Esas No: 2017/18683
Karar No: 2017/18683
Karar Tarihi: 17/11/2021
AYM 2017/18683 Başvuru Numaralı YUSUF BİRKAN Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
YUSUF BİRKAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/18683) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Ferhat YILDIZ |
Başvurucu |
: |
Yusuf BİRKAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun göndermek istediği mektuba idarece sakıncalı bulunarak el konulmasının haberleşme hürriyetini ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/3/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan hükümlü olarak Balıkesir L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
9. Başvurucu, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilciliğine gönderilmek üzere bir mektup yazmıştır. Mektubun incelenmesinde; bir sayfadan ibaret olduğu, metnin altında başvurucunun da aralarında bulunduğu çok sayıda isim ve imzanın yer aldığı görülmüştür. Mektubun ceza infaz kurumunda bir grup tutuklu ve hükümlülere uygulanan ve hukuka aykırı olduğu iddia edilen bazı uygulamaları dile getirmek için kaleme alındığı anlaşılmaktadır.
10. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Kurul) 2/3/2017 tarihinde, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereği mektubun tamamının sakıncalı olduğundan gönderilmemesine karar vermiştir. Kararda; mektupta kurumları hedef gösteren, hukuksal olarak yapılan düzenlemeleri hukuka ve insan haklarına aykırı uygulamalarmış gibi algılanmasına neden olabilecek, terör örgütlerinin yasa dışı eylemlerini hak arama faaliyeti şeklinde gösteren yalan yanlış ifadelerin bulunduğu vurgulanmıştır. Kararda ayrıca söz konusu mektupla Anayasa ile güvence altına alınan dilekçe hakkının kötüye kullanıldığı, hakkın kötüye kullanılması yoluyla devletin terörizmin övülmesine ve teşvik edilmesine aracı kılınmaya çalışıldığı belirtilmiştir.
11. Başvurucu, anılan karara karşı Balıkesir İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yaptığı şikâyette; mektupta, yaşadıkları sıkıntılara çözüm bulmak için bir çağrıda bulunduklarını, iletişim hakkının engellendiğini, bu nedenle kararın ortadan kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
12. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun şikâyetini 8/3/2017 tarihli kararıyla reddetmiştir. Anılan kararda ilgili mevzuat hükümleri ile Kurul kararının gerekçesi tekrarlandıktan sonra hükümlünün şikâyetinin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucunun anılan karara itirazı ise Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) tarafından 15/3/2017 tarihinde İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
13. Nihai karar 16/3/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 21/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 5275 sayılı Kanun"un "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 68. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
17. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak gelirinin olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; Uluslararası Af Örgütüne göndermek istediği mektubun insani talepleri içerdiğini, ülkenin yasasına, hukukuna, adaletine zarar veren uygulamaların sonlandırılması için bir duyarlılık çağrısı olduğunu, Kurulun taleplerini ve çağrısını saptırarak mektubun gönderilmemesine karar verdiğini ifade etmiştir. Bireysel başvuru formunda ayrıca mektuptaki tüm ifadelerin açık, net ve somut olmasına rağmen suçlayıcı ifadeler kullanılarak iletişim hakkının engellendiği, açık adresi olan bir kuruma gönderilen ve yaşadıkları sıkıntılara dayanan, hiçbir kurumu hedef göstermeyen mektubun gönderilmemesinin keyfî ve yasalara aykırı olduğu, haberleşme hürriyetinin engellendiği vurgulanmıştır.
20. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat hükümleri kapsamında ceza infaz kurumunun düzeni, disiplini, güvenliği ve yönetimi hususlarındaki takdir hakkının İnfaz Kurumuna ve mahkemelere somut olayın özelliklerine göre değerlendirmek üzere bırakıldığı vurgulanmıştır. Başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunması nedeniyle söz konusu mektubun alıcısına gönderilmemesinin Anayasa"nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda Disiplin Kurulu Başkanlığı ve mahkeme kararlarının da ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği, kararlardaki tespit ve sonuçların yasanın uygulanması niteliğinde olduğunu belirterek müdahalenin Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı değerlendirmesine yer verilmiştir.
21. Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurucu; resmî makamlara gönderilen mektupların denetime tabi tutulmaması gerektiğini, yalan yanlış ifadelerin ne olduğunun belirtilmediğini, mektupta tamamen gerçeklerin yazıldığını, iletişim ve haberleşme hakkının engellendiğini ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un, “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
23. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) bireysel başvuruların içeriğini düzenleyen “Bireysel başvuru formu ve ekleri” başlıklı 59. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarının bireysel başvurunun yapıldığı tarihteki ilgili kısmı şöyledir:
"(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer alır:
...
ç) Kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların ... özeti.
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan zedelendiği iddiasının dayanakları.
...
h) Başvurucunun talepleri.
(3) Başvuru formuna aşağıdaki belgeler ya da onaylı örnekleri eklenir:
...
e) Dayanılan belgelerin asılları ya da onaylı örnekleri.
...
(4) Başvurucu ihlal iddiasına dayanak gösterdiği üçüncü fıkradaki belgelere herhangi bir nedenle erişememesi hâlinde bunun gerekçelerini belirtir. Mahkeme gerekli gördüğü takdirde bu bilgi ve belgeleri resen toplar."
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektubun sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamakta olup başvurucunun ihlal iddialarının haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
25. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda karmaşık veya zorlama şikâyetler, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki şikâyetler, başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği şikâyetler ile temel haklara yönelik bir ihlalin olmadığı açık olan şikâyetler açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, § § 19, 21).
26. Buna göre Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir başvuruyu inceleyebilir ve başvurucuların şikâyetlerini hem maddi olarak hem de hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucuların yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına ilave olarak İçtüzük"ün 59. maddesinde de başvurucuların yükümlülükleri kapsamında şikâyetin maddi ve hukuki temellerine başvuru formu ve eklerinde yer verilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş, böylece başvuru koşullarının öngörülebilirliği kuvvetlendirilmiştir (Cemal Günsel, § 22, 23).
27. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa"ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel, § 24).
28. Anayasa Mahkemesinin başvurucunun yerine geçerek ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma ve delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Söz konusu yükümlülükler başvurucuya aittir. Başvurucunun anılan yükümlülüklere uymaması hâlinde şikâyetlerini temellendiremediği için başvurusu açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir. Anayasa Mahkemesi temellendirmeye ilişkin incelemesini her başvurunun somut koşullarında yapar. Kuşkusuz bu yükümlülüklere başvurucunun elinde olmayan nedenlerle uymamasının ikna edici gerekçelerini Anayasa Mahkemesine sunması ya da Anayasa Mahkemesinin bu durumu işin niteliğinden anlaması hâli müstesnadır (Cemal Günsel, §§ 25, 26).
29. Somut başvuruda devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçundan ceza infaz kurumunda mahpus bulunan başvurucu, Uluslararası Af Örgütüne yazdığı bir mektubu göndermek istemiş; idare ve yargı mercilerinin aldığı kararlar neticesinde söz konusu mektubu alıcısına ulaştıramamıştır.
30. İnfaz Kurumu 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına atıf yaparak ve somut birtakım gerekçeler de ekleyerek mektubun sakıncalı olduğuna bir iddia ile karar vermiş, ilgili İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi de benzer gerekçeyle mektubun sakıncalı olduğuna ilişkin İnfaz Kurumu kararının hukuka uygun olduğunu değerlendirmiştir.
31. Anayasa Mahkemesi Hasan Umut Özer (2) kararında, bir uyuşmazlıkla ilgili somut olaya uygulanacak kanun maddesine atıf yapılarak karar verilmesi durumunda muhatabının savunmada ileri sürebileceği bir iddianın varlığından söz edebilmesi için kanun maddesinin içeriğinin yeterince belirgin olması gerektiğinin altını çizmiştir. Buna göre 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mektup alma ve mektup göndermenin bir hak olarak tanımlandığı, bu hakkın asıl amacının mektuplaşma yoluyla mahpusların dış dünya ile iletişimlerinin devam ettirilmesinin sağlanmasına yönelik olduğu, Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise mektup alma ve gönderme hakkına ilişkin kısıtlama nedenlerinin tahdidi olarak düzenlendiğine işaret edilmiştir. Bu durumda Kanun"da tahdidi olarak sayılan nedenlerden en az birinin varlığı hâlinde mahpusun göndermek istediği ve mahpusa gelen mektubun sakıncalı olduğuna karar verebilmek mümkündür. Aynı zamanda Kanun"da hakkın sınırlanma nedenleri tek tek sayılmak suretiyle sınırlı olarak belirlendiği için bu nedenler dışında bir sebebe dayanılarak mektupla haberleşme hakkının kısıtlanabileceğinden söz edilemez. Bu bağlamda idarenin de tahdidi sayılan bu nedenleri genişletme yönünde bir takdir yetkisinin olmadığı açıktır. Bu açıklamalar çerçevesinde Kanun"un anılan maddesinin içeriğinin somut olaya uygulanacak şekilde yeterince belirgin olduğu söylenebilir (geniş değerlendirme için bkz. Hasan Umut Özer (2), B. No: 2017/40147, 8/6/2021, § 32).
32. Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan nedenlerin mahpusa tanınan hakkın yukarıda belirtilen amacına aykırı kullanılması hâllerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda idarenin incelediği mektubun sakıncalı olduğuna karar vermesi, mektubun anılan Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan nedenlerden en az birini içerdiğinin ve hakkın amacına uygun kullanılmadığının tespiti anlamına gelir. Dolayısıyla mektubun ilgili mevzuata atıf yapılarak sakıncalı olduğunun tespiti hâlinde başvurucu ile kamu makamları arasında oluşan ihtilafın konusu, esasen mektup gönderme ve alma hakkının dış dünya ile iletişim sağlama amacına uygun kullanılmadığı iddiasından ibarettir. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin başvurunun esasını inceleyebilmesi için öncelikle başvurucunun, mektup alma ve gönderme hakkını amacına uygun kullandığını, mektubun anılan Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında kalmadığını ortaya koyması zorunludur (Hasan Umut Özer (2), § 33).
33. Somut olayda başvurucunun mektubunu inceleyen İdarenin mektubun içerik ve nitelik olarak 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında kaldığını dolayısıyla mektup gönderme hakkının amacına uygun kullanılmadığını tespit ettiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında idare, mektupta kurumları hedef gösteren, hukuksal olarak yapılan düzenlemeleri hukuka ve insan haklarına aykırı uygulamalarmış gibi algılanmasına neden olabilecek, terör örgütlerinin yasa dışı eylemlerini hak arama faaliyeti şeklinde gösteren yalan yanlış ifadelerin bulunduğunu da gerekçesinde belirtmiştir. Bu durumda başvurucunun bireysel başvuru formunda mektup gönderme ve alma hakkının amacına uygun kullanıldığına ilişkin ve Kurul kararındaki gerekçeleri karşılayacak şekilde ayrıntılı açıklama yapması gerektiği söylenebilir. Buna karşın başvurucu, şikâyete konu mektuba ilişkin sadece sakıncalı olmadığını vurgulayan genel bir açıklama yapmış; mektubun neden 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında kalmadığını veya mektupta terör örgütü lehine ifadeler olmadığını dolayısıyla kendisine tanınan imtiyazlı bir hakkı amacına uygun kullandığını ortaya koyamamış (benzer yöndeki karar için bkz. Hasan Umut Özer (2), § 34), göndermek istediği mektubun içeriğine ilişkin bilgisinin olduğu açık olmasına rağmen mektubun esasen nasıl bir içeriğe sahip olduğuna, neden alıcısına ulaştırılması gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer vermemiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Cemal Günsel, §§ 27-30). Başvurucu, mektubun gönderilmemesi şeklindeki müdahalenin haberleşme hürriyetini ihlal ettiğini yalnızca soyut olarak ileri sürmüş, ihlal edildiğini düşündüğü bir hak ve özgürlüğünün hangi nedenle ve nasıl ihlal edildiğini somut bir şekilde açıklama yoluna gitmemiştir
34. Sonuç olarak başvurucu, şikâyetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettiği temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendirememiştir.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.