AYM 2018/5926 Başvuru Numaralı FATİH SARACOĞLU Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/5926
Karar No: 2018/5926
Karar Tarihi: 20/10/2021

AYM 2018/5926 Başvuru Numaralı FATİH SARACOĞLU Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FATİH SARACOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/5926)

 

Karar Tarihi: 20/10/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI

Başvurucu

:

Fatih SARACOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltı sürecinde kolluk görevlilerince darbedilmeye dair şikâyetin etkili soruşturulmaması ve uygun olmayan tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/2/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. 1978 doğumlu olan başvurucu, olay tarihinde Ankara"da yaşamakta ve özel bir eğitim kurumunda öğretmenlik yapmaktadır.

9. 15 Temmuz 2016 tarihinde ülkede askerî darbe teşebbüsü gerçekleşmiş ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21 Temmuz 2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar verilmiş, bu süre daha sonra uzatılmıştır (darbe teşebbüsüne ve OHAL sürecine ilişkin detaylı açıklamalar için bkz. Aydın Yavuz ve Diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017).

10. OHAL süreci devam ederken başvurucu 17/11/2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu şüphesiyle gözaltına alınarak hakkında ceza soruşturması başlatılmıştır. 17/11/2016 ile 2/12/2016 tarihleri arasında yaklaşık on altı gün gözaltında kalan başvurucu Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/12/2016 tarihi kararıyla tutuklanarak Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir.

11. Başvurucu, 23/1/2017 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) hitaben yazdığı şikâyet dilekçesini gönderilmek üzere İnfaz Kurumu yetkililerine teslim ettiğini ifade ederek gözaltında işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını iddia etmiştir. Başvurucu tarafından bireysel başvuru formuna fotokopisi eklenen şikâyet dilekçesinin "İnfaz Kalemi" ibaresiyle kaşelenmiş olduğu, ayrıca üzerinde tarih ve imza bulunduğu görülmüştür.

12. Başvurucu şikâyet dilekçesinde özetle kolluk görevlilerinin yetkilerini kötüye kullanarak telefon, bilgisayar vb. eşyalarına el konulduğunu, gözaltına alındıktan sonra baskı, tehdit ve hakarete maruz kalarak itirafta bulunmaya zorlandığını, kolluk memurlarınca soru sorulurken kafasına, sırtına ve yüzüne defalarca vurulduğunu, dizüstü yaklaşık 1,5 saat oturtulduğunu, darbedilmesi nedeniyle sağ gözünün altının morardığını ve dudağının patladığını iddia etmiştir. Kolluk görevlilerinin eylemlerinin yanı sıra başvurucu, doktor kontrolüne gittiğinde doktorun kendisine "Bir buçuk aydır böyle bir şey görmedim." demesine rağmen yaralanmalarını sağlık raporuna yazmadığını, ikinci kez sorguya alındığında doktorun darp izlerini sağlık raporuna yazmayacağını kolluk görevlilerinin kendisine söylediğini, sağlık kontrollerinde polislerin de bulunması nedeniyle darp izlerini görmelerine rağmen doktorların bu durumu raporlara yazmadıklarını ve istemesine rağmen düzenlenen raporları kendisine vermediklerini ileri sürmüştür. Dilekçede tanık ismi bildiren ve bir kısım delilin toplanmasını talep eden başvurucu, polis memurlarını teşhis edebileceğini belirterek bu süreçte görev alan kamu görevlilerinden şikâyetçi olduğunu dile getirmiştir.

13. Şikâyetinin akıbetini sorduğu 22/3/2017, 12/5/2017, 2/6/2017 ve 15/12/2017 tarihli dilekçelerini de İnfaz Kurumuna ibraz ettiğini ifade eden başvurucunun bireysel başvuru formuna eklediği bu dilekçelerinin yine "İnfaz Kalemi" ibaresiyle kaşelenmiş olduğu, ayrıca üzerlerinde tarih ve imza bulunduğu görülmüştür.

14. Başvurucu 19/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Anayasa Mahkemesince 23/1/2019 tarihinde Başsavcılıktan "başvurucunun gözaltında kamu görevlileri tarafından yapılan kötü muamele iddialarına yönelik olarak müşteki sıfatıyla taraf olduğu soruşturma dosyalarına ait bilgiler ile söz konusu soruşturma dosyalarında karar verildiyse karar evrakı" istenmiş, bu talep 22/7/2019 tarihinde tekrarlanmıştır.

16. Başsavcılık tarafından 5/8/2019 tarihinde verilen cevapta, başvurucunun sadece şüpheli sıfatıyla hakkında açılan ceza soruşturmalarıyla ilgili bilgi verilmiş; "başkaca soruşturma kaydının olmadığı" açıklanmıştır.

17. UYAP"ta yapılan araştırmada başvurucunun müşteki veya katılan sıfatıyla herhangi bir ceza davasında taraf olmadığı görülmüştür (Başsavcılık aşamasındaki dosyalara soruşturma numarası olmaksızın UYAP"tan doğrudan erişilememektedir.).

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

 (3) Kasten yaralama suçunun;

...

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

...

İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."

19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar."

B. Uluslararası Hukuk

20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."

21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme"nin 3. maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamış; terörle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerin Sözleşme"yle yasaklandığını belirtmiştir. AİHM, kötü muamele yasağının Sözleşme"nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi hiçbir istisnaya yer vermediğine dair içtihatlarını da hatırlatmıştır (Selmouni/Fransa, B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119).

22. Öte yandan bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunun söylenebilmesi için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007 §§ 35, 37; Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88, 90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30). AİHM, sağlıklı olarak gözaltına alınan bir kişinin serbest bırakıldığı sırada yaralanmış olması hâlinde bu yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda geçerli bir açıklama getirmenin devletin yükümlülüğünde olduğunu belirtmiştir (Selmouni/Fransa, § 87).

23. AİHM, Sözleşme"nin 3. maddesinin tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya, § 131; Tepe/Türkiye, B. No: 31247/96, 21/12/2004, § 48). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesinin 20/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu, on dört sayfadan oluşan başvuru formunda Başsavcılığa ibraz ettiği şikâyet dilekçesindeki (bkz. § 12) iddialarını tekrarlayarak gözaltı sürecinde kolluk görevlilerince fiziki ve sözlü şiddete maruz kaldığını, tutulduğu fiziksel koşulların kötü olduğunu, on altı gün boyunca avukatıyla görüşemediğini ve ailesiyle temas kuramadığını, doktor kontrollerinin usule aykırı yapıldığını, iki kez muayene edildiğini, diğer zamanlarda muayene edilmeden rapor düzenlendiğini, gözaltı süreciyle ilgili olarak şikâyette bulunmasına rağmen herhangi bir işlem yapılmadığını, bunun yanı sıra gözaltı tutulma koşullarıyla ilgili etkili yol bulunmadığını dile getirmiş ve kötü muamele yasağı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

27. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

28. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun etkili başvuru hakkına ilişkin şikâyetleri gözaltı sürecinde kötü muameleye maruz kalma iddiasına dayanmakta olup inceleme kötü muamele yasağıyla sınırlı yapılmıştır.

a. Gözaltı Tutulma Koşullarına İlişkin İddia

30. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

32. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).

33. Anayasa Mahkemesi gözaltında tutulan kişilerin nezarethane tutma koşullarının yetersizliği nedeniyle kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddialarıyla ilgili olarak temel ilkeleri ortaya koyduğu ve değerlendirmelerde bulunduğu kararında, şikâyete konu yetersiz koşullardaki tutma hâli sona ermişse idari yargı yolunda açılacak tam yargı (tazminat) davasını etkili bir yol olarak kabul etmiştir (Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634, 28/5/2019, §§ 17-31). Başvuru formu veya eklerinde, belirtilen şekilde tüketilen bir hukuk yolundan bahsedilmemiştir. Eldeki başvuruda anılan içtihatta belirlenen temel ilkeden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

35. Bu aşamada, oluşan durum nedeniyle eldeki başvuru ve bu başvuruyla aynı nitelikte olup Anayasa Mahkemesinde derdest olan başvurulara konu olaylar yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davaların süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu doğmuştur. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek idari yargı mercilerinin takdirindedir. Ancak eldeki başvuru ve bu başvuruyla aynı nitelikte olup derdest olan başvurular hakkında verilen başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararlarından sonra idari yargıya başvuran kişiler yönünden dava açma sürelerinin bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiği de tabiidir (Nebahat Baysal Gül, § 32).

b. Kolluk Görevlilerinin Kasıtlı Eylemlerine İlişkin İddia

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

 (1) Genel İlkeler

37. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110).

38. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).

39. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması veya yeterli soruşturma yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun yetkililer, resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidir. Şikâyet yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli, kesin belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi, bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

40. Başvurucu bir ceza soruşturması kapsamında on altı gün gözaltında kalmış, bu süreçte kimliklerini belirleyebileceğini belirttiği kolluk görevlilerince fiziki ve sözlü şiddete maruz kaldığını iddia etmiştir. Anılan süre boyunca başvurucunun sağlık durumu ile ilgili rapor düzenlenip düzenlenmediği belirsizdir. En azından raporların içeriği hakkındaki veri başvuruya yansımamıştır.

41. Başvurucu ilk olarak 23/1/2017 tarihinde tutulduğu İnfaz Kurumu aracılığıyla Başsavcılığa şikâyette bulunmak istemiştir. İnfaz Kurumunun kaşesini içeren şikâyet dilekçesinin veya daha sonra başvurucu tarafından yine aynı yöntemle İnfaz Kurumuna teslim edilen farklı tarihlere ait dört dilekçenin akıbeti bilinmemektedir. Bu durumda kamu makamlarına defalarca başvuru yapan başvurucunun şikâyetinin işleme konulduğuna ilişkin bilgi bulunmamaktadır.

42. Bu noktada belirtilmesi gerekir ki başvurucunun iddialarının gerçekliği hususunda Anayasa Mahkemesince bir kanaat oluşması mümkün değilse de iddialarının savunulabilir olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından bile öncelikle soruşturma makamlarınca harekete geçilmesi ve şikâyetin değerlendirilmesi gerekir. Aksine yaklaşım kötü muameleyle ilgili şikâyetlerin önemsenmemesi sonucunu ortaya çıkarabilir.

43. Kaldı ki başvurucu, sağlık raporlarının gerçeğe aykırı düzenlendiği yönünde bir iddiada da bulunmuş ve gözaltında darbedilmesiyle ilgili toplanmasını talep ettiği bir kısım delilin neler olduğunu şikâyet dilekçesinde belirtmiştir. Bu itibarla şikâyet dilekçesini değerlendirecek olan soruşturma makamının dilekçedeki iddiaların araştırmaya değer olup olmadığına, diğer ifadeyle başvurucunun savunulabilir iddiasının bulunup bulunmadığına karar vermek için öncelikle şikâyeti dikkate alması gerekmektedir.

44. Sonuç olarak 23/1/2017 tarihinde başvuru tarafından bizzat yapılan kötü muamele iddialarına dair şikâyetle ilgili olarak inceleme tarihi itibarıyla soruşturma başlatılmamış olması veya en azından bu yönde bilginin başvuruya/başvurucuya yansımamış olması nedeniyle etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği değerlendirilmiştir.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

46. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında henüz soruşturmanın başlamamış olması nedeniyle başvurucunun şikâyetine konu ettiği olayın gerçekleşme koşulları konusunda veri bulunmadığı nazara alındığında bu aşamada kötü muamele yasağının maddi boyutu itibarıyla bir inceleme yapılmasının olanaksız olduğu değerlendirilmiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

47. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

48. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

49. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

50. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

51. İhlalin kovuşturmaya yer olmadığı ya da daimî arama kararı gibi bazı nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden soruşturma yapılması sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden soruşturma yapılması kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili Cumhuriyet başsavcılığının yeniden soruşturma yapılması sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı Cumhuriyet başsavcılığının yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden soruşturma yapma kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

52. Başvuruda, kolluk güçleri tarafından güç kullanılmasına yönelik etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının usul boyutuyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin şikâyetin Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmemesi veya Başsavcılıkça işlem yapılmamasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

53. Bu durumda kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak soruşturma, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

54. Öte yandan somut olayda kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kötü muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Gözaltında tutulma koşulları dolayısıyla kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kolluk görevlilerinin kasıtlı eylemleri dolayısıyla kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara