AYM 2017/32889 Başvuru Numaralı MUSTAFA GÜRKAN (3) Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2017/32889
Karar No: 2017/32889
Karar Tarihi: 20/10/2021

AYM 2017/32889 Başvuru Numaralı MUSTAFA GÜRKAN (3) Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA GÜRKAN BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2017/32889)

 

Karar Tarihi: 20/10/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Selçuk KILIÇ

Başvurucu

:

Mustafa GÜRKAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, iptal davasının makul sürede bitirilmemesinden kaynaklı zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının incelemenin bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi tarafından yapılması gerektiği gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/8/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Devlet Hava Meydanları İşletmesi emrinde inşaat mühendisi olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, kınama cezası ile tecziye edilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davanın 8 yıl 2 ay 26 gün sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğinden bahisle duyduğu elem ve üzüntünün karşılığı olarak 10.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle Ankara 18. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

9. Mahkeme incelemenin bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi tarafından yapılması gerektiğini, idare mahkemeleri tarafından bu yönde bir değerlendirme yapılamayacağını belirterek davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Ayrıca kararda; davalı idarenin hizmet kusuru nedeni ile yargılamanın uzun sürdüğüne, idarenin personel eksikliğinin buna sebep olduğuna ilişkin bir iddianın da bulunmadığı, manevi tazminat isteminin dayanağının makul sürede yargılanma hakkının ihlaline dayandırıldığı vurgulanmıştır.

10. Başvurucu, Ankara Bölge İdare Mahkemesine (Bölge İdare Mahkemesi) itiraz etmiştir. Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Daire) 20/12/2016 tarihli kararıyla başvurucunun itirazının reddine, kararın onanmasına karar vermiştir. Dairenin 14/6/2017 tarihli kararıyla da başvurucunun karar düzeltme istemini reddetmesi üzerine yargısal süreç tamamlanmıştır.

11. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede başvurucu Mustafa Gürkan"ın e-devlet sistemi üzerinden Dairenin 14/6/2017 tarihli nihai kararını 6/7/2017 tarihinde 15.57 saatinde okuduğunun kayıt altına alındığı anlaşılmıştır.

12. Ayrıca Mahkemece çıkarılan tebliğ üzerine nihai karar başvurucuya 21/7/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucu 17/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 20/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

15. Başvurucu, Bakanlık aleyhine hizmet kusuru nedeniyle tam yargı davası açtığının somut olarak ortada olmasına karşın Mahkemenin kendisinin bu yönde bir iddiasının bulunmadığı yolundaki tespitinin yerinde olmadığını ifade etmiştir. Benzer dosyalarda Danıştay ve Bölge İdare Mahkemesinin işin esasına girerek karar verdiğine dikkat çekmiştir. Mahkemenin idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığına ilişkin yargılama yapması gerekirken incelemenin Anayasa Mahkemesi tarafından yapılması gerektiği, idare mahkemeleri tarafından bu yönde bir değerlendirme yapılamayacağı yolundaki yorumunun katı bir yorum olduğunu belirten başvurucu, bu yaklaşımdan hareketle davasının incelenmeksizin reddi suretiyle manevi tazminat talebinin karara bağlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Bakanlık görüşünde özetle Anayasa Mahkemesinin kendisine yapılan ve yargılamanın uzun sürmesinden kaynaklanan bireysel başvurularda idare mahkemelerinde açılacak tam yargı davasını etkili bir başvuru yolu olarak görmediğini ve bu mahiyetteki başvuruları bu yol tüketilmediği için kabul edilemez olarak değerlendirilmediğini ifade etmektedir. Ayrıca gerek 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun hangi hâllerde tam yargı davası açılabileceğinin sayıldığı 2. maddesinin gerekse ihlal iddialarıyla ilgili Anayasa Mahkemesine başvuru yapılacağını öngören 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un hükümlerinin başvurucu açısından erişilebilir ve yeterince açık olduğu, hukuki ya da uygulamada belirsizlik olduğundan bahsedilemeyeceği vurgulanmıştır.

17. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında kendisinin idarenin hizmet kusuru nedeniyle yargılamanın uzun sürdüğü yolunda bir iddiasının bulunmadığı yolundaki ifadesinin gerçeği yansıtmadığını, zaten açtığı davanın konusunun bu olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca bireysel başvuru formunda da anılan hususun ayrıntılı olarak açıklandığını, 29/3/1984 tarihli ve 2992 sayılı Adalet Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun"un Bakanlığa yüklediği yargılama faaliyetlerinin planlanması, denetlenmesi ve gözetimi sorumluluğunun gereği gibi yerine getirilmediğinin açık olduğunu, bu sebeple zararlarının giderilmesi gerektiğini belirtmiştir.

B. Değerlendirme

18. 6216 sayılı Kanun"un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler ... "

19. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."

20. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32). Otuz günlük süreye ilişkin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme tarihi esas alınmalıdır.

21. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Dolayısıyla anayasal bir hak arama yolu olan bireysel başvurunun yapılması için belli sürelerin öngörülmesi hukuki istikrar ilkesinin bir gereğidir ve bu süre -bireysel başvuru yapılmasını imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- bireysel başvuru hakkına aykırılık oluşturmaz.

22. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun"un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük"ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir (A. C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).

23. Bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliği, öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez, başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Başvurucunun nihai kararın gerekçesini dava dosyasını incelemek suretiyle öğrenmesi mümkündür. Bu doğrultuda dosyadan suret alınması gibi hâllerde başvurucunun gerekçeli kararı öğrendiği kabul edilebilir. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini öğrendiklerini beyan ettikleri tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).

24. Diğer yandan somut olayın koşullarında başvurucunun nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı için bu tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345, 10/6/2015, § 38).

25. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, henüz avukatına tebliğ edilmemiş olmakla birlikte nihai karar olan gerekçeli Yargıtay ilamının ilk derece mahkemesine ulaştığı, başvurucunun avukatının ise bireysel başvuru formunda bu karardan haberdar olduklarını belirttiği tarihten daha önce ilk derece mahkemesine söz konusu ilamın tebliğe çıkarılması için birden fazla talepte bulunduğunun anlaşıldığı bir bireysel başvuruda başvuru süresinin avukatın ilk yazılı talep tarihinden itibaren işlemeye başladığını kabul etmiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, gerekçeli nihai karar ilk derece mahkemesine ulaştığından başvurucunun haberdar olduğu ve bu durumda UYAP Avukat Bilgi Sistemi"ni kullandığı görülen başvurucu vekilinin nihai karar sonucunu ve gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunduğu konusunda şüphe olmadığını ifade etmiştir (Suat Bircan [GK], B. No: 2014/16800, 1/12/2016, §§ 25-27).

26. Ayrıca Anayasa Mahkemesi Hüseyin Aşkan (B. No: 2017/15649, 21/7/2020) kararında, UYAP evrak işlem kütüğünün evrak üzerinde yapılan işlemleri (doküman oluşturma, düzenleme, imzalama, açma, okuma ve yazdırma gibi) kayıt altına aldığını ve kayıt altına alınan evrak üzerindeki işlemleri yapan şahsın adı, soyadı, sıfatı, birimi, yapılan işlemin niteliği, tarih ve saatinin sistemde saklandığını belirtmiştir. Bu durumda UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede ilgili kararın başvurucu avukatı tarafından açılarak okunduğu tespit edilmiş ise ilgililerden bu işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmelerinin bekleneceği ifade etmiştir (Hüseyin Aşkan, §§ 26-29).

27. UYAP üzerinden yapılan incelemede başvurucu Mustafa Gürkan"ın e-devlet sistemi üzerinden Dairenin 14/6/2017 tarihli nihai kararını 6/7/2017 tarihinde 15.57 saatinde okuduğu tespit edilmiştir. Somut olayda Hüseyin Aşkan kararında belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir husus bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucu Mustafa Gürkan"ın 6/7/2017 tarihinde nihai kararın sonucunu öğrendiği anlaşılmıştır. Nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine bireysel başvuru yolunda başvuru süresi, ihlalin öğrenilmesi esasına bağlanmıştır (Mehmet Özcan, B. No: 2019/6266, 15/1/2020, § 27).

28. Sonuç olarak nihai karardan 6/7/2017 tarihinde haberdar olduğu anlaşılan başvurucu Mustafa Gürkan"ın otuz günlük bireysel başvurusu süresinden sonra 17/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunduğu anlaşıldığından başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Selahaddin MENTEŞ"in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/10/2021 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Anayasa Mahkemesi 1. Bölüm 2017/32889 esas sayılı dosyada çoğunluk başvurucunun adil yargılanma ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Aşağıda açıkladığım sebeplerle kabul edilebilirlik yönünden bu karara katılmadım.

2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı olarak özetlenmiştir.

3. Başvurucu hizmet kusuru nedeniyle kamu davası açmıştır. Ankara 18. İdare Mahkemesi başvurucu aleyhine karar vermiştir. İtiraza bakan Bölge İdare Mahkemesi başvurucunun itirazını reddetmiştir.

4. Anayasa Mahkemesi Raportörlüğünce Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) yapılan incelemede başvurucunun e-devlet sistemi üzerinden dairenin kararına 06.07.2017 tarihinde okuduğu tespit edilmiştir.

5. Sayın çoğunluk otuz günlük başvuru süresini bu tarih itibariyle başlatarak süre aşımı nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir.

6. 6216 sayılı kanunun 47. Maddesinde “bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazeret nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar mazeretin kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler…” Mahkeme iç tüzüğünün 64. Maddesinde de “Bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde yapılması gerekir.”

7. Yukarıda özetlenen her iki hükümden de anlaşılacağı üzere bireysel başvurunun ön şartlarından biri otuz günlük süredir. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekmektedir. Sayın çoğunlukla ayrı düşülen husus sürenin başlangıç tarihi ve her iki hükmün yorumlanmasına ilişkindir.

8. Tebligat bütün hukuk sistemlerinde önemlidir. Doğurduğu hukuki sonuçlar itibariyle de birçok kanunda düzenlenmiştir. Esasen usul kanunlarında düzenlenmiştir. Mahkeme iç tüzüğü ve mahkemenin kuruluş kanunundaki hükümde bütüncül yorum gereği tebligat hükmünün genel ilkeleri usul kanunundaki düzenlemeler çerçevesinde yorumlanmalı ve uygulanmalıdır.

9. Tebligat, tebligata yetkili organın; hukuki işlemlerden muhatabı haberdar etmek için o işlemin muhatabına belli usuller çerçevesinde bildirim yapılmasıdır. Tebligatın asıl amacı hukuki işlemden etkilenecek kimseye bu durumun bildirilmesidir. Tebligata çoğu zaman hukuki sonuçlar bağlandığı için bu bildirim basit bir bildirim değildir. Bildirimin yürürlükteki düzenlemelere uygun olarak yapılması ve bu bildirimin yapıldığının belgelendirilmesi gerekmektedir. Tebligatın muhatap açısından sonuç doğurması hukuk düzeni açısından sonuç doğurabilmesi için hem bilgilendirme hem de belgelendirilme amacı güdülür. Tebligat yargısal bir faaliyete ilişkin olabileceği gibi idari ve mali de olabilir. Tebligat hukuki dinlenilme hakkı adil yargılanma hakları açısından doğrudan ilişkili olduğu için tebligatın usulüne uygun olarak yapılması önemlidir. Tebligatın usulüne uygun yapılmamış olması anayasada korunmuş temel hakların ihlali anlamına da gelebilecektir. Bir kimse söz konusu işlemden uygun şekilde bilgilendirilmezse bu bilgilendirilmeye bağlı olarak kanunun bağladığı sonuçlar da gerçekleşmeyecektir. Tebligat ile ilgili düzenlemelerin açık, anlaşılır, yerine getirilebilir, belgelenebilir nitelikte olması gerekmektedir.

10. Tebligatın temel amaçlarından birisi hakkında yargısal işlem tesis edilen şahsın işlemden ve sonucundan usulüne uygun bir şekilde haberdar edilmesidir. Bu durum her şeyden önce adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Tebligat adli, idari ve hukuki işlemlerin yetkili organlarca kanunun öngördüğü esaslar dahilinde yazı, ilan veya elektronik olarak muhataba bildirilmesi, bu bildirimin belgelendirilmesi işlemi olarak da tanımlanabilir. Müessese bu haliyle hukuki güvenlik ilkesine de hizmet etmektedir. Hukuki güvenlik ilkesi öngörülebilirlik unsuru açısından kişilerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duymasını devletin de bu güven duygusunu olumsuz etkileyen yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Bireylerin hangi somut eylem ve olguya hangi hukuki sonucun bağlandığını bilebilmesi bu bağlamda önem arz eder. Demokratik ülkelerde hukukun üstünlüğünü görünüm biçimlerinden birisi olarak kabul edilen hukuki belirlilik ve kesinliğin tesisi mahkeme kararlarına karşı gerçekleştirilecek bireysel başvuru sürecinde sürelerin başlangıcı noktasında farklı uygulamalarında önüne geçilmesini gerektirir. Medeni yargıda sürelerin taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hallerde tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı hukuk muhakemeleri kanununda açıkça düzenlenmiştir. Tebligat kanunu da usulüne uygun bir tebliğin varlığını süreler bakımından aramaktadır.

11. Hukuk sistemimiz de bazı hallerde öğrenmeden itibaren bu sürelerin başlayacağı düzenlenmiştir. Ancak bu durumlar genellikle ilgili işlemden muhatabın haberdar olmasını arızilik ve tesadüfilik içerdiği hallerdir. Bireysel başvuru açısından başvuru yolu öngörülen hallerde sürenin başlangıç anı açısından öğrenmeye ilişkin ayrıca bir düzenleme yer almamaktadır. 6216 sayılı kanunun 47. Maddesinde ifade edildiği üzere bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

12. Tebliğ öncesi UYAP üzerinden karara ulaşma imkanı varlığı gerekçe gösterilerek burada yer alan kayıtlar çerçevesinde başvuru süresinin geçmiş sayılması kişilerin mahkemeye erişim hakkını orantısız bir şekilde sınırlamaktadır.

13. Bireysel başvuruda bulunmak isteyen bireyler sürenin tebligat ile başlayacağına ilişkin güven çerçevesinde mahkemenin bu uygulaması nedeniyle ayrıca mağduriyet yaşamaktadırlar. uyaptan karara erişmek suretiyle sürenin başlayacağını kişinin bilebilmesi bireysel başvuruda bulunacak bir kişiden beklenemez. Mahkememizce sürenin başlaması için tebligata ilişkin genel esaslardan ayrılınarak öğrenme kavramına indirgemek yorum yoluyla sınırlandırma yapmak olur. Anayasa Mahkemesince öğrenme gibi, belgelendirilme imkanı olmayan şeffaf ve denetlenebilir niteliği olmayan arızi ve tesadüfi bir kavramın tercih edilmesi her bir dosya açısından da başka sorunlar yaratabilir. Bu nedenle sürenin başlangıcı için kullanılacak kriterin belgelendirilebilir bir kriter olması gerekir. Bu sebeple de sürenin başlangıcında hukuk sistemimizde kullanılan ve oturmuş tebligat sisteminin esas alınması sürenin de tebliğ ile başlaması gerekmektedir.

14. Anayasa Mahkemesince SEGBİS üzerinden alınan savunmalar mahkeme önüne geldiğinde şartları oluşmuşsa sistem üzerinden savunma yapılmasını adil yargılama hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkının ihlali olarak görmüştür. Mahkemenin çoğunluğu kararlarıyla UYAP ve SEGBİS sistemini duruşma salonunun bir parçası olarak görmemiştir. Bireysel başvuruya konu bu karar ve buna benzer kararlar ile UYAP sistemi üzerinden öğrenmeyi esas alması esasen UYAP sistemini duruşma salonunu bir parçası olarak gördüğü sonucunu da doğurabilecektir. Bu şekilde farklı yaklaşımlar mahkemenin bir sisteme bakışı açısından da çelişkiye neden olabilecektir.

15. Anayasa Mahkemesince UYAP evrak işlem kütüğü üzerinden resen inceleme yaptığını duyurduğu karar 21/07/2021 tarihli Hüseyin AŞKAN kararıdır. Mahkeme uygulamasını bu tarihten önceki başvurulara da teşmil etmektedir. Bu şekildeki bir uygulama öngörülebilirlik ve etkili başvuru hakkı ile bağdaşmamaktadır.

16. Anayasa Mahkemesince otuz günlük sürenin başlangıç tarihi olarak; hukuki güvenlik ilkesi, etkili başvuru hakkı kapsamında tebligat hukukunun bütüncül yorum yoluyla yorumlanarak belgelendirilebilen bir tebligat işlemi sonucu başlatması gerekmektedir.

17. Belirtilen nedenlerle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilerek esastan görüşülmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun düşüncesine katılmadım.

 

 

 

 

Üye

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Hemen Ara