Esas No: 2018/20523
Karar No: 2018/20523
Karar Tarihi: 7/10/2021
AYM 2018/20523 Başvuru Numaralı AHMET PARLAK Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET PARLAK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/20523) |
|
Karar Tarihi: 7/10/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Selçuk KILIÇ |
Başvurucu |
: |
Ahmet PARLAK |
Vekili |
: |
Av. Barış ANTÜRK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kurum uzmanı sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın esası incelenmeden reddedilmesi sebebiyle adil yargılanma hakkının; terör örgütü ile irtibatlı olduğu yönündeki değerlendirme nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/7/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu Kahramanmaraş Defterdarlığı Muhasebe Müdürlüğünde (Müdürlük) memur olarak çalışmakta iken 2009 yılında yapılan yarışma sınavını kazanması sonrası ve Maliye Bakanlığının muvafakati ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunda (TKDK) sözleşmeli statüde uzman olarak çalışmaya başlamıştır.
10. Başvurucunun sözleşmesi, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantılı olduğundan bahisle 21/7/2016 tarihli işlemle feshedilmiştir.
11. Sözleşmesinin feshedilmesi üzerine başvurucu, asıl kadrosunun bulunduğu Müdürlüğe dilekçe vererek görevine dönme talebinde bulunmuş ve 28/7/2016 tarihinde asıl kadrosunun bulunduğu Müdürlükteki görevine dönmüştür.
12. Başvurucu 19/9/2016 tarihli dava dilekçesiyle, TKDK tarafından sözleşmesinin haksız yere feshedildiğini ve üzerine atılan iftiranın bir şekilde ortaya çıkarıldığını belirterek sözleşmesinin feshedilmesi işleminin iptali istemiyle dava açmıştır.
13. Kahramanmaraş İdare Mahkemesi (Mahkeme) 28/4/2017 tarihli kararla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; 25/7/2016 tarihli Bakanlık Oluru ile oluşturulan kurul tarafından TKDK"da görev yapan başvurucunun da aralarında bulunduğu 179 personelin terör örgütüne üyelik, mensubiyet, irtibat ya da iltisakı olduğunun değerlendirildiği belirtilmiştir. İdarece, personelin FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu değerlendirme ve tespitinde şüphe ve iltisakın yeterli görüldüğüne ve sözleşmeli olarak çalıştıracağı personelin seçimine yönelik olarak idarenin takdir yetkisinin bulunduğuna değinilmiş; idarenin hizmetinde kullanacağı sözleşmeli personelin seçimine yönelik takdir yetkisini belli bir yönde ya da belli bir kişi için kullanılmasına yargı yerlerince zorlanmasının mümkün bulunmadığı vurgulanmıştır. Sonuç olarak da FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen başvurucunun sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.
14. Yukarıda anılan yargılama süreci devam ederken Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık), çalıştığı kurumca görevden uzaklaştırılması üzerine başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan dolayı soruşturma başlatılmıştır. Başsavcılıkça yapılan soruşturmada; başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğuna dair somut bir delilin bulunmadığına, şüphelinin ByLock isimli programı kullanmadığına, FETÖ/PDY"ye müzahir herhangi bir yurt veya otelde kalmadığına, silahlı terör örgütüne müzahir sendikal faaliyetlerinin bulunmadığına, Bank Asya isimli bankada hesabının bulunmadığına ve yapılan araştırmalarda başvurucunun terör örgütü ile ilgili herhangi bir faaliyetine yönelik bilgi ve belge elde edilemediğine değinilmiştir. Yapılan değerlendirme neticesinde Başsavcılığın 30/5/2017 tarihli kararı ile; başvurucunun FETÖ/PDY ile süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylem ve davranışlar ile organik bir ilişki içerisine girdiğine veya terör örgütünün propagandasını yaptığına ya da terör örgütüne maddi yardımda bulunduğuna dair delil elde edilemediği gerekçesiyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına 30/5/2017 tarihinde karar verilmiştir.
15. Başvurucu tarafından yukarıda bahsi geçen kovuşturmaya yer olmadığı kararından da bahsedilerek Mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna gidilmiş, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesince (Bölge İdare Mahkemesi) 25/4/2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verilmiştir.
16. Nihai karar 12/6/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 3/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 7/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu; terör örgütü ile irtibatlı olduğundan bahisle sözleşmesinin feshedilmesine karşın hakkında yapılan ceza soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığı kararının verildiğini, diğer taraftan örgütle bir irtibatının bulunmadığı tespitine dayanılarak eski memuriyetine başlatıldığını, terör örgütü ile irtibatı olmadığının hem yargı organlarınca hem de idari makamlarca ortaya konulduğunu, bu duruma rağmen haksız şekilde sözleşmesinin feshedildiğini ve bu işleme karşı açtığı davanın da reddedildiğini belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca; esaslı iddiaları hakkında derece mahkemelerince hiçbir değerlendirme yapılmadığını, tesis edilen işlemde örgüt ile irtibatlı olarak değerlendirilmesine karşın sonrasında memuriyete başlatıldığını ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, hakkında tesis edilen işlemde kullanılan takdir yetkisinin gerekçesinin yerinde olmadığından yargısal içtihatlara göre lehine karar verilmesi gerektiğini belirterek gerekçeli karar hakkı ile hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerinin ihlal edildiğini belirtmiştir.
