Esas No: 2018/26715
Karar No: 2018/26715
Karar Tarihi: 19/10/2021
AYM 2018/26715 Başvuru Numaralı EYUP IŞIK Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
EYUP IŞIK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/26715) |
|
Karar Tarihi: 19/10/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Fatih ALKAN |
Başvurucu |
: |
Eyup IŞIK |
Vekili |
: |
Av. Murat SADAK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi neticesinde elde edilen kayıtların imha edilmediği ve alenileştirildiği ileri sürülerek açılan tazminat davasının kısmen reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyetiyle bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu hakkında Hizbullah terör örgütü adına eylem ve faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından 2011 yılında soruşturma başlatılmıştır.
10. Soruşturma sürecinde başvurucu hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 135. maddesi kapsamında iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri uygulanmıştır.
11. Başvurucunun da aralarında bulunduğu altmış dört şüpheli hakkında Başsavcılık tarafından 2/11/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, şüpheliler hakkında telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi tedbiri uygulandığı ve söz konusu tedbirin uygulanmasına 22/5/2013 tarihinde son verildiği belirtilmiştir. Kararda; yürütülen soruşturmada operasyon yapılmasını gerektirecek mahiyette yeterli delile ulaşılamadığı, şüphelilerin gerçekleştirdiği görüşmelerin güncel görüşmeler kapsamında kaldığı ve neticede delil elde edilemediğinden şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ifade edilmiştir. Kararda; mahkeme kararlarına dayanılarak icra edilen iletişimin dinlenmesi, tespiti, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin tedbirlerin kaldırıldığı vurgulanmıştır. Ayrıca telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi nedeniyle 5271 sayılı Kanun"un 137. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca ilgili kişilere gerekli bildirimlerin yapılmasına, adli emanet memurluğunda bulunan kayıtlı materyallerin aynı maddenin (3) numaralı fıkrası uyarınca imha edilmesine, bu hususta, anılan merciye yazı yazılmasına da karar verilmiştir.
12. Başvurucu; telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesine ilişkin koruma tedbirinin kanuna aykırı şekilde iki yıldan fazla uygulandığını, söz konusu koruma tedbiri neticesinde elde edilen ve 2/11/2015 tarihli takipsizlik kararıyla birlikte imha edilmesine karar verilen kayıtların Başsavcılık tarafından farklı mahkemelere gönderildiğini, kayıtların 11/4/2016 tarihinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi"ne (UYAP) yüklendiğini ve bu suretle alenileştirildiğini ileri sürerek 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davası açmıştır.
13. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi ile Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davalar, Bakırköy 12. Ağır Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde bulunan davada birleştirilmiştir. 20.000 TL manevi tazminat talebi içeren dava dilekçesinde başvurucu, imha edilmesi gereken söz konusu kayıtların -tespit edebildiği kadarıyla- yirmi dört farklı dava dosyasına girdiğini iddia etmiş ve bu hususta mahkeme adı, esas numarası gibi detaylı bilgiler sunmuştur. Başvurucu; takipsizlik kararının üzerinden beş ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen soruşturma kapsamında elde edilen dinleme kayıtlarının imha edilmemiş olmasının ve bu kayıtların UYAP"a yüklenip farklı mahkemelere gönderilerek alenileştirilmesinin 5271 sayılı Kanun"da yer alan usullere açıkça aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Kişinin mahremiyetine ve haberleşmesine yönelik müdahaleler dolayısıyla oluşan zararların devlet tarafından tazmin edilmesi gerektiğini, fiilî durumun Cumhuriyet savcılarının eksik ve yanlış şekilde yaptığı işlemlerden kaynaklandığını ve açtığı davanın 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmeye uygun olduğunu iddia etmiştir.
14. Cumhuriyet savcısı tarafından Mahkemeye sunulan esas hakkındaki mütalaada tazminat koşullarının oluştuğu belirtilerek miktarı mahkemece belirlenecek tazminatın başvurucuya ödenmesi yönünde karar verilmesi talep edilmiştir.
15. Mahkeme 25/1/2018 tarihinde davanın kısmen kabulü ile başvurucuya toplamda 550 TL manevi tazminat ödenmesine ve yasal faiz işletilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucu hakkında çeşitli mahkemeler ve hâkimlikler tarafından iletişimin tespiti kararları verildiği, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar üzerine tespit edilen iletişimlerin imha edildiğine ilişkin olarak 23/12/2015 tarihinde İmha Tutanağı düzenlendiği, mevzuat gereğince söz konusu işlemin on gün içerisinde yapılması gerekirken kayıt ve tespitlerin kanuni sürede imha edilmediğinin anlaşıldığı belirtilmiştir.
16. Başvurucu, söz konusu kararın bozulması talebiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf başvurusunda bulunmuştur. 8/2/2018 tarihli istinaf dilekçesinde; hükmedilen tazminat miktarının çok az olduğu, uğranılan manevi zararları tazmin etmesinin mümkün olmadığı, aynı olaylar kapsamında farklı mahkemelerce 2000-3000 TL dolaylarında manevi tazminata hükmedildiği, verilen karar nedeniyle hukukun işlevsizleştirildiği ileri sürülmüştür.
17. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin 4/6/2018 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucu tarafından ileri sürülen istinaf nedenlerinin yerinde görülmediği belirtilmiştir.
18. Nihai karar 1/8/2018 tarihinde öğrenilmiştir.
19. 17/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. İlgili hukuk (ulusal mevzuat, yargı mercilerince verilen kararlar, uluslararası düzenlemeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları) için bkz. Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, §§ 19-31.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Anayasa Mahkemesinin 19/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu;
i. Hakkında haksız yere iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin koruma tedbiri uygulandığını, kayıt altına alınan ve imha edilmesi gereken tapelerin/görüşmelerin takipsizlik kararının üzerinden beş ay geçmesine rağmen soruşturma dosyasıyla birlikte Başsavcılık tarafından yirmi dört farklı mahkemeye gönderildiğini, ayrıca imha edilmeyen kayıtların UYAP üzerinden paylaşıldığını, bu suretle özel hayatının ve haberleşmesinin ifşa edildiğini iddia etmiştir.
ii. Cumhuriyet savcısının ihmalinden ve yaptığı işlemlerden kaynaklanan manevi zararlarının karşılanması talebiyle 5271 sayılı Kanun"un 141. ve devamı maddelerinde öngörülen koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davası açtığını, davanın kısmen kabulüne karar verildiğini ancak hükmedilen tazminatın manevi zararları tazmin etmekten yoksun olduğunu ileri sürmüştür. Benzer olaylarda farklı mahkemelerce hükmedilen tazminat miktarlarına nazaran çok cüzi bir tazminata hükmedildiğini ve bu suretle hukukun işlevsiz hâle getirildiğini iddia etmiştir. İstinaf talebinin de hukuka aykırı şekilde reddedildiğini belirten başvurucu, tüm bu nedenlerle özel hayata saygı hakkının, haberleşme hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
23. Bakanlık görüşünde; kayıtların süresinde imha edilmediğine ilişkin iddianın doğru olduğunun kabul edilmesi durumunda dahi bu kayıtların ifşa edilmediği, herhangi bir şekilde kullanılmadığı, dosyayla ilgilenen yetkili kişiler dışında üçüncü kişilerle paylaşılmadığı, ilgili makamlarca harekete geçildiği ileri sürülmüştür. Görüşte, başvurucunun süresinde UYAP ortamından silinmeyen kayıtlardan dolayı herhangi bir zararının bulunmadığı ifade edilmiştir. Görüşte; başvurucunun açmış olduğu tazminat davasının tümüyle reddedilmediği, başvurucunun sosyal ve ekonomik durumu, isnat edilen suçun niteliği, iletişimin tespitine neden olan olay ve yine iletişimin tespiti ile elde edilen dinleme kayıtlarının yok edilmeme sebep ve süresi gibi kriterler dikkate alınarak bir miktar tazminata hükmedildiği belirtilmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu cevap dilekçesinde bireysel başvuru formundaki taleplerini tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ...saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz.”
26. Anayasa’nın 22. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır."
27. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
28. Anayasa’nın 40. maddesi şöyledir:
"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yargı makamlarınca gerçekleştirilen işlemlerden ve ihmallerden kaynaklanan, özel hayatın gizliliği ile haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi suretiyle oluşan zararlarının tazmin edilmesi talebiyle açtığı davanın etkili bir çözüm imkânı sunmadığına ilişkin şikâyetleri, Anayasa"nın 20. ve 22. maddeleriyle bağlantılı olarak Anayasa"nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmiştir(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Murat Haliç, § 40; İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, § 40).
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
31. Genel ilkeler için bkz. Murat Haliç, §§ 42-50.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
32. Başvuru özetle takipsizlik kararıyla birlikte Başsavcılık tarafından imha edilmesine karar verilen dinleme kayıtlarının beş ay geçmesine rağmen tutulmaya devam edilmesi, kayıtların birçok farklı mahkemeye gönderilmesi ve UYAP"a aktarılması nedeniyle manevi zarara uğradığını belirten başvurucunun pratikte bu iddialarını dile getirebileceği mevcut yargısal yolun etkili şekilde işletilmediğine ilişkindir.
33. 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesine 18/6/2014 tarihinde yapılan değişikliklerle eklenen (3) numaralı fıkra ile anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında yazan hâller dışında suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davalarının devlet aleyhine açılabileceği kabul edilmiştir. Dolayısıyla bu suretle Cumhuriyet savcılarının yapmış olduğu işlemler nedeniyle zarar gördüğünü düşünen kişiler yönünden bir hukuk yolunun getirildiği görülmektedir.
34. 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinin (3) numaralı fıkrasında "suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler" şeklinde ifade edilen ve her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gereken nedenlere dayanılarak bir zararın meydana geldiği konusunda savunulabilir iddiaların ileri sürülmesi durumunda yargı makamlarının bu konuda yapacakları yorum, söz konusu temel hakların korunmasını sağlayan etkili başvuru yolunun bulunup bulunmadığının saptanmasında kilit rol oynamaktadır.
35. Somut olayda ise başvurucunun özel hayatının ve haberleşme gizliliğinin ihlal edilmesi suretiyle manevi olarak zarar gördüğüne ve bu zararların tazmin edilmesi gerektiğine yönelik şikâyetleri, derece mahkemelerince 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi çerçevesinde esastan ele alınmış ve öngörülen koşulların oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
36. Başvurucunun şikâyet ettiği hususun hangi nedenlerle 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hususunda delillere dayalı olarak ileri sürdüğü somut iddiaların derece mahkemelerince yeterli şekilde değerlendirildiği ve savunulabilir nitelikteki iddialara dayanan dava neticesinde verilen kararda ikna edici açıklamalarda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
37. Başvurucunun içinde bulunduğu koşullara ve iddialarına ilişkin olarak verilen kararın bu yönüyle ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği ve başvurucuya uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olduğu anlaşılmaktadır. Kısmen de olsa davanın kabulüne karar veren, başvurucunun temel hak ve hürriyetlerine yapılan müdahalenin hukuka aykırılığını tespit eden ve manevi tazminata hükmeden derece mahkemelerince ortaya konulan bu yaklaşımın temel hakların ihlaline yönelik şikâyetin etkili bir şekilde incelenmesine imkân sağladığı değerlendirilmektedir. Neticede somut olayın koşullarında özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyeti bağlamında oluşan zararlarının tazmini konusunda başvurucuya, asgari güvenceleri içerecek şekilde etkili bir hukuk yolu sunulduğu sonucuna varılmaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. ve 22. maddeleriyle bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkı ve haberleşme hürriyetiyle bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.