Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2022/578 Esas 2022/2390 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/578
Karar No: 2022/2390
Karar Tarihi: 25.04.2022

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2022/578 Esas 2022/2390 Karar Sayılı İlamı

6. Hukuk Dairesi         2022/578 E.  ,  2022/2390 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    K A R A R

    Asıl ve birleşen dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesinn feshi, ceza-i şart ve kâr kaybı alacağının tahsili istemine ilişkin olup yerel mahkemece, bozmaya uyularak asıl ve birleşen davada taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine, ceza-i şart alacağının kabulüne, kâr kaybı talebinin reddine dair verilen hüküm bir kısım davalılar vekilince temyiz edilmiş, temyiz edilen hüküm Dairemizin 2021/1106 Esas, 2021/1680 Karar sayılı 23.11.2021 tarihli ilamı ile onanmış, bu kez onama kararına karşı bir kısım davalılar vekilince karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
    Asıl ve birleşen davada davacı vekili, davalıların murisi ile davacı arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davacının inşaata başlamak üzere işlemlere başladığını, ancak arsa sahibi ölünce mirasçı davalıların fesih davası açtıklarını, davanın reddedilip kesinleştiğini, davalılara ihtar göndererek aradan geçen uzun süre nedeniyle imar mevzuatındaki değişiklikler nedeniyle yeniden sözleşme yapılmasını istediğini, ancak davalıların olumlu yanıt vermediklerini, taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesinde taraflardan birinin haksız yere vazgeçmesi veya sözleşmede yazılı hükümlere uymaması veya yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde yüklenici tarafından yapılan giderlerin beş katını ceza-i şart olarak karşı tarafa ödeyeceğinin kararlaştırıldığını ileri sürerek, asıl davada sözleşmenin feshi ile 50.000,00 TL ceza-i şartın ve davacının ticari kaybı nedeniyle oluşan 1000,00 TL zararının tahsilini, birleşen davada ise 120.307,55 TL ceza-i şart alacağının tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Asıl ve birleşen davada davalılar, davanın reddini savunmuştur.
    Yerel mahkemece asıl davanın reddine dair verilen ilk hüküm, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2014/10798 Esas, 2016/2394 Karar sayılı ve 14.04.2016 tarihli ilamı ile inşaatın arsanın boş olarak yükleniciye tesliminden itibaren başlayacağı, somut olayda ise, halen dahi arsa üzerinde iki ayrı gecekondu bulunduğu ve bir tanesinin kullanılmaya devam edildiği, şu halde, imalatın başlamasında öncelikli edim yükümlülüğünü yerine getirmeyen arsa sahiplerinin temerrüde düştüğü, bu durumda davacının fesih talebinin kabulü ile diğer talepleri de incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile bozulmuştur.
    Bozma ilamından sonra açılan birleşen davada, davacı vekili asıl davada dava dilekçesi ile 51.000,00 TL üzerinden dava açtıklarını, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından ek dava ile 120.307,55 TL ‘nin tahsilini, davaların birleştirilmesini talep etmiştir.
    Bozma ilamına uyan yerel mahkemece, taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine, taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesinde düzenlenen ve davacı tarafından talep edilen bedelin dönme cezası olduğu, tarafların dönme cezası ile kesin miktardaki bir ceza içinde tüm zararlarını karşılamayı amaçladıkları gerekçesi ile bilirkişi heyetince hesaplanan 34.261,51 TLnin 5 katı olan 171.307,55 TL’nin tahsili talebinin haklı olduğu gerekçesi ile asıl davada 50.000,00 TL ceza-i şartın tahsiline, 1000,00 TL kâr kaybı talebinin reddine, birleşen davada 120.375,55TL’nin kabulüne karar vermiş, bozmaya uyularak verilen karar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... mirasçıları ..., ..., ... vekillerince temyiz edilmştir.
