Esas No: 2015/3894
Karar No: 2018/1040
Karar Tarihi: 09.05.2018
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3894 Esas 2018/1040 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “hizmet tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Diyarbakır 2.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.05.2014gün ve 2011/278 E., 2014/285 K. sayılı karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 26.01.2015 gün ve 2014/25164 E., 2015/1206 K. sayılı kararı ile;
"…1997 yılından itibaren davalı işveren ...’na bağlı Halk Eğitim Merkezi Müdürlükleri"nde hizmet akdine tabi usta halı dokuma öğreticisi olarak geçen çalışmaları karşılığında davalı Kuruma bildirimleri, işveren kayıt ve belgelerindeki toplam aylık çalışma saatleri, 1 gün = 7,5 saat esası üzerinden aylık çalışma gün sayısına dönüştürülerek gerçekleştirilen davacının istemi, anılan dönemde ... ve....Holding A.Ş. olmak üzere her iki davalının işverenliği altında yılda 360 gün süreyle çalışıldığının tespitine ilişkin olup mahkemece yapılan yargılamada, tanık anlatımlarına dayanılarak talep aynen hüküm altına alınmıştır.
Davanın yasal dayanakları, 506 sayılı Kanunun 79/10., 5510 sayılı Kanunun 4/2-f, 86/9., 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 47. maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunu ve ... Kurumlarında Sözleşmeli veya Ek Ders Görevi İle Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmelik hükümleri olup usta öğreticilerin çalışma esasları ve çalışmaları sırasında tabi olacakları statü, bu mevzuat kapsamında ayrıntılı düzenlenmiştir. 4857 sayılı Kanunun 13. maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşmenin kısmî süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63. maddesinde, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı açıklanmıştır. madde hükmü, anılan mevzuattaki düzenlemelere egemen olan ilkelerle birlikte ele alındığında, usta öğreticilerin çalışma ilişkilerinde, “tam süreli iş sözleşmesi” olarak nitelendirilmeye olanak verecek bir bağımlılığın bulunmadığı, bunların, öngörülen ve önceden belirlenen süre içerisinde bir çalışma yükümlülüğünü kabullendikleri ve ders saati karşılığında da ücrete hak kazandıkları belirgindir.
Diğer taraftan, çalışmaların gerçekleştiği işyeri kamu kurumuna ait olmakla, bu tür çalışmaların kayıtlara geçirilip ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıl olduğundan, resmi kayıt ve davacının imzasını taşıyan belge içerikleri ile çelişkili tanık anlatımlarına değer verilemeyeceği, tam gün esası ve aylık karşılığı olmayan çalışmaların, günlük çalışma saatine göre ve kısmi zamanlı çalışma olması nedeniyle bu çerçevede değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği açıktır. Bununla birlikte bu şekildeki bir çalışma ilişkisinde, tam süreli çalışmaya ilişkin hakların doğduğu kabul edilemez ise de yasa ve sözleşmelerde belirtilen sınırlamalara aykırı, tam süreli iş sözleşmesinin unsurlarının gerçekleştiği bir çalışma durumunun eylemli olarak oluştuğunun iddia edilip kanıtlanması da olanaklıdır. Ancak, bu yöndeki iddia, resmi belgelerde belirtilen ders saatlerinden sonra kursta kalmanın haklı gerekçesinin bulunması ve tam süreli (ayda 30 gün süreyle) çalışma olgusu, hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin niteliği gözetilerek araştırılmalı, resmi kurum niteliğine sahip işveren yönünden ücret ödemelerinin kayıtlara dayalı olması gerektiği dikkate alınmalı, günlük plân defterleri, yoklama ve ders defterleri içerikleri ile Kurum kayıtlarına yansıyan bilgilerin aksinin kanıtlanmasına yönelik delillerin hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı denetlenmelidir.
Ayrıca 506 sayılı Kanunun 2. maddesinde, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları, 4. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında 2. maddede belirtilen sigortalıları çalıştıranların işveren, 5. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında, 2. maddede belirtilen sigortalıların işlerini yaptıkları yerlerin işyeri olduğu belirtilmiş, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4., 11., 12. maddelerinde de benzer düzenlemeler yapılmıştır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, dosya kapsamından, ... ile....Halı A.Ş. Genel Müdürlüğü arasında Halıcılık ve Kilimcilik Kursları Düzenlenmesine dair protokol düzenlendiği anlaşılmakta olup, protokolün celbi ile, uyuşmazlık konusu 13 yıllık sürede gerekirse dönemlere de ayrıştırmak suretiyle çalışmaların işyeri olarak nerede gerçekleştiği, hizmet akdinin tarafının ve böylelikle işverenin/işverenlerin kim olduğu belirlenmeli, hizmetlerin anılan davalılar arasında düzenlenen protokollere dayanması, buna göre usta öğreticiler ile ilgili yükümlülüklerin Halk Eğitim Merkezi Müdürlüklerine yüklenmesi, Bakanlığın ödeneğinin bitmesi durumunda usta öğreticilerin ücretlerinin....Halı Genel Müdürlüğü tarafından ödeneceğinin belirtilmesi karşısında, söz konusu davalılar arasındaki hukuki ilişki açıklıkla ortaya konulmalı, buna ilişkin varsa diğer bilgi ve belgeler getirtilmeli, aralarında asıl işveren - alt işveren veya vekalet ilişkisinin olup olmadığı,....Holding A.Ş. bünyesinde geçtiği ileri sürülen çalışmalarla ilgili görevlendirmelerin kim tarafından yapıldığı, hizmet yerine getirilirken emir ve talimatların kimden alındığı, izin, sevk vb. işlemlerin kim tarafından gerçekleştirildiği, yapılan iş ve çalışma şekli ile ilgili tasarrufta bulunma yetkisinin kimde olduğu, hizmetlerin ayrı ayrı her iki işverene bağlı olarak geçip geçmediği hususları saptanmalı, çalışma saat ve süreleriyle ilgili olarak ise açıklanan kanıtlama yöntemi izlenerek irdeleme yapılmalı, ders ve yoklama defterleri, ücret bordroları, puantaj kayıtları, ödeme belgeleri vb. yazılı deliller getirtilmeli, günlük ve haftalık çalışma saatleri tespit edilmeli, resmi belgelerde belirtilen ders saatlerinden sonra kursta kalmanın haklı gerekçesinin bulunup bulunmadığı yöntemince değerlendirilmeli, toplanan kanıtlardan elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
2-Davalı ...Ş. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde, belli dönemlerde ise ... ile....Holding A.Ş. arasında yapılan protokoller uyarınca....Holding A.Ş.’nin Diyarbakır Bölge Müdürlüğü bünyesindeki halı kurslarında usta öğretici olarak Hazro ilçesinde 1997-2008 yılları arasında, Diyarbakır ilinde 2008-2010 yılları arasında görev yaptığını, ancak davacının sigortalı çalışmalarının aylık 30 gün üzerinden Kuruma bildirilmesi gerekirken eksik bildirim yapıldığını ileri sürerek, davalılar nezdinde geçen çalışmaların tam aylar için 30 gün olduğunun ve ayı tamamlayan çalışmaların bittiği döneme kadar kesintisiz sürdüğünün tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili öncelikle 5510 sayılı Kanunun 86’ıncı maddesi uyarınca 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, öte yandan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Halk Eğitim Merkezlerinde usta öğretici olarak part-time çalışan sigortalıların tam gün esası ve aylık karşılığı olmayan çalışmalarının günlük çalışma saatine göre ve kısmi zamanlı çalışma olması nedeniyle bu çalışmaların tam gün karşılığı olarak değerlendirilmesine imkân bulunmadığını, davacının Kuruma bildirilen süreler haricinde çalışmasının olmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ... vekili öncelikle davalılar arasında mecburi ve ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığını, bu nedenle davaların tefrik edilmesi gerektiğini, öte yandan dava dilekçesinden hangi tarihler için hangi davalıya husumet yöneltildiğinin anlaşılamadığını, bu hâliyle davacının neticei talebinin de belli olmadığını, kaldı ki diğer davalı ile imzalanan protokol uyarınca davacının ücret ödeme ve özlük haklarının sözleşme süresince Bakanlıkça sözleşme süresi sonunda ise....Holding A.Ş. tarafından yerine getirileceğinin hükme bağlandığını, bu konuda müvekkili idarenin sorumluluğunu kanunlara uygun olarak yerine getirdiğini, hiç veya eksik yatırılan sigorta primlerinin sorumluluğunun diğer tarafa ait olduğunu, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca Bakanlığa bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında öğretmen yetersizliği nedeniyle usta öğreticilerin ek ders ücreti karşılığı ve 657 sayılı Kanunun 89’uncu maddesi uyarınca geçici personel statüsünde çalıştırıldığını, bu nedenle davacı ve müvekkili arasındaki ilişkinin idare hukuku ilişkisine dayandığından davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini, diğer taraftan usta öğreticilerin öğretmen yetersizliği nedeniyle sadece ek ders ücreti karşılığı ve belirli sürelerde (kurs süresince) görevlendirilmekte olup kurs sona erince yeni kurs dönemine kadar görevlerine son verildiğini, böylesi bir çalışma ilişkisinde tam süreli çalışmaya ilişkin hakların doğduğunun kabulüne olanak bulunmadığını, davacının da eğitim-öğretim döneminde sadece kursların açık olduğu günlerde öngörülen ders saatleriyle sınırlı olarak çalıştığını, bu çalışmasının da SGK’ya bildirildiğini, davacının çalışma saatlerini gösterir resmî kayıtlardan da bu hususun tespit edilebileceğini, davacının bunun aksini ancak aynı mahiyetteki delillerle ispat edebileceğini, nihayet Kanunda belirtilen 5 yıl hak düşürüşü sürenin de geçtiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ...Ş. vekili davacının iş yerinin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Halk Eğitim Merkezi olduğunu, burada çalışan işçilerin Bakanlık adına hizmet verdiğini, müvekkili şirket ile Bakanlık arasında yapılan protokol uyarınca Bakanlıkça ayrılan ödenekten işçiye ödeme yapılamaması hâlinde şirket tarafından halı ve kilim dokuma karşılığı Bakanlığa ödenmesi gereken bedelden işçiye ödeme yapıldığını, bu ödemenin davacıyı müvekkilinin sigortalı işçisi durumuna getirmeyeceğini bildirerek davanın reddinin gerektiğini belirtmiştir.
Mahkemece davacının çalışmasının tam gün üzerinden olduğu, hafta içi 08:00-17:00, cumartesi günleri de 09:00-13:00 saatleri arasında çalıştığı, buna göre haftada 54 saat çalıştığı ve ücretinin aylık olarak ödendiği, davalı yanındaki çalışmasını bitirdikten sonra başka bir yerde çalışmasına imkân bulunmadığı, bu nedenle çalışmasının kısmi nitelikli değil tam zamanlı olarak kabul edilmesi gerektiği, davacı gibi usta öğreticilerin sigortalıkları bakımından yaşanan problemin mevzuatta yapılan değişiklikle çözülmeye çalışıldığı ve usta öğreticilerin hizmetlerinin aylık 30 gün üzerinden Kuruma bildirilmesi uygulamasına geçildiği, dolayısı ile davacının çalışmasının part-time çalışma olarak kabul edilemeyeceği ve tam gün çalıştığının kabulünün gerektiği, diğer taraftan davalı ... ile diğer davalı MEB arasında yapılan protokol gereği o yıl için MEB"e ayrılan ödenek bittiğinde davalının sigortasının diğer davalı tarafından bildirilmesi gerektiği ancak diğer davalı ... tarafından bildirilmesi gereken sürelerin tamamının davalı ..."ya bildirilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalılar vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalılardan ... vekili ve....Holding A.Ş. vekili temyize getirmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olayda ... ile....Holding A.Ş. arasındaki hukuki ilişkinin tespitinin gerekip gerekmediği, davacının çalışma saat ve sürelerine ilişkin yeterli araştırmanın yapılıp yapılmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının çalışmalarının tam zamanlı olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7/1’inci maddesinde, “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20"inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve anılan Kanun’un 79’uncu maddesi olduğu kabul edilmelidir.
Öncelikle ifade edilmelidir ki, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 7’inci maddesi uyarınca, uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun’un 2’nci ve 6’ncı maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun’un 3’üncü maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun’un 6/1’inci maddesinde yer alan açık hüküm gereğidir.
Ne var ki, sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına da bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması hâlinde ise bildirimsiz (kaçak) çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup, ülkenin acı gerçeklerinden biridir. İşte bu noktada, işçinin bir takım yasal haklardan yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.
Belirtilen amaca yönelik davaların yasal dayanağı, Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79’uncu maddesi olup, anılan maddede “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır.
Sigortalı tarafından açılan hizmet tespiti davasında her türlü delille kanıtlanabilen çalışma olgusunun usulünce belirlenmesinden sonra, bu çalışmanın sigortalı çalışma olup olmadığı; ardından da ücret olgusu ve çalışılan zaman üzerinde durulmalıdır.
Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku, hem de özel hukuk alanında kalan özellikleri dikkate alındığında, özellikle hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı görülür. Gerçekten hizmet tespiti davaları, taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olup, kendiliğinden araştırma ilkesi söz konusudur.
Sigortalılık başlangıç tarihi ve hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icabettiği Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı gereği olduğundan, kamu düzenini ilgilendiren hizmet tespiti davalarında, hâkimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı bu davalarda ispat yükü, bir tarafa yüklenemez.
Öte yandan, hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ile yapılan işin kanun kapsamına girip girmediği araştırılmalıdır. Çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu ancak bu koşullar varsa inceleme konusu yapılabilecektir.
Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden bu davalarda iş yerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde iş yerinin yönetici ve görevlileri, iş yerinde çalışan öteki kişiler ile o iş yerine komşu ve yakın iş yerlerinde, tarafları veya iş yerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, iş yeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.
Bu amaçla, tanıkların, hizmet tespiti istenen tarihte, iş yeri veya komşu iş yeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi iş yerinden yapılmış olduğu da sorularak, elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, iş yerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmelidir.
Diğer taraftan bu davalarda, işverenin çalışma olgusunu kabulü ya da reddinin tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı da göz önünde tutulmalıdır.
Nitekim açıklanan hususlar Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2009 gün 2009/10-41 E. 2009/93 K.; 24.06.2009 gün 2009/21-249 E. 2009/291 K; 27.01.2010 gün 2019/10-578 E. 2010/37 K.; 07.04.2012 gün 2012/21-137 E. 2012/433 K.; 12.06.2013 gün 2012/10-635 E. 2013/823 K. ve 25.09.2013 gün 2013/21-182 E. 2013/2013/1401 K. sayılı kararlarında da benimsenmiş ve açıkça belirtilmiştir.
Öte yandan uyuşmazlığın çözümünde usta öğreticinin hukuksal statüsü üzerinde durmakta da yarar vardır.
Usta öğreticilerin çalışma esasları ve çalışmaları sırasında tabi olacakları statü 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve ... Kurumlarında Sözleşmeli veya Ek Ders Görevi İle Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca belirlenmektedir.
Kamu personel sistemi içerisindeki çalışanların "istihdam şekilleri" 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4’üncü maddesinde dört ana kümede toplanarak, kamu hizmetlerinin memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle görüleceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca madde metninde istihdam şekli olarak belirtilen "memur", "sözleşmeli personel", "geçici personel" ve "işçi"nin tanımları yapılmıştır.
Geçici personel tanımı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesinde belirtilmiştir. Buna göre bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Dairesinin ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimseler geçici personel olarak tanımlanmışlardır. Ancak ilgili madde 20.11.2017 tarih 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17’inci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Öte yandan 657 sayılı Kanunun 89’uncu maddesinde her derecedeki eğitim ve öğretim kurumları ile Üniversite ve Akademi (Askeri Akademiler dâhil), okul, kurs veya yaygın eğitim yapan kurumlarda ve benzeri kuruluşlarda öğretmen veya öğretim üyesi bulunmaması hâlinde öğretmenlere, öğretim üyelerine veya diğer memurlara veyahut açıktan atanacaklara ücret ile ek ders görevi verilebileceği belirtilmiştir.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 47’inci maddesinde ise örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ve hizmetiçi yetiştirme kurs, seminer ve konferanslarında uzman ve usta öğreticiler de geçici veya sürekli olarak görevlendirilebileceği bildirilmiştir.
Diğer taraftan Milli Eğitim Temel Kanunu ve ... Kurumlarında Sözleşmeli veya Ek Ders Görevi İle Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmelik ile usta öğreticiliğin kapsamı belirlenmiştir. İlgili yönetmeliğin 5’inci maddesi ile;
“Uzman ve Usta Öğreticiler aşağıdaki şekillerde görevlendirilirler.
1 - Geçici personel olarak:
Geçici personel olarak görevlendirilecek uzman ve usta öğreticiler ile yapılacak sözleşme esasları 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 15/05/1975 gün ve 1897 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile değiştirilen 4 üncü maddesine göre Bakanlıkça hazırlanır.
2 - (Değişik bend: 20/10/2000 - 24206 S. R.G. Yön./2. md.;Değişik bent: 29/08/2009 - 27334 S.R.G Yön/1.mad.) Ek ders görevi verilmesi yoluyla:
4 üncü maddede belirtilen esaslara göre ek ders görevi verilmesi yoluyla görevlendirilecek uzman ve usta öğreticilere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca 01/12/2006 tarihli ve 2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Kararda belirtilen miktarda ek ders görevi verilebilir.”
Düzenlemesi getirilmiştir.
Usta öğreticinin hukuksal statüsü üzerinde durduktan sonra tam süreli ve kısmi süreli iş sözleşmesi kavramı da açıklığa kavuşturulmalıdır.
Tam süreli iş sözleşmesi, işyerindeki haftalık ve günlük çalışma sürelerine uygun olarak tam çalışma esasına dayalı iş sözleşmesi iken; kısmi süreli iş sözleşmesi, haftanın tamamında değil, belirli günlerinde tam gün veya haftanın her günü belirli bir süre veya haftada bir ya da birkaç gün içinde belirli bir süre çalışmanın kararlaştırıldığı sözleşmelerdir (Kaplan-Senyen, E. Tuncay, Bireysel İş Hukuku, 2015, Ankara, s. 64-65).
4857 sayılı İş Kanunu"nun kısmi süreli ve tam süreli iş sözleşmesi başlığını taşıyan 13’üncü maddesi “işçinin normal haftalık çalışma süresinin tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda” yapılan sözleşmenin kısmi süreli olduğu öngörülmüştür. Çalışma süresi aynı Kanun"un 63’üncü maddesinde haftada en çok 45 saat olarak açıklanmıştır.
Usta öğreticilerin çalışma süreleri ise Milli Eğitim Temel Kanunu ve ... Kurumlarında Sözleşmeli veya Ek Ders Görevi İle Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmeliğin 8’inci ve 9’uncu maddelerinde de düzenlenmiştir. İlgili maddelere göre geçici sözleşmeli olarak görevlendirilen uzman ve usta öğreticilerin haftalık çalışma süresi 40 saattir. Uzman ve usta öğreticilerin günlük çalışma süresi en fazla 8 saattir. Kurum Müdürü, Cumartesi, Pazar günleri de dâhil olmak üzere, uzman ve usta öğreticilere günün 08.00-23.00 saatleri arasında görev verebilir.
Son olarak asıl işveren-alt işveren konusuna ilişkin yasal mevzuatın değerlendirilmesinde de yarar vardır.
“Alt işveren” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; aracı, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan gibi adlarla da anılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “Üçüncü Kişinin Aracılığı” başlıklı 87’nci maddesi “Sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur. Bir işde veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir.” hükmünü içermektedir.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve 506 sayılı Kanunun 87’nci maddesini yürürlükten kaldıran 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 12’nci maddesinin son fıkrasında; asıl işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişi olarak tarif edilmiştir. Buna göre; sigortalılar üçüncü kişiler aracılığıyla işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu olacaktır.
İş ve Sosyal Güvenlik Kanunlarının anılan hükümlerine göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin doğabilmesi için, işyerinde işçi çalıştıran bir asıl işverenin bulunması, bu işverenin işyerine ait bir işin yine ona ait işyerinde görülüyor olması gerekmektedir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; öncelikle ... ile....Halı A.Ş. Genel Müdürlüğü arasında imzalandığı belirtilen halıcılık ve kilimcilik kursları düzenlenmesine dair protokol celp edilerek, davalılar arasındaki hukuki ilişki açıklıkla ortaya konulmalı, aralarında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususu tespit edilmeli, hizmetlerin ayrı ayrı her iki işverene bağlı olarak geçip geçmediği belirlenmelidir.
Öte yandan ders ve yoklama defterleri, ücret bordroları, puantaj kayıtları, ödeme belgeleri vb. yazılı deliller getirtilmeli, günlük ve haftalık çalışma saatleri tespit edilmeli, resmî belgelerde belirtilen ders saatlerinden sonra kursta kalmanın haklı gerekçesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı ve davacının çalışma saat ve süreleri yöntemince değerlendirilmelidir.
O hâlde, yerel mahkemece aynı yönlere işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı ... vekili ve davalı ...Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 09.05.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.