Esas No: 2017/24659
Karar No: 2017/24659
Karar Tarihi: 16/11/2021
AYM 2017/24659 Başvuru Numaralı ALİ GÜNEY VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ALİ GÜNEY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/24659) |
|
Karar Tarihi: 16/11/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Ferhat YILDIZ |
Başvurucular |
: |
1. Ali GÜNEY |
|
|
2. Ali KELEŞ |
|
|
3. Ali KORKMAZ |
|
|
4. Ali YORULMAZ |
|
|
5. Ali Rıza DEMİRCİ |
|
|
6. Aydın AKÇAY |
|
|
7. Cemal YORULMAZ |
|
|
8. Fatma KAYNAK |
|
|
9. İlyas SATIROĞLU |
|
|
10. Metin KARAMAN |
|
|
11. Murat ALKAN |
|
|
12. Sakine AKÇAY |
|
|
13. Şenel YORULMAZ |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Alp Tekin OCAK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, altın madeni işletilmesi için çevresel etki değerlendirmesinin (ÇED) uygun bulunması nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile konut dokunulmazlığının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurucular dışındaki diğer başvurucular yönünden ayrılarak Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamışlardır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Ordu"nun Fatsa ilçesi Bahçeler Mahallesi"nde özel bir şirket tarafından yapılması planlanan altın madeni projesi ile ilgili olarak 11/2/2013 tarihli çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı (rapor) verilmiştir.
10. Başvurucular 8/10/2014 tarihinde; ÇED raporunun hukuka aykırı olduğunu, ruhsat alanının küçük bir kısmına ilişkin karar alındığını, proje tanıtım dosyasının yetersiz olduğunu, projenin Tepeköy, Yukarıbahçeler ve Bahçeler köylerinin içme sularına zarar vereceğini, ÇED raporunda yeterli veri ve çözüm sunulmadığını ileri sürerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığına (İdare) karşı, raporun iptali istemli dava açmıştır.
11. Davalı İdare savunmasında; davanın süresinde açılmadığını, projeye ilişkin ÇED raporunda faaliyetin tüm safhalarının her türlü çevresel etkileri ve sosyal etkilerinin mevzuat ilkeleri çerçevesinde değerlendirilerek dava konusu işlemin tesis edildiğini, işlemin hukuka uygun olduğunu ileri sürmüştür.
12. Ordu İdare Mahkemesi (Mahkeme) mahalde keşif yapmış, yüksek inşaat, orman, maden, harita ve çevre mühendisi öğretim görevlilerinden oluşan beş kişilik bilirkişi heyeti tarafından 29/5/2015 tarihli rapor Mahkemeye ibraz edilmiştir.
13. Bilirkişi raporunda özetle; raporda yapılan incelemelerin, hesaplamaların ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri, bilgi ve belgeye dayandırıldığı, projenin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelendiği ifade edilmiştir. Raporda projenin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin proje kapsamındaki su kalitesi, hava kalitesi , gürültü, vibrasyon ve toprak kalitesi ölçümleri ile asit kaya drenajının oluşumunun takip edilmesi ve görsel etkinin izlenmesi programlarının titizlikle yürütülmesi durumunda kabul edilebilir düzeyde olacağı görüşü bildirilmiştir.
14. ÇED raporunda;
i. Yığın etrafının rüzgâr kesici panellerle çevrilmesinin en uygun çözüm olduğu, altın üretimi için kapalı kaplarda hazırlanacak siyanür çözeltisinin yığın üzerine damlatma usulü ile verileceği,
ii. Yığın tabanından sızan siyanürün içinden altın alındıktan sonra çözeltinin tabanı plastik membran ile kapatılmış ve üzeri açık havuzlarda biriktirileceği,
iii. Siyanürün buharının oluşmaması için pH"nin yüksek tutulacağı ve akarsu veya diğer ortamlara siyanürlü su sızmasına müsaade edilmeyeceği,
iv. Projenin ilk hazırlık aşamasında oluşacak katı atığın geri kazanılabilir kısmının ayrı depolanıp geri dönüşüm şirketine, geri kalanının Fatsa Belediyesi Katı Atık Depolama Alanına gönderileceği,
v. İlerleme aşamasında da katı atığın benzer şekilde bertaraf edileceği, atık suyunun yönetmelikte belirtilen deşarj kriterlerini sağlayacak derecede arıtıldıktan sonra deşarj edileceği, ölçülen gürültü değerlerinin yönetmelik sınır değerlerini aşmadığı,
vi. Üretimin son 7 ayında ocağa su girişi olması beklendiğinden susuzlaştırma işleminin işletme aşamasında en uygun yöntem (pasif- aktif susuzlaştırma) seçilerek yapılacağı,
vii. Doğal drenaja verilecek susuzlaştırma suyunun deşarj standartları ile uyumlu olacağı, açık ocakta geri doldurma yapılacağından açık ocak gölü oluşumunun söz konusu olmayacağı
viii. Faaliyet alanı içinde ve yakınında 11/8/1983 tarihli ve 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamında millî park, tabiat parkı, tabiat anıtı veya tabiat koruma alanı bulunmadığı özetle tespit edilmiştir.
15. Başvurucular vekili bilirkişi raporuna karşı sunmuş olduğu beyanında özetle; rapordaki tespitlerin kesinlikten uzak, muğlak görüşler ihtiva ediyor olması sebebiyle raporu düzenleyen heyetten ve uzmanlık alanına göre ilgili bilirkişilerden ek rapor hazırlatılmasını talep ettiğini ifade etmiştir. ÇED raporunun mevzuata aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda atıkların toplanacağı bir depoya ihtiyaç duyulduğunun belirtilmesine rağmen ÇED raporunda bu hususta bir düzenleme bulunmadığını ileri sürmüştür. ÇED raporunda su kaynaklarının korunması için bir havza planlaması yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen havza planlaması hükümlerine uygun bir yatırım yapılıp yapılmadığının değerlendirilmediği, bölgedeki içme suyu kaynaklarının kıt olduğunun vurgulanmasına rağmen bu kaynakların korunması için gözlem kuyusunun bulunup bulunmadığına değinilmediği ifade edilmiştir. Son olarak çevre düzeni planına aykırılıkla ilgili iddiaların değerlendirilmediğini, sanayi alanı dışında bu yatırımın yapılmasının çevresel maliyetlerinin hesaplanmadığını vurgulamıştır.
16. Mahkeme 11/11/2015 tarihli kararıyla anılan bilirkişi raporunda belirtilen tespitleri hükme esas almak suretiyle davanın reddine hükmetmiştir. Karar gerekçesinde; bilirkişi raporunun geniş bir özetine değinilmiş ve başvurucuların bilirkişi raporuna yaptığı itirazlar, raporun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu belirtilerek reddedilmiştir. Kararda ayrıca altın madeni projesinin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelendiği, bu etkilerin giderilmesi için gerekli ve yeterli önlemlerin alındığı, projenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin ÇED raporunda alınması öngörülen önlemlerle birlikte ilgili mevzuata ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde olduğu vurgulanmıştır.
17. Anılan karar; başvurucular tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay Ondördüncü Dairesinin 14/12/2016 tarihli kararıyla başvurucular yönünden onanmıştır.
18. Nihai karar, başvurucular vekiline 10/4/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucular vekili 10/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. İlgili hukuk için bkz. Ahmet Bilgin ve Diğerleri, B. No: 2015/11709, 12/12/2018, §§ 18-24.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucular; altın madeninin doğrudan etkileyebileceği köylerde yaşadıklarını, bilirkişi raporuna karşı yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, projenin siyanür yöntemiyle altın arama faaliyetlerini içermesi nedeniyle sağlık açısından riskli olduğunu, bölgedeki insanların zehirlenme tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını ileri sürmüştür. Bunun yanında kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini, sakat bilirkişi raporuna dayanılarak verilen karar sonucunda kadimden bu yana yaşadıkları topraklarda barınamayacaklarını, bu nedenlerle özel hayatın gizliliği ile konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Başvuru formunda ayrıca projenin gerçekleşmesi halinde yaşanması kuvvetle muhtemel ekolojik tahribat, içme sularının kirlenmesi, orman ve tarım alanlarının yok olması nedenleriyle sağlıklı çevrede yaşama hakkının ihlal edildiği ifade edilmiştir.
23. Bakanlık görüşünde, başvurucuların mağdur sıfatlarına dair açıklamalar ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sunulan ÇED sürecine ilişkin genel bilgi ve değerlendirmelere yer verildikten sonra ÇED olumlu kararının alınmasına dayanak olan yasal düzenlemelerin usuli güvenceleri sağladığı ve ÇED sürecine ilişkin bu kuralların somut olaya uygulanarak başvurucuların bu sürece ilişkin bilgilendirildiği ve bu sürece müdahale etme şansının bulunduğu vurgulanmıştır. Görüşte ayrıca yöre halkının uyuşmazlık konusu maden sahasına ilişkin halkın katılımı toplantısında yer almasının, Şirkete verilen ÇED olumlu kararına karşı ilgililer tarafından idare mahkemesi önünde dava açılmasının ve başvurucuların itirazlarının mahkemeler önünde dinlenmesinin usuli güvencelerin somut olayda uygulandığının göstergesi olduğu ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
24. Anayasa"nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir."
25. Anayasa"nın "Konut dokunulmazlığı" kenar başlıklı 21. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kimsenin konutuna dokunulamaz..."
26. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru ihlal iddialarının mahiyeti gereği, özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür(benzer değerlendirmeler için bkz. Ahmet Bilgin ve diğerleri, § 51).
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, esas itibarıyla Anayasa"nın ve Sözleşme"nin ortak koruma alanında bulunmayan Anayasa"nın 56. maddesinde düzenlenmiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi; daha önce pek çok kararında söz konusu hakkın Anayasa’nın fiziksel ve ruhsal bütünlüğün korunması ile ilgili hukuksal çıkarları ihtiva eden 17. maddesi, özel hayata ve aile hayatına saygıyı güvence altına alan 20. maddesi ve konut dokunulmazlığını düzenleyen 21. maddesi ile bağlantılı olarak ve söz konusu hükümlerde yer alan hukuksal çıkarlar üzerindeki etkisi dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir (Mehmet Kurt [GK], B. No: 2013/2552, 25/2/2016, § 46; Ahmet İsmail Onat, B. No: 2013/6714, 21/4/2016, § 59; Fevzi Kayacan (2), B. No: 2013/2513, 21/4/2016, § 39; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 43; Ahmet Bilgin ve diğerleri, § 52).
29. Somut başvuru açısından değerlendirilmesi gereken ilk husus, başvuruya konu çevresel etkinin Anayasa’nın 20. ve 21. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olup olmadığıdır. Bu kapsamda ilgili tesis, işletme veya sair faaliyet sonucu ortaya çıkan çevresel etkiler ile başvurucunun özel ve aile hayatı veya konutunu kullanım hakkı arasında gereğince sıkı bir bağın varlığı yeterlidir (Mehmet Kurt, § 70; Ahmet İsmail Onat, § 84; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, § 68). Başvurucuların ÇED olumlu raporu kapsamında projenin yapılacağı bölgede bulunan köylerde ikamet ettikleri ve bu bölgede taşınmazları olduğu görülmüştür. Başvurucuların açtıkları davalarda derece mahkemelerine sunulan raporların içeriğinde de söz konusu altın arama projesinin başvurucuların bulundukları bölgedeki etkilerinin tartışıldığı görülmektedir. Dolayısıyla başvurucuların özel hayatları ile konut dokunulmazlığı hakkına altın arama projesinin etkisinin Anayasa’nın 20. ve 21. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ahmet Bilgin ve diğerleri, § 53).
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Devletin özel hayata saygı hakkı ile konut dokunulmazlığı hakkını etkili olarak koruma ve bunlara saygı gösterme şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Pozitif yükümlülük anayasal hakların korunmasına yönelik maddi yükümlülüklerin yanı sıra ilgililerin çevresel mesele ile ilgili karar alma sürecine katılımı ile etkili idari ve yargısal yollara başvuru imkânı tanınmasını içeren usuli yükümlülükleri içermektedir.
a. Usule İlişkin Yükümlülükler Yönünden
32. Çevresel meseleler bağlamında devletin usule ilişkin yükümlülükleri daha önce Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında ortaya konulmuştur. Buna göre muhtemel olumsuz çevresel etkilerin önlenmesi veya en aza indirilmesi amacının gerçekleştirilebilmesi için sürece dâhil olan söz konusu tarafların menfaatlerinin titizlikle değerlendirilmesi, bu değerlendirmenin sağlıklı şekilde yapılabilmesi için de ilgili tarafların sürece etkin katılımının sağlanması gerektiği tartışmasızdır (Mehmet Kurt, §§ 61-66; Ahmet İsmail Onat, §§ 79-81; Fevzi Kayacan (2), §§ 56-61; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, §§ 64, 65; Ahmet Bilgin ve diğerleri, § 56).
33. Öncelikle somut olayda başvurucuların çevresel bilgilendirme sürecine katılım olanağı bulamadığına dair açık bir şikâyeti bulunmamaktadır. Nitekim başvurucuların söz konusu maden işletmesi faaliyetlerinin zararlı etkilerine dair iddialarını yargısal makamlar önüne taşıma imkânı bulduğu anlaşılmaktadır.
34. İkinci olarak başvurucular, derece mahkemelerin kararlarının yeterli bir gerekçe içermediğini vurgulayarak bilirkişi raporunda belirtilen eksikliklere rağmen itirazlarının değerlendirilmediğini ve yeniden rapor alınmadan davanın reddedildiğini ileri sürmüşlerdir. Buna karşın Mahkemece, başvurucuların iddialarının yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporları kapsamında ayrıntılı olarak değerlendirildiği ve iddiaların yerinde görülmeme nedenlerinin kapsamlı bir gerekçe ile karşılandığı anlaşılmaktadır. Danıştayın da ilk derece mahkemesinin kararını hukuka uygun olduğunu belirterek onadığı dikkate alındığında, kararların gerekçesiz olduğu söylenemez.
35. Dolayısıyla başvurucuların söz konusu çevresel rahatsızlığa ilişkin iddialarını, ilgili usule ilişkin güvenceleri haiz olarak yargısal makamlara sunma ve inceletme imkânı bulduğu anlaşılmaktadır.
b. Esasa İlişkin Yükümlülükler Yönünden
i. Genel İlkeler
36. Anayasa"nın 48. maddesi gereğince özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine uygun yürümesinin sağlanması konusunda devlete düşen bazı yükümlülükler bulunmaktadır (Ahmet İsmail Onat, § 99). Bu bağlamda somut olayda maden işletmesine verilen iznin ülkenin ekonomik yararına ilişkin kamu yararına dayalı meşru bir amacı içerdiği açıktır (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Ahmet Bilgin ve diğerleri, § 60).
37. Bununla birlikte kamu makamlarının özel hayata saygı ile konut dokunulmazlığı hakkının etkili şekilde korunmasını güvence altına almak için gerekli adımları atıp atmadığı önem taşımaktadır. Bu bağlamda söz konusu çevresel etki kapsamında karşı karşıya gelen menfaatler arasında adil bir dengenin tesis edilip edilmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu alanda kamusal makamların sahip olduğu geniş takdir yetkisi dikkate alındığında çevresel meseleler bağlamında Anayasa Mahkemesinin görevi, söz konusu çevresel rahatsızlığın nasıl sonlandırılacağı veya etkilerinin nasıl azaltılacağının bizzat belirlenmesi değildir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, yargısal makamlar başta olmak üzere kamusal makamların konuya gereken özenle yaklaşıp yaklaşmadıklarını ve ilgili tüm menfaatleri gözetip gözetmediklerini değerlendirmek durumundadır (Mehmet Kurt, § 78; Ahmet İsmail Onat, § 87; Fevzi Kayacan (2), §§ 66, 67; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, §§ 70, 71; Ahmet Bilgin ve diğerleri, § 61).
38. Karmaşık çevresel sorunların ele alınıp çözümlenmesi aşamasında karar süreci, çevreye ve kişi haklarına zarar verebilecek faaliyetlerin etkilerini önceden değerlendirecek ve önleyecek şekilde tesis edilmelidir. Böylece bireysel ve kamusal menfaatler arasında adil bir denge tesis edilerek karşıt görüşlerin dile getirilmesine olanak tanıyacak gerekli etüt ve değerlendirmelerin gerçekleştirilmesi sağlanacaktır. Bu bağlamda söz konusu sürece ilişkin bilgilere erişim ve karar alma sürecine aktif katılımın yanı sıra karardan etkilenebilecek olan bireylerin karar alma sürecinde görüş ve menfaatlerinin yeterince dikkate alınmadığını dile getirebilmek için konuyla ilgili her türlü tasarrufa karşı yargısal başvuru hakkına sahip olmaları ve iddialarının yargısal makamlarca özenli bir şekilde değerlendirilmesi son derece önemlidir (Ahmet İsmail Onat, § 94; Fevzi Kayacan (2), § 71; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, § 75; Ahmet Bilgin ve diğerleri, § 62).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
39. Başvurucular, öncelikle siyanürle altın arama yönteminin olası risk ve tehlikelerinden şikâyetçi olmuştur. Ancak soyut bir temele dayalı olarak bu iddiaların incelenmesi mümkün olmadığı gibi başvurucuların bu etkilerin gerçekleşebileceğine dair somut herhangi bir bilgi veya belge de sunamadıkları anlaşılmaktadır. Kaldı ki Mahkeme tarafından mahallinde yapılan keşifteve sonrasında hazırlanan bilirkişi raporunda yapılan tespitler ile başvurucuların bu iddiaları doğrulanmadığı gibi projenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde olduğu sonucuna varıldığı görülmüştür.
40. Öte yandan başvuru konusu olayda ilgili yargısal makamlarca yapılması planlanan altın arama faaliyetlerinin riskleri ve zararlı etkileri yönünden kapsamlı ve nitelikli bir araştırma yapıldığı, yapılan bu araştırma sonucunda uzman bilirkişilerin raporlarına dayalı olarak ÇED raporunda gerekli bütün tedbirlerin öngörüldüğü sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla işletmenin faaliyet süreçlerinde gerçekleştirilen idari eylem ve işlemlerin hukukiliği derece mahkemeleri tarafından iddiaları karşılayacak yeterlilikte değerlendirilmiştir. Bu durumda başvurucuların ve kamunun somut başvuru özelinde karşı karşıya gelen menfaatleri arasında derece mahkemeleri tarafından adil bir denge kurulmadığı ve takdir hakkının sınırlarının aşıldığı sonucuna ulaşmak mümkün değildir. Bu noktada Anayasa Mahkemesinin kendi takdirini, bilimsel veriler ile bu teknik ve karmaşık alana ilişkin olarak derece mahkemelerinin takdiri yerine ikame etmesi düşünülemez.
41. Yukarıda yer verilen tespitler ışığında kamusal makamların olaya gereken özenle yaklaşmadıkları, olayda söz konusu olan kamusal ve bireysel menfaatleri gerektiği şekilde değerlendirmedikleri, başvurucuların özel hayata saygı ile konut dokunulmazlığı hakkı bağlamında kamusal makamların pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna varılması mümkün değildir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. ve 21. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ile konut dokunulmazlığı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkı ile konut dokunulmazlığı hakkının ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20.ve 21. maddelerinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ile konut dokunulmazlığı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 16/11/2021tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar karar verildi.