    Temyiz edilen hüküm Dairemizin 2021/1106 Esas, 2021/1680 Karar sayılı 23.11.2021 tarihli ilamı ile onanmış, bu kez onama kararına karşı ceza-i bir kısım davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... mirasçıları ..., ..., ... vekillerince karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
    1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre karar düzeltme talep edenlerin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
    2- Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/10798 Esas, 2016/2394 Karar sayılı ve 14.04.2016 tarihli bozma ilamı ile feshin kabulüne ilişkin kısım kesinleşmiş olup, uyuşmazlık taraflar arasındaki 18.11.2004 tarihli sözleşmenin 11. maddesindeki, ‘’taraflardan birinin haksız yere vazgeçmesi veya sözleşmede yazılı hükümlere uymaması veya yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde bina için müteahhit tarafından harcanan belgeli giderlerin beş katını karşı tarafa cezai şart olarak ödemekle yükümlü olduğu,’’ düzenlemesinin hukuki niteliğinde toplanmaktadır.
    Dönme cezası, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 179/III ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 158/son maddelerinde düzenlenmiş olup, TBK'nın 179/III. maddesinde "Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır." şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre borçlu kararlaştırılan cezayı ödeyerek sözleşmeden dönebilecek veya feshedebilecek ve bu suretle sözleşmeye bağlılık ile borçtan kurtulacaktır. Dönme cezasına uygulamada ifadan kaçınma imkanını verdiğinden cayma cezası adı da verilmektedir.
    Yasal düzenlemeye göre kararlaştırılan cezanın niteliği konusunda ihtilâf bulunması halinde, bunun dönme cezası olduğunu ispat yükü, iddia eden borçluya ait olacaktır. Yine dönme cezası ödemek suretiyle borçlu sözleşmedeki edim ve borcunu ifadan kurtulacağından dönme halinde alacaklı cezanın ödetilmesini talep edebilir ise de, sözleşmedeki edimin ifasını istemesi mümkün olmayacaktır.
    Sözleşmede dönme cezasının kararlaştırılmış olması halinde sözleşmeyle bağlı olmak istemeyen taraf kararlaştırılan cezayı ödemek suretiyle sözleşmeyi ifa etmekten kurtulabileceği gibi, sözleşmenin haksız feshi halinde karşı taraf cezanın ödetilmesini isteyebilecektir. Dönme cezası, adından da anlaşılacağı üzere taraflardan birinin kararlaştırılan cezayı ödemek suretiyle ifadan kurtulabilmesi için kararlaştırılmış olduğu, haksız fesih halinde karşı taraf haksız fesih yapandan dönme cezasının ödetilmesini isteyebileceğinden, tarafların karşılıklı olarak sözleşmeyi sona erdirip tasfiye yapmış olmaları halinde tek taraflı dönme ve haksız fesih hali söz konusu olmadığından dönme cezası istenemez (Örnek: Yargıtay 15. HD. 28.05.2007 T. 2006/3411 E. 2007/3565 K., Muammer Öztürk, Zeki Gözütok Usul ve Esaslarıyla Eser Sözleşmesi Uygulaması s.337-339)
    Dairemiz uygulamalarında sözleşmenin feshi halinde diğer tarafın ancak menfi zararını isteyebileceği, olumlu zararlarını isteyemeyeceği, sözleşmede fesih halinde uğranılacak zararlara karşılık dönme cezası kararlaştırılmışsa kararlaştırılan cezayı talep edebileceği, cezayı aşan zararı talep edemeyeceği kabul edilmiştir. (Örnek: Yargıtay 15. HD 28.09.2010 T. 2010/4150 E. 2010/4834 K.) Bu kabul dönme cezası ile karşı tarafın tüm zararının karşılandığı düşüncesinin sonucudur. Hal böyle olmakla birlikte, dönme cezası ile ilgili düzenlemede emredici bir hüküm bulunmadığından diğer ceza çeşitlerinde olduğu gibi dönme cezası ile ilgili olarak da taraflar sözleşmede aksine hüküm koymaları mümkündür. (Örnek: Yargıtay 15. HD. 16.05.2012 T. 2011/6544 E. 2012/3435 K. )
    Bu anlatımlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki 18.11.2004 tarihli sözleşmenin 11. maddesindeki, ‘’taraflardan birinin haksız yere vazgeçmesi veya sözleşmede yazılı hükümlere uymaması veya yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde bina için müteahhit tarafından harcanan belgeli giderlerin beş katını karşı tarafa ceza-i şart olarak ödemekle yükümlü olduğu,’’ düzenlemesinin, davacı yükleniciye ya da arsa sahiplerine bu bedeli ödeyerek ifadan kaçınma hakkı sonucunu doğuran bir düzenleme olmadığı, somut olayda davacı yüklenicinin de bu bedeli ödeyerek ifadan kaçınma ve fesih talebinde de bulunmadığı gözetildiğinde yerel mahkemece, söz konusu düzenlemenin dönme cezası olduğu kabul edilerek cezai şart alacağı talebinin kabulüne karar vermesi doğru olmamıştır.
