucu, devam eden sokağa çıkma yasakları ve tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunun fiber optik kablolarındaki bozukluk nedeniyle müdafii ile görüşemediğini, duruşmalara da katılamadığı için tutukluluğunun değerlendirilmesi açısından etkili bir hukuki sürecin işlemediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

55. Başvurucu ayrıca tutuklu bulunduğu Şırnak T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna ait fiber optik kablo hattının hasar görmesi nedeniyle 8/4/2016 tarihinden beri hem müdafii hem de kendi yakınlarıyla telefon görüşmesi yapamadığını, tamir çalışmalarının devam etmesi nedeniyle telefonla görüşme hakkı verilemediği hususunda 8/4/2016 ve 20/4/2016 tarihlerinde kurumun internet sitesinde açıklamalar da yapıldığını, sokağa çıkma yasağının devam etmesi ve tamir işleminin ne kadar süreceğinin belirsiz olması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

56. Diğer yandan başvurucu, Cizre"de ve Şırnak"ta ilan edilen sokağa çıkma yasakları nedeniyle müdafiinin ceza infaz kurumuna gelemediğini, kendisinin de bu nedenle duruşmalara getirilmediğini, sokağa çıkma yasağına ilişkin idari yargı yolunun etkili olmadığını zira sokağa çıkma yasaklarına ilişkin açılan davaların reddedildiğini, ayrıca bu davaların sonucunun beklenmesinin temel hak ve hürriyetlerin ihlaline sebebiyet vereceğini ifade etmiştir.

2. Değerlendirme

57. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Başvurucuların maddi dayanaklar yönünden yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak; hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).

58. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa"ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 12/1/2021, § 24).

59. Somut olayda başvurucu; başvuru formları ve eklerinde, tutukluluğunun devam ettiği süreçte avukatı ile görüşememesi ve ceza infaz kurumuna ait fiber optik bağlantı kablolarındaki bozukluktan dolayı bir celsede hazır edilememesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucu, bireysel başvuru tarihine kadar Mahkemece tutukluluk durumunun incelenmesine dair verilip kendisine de tebliğ edilen toplam on yedi karardan yalnızca ikisine itiraz etmiş; bu kararlardan haberdar olmadığına ve kararlara etkili bir şekilde itiraz edemediğine dair herhangi bir belge sunmadığı gibi bu konulara ilişkin bir bilgiye de yer vermemiştir.

60. Dolayısıyla başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü hususlarda deliller sunarak olaylarla ilgili iddialarını kanıtlama ve -olaylarla ilişkilendirerek- Anayasa"nın hangi hükmünün ne şekilde ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını ortaya koyma ve temellendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmıştır.

61. Bununla birlikte başvurucu, başvuru formu ve eklerinde yakınları ya da avukatıyla telefon yoluyla görüşmek istediği hususunda herhangi bir açıklamada bulunmamış; sokağa çıkma yasaklarına ilişkin ihlal iddialarını da yalnızca bireysel başvuru tarihinde devam etmekte olan ceza davasına ilişkin adil yargılanma ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakları boyutuyla ileri sürmüştür. Bu itibarla, inceleme konusu bu haklar dışında sokağa çıkma yasağına dair ihlal iddialarıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını kanıtlamak ve Anayasa"nın hangi hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını ortaya koymak yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu tarafından bu yükümlülük de yerine getirilmemiştir.

62. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ileri sürdüğü ihlal iddialarının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylığa sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara