Esas No: 2021/2387
Karar No: 2022/2354
Karar Tarihi: 21.04.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/2387 Esas 2022/2354 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2021/2387 E. , 2022/2354 K.Özet:
Davalının alacağına karşılık düzenlenen senedin gerçek bir borç ilişkisine dayalı olarak düzenlenmediği gerekçesiyle sıra cetveline itiraz eden davacının talebi üzerine açılan davada, mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Ancak, Yargıtay'ın bozma kararı sonrasında yapılan yargılama sonucunda alacağın gerçek bir borç ilişkisiyle ilgili olduğu ispat edilmediği için, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararda, hukuki gerekçeler belirtilerek dava açılan konu açıklanmıştır.
Kanun maddeleri:
- Türk Borçlar Kanunu madde 1
- Türk Medeni Kanunu madde 148
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalının alacağının dayanağı olan senedin gerçek bir borç ilişkisine dayalı olarak düzenlenmediğini, müvekkilinin talebi üzerine aile konutu şerhi konulan taşınmazın başka türlü satışı mümkün olmadığından, bu yolla satışının sağlandığını, satış bedelinin, düzenlenen sıra cetvelinde alacağı muvazaalı olan davalıya ödenmesine karar verildiğini ileri sürerek, sıra cetvelinde davalıya ayrılan payın iptali ile bu tutarın müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, alacağın varlığının daha önce açılan itirazın iptali davasında kesin olarak belirlendiğini, öte yandan müvekkilinin alacağının davacı alacağından önce doğduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki bir tarihi taşıması gerektiği, daha önce doğan alacağın, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturmayacağı, somut olayda, davalı alacağının, davacı alacağından önce doğduğu, dolayısıyla, davacının davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, Dairemizin (kapatılan 23. Hukuk Dairesi) 15.11.2018 tarih ve 2016/3939 E., 2018/5326 K. sayılı kararıyla, bedeli paylaşıma konu taşınmaza, davacı ile senedin keşidecisi eski eşi arasındaki süregelen uyuşmazlıklar nedeniyle, 18.10.2007 tarihinde aile konutu şerhi konulduğu, davalının alacağının dayanağı olan bonoya dayalı olarak girişilen icra takibinin tarihinin ise 12.03.2008 tarihi olduğu, bu itibarla, davacının davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunabileceği, bu durumda, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü davalı alacaklıda olduğundan, davalı temlik alacaklısı ...'e, temlikinin gerçek bir borç ilişkisine dayalı olduğunu ispat etmesi için imkan tanınması, bu husustaki savunma ve delilleri araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, tanık beyanlarına göre, borç ilişkisinin gerçek bir alacağa ilişkin olduğunun ispat edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, muvazaa nedeniyle sıra cetveline itiraza ilişkindir.
Dairemizin bozma ilamında da açıklandığı üzere, belirtilen tarihler nazara alındığında, davacının davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunabileceği açıktır. Mahkeme gerekçesinde, davalının alacağının varlığını tanık beyanı ile ispat ettiği belirtilmiş ise de alacağın varlığının ispatı bakımından, bozmadan sonra dinlenen tanık, senedin lehdarı olan ... ’tür. Bu tanık, keşideci ...’e verdiği borç para karşılığı söz konusu senedin tanzim edildiğini ifade etmiştir. Kambiyo senetlerindeki müteselsil borçluluk esası gereği, senette imzası bulunan lehdar ... , alacağı temlik alan davalı ...’e karşı borçtan sorumlu olup, bu tanığın beyanıyla sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Öte yandan, davalı, alacağın varlığının, icra takibi sırasında açılan itirazın iptali davası sonucunda verilen mahkeme kararıyla belirlendiğini savunmuş ise de Sinop Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/387 E. sayılı dosyasında görülen itirazın iptali davasının davacısı senedi lehdar ... ’ten ciro yoluyla devralan ve takibe koyan ..., davalısı ise senedi keşide eden ...’tür. Davacı bu davanın tarafı olmadığından, anılan davada verilen hüküm, eldeki dava yönünden, davacı aleyhine kesin hüküm ya da kesin delil teşkil etmez.
İspat yükü üzerinde olan davalı, bu hususlar dışında, alacağının varlığına, gerçek bir borç ilişkisine dayandığına dair delil sunmamıştır. Bu durumda, mahkemece, davanın kabulü gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak reddi doğru olmamış, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.