Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/518 Esas 2018/471 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2018/518
Karar No: 2018/471

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/518 Esas 2018/471 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

             

            ESAS NO        : 2018 / 518

            KARAR NO  : 2018 / 471

            KARAR TR   : 24.9.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

K  A  R  A  R

 

Davacı         : A. S. A.Ş.

Vekili           : Av. H.C. D.

Davalı          : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. M. Ö.

 

O L A Y      : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı 34 … 2542 plakalı aracın, 30/06/2015 tarihinde Üsküdar Caddesi üzerinden Pendik İstikametine seyrederken, no:78 önüne geldiği esnada yol içerisinde açık şekilde bırakılan rögar kapağına çarpması nedeniyle meydana gelen kazada hasara uğradığını; düzenlenen Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağında “yol üzerinde asfalt çalışması yapıldığı, rögar kapağının unutularak açık bırakılması sebebiyle, 34 … 2542 Plakalı aracın rögar kapağı üzerinden geçmesi sonucu rögar kapağının ters dönerek yola dik bir şekilde durduğu, 34 … 2542 Plakalı aracın hasara uğramasına sebebiyet verdiği” belirtildiğinden, kazada yolda çalışma yapan, yolun bakım ve onarımından sorumlu kuruluşun kazada tamamen kusurlu olduğunun tespit edildiğini; tamir nedeniyle ilgili firmalara toplam 9.050,93 TL tamir ve parça bedeli ödendiğini; T.T.K.nun 1472.maddesi uyarınca müvekkili tarafından davalı Belediyeye, davadan önce, ihtarname keşide edildiğini, davalı tarafından verilen cevap yazısında,  sorumluluğun davalının müteahhit şirkette olduğu bildirilerek herhangi bir ödeme yapılmadığını;  ancak müvekkilinin sigortalısına ödediği hasardan kaynaklı bedelin sorumluluğunun,  kazaya neden olan yoldaki çalışma ve yapılan işler ile bu işlerin kontrol ve denetimini yapmayan davalı idareye ait olduğunu ifade ederek; müvekkil şirketin ödemiş olduğu 9.050,93 TL hasar tazminatının, ödeme tarihinden itibaren, yasal faizi ile birlikte rücuen tahsiline karar verilmesi istemiyle 29.2.2016 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 2.İDARE MAHKEMESİ; 7.3.2016 gün ve E:2016/406, K:2016/498 sayı ile, “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 1.maddesinde, bu Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenin sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Kanun"un trafikte ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulanmasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun"un karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

Öte yandan, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. Maddesiyle değişik 110.maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, Adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren - trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir."; Geçici 21.maddesinde de "Bu Kanun 110"uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz."denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Davacı sigorta şirketi tarafından “Kasko Sigorta Poliçesi” ile sigortalanmış bulunan 34 M 2542 plaka sayılı aracın 30.06.2015 tarihinde İstanbul Üsküdar caddesi üzerinden Pendik istikametine doğru seyir halinde iken yol üzerinde açıkta bulunan logar kapağına çarpması sonucu hasarlandığı, oluşan 9.050,930-TL hasar bedelinin araç sahibine ödendiği, davalı idareye başvurularak araç sahibine ödenen hasar bedelinin taraflarına ödenmesi talebinde bulunulduğu, talebin reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 Sayılı Kanunda yapılan değişikle. 2918 Sayılı Kanunda kamu kurum ve kuruluşlarına verilen görevlerin ya da yüklenen sorumlulukların ilgili idare tarafından gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle meydana gelen trafik kazası neticesi ortaya çıkan zararın tazmini istemiyle açılacak davaların adli yargı mercilerinde çözüme kavuşturulacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla, 2918 Sayılı Kanun uyarınca idareye karşı hizmet kusuru bulunduğundan bahisle açılacak tazminat davaları adli yargının görev alanına girmektedir.

Bakılan davada; davalı idarenin gerekli tedbirleri almadığı iddiasıyla 2918 Sayılı Kanun uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesi hükmü uyarınca adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1 -a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; itiraz edilmesi üzerine, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesince,  13.10.2016 gün ve E:2016/485, K:2016/222 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL ANADOLU 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 13.6.2017 gün ve E:2016/480, K:2017/278 sayı ile, “(…)Somut uyuşmazlıkla benzeri mahiyette olan bir konuda Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 18.12.2014 tarih 2014/23677 esas ve 2014/19024 karar sayılı ilamında: "Davacı kasko sigortalı araç yoldaki çökme ve rögar kapağının yol düzeyinin altında kalması nedeni ile meydana gelen kaza sonucu hasarlandığı iddiasıyla Silivri Belediyesi aleyhine açılan davada mahkemece 6102 sayılı TTK.nun 4/1-a ve 1483. maddesi gereğince, 1472. Maddeye dayalı olarak açılan davaya yine aynı kanunun 5. maddesi dikkate alınarak bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, Silivri Belediyesi kamu tüzel kişisi olup, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak idari yargılama usulü hakkındaki kanunun 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. 2918 sayılı Karayolları trafik Kanununda hizmet kusurundan ötürü sorumluluk hükümleri düzenlenmemiş olup 110. maddede belirtilen "sorumluluk", 85. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan tehlike esasına dayalı kusursuz sorumluluğa ilişkindir. O halde mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak davalı Silivri Belediyesi aleyhine açılan bu davada adi yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle davalı Silivri belediyesi yönünden dava dilekçesinin yargı yolu bakımından görevsizlik nedeniyle usulden reddine hükmedilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi yerinde görülmemiştir” şeklinde kararla yargı yeri olarak idari yargının görevli olduğuna hükmetmiştir.

Yine Mahkememizin 30/11/2016 tarih 2016/272Esas 2016/330Karar sayılı dosyasının istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 05/04/2017 tarih 2017/216Esas, 2017/139Karar sayılı ilamında "….dayanılan olguların, idarenin hizmet kusuruna ilişkin olmasına; mahkemece, 11/02/1959 gün ve 17/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca hüküm verilmiş bulunmasına; 2918 sayılı yasa 110"da düzenlenen ve kamu kurumlarına ait araçların işletilmesi nedeniyle hukuki sorumluluk savının mevcut olmamasına göre, istinaf itirazlarının esastan reddine…" karar vermiştir.

Somut uyuşmazlıkta da; davacının sigortalısına ait araçta meydana gelen zararın rücuen davalı Belediyeden hizmet kusuruna dayalı olarak tazmini talep edilmektedir. 2918 sayılı yasada hizmet kusuruna ilişkin bir sorumluluk hali düzenlenmemiş olup yasanın 110. maddesindeki sorumluluk hali 85.madde ve devamında düzenlenen “tehlike sorumluluğuna” ilişkindir. Bu nedenle davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesince açık bırakılan logar kapağına sigortalı aracının çarpması, sonucu oluşan zararın hizmet kusuru sebebiyle oluştuğu kabul olunarak adli yargı yolu bakımından Mahkememiz görevsiz olup uyuşmazlığın hal mercii İdari yargıya aittir. Bu gerekçeyle aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.

HÜKÜM: Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere ;

1-Somut uyuşmazlıkta idari yargı görevli olduğundan dava dilekçesinin görev yönünden REDDİNE…” karar vermiş; davacı vekilinin istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesi, 4.12.2017 gün ve E:2017/1434, K:2017/617 sayı ile, başvurunun reddine kesin olarak karar vermiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Bu aşamadan sonra, davacı vekili olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine sunulması amacıyla Mahkemeye dilekçe vermiş ancak bu talep üzerine dosya bir kez daha istinaf mahkemesine gönderilmiştir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesi; 4.12.2017 gün ve E:2017/1434, K:2017/617 sayılı Ek Karar ile, uyuşmazlığa konu miktarın H.M.K."nın 362/1-a maddesinde belirtilen "kırk bin" TL."lik sınırın altında kaldığından, temyiz edilemeyecek kararlardan olduğundan dairelerince kesin olarak verilen kararın temyiz edilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca; idari ve adli yargıda olmak üzere olumsuz görev uyuşmazlığına ilişkin iki tane kesinleşmiş karar mevcut olduğuna göre, bu durumda yapılması gerekenin, İlk Derece Mahkemesi"nce olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesi olduğu gerekçesiyle; davacı vekilinin temyiz talebinin reddine, Yargıtay yolu açık olmak üzere karar vermiş; bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi;  26.4.2018 gün ve E:2018/355, K:2018/4530 sayı ile, hükmü temyiz eden davacı vekilinin temyiz isteminin, miktar yönünden kesin olması sebebiyle, reddine ilişkin 04.12.2017 tarih 2017/1434 esas 2017/617 sayılı ek kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle; davacı vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca onanmasına karar vermiştir.

Davacı şirket vekili, olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi için bir kez daha İstanbul Anadolu 4.Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçe vermiş,  Mahkemece 26.6.2018 gün ve E:2016/480 sayılı üst yazıyla dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Turgay Tuncay VARLI"nın katılımlarıyla yapılan 24.9.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyasının bir sureti ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete sigortalı 34 … 2542 plakalı aracın, 30/06/2015 tarihinde Üsküdar Caddesi üzerinden Pendik İstikametine seyrederken, no:78 önüne geldiği esnada yol içerisinde açık şekilde bırakılan rögar kapağına çarpması nedeniyle meydana gelen kazada hasara uğradığı; bu nedenle ilgili firmalara toplam 9.050,93 TL tamir ve parça bedeli ödendiği; hasardan kaynaklı bedelin sorumluluğunun,  kazaya neden olan yoldaki çalışma ve yapılan işler ile bu işlerin kontrol ve denetimini yapmayan davalı idareye ait olduğu iddia edilerek, 9.050,93 TL hasar bedelinin, ödeme tarihinden itibaren, yasal faizi ile birlikte rücuen tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul Anadolu 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin; 13.6.2017 gün ve E:2016/480, K:2017/278 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

       

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin; 13.6.2017 gün ve E:2016/480, K:2017/278 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.9.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                    Üye                          Üye                        Üye                      

       Hicabi                   Şükrü                     Mehmet                   Birol             

    DURSUN             BOZER                      AKSU                 SONER            

 

 

                                       Üye                          Üye                        Üye                   

                              Süleyman Hilmi            Aydemir             Turgay Tuncay

                                     AYDIN                    TUNÇ                    VARLI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 24.9.2018

                                                                                   

 

                                                ÜYE

                                    Turgay Tuncay VARLI

 

 

 

Hemen Ara