Esas No: 2017/19507
Karar No: 2017/19507
Karar Tarihi: 16/11/2021
AYM 2017/19507 Başvuru Numaralı M.H. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
M.H. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/19507) |
|
Karar Tarihi: 16/11/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI |
Başvurucu |
: |
M.H. |
Vekili |
: |
Av. Arda BALKAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, bu süreçte idari gözetim merkezinde tutulması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, sınır dışı etme kararına karşı açılan iptal davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
5. Komisyonlarca tedbir talebinin Bölüm tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden İçtüzük"ün 73. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm tarafından İçtüzük"ün 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 1997 yılı doğumlu olan başvurucu, Suriye vatandaşıdır. Anlatımına göre başvurucu, ülkesindeki savaş ortamından ailesiyle birlikte kaçarak Türkiye"ye sığınmış; geçici koruma statüsünden yararlanarak geçici kimlik kartı edinmiştir. Daha sonra bu kartını kaybettiğini ifade eden başvurucu; Mersin"de başka bir Suriye vatandaşıyla evlendiğini, ardından Yunanistan"a yasa dışı yollarla geçmeye çalıştığı esnada yakalandığını dile getirmiştir.
10. Göçmen kaçakçılığı suçu kapsamındaki ihbarı değerlendiren kolluk görevlileri, başvurucuyu 24/10/2016 tarihinde İzmir"de bir minibüste Suriye uyruklu otuz altı kişiyle birlikte yakalamıştır. Araçta yapılan arama neticesinde 25 can yeleği, 2 şambrel ve 1 şişirme pompası bulunduğu tutanaklara yansımıştır. Başvurucunun başkasına ait kimlik bilgilerini kullanarak Türkiye"ye yasa dışı yollardan giriş yaptığı parmak izi karşılaştırılması sonucu bilirkişi raporuyla tespit edilmiştir. Başvurucu, yakalanmasının ardından İzmir İl Göç İdaresi Müdürlüğüne teslim edilmiştir.
11. İzmir Valiliğinin 25/10/2016 tarihli kararıyla 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu"nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi (kamu güvenliği açısından tehdit oluşturma) uyarınca başvurucunun sınır dışı edilmesine ve 6 ay idari gözetim altına alınmasına karar verilmiştir. Başvurucu Harmandalı Geri Gönderme Merkezine yerleştirilmiştir.
12. Sınır dışı etme kararı 26/10/2016 tarihinde başvurucunun kendisine tebliğ edilmiş olup ilgili evraklar Türkçe ve Arapçadır.
13. Başvurucu, anılan kararın iptali istemiyle 22/2/2017 tarihinde İzmir 1. Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) vekili vasıtasıyla dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde sınır dışı etme kararının hukuka aykırı olmasının yanı sıra kendisinin sınır dışı edilemeyecek şahıslardan olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca tebligatın usulüne uygun yapılmadığını, kendi dilinde okuryazarlığının yeterli olmadığını, bu nedenle kararı öğrendiğini beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak değerlendirilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
14. İdare Mahkemesinin 15/3/2017 tarihli kararıyla davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Suriye uyruklu olan davacının [H.B.] isimli kişinin kimlik bilgilerini kullanarak Türkiye"ye kaçak yollarla giriş yaptığı, 24.10.2016 günü saat:0030 sıralarında, İzmir-Karabağlar Limontepe Toki Konutları 6.sokak üzerinde... plakalı minibüs içesinde davacının da aralarında bulunduğu 37 suriye uyruklu şahsın yakalandığı, araçta 25 can yeleği, 2 adet şambrel, 1 adet şişirme pompası ele geçirildiği, Harmandalı Geri Gönderme Merkezine teslim edilen davacı hakkında, 6458 sayılı Yasa"nın 54/1-d maddesini ihlal ettiğinden bahisle İzmir İl Göç İdaresi Müdürlüğünün 25.10.2016 tarih ve 2732682.101.18.03.2sayılı kararı ile hakkında sınır dışı etme kararı alındığı, bu kararın kendi dilinde 26.10.2016 tarihinde bizzat davacıya tebliğ edildiği, bu işlemin iptali istemiyle bu tarihi takiben 15 gün içinde dava açılması gerekirken, dava açma süresi geçtikten çok sonra 22.02.2017 tarihinde bakılan davanın açıldığı görülmektedir.
Bu durumda, yasal süresi içinde açılmayan davanın esastan incelenme olanağı bulunmamaktadır. "
15. Başvurucu 6/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş, ayrıca sınır dışı etme kararının tedbiren durdurulmasını talep etmiştir. Başvurucu sunduğu vekâletnamede eğitim durumunun ortaokul veya dengi olduğunu, Arapça dilini kullandığını tercüman vasıtasıyla belirtmiştir.
16. Anayasa Mahkemesinin 7/4/2017 tarihli kararıyla başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunup bulunmadığının değerlendirilebilmesi için bilgi ve belgelere ihtiyaç duyulduğu, bununla birlikte araştırma sürecinde sınır dışı işleminin gerçekleştirilmesi hâlinde telafisi imkânsız sonuçlar ortaya çıkabileceği için ilgili bilgi ve belgeler toplandıktan sonra yeniden değerlendirilmek üzere başvurucunun ülkesine sınır dışı edilmesine dair işleminin geçici olarak durdurulmasına karar verilmiştir.
17. Diğer taraftan başvurucu, İdare Mahkemesinin ret kararına karşı istinaf talebinde bulunmuştur. Başvurucunun bireysel başvurusundan sonra istinaf talebi İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesinin 20/9/2017 tarihli kararıyla esastan reddedilmiştir. Ret gerekçesi şöyledir:
"Bu bakımdan; Dairemizce 6458 sayılı Yasa uyarınca tesis edilen işleme yönelik olarak davacı tarafından yapılan başvuru üzerine, uyuşmazlığın esası incelenmeden özel yasasındaki dava açma sürelerine ilişkin kurallar uyarınca süreaşımı nedeniyle davanın reddine yönelik olarak verilen karara yapılan istinaf başvurusunun incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. (Benzer bir yaklaşım ve inceleme için; Danıştay 10. Dairesinin, 19.01.2016 tarih, E:2014/1508, K:2016/276 sayılı kararına bakılabilir.)
Dosyadaki belgeler ile 13/04/2017 günlü ara kararımıza davalı idarece verilen yanıt ve başvuru dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, istinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın kaldırılmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, İzmir 1. İdare Mahkemesince verilen 15/03/2017 tarih, E: 2017/331, K: 2017/496 sayılı karara davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine"
18. Anayasa Mahkemesi başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde maruz kalacağını iddia ettiği kötü muamele iddialarına ilişkin bilgi ve belge vermesi için başvurucuya 27/1/2020 tarihinde iki haftalık kesin süre vermiştir. Başvurucu vekili tarafından 29/1/2020 tarihinde verilen cevapta, başvurucuyla irtibatının kopması nedeniyle başvurucunun sınır dışı edilip edilmediği veya ülkeyi terk edip etmediğinin bilinmediği belirtilmiş; idari gözetim kararının kaldırılarak 27/2/2017 tarihi itibarıyla başvurucunun serbest bırakıldığı açıklanmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
20. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
21. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; ülkesinde savaş ortamının bulunduğunu, ülkesine iadesi hâlinde öldürülme veya işkence ya da kötü muameleye maruz kalma riski bulunduğunu belirterek kötü muamele yasağı ile yaşam hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulmasını talep etmiştir.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
24. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
25. Başvurucuya sınır dışı etme kararının 26/10/2016 tarihinde tebliğ edildiği, bu tarihe göre davanın süresinde açılmadığının idari yargılama sonucu tespit edildiği görülmüştür. Sınır dışı etme kararı 26/10/2016 tarihinde başvurucuya kendi dili olarak belirttiği Arapça olarak tercüme evraklarıyla birlikte tebliğ edilmiştir. Bireysel başvuru dosyasına sunulan vekâletnamede ortaokul düzeyinde eğitime sahip olduğu açıklanan başvurucunun Arapça yeterli düzeyde okuryazar olmadığına ilişkin iddiasının desteklenmediği anlaşılmıştır. Dolayısıyla sınır dışı etme kararının tebliğinden sonra yaklaşık dört ay gibi makul olmayan bir sürede açılan iptal davasının süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının anayasal güvencelerinin ihlal edildiğinin değerlendirilmesi mümkün değildir.
26. Bu itibarla başvurucunun imzasını da taşıyan 26/10/2016 tarihli Tebliğ Tutanağı"nın esas alınarak davanın süresinde açılmadığı nazara alındığında başvurucunun olağan kanun yollarını usulüne uygun tüketmediği sonucuna ulaşılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, idari gözetim altında tutulmasının hukuka aykırı olduğunu ve makul süresini aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi B.T. ([GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017) başvurusunda idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan etkilenenlerin idari yargıda tam yargı davası açabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
30. Hakkında idari gözetim kararı alınanlar için de sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle itirazı kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını engelleyici bir düzenleme bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T., § 73). Aynı değerlendirme idari gözetimin idarece sonlandırılması durumunda da geçerlidir (A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37). Başvurucunun tam yargı davasına başvurduğuna ilişkin bilgi mevcut değildir.
31. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
32. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle mevcut başvurular yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davaların süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
33. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T. kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete"de yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden, doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakip açılacak davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., § 59).
D. Adil Yargılama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucu, sınır dışı etme kararının tebliğinin usulsüz olmasına rağmen iptali amacıyla açılan davada İdare Mahkemesinin hatalı sonuca ulaştığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
37. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) veya Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme"ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
38. Anayasa"da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmede veya ülkeden sınır dışı etmede takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa"da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A.,[GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
39. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yabancıların ülkeye girişine, ülkede kalışına veya ülkeden çıkarılmasına ilişkin işlemlerin Sözleşme"nin 6. maddesi kapsamında kalmadığı kabul edilmektedir. Bir başka ifadeyle söz konusu işlemlere ilişkin davalar medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili görülmemektedir (Aıgul Mavlıanova, B. No: 2016/6293, 9/11/2017, § 27). Dolayısıyla sınır dışı etme işlemini konu alan uyuşmazlıkları içeren yargılamaların Anayasa"nın 36. ve Sözleşme"nin 6. maddesinde güvence atına alınan adil yargılama hakkının ortak koruma alanı kapsamında kalmadığının kabulü gerekir (Aıgul Mavlıanova, § 28).
40. Başvuru konusu olayda yukarıda da belirtildiği üzere başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin iddialarının konusunun Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. Kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Başvurucu hakkındaki sınır dışı etme işlemine ilişkin tedbir kararının SONLANDIRILMASINA,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,
F. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 16/11/2021tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.