Esas No: 2019/9492
Karar No: 2019/9492
Karar Tarihi: 16/11/2021
AYM 2019/9492 Başvuru Numaralı HACİCE YILDIZ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HACİCE YILDIZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/9492) |
|
Karar Tarihi: 16/11/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Eser AKINCI |
Başvurucu |
: |
Hacice YILDIZ |
Vekili |
: |
Av. Ali TEKİN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ölüm olayının etkili bir şekilde soruşturulmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/3/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucunun oğlu 1995 doğumlu O.Ş. 26/6/2017 tarihinde, İstanbul"un Fatih ilçesi Zeyrek Mahallesi"nde bulunan A. Sokak"ta karın bölgesinden aldığı ateşli silah mermi çekirdeği isabeti nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
8. Başvurucunun iddiasına göre O.Ş.nin gönül ilişkisi yaşadığı H., bu sokakta ailesiyle birlikte ikamet etmektedir ve olaydan önce farklı tarihlerde iki kez O.Ş. ile H.nin birlikte olmak maksadıyla evlerini terk etmeleri nedeniyle aileler arasında sorunlar yaşanmıştır.
9. Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü, Fatih Şehit Tevfik Fikret Erciyas Polis Merkezi Amirliğince düzenlenen 28/6/2017 tarihli fezlekeye göre 26/6/2017 tarihinde saat 22.30 sıralarında gerçekleşen olay, saat 22.45 sıralarında sabit nokta görevini ifa etmekte olan polis ekibineE.M. tarafından bildirilmiştir.
10. Polis ekibince olayla ilgili olarak saat 00.35"te düzenlenen 27/6/2017 tarihli tutanağa göre sabit nokta görevinin ifa edildiği sırada koşarak gelen E.M.nin bir şahsın kendisini vurduğunu söylemesi üzerine olay yerine gidilmiş, isminin O.Ş. olduğunu söyleyen şahsın yaralı hâlde yerde yatmakta olduğu, bu şahsa yaklaşık bir metre mesafede bir silah bulunduğu görülmüş; 112 ekiplerince yaralı hastaneye kaldırılmış, silah ile kovan Olay Yeri İnceleme ekiplerince muhafaza altına alınmış ve yapılan incelemede olay yerini gören kamera bulunmadığı tespit edilmiştir.
11. Kolluk görevlilerince yapılan araştırma sonucu düzenlenen 27/6/2017 tarihli tutanağa göre O.Ş.nin ailesine bilgi vermek üzere yapılan çalışmada başvurucunun oğlu hakkında kayıp şahıs müracaatında bulunduğu görülmüştür.
12. Olayla ilgili olarak kolluk görevlilerince 27/6/2017 tarihinde ve saat 00.09"da ifadesine başvurulan E.M. saat 22.30 sıralarında evinde iken dışarıdan silah sesi duyduğunu, pencereden bakınca bir şahsın yerde yatmakta olduğunu, yoldan geçmekte olan bir araçtan inen birinin yerdeki yaralının yanına giderek yarasına tişörtle tampon yaptığını gördüğünü, hemen olay yerine gittiğini, yaralı şahsa neden böyle bir şey yaptığını sorunca kendisine, sevdiğinden ayrıldığı için yaptığını söylediğini, onu uyanık tutmak için konuşturmaya çalıştığını, yerde bir silah ile bir boş kovan gördüğünü, yaralı şahsın olay yerine gelen ambulansla hastaneye götürüldüğünü beyan etmiştir.
13. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Cumhuriyet Başsavcılığı)düzenlenen 27/6/2017 tarihli Olay Yeri Tespit ve Ölü Muayene Tutanağı"nda kimlik tanığı olarak ifadesine başvurulan H.Y.; üvey oğlu olan ölenin daha önce H. ile ilişkisinin olup iki kez H. ile kaçtıklarını, daha sonra H.yi ailesine teslim ettiklerini ancak sorunların devam ettiğini, olayın H.nin oturduğu sokakta meydana geldiğini, ölenin tabancasının olmadığını, H.nin annesinin kendisini arayarak O.Ş.nin evlerine geldiğini, daha sonra silah sesi duyduğunu ve pencereden bakınca O.Ş.nin cansız şekilde yerde yattığını gördüğünü söylediğini beyan etmiştir.
14. Olay Yeri İnceleme ekiplerince muhafaza altına alınan 9 mm çaplı tabanca, üzerinde vücut izi olup olmadığı yönünden incelenmiş, hastaneye kaldırılan O.Ş.nin el svapları alınmış, üzerindeki giysinin tıbbi müdahale sırasında parçalanmış olduğu tespit edilmiştir.
15. İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 28/6/2017 tarihli uzmanlık raporlarına göre olay yerinden elde edilen bir adet 9 mm çaplı kovanın aynı yerden ele geçen bir adet 9 mm çaplı tabancadan atıldığı, anılan tabancanın 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun hükümlerine göre yasak ateşli silahlardan olduğu, O.Ş.nin el svaplarında atış artığının bulunmadığı, üç adet vücut izinin mukayeseye elverişli olmadığı tespit edilmiştir.
16. Adli Tıp Kurumunca düzenlenen 12/9/2017 tarihli otopsi raporuna göre O.Ş.nin batın bölgesinde, göbek çukurunun 7 cm üst, 2 cm sağ hizasında, cilt, cilt altı bulgularına göre bitişik atış mesafesi dışından oluşturulmuş bir adet ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası vardır. Atış, elbiseli bölgeye isabet ettiği için kesin atış mesafesinin tayini için olay sırasında kişinin üzerinde bulunan elbiselerin incelenmesi gerekmektedir. Cesetten bir adet deforme mermi çekirdeği çıkarılmış olup ölüm ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı omur kırığıyla birlikte iç organ ve büyük damar yaralanması nedeniyle gelişen iç kanama sonucu meydana gelmiştir.
17. Başvurucu; Cumhuriyet Başsavcılığına vekili aracılığıyla verdiği 3/12/2018 tarihli dilekçeyle, O.Ş.nin gönül ilişkisi yaşadığı H.nin ikamet ettiği sokakta gerçekleşen olayın H.nin annesi tarafından görüldüğünü, ifadesi alınan E.M.nin olay anını görmediğini, isabet aldığı bölge de dikkate alındığında O.Ş.yi H.nin yakın çevresinden birinin öldürmüş olabileceğini, O.Ş.nin el svaplarında atış artıklarına rastlanmamasının ve olayda kullanılan tabanca üzerinde vücut izi bulunamamasının da intihar etmediğini gösterdiğini, şüphelilerin tespit edilebilmesi açısından O.Ş.nin telefon görüşmelerinin araştırılması gerektiğini ifade ederek tahkikatın genişletilmesini talep etmiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığınca 26/12/2018 tarihinde, soruşturma sonucunda intihar ettiği anlaşılan müteveffanın ölümüne ilişkin herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı, kamu davası açmayı gerektiren bir delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
19. Başvurucu bu karara önceki dilekçesindeki gerekçelerle 21/1/2019 tarihinde itiraz etmiş; İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği 29/1/2019 tarihinde, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ve dayandığı gerekçelerin soruşturmanın kapsamına, usul ve kanuna uygun olduğu, kararın gerekçelerine göre itiraz nedenlerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
20. Başvurucu anılan kararın 21/2/2019 tarihinde kendisine tebliğ edilmesinin ardından 20/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” kenar başlıklı 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.”
22. 5271 sayılı Kanun’un “Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri” kenar başlıklı 161. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adli görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
Adli kolluk görevlileri, el koydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; oğlunun ölümüne ilişkin olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca resen, etkili ve hızlı bir soruşturma yürütülmediğini, eksik inceleme sonucunda kovuşturmaya yerolmadığına karar verildiğini, O.Ş.nin daha önce iki kez birlikte kaçtığı H.nin ikamet ettiği sokakta vurulduğunu, tek görgü tanığının ateş edeni görmediğini, O.Ş.nin intihar ettiği kabul edildiği hâlde elinde atış artıklarının bulunmadığını, tabancanın üzerinde de vücut izine rastlanmadığını, intihar etmiş olsaydı atışın bitişik veya yakın atış mesafesinden gerçekleştirilmesi gerektiği hâlde böyle bir bulguya rastlanmadığını, O.Ş.nin elbiselerinin atış mesafesi tayini için incelenmediğini, daha önce H.nin ailesiyle sorunlar yaşadığının belirlendiği hâlde H. ile ailesinin ifadesine başvurulmadığını ve bu şahıslarla birlikte O.Ş.nin telefon görüşmelerinin incelenmediğini belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).Başvurucunun şikâyetlerinin özü, oğlunun ölümü ile sonuçlanan olayda etkili bir ceza soruşturması yapılmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
26. Somut olayda başvurucu, oğlunun ölümüne bir devlet görevlisinin neden olduğunu ileri sürmemiş; oğlunun yaşamına yönelik olarak devletin yetkili makamlarınca bilinen ya da bilinmesi gereken gerçek ve yakın bir tehdidin bulunduğuna ancak anılan makamların oğlunun yaşamını korumak için gerekli tedbirleri almadığına ilişkin bir iddiada da bulunmamıştır.
27. Bu itibarla başvurucunun tüm iddialarının yaşam hakkının usul boyutu kapsamında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğü yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
28. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
29. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
30. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarındasorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 54, 55).
31. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkının usul boyutu konusunda benimsediği genel ilkelere göre bir ceza soruşturmasının etkililiği için;
i. Soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),
ii. Ceza soruşturmasının fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması, ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),
iii. Hukuk devletine bağlılığın sağlanması ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi amacıyla ceza soruşturmasının makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30) gerekir.
32. Somut olayda Cumhuriyet Başsavcılığının ölüm olayı hakkında kendiliğinden, ivedilikle bir soruşturma başlattığı ve bu soruşturmada başvurucunun delil toplanmasına ilişkin taleplerini dile getirebildiği, kovuşturmaya yer olmadığını dair karara itiraz edebildiği, soruşturmaya katılım konusunda herhangi bir engelle karşılaşmadığı görülmüştür. Ayrıca soruşturmanın makul bir sürat ve özenle yürütüldüğü gözlenmiştir.
33. Soruşturma evrakından 26/6/2017 tarihinde saat 22.30 sıralarında gerçekleştiği anlaşılan olayın E.M. tarafından saat 22.45 sıralarında sabit nokta görevini ifa etmekte olan polis ekibine bildirildiği, 27/6/2017 tarihinde saat 00.09"da ifadesine başvurulan E.M.nin silah sesi duyduğunu, pencereden bakınca bir şahsın yerde yatmakta olduğunu, hemen olay yerine gittiğini, yaralı şahsa neden böyle bir şey yaptığını sorunca kendisine sevdiğinden ayrıldığı için yaptığını söylediğini beyan ettiği anlaşılmıştır.
34. E.M.nin ifadelerinin gerçeği yansıtmadığına veya taraflı olduğuna ilişkin herhangi bir iddiada bulunmayan başvurucu, O.Ş.nin intihar ettiği kabul edildiği hâlde elinde atış artıklarının bulunmadığını, tabancanın üzerinde de vücut izine rastlanmadığını, intihar etmiş olsaydı atışın bitişik veya yakın atış mesafesinden gerçekleştirilmesi gerektiği hâlde böyle bir bulguya ulaşılamadığını, O.Ş.nin elbiselerinin atış mesafesi tayini için incelenmediğini, daha önce H.nin ailesiyle sorunlar yaşadığı belirlendiği hâlde H. ile ailesinin ifadesine başvurulmadığını ve bu şahıslarla birlikte O.Ş.nin telefon görüşmelerinin incelenmediğini belirterek etkili bir soruşturma yürütülmediğini ileri sürmüştür.
35. Başvuruya konu soruşturmada O.Ş.nin olay sırasında üzerinde bulunan giysilerin tıbbi müdahale esnasında parçalanmış olması nedeniyle incelenemediği anlaşılmıştır. Bununla birlikte sadece O.Ş.nin elinde atış artıklarına, kullandığı iddia edilen silahta ise vücut izine rastlanmaması nedeniyle ölümün intihar dışındaki bir sebeple meydana geldiği söylenemeyecekir.
36. Başvurucu, O.Ş.nin daha önce H.nin ailesiyle sorunlar yaşadığı belirlendiği hâlde H. ile ailesinin ifadesine başvurulmadığından ve bu şahıslarla birlikte O.Ş.nin telefon görüşmelerinin incelenmediğinden de yakınmaktadır. Ne var ki Anayasa’nın 17. maddesi gereğince yürütülecek soruşturmalarda soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin ileri sürülen her türlü iddiayı ve talebi karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62). Ayrıca tarafsız tanık E.M.nin açıklamaları karşısında, yakınılan hususların soruşturmanın sonucuna bir etkisinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.
37. Anayasa Mahkemesine göre, yürütülen soruşturmadan daha derin ve etkili bir soruşturma yürütülmesi konusunda haklı bir beklentiye girebilmesi için başvurucunun iddiaları hakkında soruşturma makamlarına daha sağlam argümanlar sunması gerekir (benzer değerlendirme için bkz. Beste Güler Aslan ve diğerleri, B. No: 2015/9669, 19/2/2019, § 95).
38. Soruşturma kapsamında toplanan deliller, yapılan tespitler ve soruşturma usulü dikkate alındığında olayın koşullarının tespiti ve varsa ölümden sorumlu olanların belirlenmesi için gerekli adımların atıldığı, sonuca etkili bir eksiklik bulunmadığı değerlendirilmiştir. Soruşturma makamlarının olaylara ilişkin tespitleri Anayasa Mahkemesi açısından bağlayıcı olmamakla birlikte soruşturma makamlarının tespitlerinden farklı bir tespitte bulunabilmesi için bu hususta ikna edici unsurların mevcut olması gerekmektedir. Başvuruya konu olayla ilgili olarak Anayasa"nın 17. maddesinin gereklerine uygun şekilde yapıldığı değerlendirilen soruşturma sonucunda Cumhuriyet Başsavcılığının ölümün intihar nedeniyle gerçekleştiğine ilişkin tespitinden ayrılmayı gerektirecek ikna edici bir neden bulunmamıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/11/2021tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.