19. Bakanlık görüşünde; somut başvuruda masumiyet karinesinin uygulanma imkânı bulunmadığı, derece mahkemelerinin başvurucunun sözleşmesinin feshinin geçerli bir sebebe dayanıp dayanmadığını değerlendirdiği ve başvurucu hakkında masumiyet karinesini ihlal edecek mahiyette bir suçlandırıcı durum ya da değerlendirme yapılmadığı belirtilmiştir. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun bulunmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca, başvurucu hakkındaki tedbirlerin olağanüstü hâl döneminde alındığını ve yapılacak incelemede Anayasanın 15. maddesinin de dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
20. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; derece mahkemelerince FETÖ/PDY ile ilgisinin olduğuna yönelik kurum değerlendirmesinin doğru olarak kabul edildiğini ve terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olduğundan bahisle davasının reddedildiğini, bu durumun masumiyet karinesinin ihlali sonucunu doğurduğunu belirtmiştir.
B. Değerlendirme
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayan/ar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler... "
22. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
23. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32). Otuz günlük süreye ilişkin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme tarihi esas alınmalıdır.
24. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Dolayısıyla anayasal bir hak arama yolu olan bireysel başvurunun yapılması için belli sürelerin öngörülmesi hukuki istikrar ilkesinin bir gereğidir ve bu süre -bireysel başvuru yapılmasını imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- bireysel başvuru hakkına aykırılık oluşturmaz.
25. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun"un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük"ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir (A. C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).
26. Bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliği, öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Başvurucunun nihai kararın gerekçesini dava dosyasını incelemek suretiyle öğrenmesi mümkündür. Bu doğrultuda dosyadan suret alınması gibi hâllerde başvurucunun gerekçeli kararı öğrendiği kabul edilebilir. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini öğrendiklerini beyan ettikleri tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
27. Diğer yandan somut olayın koşullarında başvurucunun nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı için bu tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345, 10/6/2015, § 38).
28. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, henüz avukatına tebliğ edilmemiş olmakla birlikte nihai karar olan gerekçeli Yargıtay ilamının ilk derece mahkemesine ulaştığı, başvurucunun avukatının ise bireysel başvuru formunda bu karardan haberdar olduklarını belirttiği tarihten daha önce ilk derece mahkemesine söz konusu ilamın tebliğe çıkarılması için birden fazla talepte bulunduğunun anlaşıldığı bir bireysel başvuruda başvuru süresinin avukatın ilk yazılı talep tarihinden itibaren işlemeye başladığını kabul etmiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, gerekçeli nihai karar ilk derece mahkemesine ulaştığından başvurucunun haberdar olduğu ve bu durumda Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) Avukat Bilgi Sistemi"ni kullandığı görülen başvurucu vekilinin nihai karar sonucunu ve gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunduğu konusunda şüphe olmadığını ifade etmiştir (Suat Bircan [GK], B. No: 2014/16800, 1/12/2016, §§ 25-27).
29. UYAP, kullanıcıların kendilerini ilgilendiren bilgi ve belgelere ihtiyaç duymaları hâlinde hızlı ve kolay şekilde bu belgelere ulaşabilmelerini sağlamaktadır. Her türlü bilgi ve belge alışverişi de UYAP üzerinden elektronik ortamda ve anlık denebilecek kısa sürede gerçekleştirilebilmektedir (Hüseyin Aşkan, B. No: 2017/15649, 21/7/2020, § 26).
30. Davanın tarafları, tarafı oldukları dava dosyalarını internet üzerinden UYAP"tan yararlanarak inceleyebilmekte, bu dosyalardan suret alabilmektedir. Ayrıca nihai kararın gerekçesine erişmenin mümkün hâle geldiği durumlarda davanın tarafları bu sistemi kullanmak suretiyle nihai kararın gerekçesini kesin olarak öğrenme imkânını da elde etmektedir.
31. Tüm bu işlemler yapılırken bilgi ve belgelerin son hâli, değişmez ve güvenli bir şekilde veri tabanında saklanmakta ve belgeler üzerinde yapılan işlemler UYAP evrak işlem kütüğünde kayıt altına alınmaktadır. Evrak işlem kütüğü, evrak üzerinde yapılan işlemleri (doküman oluşturma, düzenleme, imzalama, açma, okuma ve yazdırma gibi) kayıt altına almaktadır. Kayıt altına alınan evrak üzerindeki işlemleri yapan şahsın adı soyadı, sıfatı, birimi, yapılan işlemin niteliği, tarih ve saati sistemde saklanmaktadır (Hüseyin Aşkan, § 28).
32. Yargılama sürecinde nihai karar olan Bölge İdare Mahkemesi kararına ilişkin olarak UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede de ilgili kararın başvurucu tarafından 1/6/2018 günü saat 15.09.34’te açılarak okunduğu tespit edilmiş ve buna ilişkin olarak ekran çıktısı alınıp dosya arasına konulmuştur. Dolayısıyla bu işlemi yapan ilgililerden işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmeleri beklenir. Böyle bir durumda işlem yapılırken nihai kararın sonucunun öğrenildiği kabul edileceğinden bireysel başvuru süresinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekir.
33. Somut olayda başvurucunun Bölge İdare Mahkemesi kararının UYAP üzerinden okunduğu 1/6/2018 tarihinde bireysel başvuruya ilişkin nihai karardan haberdar olduğunun ve bu doğrultuda bireysel başvuru süresinin 1/6/2018 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesi gerekir. Nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine bireysel başvuru yolunda başvuru süresi, ihlalin öğrenilmesi esasına bağlanmıştır (Mehmet Özcan, B. No: 2019/6266, 15/1/2020, § 27).
34. Sonuç olarak bireysel başvuru konusu yargılama sürecine ilişkin nihai karardan 1/6/2018 tarihinde haberdar olduğu anlaşılan başvurucunun otuz günlük bireysel başvurusu süresinden sonra 3/7/2018 tarihinde gerçekleştirdiği bireysel başvurusunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 7/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.