    Yanlar arasındaki 18.11.2004 tarihli sözleşmenin 11. maddesinde, ‘’taraflardan birinin haksız yere vazgeçmesi veya sözleşmede yazılı hükümlere uymaması veya yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde bina için müteahhit tarafından harcanan belgeli giderlerin beş katını karşı tarafa cezai şart olarak ödemekle yükümlü olduğu,’’ kabul edilmiştir. Söz konusu maddede yapılan bu düzenleme akdin icra edilmemesi ya da natamam icra edilmesi halinde ödemek üzere kararlaştırıldığından sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 158/I. ve dava tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 179/I. maddesinde düzenlenen seçimlik cezadır. Söz konusu Borçlar Kanunu'nun 158/I. maddesindeki aksine sözleşme olmadıkça alacaklının ancak akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebileceğine dair düzenlemeye göre, bu cezanın istenebilmesi için sözleşmenin feshedilmemiş, ancak ifa talep edilmeyip seçimlik olarak kararlaştırılan ceza-i şartın talep edilmiş olması gerekmektedir. Dairemizin yerleşik içtihat ve uygulamaları da aksi kararlaştırılmadıkça fesih halinde seçimlik cezanın istenemeyeceği yönündedir. Ceza-i şartın kararlaştırıldığı 11. maddede fesih halinde de cezanın isteneceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. (Örnek: Yargıtay 15. HD. 02.06.2016 T. 2016/1698 E. 2016/3161 K. , Yargıtay 15. HD. 28.06.2018 T. 2016/6546 E. 2018/2760 K. ) Bu durumda, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/10798 Esas, 2016/2394 Karar sayılı ve 14.04.2016 tarihli bozma ilamı ile feshin kabulüne ilişkin kısım kesinleşmiş olup, davacı yüklenicinin sözleşmenin feshine ilişkin talebi ile birlikte seçimlik cezaya ilişkin talebinin kabulü mümkün değildir.
    Yerel mahkemece, asıl ve birleşen davada fesih talebinde bulunan davacının menfi zarar kapsamında belgelendirdiği ve davalı arsa sahipleri yararına olan harcamalarının tespit edilerek davalı arsa sahiplerinden tahsiline karar verilmesi gerekirken, taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesinde yer alan düzenlemenin dönme cezası olduğu gerekçesi ile belgelendirilen harcamaların beş katı miktarındaki tutarın davalılardan tahsiline karar verilmesi doğru olmamış , mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulması gerekir iken onandığı bu kez yapılan incelemeden anlaşıldığından karar düzeltme talebinde bulunan davalıların itirazlarının kabulü ile hükmün karar düzeltme talep eden davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle karar düzeltme talebinde bulunan davalı ..., ..., ..., ...,..., ..., ..., ... mirasçıları ..., ..., ...’ın 2. bent kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme taleplerinin reddine, karar düzeltme talebinde bulunan davalıların taleplerinin 2. bent kapsamında açıklanan nedenlerle kabulü ile, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/1106 Esas, 2021/1680 Karar ve 23.11.2021 tarihli onama kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... mirasçıları ..., ..., ... yararına BOZULMASINA, evvelce alınan temyiz peşin ve karar düzeltme harcının karar düzeltme talep edenlere iadesine, 25.04.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.










    Hemen Ara