AYM 2015/831 Başvuru Numaralı UMUT TEKTÜRK Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2015/831
Karar No: 2015/831
Karar Tarihi: 20/10/2021

AYM 2015/831 Başvuru Numaralı UMUT TEKTÜRK Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

UMUT TEKTÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/831)

 

Karar Tarihi: 20/10/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Umut TEKTÜRK

Vekili

:

Av. Doğukan Tonguç CANKURT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine müdahale sırasında meydana gelen yaralanma olayına ilişkin olarak etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/1/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. 2014 yılında Ankara Valiliği tarafından 1 Mayıs İşçi Bayramı etkinliklerinin Sıhhiye Meydanı ile Tandoğan Meydanı"nda yapılmasına izin verildiği açıklanmıştır. Kızılay Meydanı"nda toplanan gruba müdahale edilmiştir. Polis memurları tarafından tutulan Olay Tutanağı"nda, Kızılay Meydanı"na doğru yürüyüşe geçen grubun yolu trafiğe kapattığı, çevreye zarar verdiği, polise taş, sopa, havai fişek, soda şişesi fırlattığı, ikazlara rağmen dağılmadığı, bunun üzerine gruba tazyikli su ve gaz sıkılarak orantılı şekilde müdahale edildiği belirtilmiştir.

11. Hacettepe Üniversitesinde öğrenci olan başvurucu 1/5/2014 tarihinde Ankara Kızılay Meydanı"ndaki 1 Mayıs etkinliklerine katılmıştır. Polis müdahalesi sırasında yakalanan ve haklarında işlem yapılan kişiler arasında başvurucu olmamakla birlikte olay günü başvurucunun da müdahale edilen grubun içinde yer aldığı kamu makamları tarafından doğrulanmıştır.

12. Başvurucu 4/5/2014 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine başvurmuştur. Başvurucu 1/5/2014 tarihinde katıldığı gösteriye müdahale edilmesi sırasında kafasına biber gazi fişeği isabet ettiğini, başının ağrıması ve göz altlarında kararma olması üzerine hastaneye başvurduğunu beyan etmiştir.

13. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesince 4/5/2014 tarihinde düzenlenen raporda, başvurucunun alın bölgesinde çökme ve kırık tespit edildiği, hayati tehlikesinin bulunduğu belirtilmiştir.

14. Başvurucu, başına isabet eden biber gazı kapsülü ya da plastik mermi ile hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını belirterek polis memurları ve amirleri hakkında 9/5/2014 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.

15. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Adli Tıp Kurumu tarafından 16/6/2014 tarihinde düzenlenen raporda, başvurucunun yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, kemik kırığına neden olduğu, frontal sinüs anterior duvardaki kemik kırığının hayati fonksiyonlarını orta derecede etkilediği bildirilmiştir.

16. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Emniyet Müdürlüğünden olaya ilişkin bilgi istemiştir. 12/8/2014 tarihinde Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen cevap yazısında, Valilik makamı tarafından izin verilen diğer meydanlar yerine Kızılay Meydanı"nda toplanan, polise mukavemet eden ve uyarılara rağmen dağılmayan gruplara orantılı olarak gaz ve tazyikli su ile müdahale edildiği, 118 kişinin bu müdahale sırasında yakalanarak haklarında yasal işlem başlatıldığı, başvurucunun ise haklarında işlem başlatılan bu kişiler arasında yer almadığı, kamera görüntülerinin izlenmesinden başvurucunun da polise saldıran grup içinde yer aldığının tespit edildiği bildirilmiştir.

17. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Emniyet Müdürlüğünden ayrıca olay yerinde ve saatinde kayıt yapan kamera görüntülerinin gönderilmesini istemiştir. Bir kısım MOBESE kamera görüntüleri ile olay yerinde bulunan banka şubelerinin dış kamera kayıtları toplanmıştır. Bir kısım MOBESE kamera görüntüsünün ise kayıtların saklama süreleri dolduğu için silindiği gerekçesiyle gönderilmediği tespit edilmiştir.

18. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, olay günü gaz fişeği ya da plastik mermi kullanmakla görevli polis memurlarının listesini istemiştir. Cevap yazılarında, olayda plastik mermi kullanılmadığı bildirilmiş olup biber gazı kullanmaya yetkili görevlilerin listesi bildirilmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı isimleri bildirilen bir kısım polis memurunun şüpheli sıfatıyla ifadelerini almıştır. Beyanı alınan şüphelilerin tamamı başvurucuyu yaralamadığını ifade etmiştir.

19. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma kapsamında kamera görüntüleri incelenmesi için bilirkişiye verilmiştir. 14/7/2014 tarihli Bilirkişi Görüntü İzleme Tutanağı"nda, toplam yedi CD"de başvurucunun yaralanma anına ait görüntü bulunmadığı rapor edilmiştir.

20. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 1/10/2014 tarihinde, şüpheli kamu görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"Temin edilen kamera kayıtlarından müştekinin şikayetinde belirttiği şekilde yaralanma anına ilişkin görüntüye rastlanmamış olup, bu sebeple ne tür bir cisimle ve nasıl yaralandığı tespit edilememiş,

Bu şekildeki delillerin incelenmesi sonucunda, 1-38 noda belirtilen şüphelilerin fiilinden yaralandığına dair delil bulunmadığı gibi, 39-42 noda belirtilen şüphelilerin talimatı üzerine yaralandığına dair kamu davasını açmaya yeterli delil bulunmadığından, şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına..."

21. Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği 2/12/2014 tarihinde başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yaptığı itirazın reddine karar vermiştir. İtirazın reddine dair nihai karar başvurucuya 12/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"Şüphelilerin yaralama suçuyla ilgili olarak 1-38 numarada belirtilen şüphelilerin fiilinden yaralandığına dair delil bulunmadığı gibi, 39 -42 numarada belirtilen şüphelilerin talimatı üzerine yaralandığına dair kamu davasını açmaya yeterli delil bulunmadığından, şüpheliler hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair itiraza konu ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın, dayandığı gerekçelerin usül ve yasaya uygun olduğu..."

22. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 3/12/2014 tarihinde, başvurucuyu olay tarihinde vücudunda orta derecede kemik kırığı oluşacak şekilde yaralayan şüpheli veya şüpheliler hakkında daimî arama kararı vermiştir. Daimî arama kararından sonra soruşturmada herhangi bir gelişme yaşanmamıştır.

23. Başvurucu 12/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

24. İlgili hukuk için bkz. Özge Özgürengin, B. No: 2014/5218, 19/4/2018, §§ 22-38; Ali Ulvi Altunelli, B. No: 2014/11172, 12/6/2018, §§ 23-27, 29-45; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/102015, §§ 28-30.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Anayasa Mahkemesinin 20/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

26. Başvurucu, 1 Mayıs gösterilerine katıldığı sırada güvenlik güçleri tarafından doğrudan kişiler hedef alınarak atılan biber gazı kapsülü ya da plastik mermi ile hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını, bunun yanı sıra olaya ilişkin olarak etkili bir soruşturma yürütülmeyip kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Bakanlık görüşünde, olaya ilişkin yürütülen soruşturmada daimî arama kararı verilmiş olduğu, bu nedenle başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun değerlendirilmesi gerektiği, olay anına ilişkin olarak temin edilen kamera görüntülerinde başvurucunun yaralandığına dair bir anın tespit edilemediği gibi kolluk görevlileri tarafından atılan bir cisimle yaralandığına dair somut bir delil de elde edilemediği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma makamları tarafından gerekli özenin gösterilerek süratle soruşturmanın yürütüldüğü ifade edilmiştir.

28. Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurucu, başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiş; daimî arama kararı verilerek dosya kapatılmamış olmasına karşın soruşturmada bir ilerleme kaydedilmediğini belirtmiştir.

2. Değerlendirme

29. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

30. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devletin temel amaç ve görevleri, … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Soruşturma dosyası kapsamında kimlikleri tespit edilen tüm şüpheliler hakkında kovuşturma yer olmadığına dair (ek) karar verilmesi üzerine yapılan bireysel başvuruda -her ne kadar şüphelilerin tespiti yönünde daimî arama kararı verilmiş olsa da soruşturmada ilerleme kaydedilebileceği yönünde bir bulgu olmadığından- başvuru yollarının tüketilmiş olduğunun kabulü gerekmektedir.

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

33. Genel İlkeler için bkz. İbrahim Akan (2), B. No: 2017/32078, 25/2/2021, §§ 63-67.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

34. Başvurucu 1/5/2014 tarihinde katıldığı 1 Mayıs gösterilerinde başına biber gazı kapsülü ya da plastik mermi isabet ettiğini belirterek ağrı ve göz altlarında kararma şikâyetiyle sağlık kuruluşuna başvurmuştur. Yapılan tetkikler sonucu başvurucunun alın bölgesinde kemik kırığı meydana geldiği ve hayati tehlikesinin bulunduğu rapor edilmiştir. Başvurucu 9/5/2014 tarihinde Başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuştur.

35. Başvurucunun yaralandığına ilişkin sağlık raporu ve bu yaralanmanın toplantı ve gösteri yürüyüşünde polis müdahalesi sonucu gerçekleştiğine ilişkin savunulabilir nitelikteki iddiaları değerlendirildiğinde etkili bir ceza soruşturması yürütme yükümlülüğünün söz konusu olduğu anlaşılmıştır.

36. Başvurucunun suç duyurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştır. Başsavcılık, olay gününde biber gazı ve plastik mermi kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin listesini talep etmiş; Emniyet Müdürlüğü müdahale sırasında plastik mermi kullanılmadığını bildirmiş, biber gazı kullanmaya yetkili personelin listesini göndermiştir.

37. Bildirilen polis memurlarının şüpheli sıfatlarıyla beyanları alınmıştır. Beyanı alınan şüphelilerin tamamı başvurucuyu yaralamadığını ifade etmiştir.

38. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Emniyet Müdürlüğünden olay günü çekim yapan kameraların kayıtlarının toplanarak görüntülerin dosyaya sunulmasını istemiştir. Bir kısım kamera kaydı görüntülerine ulaşılırken bir kısım kamera kaydı görüntülerinin saklama süreleri dolduğu gerekçesiyle silindiği bildirilmiştir. Bilirkişiye verilen görüntüler kapsamında başvurucunun yaralanma anına ilişkin görüntü bulunamamıştır.

39. Yapılan soruşturmada başvurucunun ne tür bir cisimle ve nasıl yaralandığının tespit edilemediği, başvurucunun polis amirlerinin talimatı üzerine ve polis memurlarının bir fiili neticesinde yaralandığına dair delil bulunmadığı gerekçesiyle ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

40. Soruşturma makamlarının başvurucunun özellikle gaz fişeğiyle yaralandığı kanısıyla hareket ettikleri ve incelemelerini bu yönde yaptıkları anlaşılmakla birlikte şüpheli polis memurlarının başvurucuyu yaralamadıkları yönündeki beyanlarını yeterli görerek kovuşturmaya yer olmadığına dair (ek) karar verdiği anlaşılmıştır.

41. Gaz fişeğiyle yaralanma iddiasının araştırılmasına yönelik olarak başvurucunun kafatası kemiğinde meydana gelen çökme ve kırık teşhisinin biber gazı kapsülü isabet etmesi ile uyumlu olup olmadığının Adli Tıp Kurumundan sorulmadığı, hangi kolluk görevlisinin kullandığı ekipmanın başvurucunun yaralanması ile uyumlu bir yaralanmaya sebebiyet verebileceği yönünde bir araştırma yapılmadığı görülmektedir.

42. Bununla birlikte ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar; başvurucunun ne tür bir cisimle ve nasıl yaralandığının tespit edilemediği, başvurucunun polis amirlerinin talimatı üzerine ve polis memurlarının bir fiili neticesinde yaralandığına dair delil bulunmadığı gerekçesiyle verilmiştir. Bu kapsamda Başsavcılık makamı tarafından başvurucunun gaz kapsülü ile yaralandığı iddiasının sabit görülmediği anlaşılmaktadır. Buna karşın başvurucunun yaralanmasına sebebiyet verebilecek başka bir olasılığın varlığı da ortaya konulamamıştır.

43. Başvurucunun yaralanmasına sebebiyet verebilecek başka olasılıkların bulunup bulunmadığı tartışılmamıştır. Başvurucunun yaralanma şeklinin tespit edilmesi amacıyla bir tanık araştırması yapılmadığı gibi kolluk amirlerinin bilgisine de başvurulmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun müşteki sıfatıyla beyanına başvurulmamıştır.

44. Başvurucunun sağlık kuruluşuna olaydan üç gün sonra başvurması dikkate alındığında kafasında kemik kırığı bulunduğu hâlde üç gün sağlık kuruluşuna başvurmamasının yaralanmanın biçimi itibarıyla olağan olup olmadığı yönünde ve yaralanmanın zamanının tespiti için bir rapor alınması yoluna gidilmemiş ya da bu husus başvurucuya sorulmamıştır.

45. Tüm bunlara karşılık Başsavcılık, soruşturma dosyasını kapatmayarak başvurucunun yaralanmasına sebebiyet veren kişi ya da kişilerin tespit edilmesi için daimî arama kararı vermiştir. Başvurucunun yaralanma biçimi ortaya konulmaksızın verilen bir daimî arama kararının soruşturmanın sonucuna etkili olması beklenemeyecektir. Nitekim aradan geçen yedi yıllık sürede soruşturma dosyasında hiçbir işlem yapılmamıştır.

46. Yürütülen soruşturmada yaralanmanın gerçekleşme nedenine ilişkin ayrıntılı uzman görüşünün alınmadığı, başvurucunun ifadesinin alınmadığı, kimlik tespiti yapılan tüm şüpheliler hakkında yalnızca beyanlarına dayanılarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, başka bir şüpheli tespiti yapılmaksızın dosyanın yedi yıla yakın süredir işlemsiz şekilde açık tutulduğu hususları dikkate alındığında soruşturmanın özenli ve süratli yürütülmesi yükümlülüğünün yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

47. Belirtilen bu tespitler ışığında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için gerekli delillerin toplanması ve değerlendirilmesi konusunda Cumhuriyet başsavcılığınca yapılan soruşturmada gerekli özenin gösterildiği söylenemeyecektir.

48. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

49. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında soruşturmadaki eksiklikler nedeniyle başvurucunun şikâyetine konu ettiği olayın gerçekleşme koşulları konusunda yeterli veri bulunmadığı, özellikle başvurucunun yaralanma şeklinin ortaya konulamadığı nazara alındığında bu aşamada kötü muamele yasağının maddi boyutu itibarıyla bir inceleme yapılmasına olanak bulunmadığı değerlendirilmiştir.

B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

50. Başvurucu, katıldığı 1 Mayıs etkinliklerinde polis müdahalesi ile yaralanmasına sebebiyet verilmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

51. Başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasını polis müdahalesi ile yaralanması iddiasına dayandırmış olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı şekilde başvurucunun polis müdahalesi sonucunda yaralandığı hususunun sabit olmaması karşısında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden bu aşamada bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

52. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

53. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi, yeniden soruşturma yapılması ve 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

54. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

55. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

56. İhlalin kovuşturmaya yer olmadığı ya da daimî arama kararı gibi bazı nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden soruşturma yapılması sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden soruşturma yapılması kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili Cumhuriyet başsavcılığının yeniden soruşturma yapılması sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı Cumhuriyet başsavcılığının yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden soruşturma yapma kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

57. İncelenen başvuruda etkili bir soruşturma yapılmaması nedeniyle kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalinin soruşturma ve bu kapsamda verilen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

58. Bu durumda kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (S.2014/74265) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

59. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kötü muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya -taleple bağlı kalınarak- net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

60. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelenmesine YER OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

F. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara