AYM 2019/138 Başvuru Numaralı QOSAİ SALIBI Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2019/138
Karar No: 2019/138
Karar Tarihi: 24/11/2021

AYM 2019/138 Başvuru Numaralı QOSAİ SALIBI Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

QOSAİ SALIBI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/138)

 

Karar Tarihi: 24/11/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Selçuk KILIÇ

Başvurucu

:

Qosai SALIBI

Vekili

:

Av. Sıracettin EREN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, koruma tedbirleri nedeniyle açılan tazminat davasının bildirilen eksikliklerinin yasal süre içerisinde giderilmediğinden reddedilmesi sebebiyle mahkemeye erişim hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/12/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ile eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. Yabancı uyruklu olan başvurucu, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülen bir soruşturma kapsamında, silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla 23/3/2017 ile 6/4/2017 tarihleri arasında gözaltında tutulmuştur.

8. Başsavcılıkça tutuklanması istemiyle başvurucu, Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilmiştir. Başvurucu 6/4/2017 ile 28/11/2017 tarihleri arasındaki süreyi tutuklu olarak geçirmiştir. Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/4/2018 tarihli kararı ile başvurucunun beraatine karar verilmiş; karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

9. Başvurucunun avukatı, müvekkilinin gözaltı süresiyle birlikte toplam 8 ay 5 gün tutuklu kalması nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. ve devamı maddeleri gereğince Kayseri 5. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) 3/5/2018 tarihinde koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davası açmıştır.

10. Mahkemece, dava dilekçesinde başvurucunun ikamet adresi bilgisinin eksik olması nedeni ile başvurucu vekiline süre verilmiştir. Söz konusu yazıda; dava dilekçesinde başvurucunun ikametgâh adresinin bildirilmediği gibi ilgilinin MERNİS kaydına da rastlanılmadığı, ayrıca ilçe Emniyet Müdürlüğünce yapılan adres araştırması neticesinde başvurucunun Gaziantep Geri Gönderme Merkezinden ülkesi Suriye’ye gönderildiği bilgisinin verildiği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucu vekilinden başvurucunun ülke sınırları içerisinde tebligata yarar adresinin bildirilmesi istenilmiş, aksi hâlde 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince istemin reddedileceği bildirilmiştir.

11. Başvurucu vekili; Mahkemeye sunduğu 18/5/2018 havale tarihli dilekçeyle, tahliye kararından sonra başvurucunun Kayseri Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından gözetim altına alındığını ve hâlen Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünde gözetim altında bulunduğunu belirtmiştir.

12. Mahkemenin talebi üzerine Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünce Mahkemeye gönderilen 26/9/2018 tarihli yazıda, kamu güvenliğine tehdit oluşturması sebebiyle başvurucu hakkında 29/11/2017 tarihinde sınır dışı kararı alındığı ve başvurucunun sınır dışı edildiği bildirilmiştir.

13. Mahkemece 3/10/2018 tarihinde dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucuya ait ikametgâh adresinin dava dilekçesinde belirtilmemesi ve ilgilinin MERNİS kaydına da rastlanılmaması nedeniyle başvurucunun tebligata yarar adresinin bildirilmesi, aksi hâlde 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince istemin reddedileceği hususunun başvurucu vekiline bildirildiği vurgulanmıştır. Başvurucu vekilinin 18/5/2018 havale tarihli dilekçesinde, başvurucunun hâlen Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünde gözetim altında tutulduğunun bildirilmesine karşın Mahkemece yapılan yazışmalar neticesinde başvurucunun 29/11/2017 tarihinde sınır dışı edildiği bilgisinin Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünün 26/9/2018 tarihli yazısı ile verildiği belirtilmiştir. Buna göre dava tarihi itibarıyla başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde olmadığı ve başvurucu vekiline eksikliğin giderilmesi hususunda yapılan bildirimin yasal süresi içerisinde tamamlanmaması nedeniyle 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca itiraz yolu açık olmak üzere dava dilekçesinin reddine karar verildiği ifade edilmiştir.

14. Karara karşı başvurucu vekili tarafından itiraz yoluna başvurulmuştur. İtiraz dilekçesinde; başvurucunun mevcut tüm adreslerinin ve bilgilerinin mahkemeye bildirildiği, başvurucuyla vekâlet ilişkisinin sona erdirildiğine dair herhangi bir tespitin bulunmadığı, dolayısıyla vekâlet ilişkisinin devam edip etmediğinin tespiti ve davaya muvafakat için başvurucunun hazır edilmesinin istenilmesinin yasal dayanağının mevcut olmadığı ileri sürülmüştür.

15. Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/11/2018 tarihli kararı ile Mahkemece dava dilekçesinin reddine dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunun ve mezkûr karara vaki itirazın yerinde olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle başvurucu vekili tarafından yapılan itirazın reddine karar verildiği hüküm altına alınmıştır.

16. İtirazın reddi kararının 23/12/2018 tarihinde öğrenildiği beyan edilmiş ve 25/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

17. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

18. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

 (3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.

 (4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

..."

2. Yargıtay Kararı

19. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 7/7/2014 tarihli ve E.2014/5080, K.2014/16742 sayılı kanun yararına bozma kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...5271 sayılı CMK"nın "tazminat isteminin koşullan" başlıklı 142. maddesinin ... 3. fıkrasında; "tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir" şeklinde tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesinde yer alması gereken hususlar, 4. fıkrasında ise; "dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur, süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur" şeklinde dilekçedeki bilgi ve belgelerin eksik olması durumunda bu eksikliğin tamamlanmasının yolu gösterilmiş, eksikliğin tamamlanmaması halinde ise dilekçenin mahkemece reddolunacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre maddenin ... 3. fıkrasında; tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesinde, "açık kimlik ve adresi ile zarara uğranılan işlemin ve zararın nitelik ve niceliğinin" bulunması ve bunlara ilişkin belgelerin de dilekçeye eklenmesi zorunlu kılınmıştır. Maddenin 4. fıkrasında ise, dilekçedeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkemenin, "eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğinin" davacıya bildirileceği ve süresi içinde eksiği tamamlanmayan dilekçenin, mahkemece itiraz yolu açık olmak üzere reddolunacağı açık ve net bir şekilde belirtilmiş, bu aşamada dilekçedeki eksikliklerin mahkemece resen yapılacak araştırma ile giderilmesine olanak tanınmamış, bilgi ve belgeleri yetersiz olan ve verilen sürede eksiklikleri de tamamlanmayan dilekçelerin reddolunması hususunun takdire bağlı kılınmadığı emredici bir ifade ile hüküm altına alınmıştır..."

B. Uluslararası Hukuk

1. İlgili Sözleşme

20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından davasının ...görülmesini istemek hakkına sahiptir..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine erişim hakkından söz etmese de maddede kullanılan terimler bir bütün olarak dikkate alındığında bu fıkranın mahkemeye erişim hakkını da garanti altına aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmektedir (Golder/Birleşik Krallık [GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM"e göre mahkemeye erişim hakkı Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mündemiçtir. Bu, Sözleşmeci devletlere yeni yükümlülük yükleyen, genişletici bir yorum olmayıp Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesindeki lafzın Sözleşme"nin amaç ve hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek birlikte okunmasına dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını mahkeme önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).

22. AİHM; mahkeme hakkının bir unsurunu teşkil eden mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devletin düzenleme yapmasını gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul etmektedir. Ancak AİHM; bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve genişlikte kısıtlamaması, zayıflatmaması gerektiğini ifade etmektedir. AİHM"e göre meşru bir amaç taşımayan ya da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi kurmayan sınırlamalar Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla uyumlu olmaz (Sefer Yılmaz ve Meryem Yılmaz/Türkiye, B. No: 611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013, § 19; Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 24/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; Mahkeme tarafından ret kararına gerekçe yapılan hususun yasada açıkça sayılmadığını, Mahkemelerce dosyaya ilişkin gerekli incelemeler yapılmayarak hukuka ve hakkaniyete aykırı hükümler tesis edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

25. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının bir unsuru olan mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

27. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa"nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme"yi yorumlayan AİHM, Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

28. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

29. Anayasa"nın ""Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması"" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

31. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

32. Başvuruya konu olayda koruma tedbiri nedeniyle oluşan zararın tazmini istemiyle açılan davada bildirilen eksikliklerinin yasal süre içerisinde giderilmediği gerekçesiyle dilekçenin reddedilmesi suretiyle işin esasının incelenmemesinin mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu müdahale, 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesine dayanmakta olup müdahalenin kanuni dayanağı mevcuttur. Bunun yanı sıra dava hakkının belli usul kurallarına bağlanmasının iyi adalet yönetiminin sağlanarak kamu yararının gerçekleştirilmesi ile mahkemeye erişim hakkı arasında makul bir denge kurulması şeklinde meşru bir amaca yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

33. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte sınırlandırmanın kanuna dayanması, meşru amacının bulunması ve ölçülü olması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).

34. Bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı da incelenmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

35. Dava hakkının bağlandığı usul kurallarına uyulmaması nedeniyle uyuşmazlıkların esası hakkında karar verilmemesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisi ile iyi adalet yönetimi ilkesinin sağlanarak kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt ise orantılılıktır. Bu itibarla uygulanan tedbirle başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir.

36. Somut olayda başvurucu vekili tarafından koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasına yönelik dilekçenin 3/5/2018 tarihinde Mahkemeye sunulduğu, bununla birlikte söz konusu dilekçede başvurucunun adres bilgilerine ise yer verilmediği görülmektedir.

37. 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinde, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine açık kimlik ve adresine yönelik belgeleri eklemesi gerektiği belirtilmiştir. Yine dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkemece, eksikliğin bir ay içinde giderilmesi, aksi hâlde istemin reddedileceğinin ilgiliye duyurulacağı ve süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçenin mahkemece itiraz yolu açık olmak üzere reddolunacağı hükme bağlanmıştır (bkz. § 18).

38. Yukarıda yer verilen (bkz. § 19) Yargıtay içtihadında da 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesindeki hükmün açık ve net olduğu, bilgi ve belgeleri yetersiz olan ve verilen sürede eksiklikleri tamamlanmayan dilekçelerin reddolunması hususunun takdire bağlı kılınmadığının emredici bir ifade ile hüküm altına alındığı ortaya konulmuştur.

39. Mevcut bireysel başvuruya konu olan yargılama sürecinde, Mahkemece MERNİS kaydı da bulunmayan başvurucunun ikamet adres bilgisinin dava dilekçesinde eksik olması nedeniyle başvurucu vekiline süre verilmiş; başvurucu vekili tarafından verilen 18/5/2018 havale tarihli cevapta başvurucunun Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünde gözetim altında bulunduğu bildirilmiştir. Mahkemece resen yapılan araştırmada ise başvurucunun söz konusu dava tarihi olan 3/5/2018 tarihinden önce 29/11/2017 tarihinde sınır dışı edildiği tespit edilmiş ve dava tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde olmayan başvurucuya yönelik tazminat talepli dilekçede başvurucu vekiline eksikliğin giderilmesi hususunda yapılan bildirimin yasal süresi içerisinde tamamlanmaması nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

40. Davacıların veya davacı vekillerinin, dava dilekçelerini mevzuatta belirtilen usule göre düzenlemesi, gerekli evrakları dava dilekçelerine eklemesi, mahkemelerce söz konusu hususa yönelik belirtilen eksiklikler varsa bunları verilen sürede gidermesi gerekmekte ve bu konuda gerekli özeni gösterme yükümlülükleri bulunmaktadır. Mahkemelerin görevlerini gereği gibi yerine getirmelerine imkân sağlamak amacıyla da 5271 sayılı Kanun"da söz konusu hususlara ilişkin eksikliklerde açık bir yaptırım öngörülmüştür.

41. Buna göre koruma tedbiri nedeniyle başvurucu lehine tazminat isteminde bulunan başvurucu vekilinin mevzuatta açıkça yer almasına karşın dilekçesinde başvurucunun adresine yer vermediği ve dilekçeye başvurucunun adresine yönelik belgeleri eklemediği, Mahkemenin eksikliğin giderilmesine yönelik bildirimine karşın dilekçe tarihi itibarıyla başvurucunun ikamet ettiği adrese ilişkin belge sunmadığı, başvurucunun ikamet adresine ulaşamıyorsa eğer buna dair herhangi bir açıklamada bulunmadığı ve belirtilen hususa yönelik itiraz dilekçesinde de hiçbir beyana yer vermediği görülmüştür. Dolayısıyla başvurucu vekilinin usule yönelik dava şartları bakımından üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.

42. Yukarıdaki tespitler ışığında somut olay değerlendirildiğinde bildirilen eksikliklerinin yasal süre içerisinde giderilmemesi nedeniyle tazminat istemine yönelik dava dilekçesinin reddedilmesinde katı ve şekilci bir değerlendirme ve yorumun varlığından söz edilemeyeceği açıktır. Bu nedenle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu ve bir ihlalin söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

44. Başvurucu, başvurusunun reddedilmesinde Suriye uyruklu olmasının gözönüne alındığını, Türk vatandaşı olsaydı aynı yönde bir hüküm tesis edilip edilmeyeceğinin kuşkulu olduğunu belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

45. Anayasa"nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Sözleşme"nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).

46. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).

47. Somut olayda başvurucu, kendisiyle aynı durumda olanlardan farklı bir uygulamaya maruz kaldığına ilişkin bir açıklama yapmadığı gibi iddialarını olasılıklara dayandırarak hangi nedenle ayrımcılık yapıldığına ilişkin somut bir bilgi sunmamıştır. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 24/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara