AYM 2018/6375 Başvuru Numaralı MÜJDE ERDOĞAN VE RIFAT BİÇER Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/6375
Karar No: 2018/6375
Karar Tarihi: 7/10/2021

AYM 2018/6375 Başvuru Numaralı MÜJDE ERDOĞAN VE RIFAT BİÇER Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MÜJDE ERDOĞAN VE RIFAT BİÇER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/6375)

 

Karar Tarihi: 7/10/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Hilmi Can TURAN

Başvurucular

:

1. Müjde ERDOĞAN

 

 

2. Rıfat BİÇER

Başvurucular Vekili

:

Av. Sibel BARDAKÇI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idari merci tarafından tesis edilmiş bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 14/2/2018 ve 2/4/2018 tarihlerinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. 2018/9896 numaralı başvuru, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2018/6375 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. Başvurucular, Şifa Üniversitesinde (Üniversite) farklı kadrolarda personel olup iş sözleşmelerinin sona ermesinden sonra işveren Üniversitenin kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacağını ödememesi üzerine alacaklarının tahsili talebiyle iş mahkemesinde dava açmıştır.

11. Başvurucuların açmış olduğu davalar, iş mahkemesi tarafından 31/10/2016 ve 4/11/2016 tarihli kararlar ile reddedilmiştir.

12. 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname"nin (667 sayılı KHK) 2. maddesiyle Üniversite kapatılmıştır.

13. Başvurucular 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 675 sayılı sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (675 sayılı KHK) ile getirilen düzenleme uyarınca İzmir Defterdarlığına (İdare) Üniversiteden kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacağının ödenmesi taleplerinde bulunmuştur. Başvurucular, İdare tarafından altmış gün içinde cevap verilmemesi üzerine başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile başvuru konusu olan alacağın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.

14. İzmir 3. ve 6. İdare Mahkemeleri (İdare Mahkemesi) davanın 675 sayılı KHK"nın 16. maddesinin (4) numaralı fıkrası ile 17/8/2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin (670 sayılı KHK) 5. maddesi gereğince "yetkili idari mercii tarafından verilen bir karar bulunmadan açıldığı" gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir.

15. Başvurucular istinaf kanun yoluna başvurmuş, Bölge İdare Mahkemesi ilk derece mahkemesi kararlarını usul ve yasaya uygun bularak istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. İstinaf kararını başvurucu Müjde Erdoğan 15/1/2018 tarihinde, Rıfat Biçer 1/3/2018 tarihindetebliğ almıştır.

16. Başvurucular 14/2/2018 ve 2/4/2018 tarihlerinde ve süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. İlgili hukuk bkz. Cem Taylan Erden ve diğerleri, B. No: 2017/32445, 19/11/2020, §§ 23-27.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Anayasa Mahkemesinin 7/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

19. Başvurucular; taleplerine idarenin cevap vermeyişinin açık bir şekilde zımni ret olduğunu, 675 sayılı KHK"nın 16. maddesinde idarenin cevabının yazılı ve açık bir şekilde olmasını gerektirecek bir zorunlu hüküm bulunmadığını, İdare Mahkemesinin vermiş olduğu kararın dayanaksız bir şekilde hukuka aykırı olduğunu, İdare Mahkemesinin kararıyla, kapatılan kurumlardan alacakların tahsilinin imkânsız hâle geldiğini belirterek Mahkemenin esasa girmeden davanın reddine karar vermesi neticesinde adil yargılanma hakkı, hak arama hürriyeti ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Bakanlık görüşünde 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun"un 10. maddesinde yer alan "zımni ret" hükmünün başvuruya konu davada uygulanamayacağı, 675 sayılı KHK"nın 16. maddesinde idare tarafından verilecek kararın dava açmanın bir ön koşulu olduğu, başvurucuların ilgili idari makama yaptıkları başvuru olumsuz sonuçlanmadan idari yargıda dava açtıkları belirtilmiştir.

21. Bakanlık görüşünde ayrıca başvuruya konu olayda yetkili makamlarca tesis edilen olumsuz bir işlem olmadığından davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı yönündeki İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı usul ve yasaya uygun bulan Bölge İdare Mahkemesi kararının esas alınarak, başvuru yolları tüketilmeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapıldığı, bireysel başvuruda kabul edilmezlik kararı verilmesi gerektiği görüşü bildirilerek takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtmiştir.

22. Başvurucular; Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında idarenin yaklaşık dört yıla yakın süredir taleplerine cevap vermediğini, İdarenin sükutunun zımnen ret anlamında olduğunu, 2577 sayılı Kanun"un 10. maddesinde düzenlenen "İdari makamların sükutu" kenar başlıklı maddenin uygulanmayacağı görüşünün hiçbir hukuki dayanağının olmadığınıifade etmiştir.

B. Değerlendirme

23. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikâyeti zımni ret üzerine açılan davanın esasının incelenmemesine yönelik olduğundan başvurunun mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Bakanlık görüşünde, idare tarafından işlem tesis edilmeden yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi öncesi başvuru yollarının tüketilmediği ileri sürülerek kabul edilmezlik kararı verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlığın iddiası esasla birlikte incelendiğinden bu aşamada ayrıca incelenmemiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

26. Genel ilkeler için bkz. Cem Taylan Erden ve diğerleri, §§ 45-57.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

27. Somut olayda başvurucuların zımni ret işleminin iptali ile tazminat ve ücret alacağının ödenmesine hükmedilmesi talebiyle açmış oldukları tam yargı davasının "başvuru üzerine idari merci tarafından verilmiş karar" niteliğinde bir işlem olmadığı gerekçesiyle incelenmeksizin reddine karar verilmiştir. Başka bir ifadeyle İdare Mahkemesine göre başvurucuların idareye yaptığı başvurudan sonra dava açabilmelerinin şartı idare tarafından bir cevap verilmiş olmasıdır.

28. Somut başvuruda ileri sürülen iddialar Anayasa Mahkemesi tarafından Cem Taylan Erden ve diğerleri kararında incelenmiştir. Anılan kararda vurgulandığı üzere İdare Mahkemesince dayanılan 675 sayılı KHK"nın 16. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, ilgililer tarafından yapılan başvuru üzerine idarece altmış gün içinde cevap verilmemesi durumunda başvurunun zımnen reddedilmiş sayılacağını öngören 2577 sayılı Kanun"un 10. maddesine istisna getirildiğine dair açık hükmün yer almadığının altı çizilmelidir. Zımni ret müessesenin anılan kararda değinilen anayasal güvencelerle ilişkisi gözetildiğinde 2577 sayılı Kanun"un 10. maddesinin 675 sayılı KHK"nın 16. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında yapılan başvuruları kapsamayacağının söylenmesi makul ve öngörülebilir bir yorum olmayacağı gibi bu yorum Anayasa"nın 125. maddesinde yer alan güvence ile açıkça çelişecektir. Hukuk kurallarının öngörülebilirlik ilkesiyle çelişen yorumları esas alınarak mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanunilik kriterini taşıdığı ifade edilemeyecektir. Dolayısıyla İdare Mahkemesinin somut olayda idare tarafından verilmiş bir kararın bulunmadığı şeklindeki yorumunun kanuni temelden yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Cem Taylan Erden ve diğerleri, § 61).

29. İdare Mahkemesinin başvurucuların zımni ret işlemine karşı dava açamayacağına ilişkin başka bir kanuni dayanak göstermemiş olması karşısında uyuşmazlığın esası hakkında inceleme yapılmadan yargılamanın sona erdirilmesi nedeniyle yargılama sonucunda verilen kararın kanunilik unsurunu taşımadığı değerlendirilmiştir.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

32. Başvurucular, ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

33. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

34. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

35. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesinin İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

36. İncelenen başvuruda başvurucuların açtığı davalarda davanın incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

37. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 3. ve 6. İdare Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

38. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

39. Aynı avukat tarafından temsil edilen başvuruculara 3.600 TL vekâlet ücretinin müştereken ödenmesine, dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 3. İdare Mahkemesine (E.2017/642, K.2017/470) ve İzmir 6. İdare Mahkemesine (E.2017/556, K.2017/641) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 294,70 TL harcın AYRI AYRI, 3.600 TL vekâlet ücretinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara