AYM 2020/37742 Başvuru Numaralı ABDULLAH ÖZGÜN Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2020/37742
Karar No: 2020/37742
Karar Tarihi: 24/11/2021

AYM 2020/37742 Başvuru Numaralı ABDULLAH ÖZGÜN Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULLAH ÖZGÜN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/37742)

 

Karar Tarihi: 24/11/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

Abdullah ÖZGÜN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki bir kısım uygulama nedeniyle de masumiyet karinesi ve savunma hakkı bağlamındaki adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/11/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ile eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 2017/136301 Soruşturma sayılı dosya ile başvurucu hakkında Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmış ve Başsavcılığın talimatıyla başvurucu 19/9/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır.

9. Başsavcılık 28/9/2017 tarihinde başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir.

10. İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.

11. Başsavcılık 8/5/2018 tarihli iddianameyle anılan suçtan cezalandırılması istemiyle başvurucu hakkında aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır.

12. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 4/6/2018 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve E.2018/116 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı tensip incelemesiyle birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.

13. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 21/9/2018 tarihinde resen yaptığı inceleme sonucunda, başvurucu hakkındaki dosyanın tefriki ile başvurucunun çeşitli suçlardan (terör örgütü propagandası yapma, görevi yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, toplantı ve gösteri yürüyüşünde görevlendirilenlerin görevlerini yapmalarına engel olma, toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama, toplantı ve yürüyüşlere silah ve benzeri aletler taşıyarak veya kendilerini tanınmayacak hale getirerek katılma, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından) daha önce yargılamasına devam edilen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki E.2016/90 sayılı dosyasıyla hukuki ve fiilî irtibat nedeniyle birleştirilmesine karar vermiştir. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi ayrıca başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.

14. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 8/10/2018 tarihinde davaların birlikte görülmesinin zorunlu olmadığı gerekçesiyle birleştirme kararının reddine karar vermiştir. Anılan karar üzerine İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 9/10/2018 tarihinde oluşan uyuşmazlığın çözümü için dosyayı ortak yüksek görevli İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine göndermiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi 14/11/2018 tarihinde yaptığı incelemede davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/90 sayılı dosyası üzerinden yürütülmesine karar vermiştir.

15. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 29/11/2018 tarihinde dosya üzerinden resen yaptığı inceleme sonucunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

16. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 7/2/2019 tarihinde ilk duruşmada başvurucunun ve müdafilerinin esasa ilişkin savunmalarını almış, ayrıca tutukluğa dair söyleyeceklerini dinlemiş ve duruşma sonunda tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

17. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla katılmak istemediği ve müdafilerinin hazır bulunduğu 11/4/2019 tarihli duruşmada tanık beyanı alınmış ve duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

18. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 10/5/2019 tarihinde başvurucu yönünden dosya tefrik edilerek E.2019/106 sayılı dosya üzerinden 20/5/2019 tarihli kararla davanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/315 sayılı dosyasıyla birleştirilmesine ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

19. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince E.2015/315 sayılı dosya üzerinden devam eden yargılamada 14/6/2019 tarihinde yapılan inceleme sonucunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

20. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 16/10/2019 tarihli duruşmada başvurucu yönünden dosya tefrik edilmiş ve aynı Mahkemenin E.2019/506 sayılı dosyası üzerinden verilen 25/12/2019 tarihli kararla davanın Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/173 sayılı dosyasıyla birleştirilmesine ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

21. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi 20/1/2020 tarihinde birleştirme kararı öncesinde kendilerinden muvafakat alınmadığını belirterek İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen birleştirme kararının kaldırılması talebiyle, oluşan birleştirme uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi için dosyayı Yargıtay 5. Ceza Dairesine göndermiştir.

22. Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından 3/3/2020 tarihinde davaların birlikte yürütülmesinde yarar görülmediğinden davaların ayrı ayrı yürütülmesine ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/506 sayılı dosyası üzerinden verdiği birleştirme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

23. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince E.2015/315 sayılı dosya üzerinden devam eden yargılamada 12/6/2020 tarihli dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

24. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı 18/6/2020 tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

25. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı ve müdafiinin de hazır olduğu 7/10/2020 tarihli duruşmada başvurucu yönünden dosyanın ayrı bir esasa kaydedilmek üzere tefrik edilmesine ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

26. Başvurucunun anılan tutukluluk hâlinin devamına dair karara karşı yaptığı itiraz, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 20/10/2020 tarihinde reddedilmiştir.

27. Başvurucu itirazın reddine dair kararın 26/10/2020 tarihinde tebliğ edildiğini beyan ederek 23/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

28. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2020/226 sayılı dosyası üzerinden devam eden yargılamada 5/11/2020 tarihli tensip incelemesi neticesinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

29. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince E.2020/226 sayılı dosyada, başvurucu ve müdafiinin hazır olduğu 3/12/2020 tarihli duruşmada başvurucunun konutu terk etmemek şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle tahliyesine karar verilmiştir.

30. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

31. İlgili hukuk için bkz. Yavuz Cengiz, B. No: 2019/37138, 15/6/2021, §§ 23-30.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

32. Anayasa Mahkemesinin 24/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

33. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.

34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

35. Başvurucu, işlemediği bir suç dolayısıyla haksız olarak tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

36. Bakanlık görüşünde, başvurucunun 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. vd. maddeleri doğrultusunda tazminat davası açmadığı belirtilerek tazminat yolunun tüketilmemiş olması nedeniyle mevcut başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bakanlık esas bakımından ise başvurucunun kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedeni bulunmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakıldığı şeklindeki şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğunu ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

37. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 15/12/2020 tarihinde 2020/29184 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

39. Başvurucu; tutukluluğun devamına ve bunlara karşı yapılan itirazların reddine ilişkin kararların somut gerekçeden yoksun olduğunu, tutukluluğunun hukuka aykırı olarak devam ettirildiğini ve makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

40. Bakanlık görüşünde öncelikle Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin içtihatlarına atıfla 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen tazminat davasının başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu, dolayısıyla söz konusu şikâyet yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği ve başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu, tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu, soruşturmanın ve davanın yürütülmesinde savcılık ve derece mahkemelerince hareketsiz kalınan bir dönem olmadığı gibi yargılamada özensizlik gösterildiğinin de tespit edilemediği, böylece başvurucunun tutukluluk hâlinin durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu ve tutukluluk süresinin makul olduğu değerlendirilmektedir.

b. Değerlendirme

41. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

42. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).

43. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 3/12/2020 tarihinde tahliyesine (bkz. § 29) karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

45. Başvurucu; uzun süredir devam eden tutukluluğunda makul sürede mahkeme huzuruna çıkarılma hakkının engellendiğini, tutuklandıktan yaklaşık 17 ay sonra mahkeme huzuruna çıkabildiğini, duruşmalara bizzat katılma isteğine rağmen çoğu kez SEGBİS bağlantısıyla ve ancak beş kez duruşma açılabildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

46. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesince bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiği, 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitinin yapılmış olduğu ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varıldığı belirtilerek başvurucunun 5271 sayılı Kanun"un 141. ve devamı maddelerince tazminat davası açma imkânı bulunması ve bu yönde herhangi bir tazminat davasının da açılmamış olması hususlarının başvurunun kabul edilebilirliği yönünden yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.

b. Değerlendirme

47. Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 § 16). Somut olayda başvurucunun yargılamayı yapan Mahkemece tutukluluk durumunun uzunca bir süre dosya üzerinden incelenmesine karar verilmesi nedeniyle tutukluluğa ilişkin itirazlarını etkili şekilde ileri süremediğinden şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun şikâyetinin Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında incelenmesi gerekir.

49. Anayasa"nın Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

51. Anayasa ve anılan Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

52. Anayasa Mahkemesi Ulaş Kaya ve Adnan Ataman (B. No: 2013/4128, 18/11/2015) kararında olağan dönemde başvurucunun tutukluluk hâlinin 3 ay 17 gün boyunca duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verilen kararlar ile devam ettirilmesinin Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır (Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, § 61).

53. Anayasa Mahkemesi 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun geçici 19. maddesi kapsamındaki suçlar yönünden Yavuz Cengiz (B. No: 2019/37138, 15/6/202) ve sair suçlar yönünden ise Kadir Ayhan (B. No: 2020/20083, 10/3/2021) kararlarında aynı mahiyetteki şikâyetlere ilişkin yaptığı incelemelerde, başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacağını ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş; bu durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır.

54. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesindeki dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır.

55. Somut olayda başvurucunun başvuru tarihine göre yasal süresi içinde yaptığı bu şikâyeti yönünden kovuşturma evresindeki 18/6/2020 tarihli duruşmada tutukluluk hâlinin devamına karar verildikten 3 ay 19 gün sonra 7/10/2020 tarihli duruşmada başvurucu ve müdafii mahkeme önüne çıkmış ve tutukluluğa yönelik itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur (bkz. §§ 24, 25). Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası ile ilgili olarak olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

57. Başvurucu; daha önce tutuksuz olarak yargılamasına devam edilen dosyalarla birleştirme kararları verilmesi neticesinde mahkemeler arasında yetki uyuşmazlıkları doğduğunu ve bu şekilde düzgün bir muhakeme yapılamadığını, makul sürede mahkeme huzuruna çıkarılma hakkının engellendiğini, tutukluluk incelemelerinin yapıldığı duruşmalara bizzat katılma isteğinin reddedilmesi nedeniyle duruşmalarda hazır bulunma hakkının kısıtlandığını, taleplerinin sürüncemede bırakıldığını, duruşmada haberi olmadan tanık dinlenilmesi suretiyle de tanık dinletme ve sorgulama hakkının engellendiğini belirterek soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki bu uygulamalar nedeniyle masumiyet karinesi ve savunma hakkı bağlamında Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

58. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan savunma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

59. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

60. Somut olayda, Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki dava ilk derece mahkemesinde devam etmektedir. Başvurucunun hakkındaki soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin şikâyetlerini yargılama sırasında, kanun yollarında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından yargılama ve sonrasında istinaf/temyiz süreçleri beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür. Dolayısıyla olağan başvuru yolları tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

61. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun mükerrer olması nedeniyle REDDİNE,

2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 24/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara