AYM 2020/7374 Başvuru Numaralı FATİH ÇAVDARCI Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2020/7374
Karar No: 2020/7374
Karar Tarihi: 28/12/2021

AYM 2020/7374 Başvuru Numaralı FATİH ÇAVDARCI Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FATİH ÇAVDARCI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/7374)

 

Karar Tarihi: 28/12/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

Fatih ÇAVDARCI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğun devamı yönündeki kararların tebliğ edilmemesi ve tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma sürecindeki birtakım uygulamalar nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/2/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır.

10. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başvurucu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı olarak soruşturma başlatılmış ve başvurucu bu kapsamda 16/11/2018 tarihinde gözaltına alınmıştır.

11. Başvurucu 23/11/2018 tarihinde, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan tutuklanması istemiyle Ankara Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.

12. Başvurucunun sorgusu Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından aynı tarihte yapılmış, başvurucunun müdafii de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde "Ben bu konuya ilişkin olarak hazırlık aşamasında detaylı olarak ifade vermiştim. O ifademi savunmam olarak aynen tekrar ederim. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Üniversiteden mezun olduktan sonra yaklaşık 10 yıldır İvedik Organize sanayinde abimle çalışmaktayım. Esnafım, evden işe, işten eve çalışmaktayım. Oturduğum muhit Serhat Mahallesidir. Bu muhitte yaklaşık 10 yıldır oturuyorum. Herhangi bir terör örgütüne üye değilim. Herhangi bir suç işlemedim. Cuma günü babam Antalya ilinde rahatsızlanıp acile kaldırıldığı için saat 06.00 sularında yola çıktık. Yolda çıkarken eşim arayıp polislerin geldiğini söyledi, bir numara bıraktıklarını söyledi. Yolda giderken bu numarayı aradım, polisler hakkımda gözaltı kararı olduğunu söyledi. Babamın durumunu kendilerine anlattım. Polisler babamı gördükten sonra Antalya ilinde teslim olmamı söyledi. Ben babamı gördüm. Sonrasında Ankara iline dönersem işlemlerim daha hızlı olur diye düşünerek tekrar yola çıktım. Polislere de telefonda bu durumu anlattım. Yolda gelirken de gözaltına alındım." şeklinde beyanda bulunmuş ve özetle isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini belirtmiştir.

13. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheliler B.D., C.D., Fatih Çadarcı, H.O., İ.U., M.İ., Y.Ö. nün üzerine atılı bulunan Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren HTS kayıtları, şüphelilere ilişkin araştırma tutanağı, diğer şüphelilerde irtibatlarını gösterir rapor ve tespitler ve baz inceleme tutanakları ile dosya kapsamında somut delillerin bulunması, şüphelilerin kaçma ve delilleri karartma ihtimallerinin bulunduğu, bu nedenlerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı CMK’nun 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelilerin CMK.nun 101 maddeleri uyarınca ayrı ayrı TUTUKLANMASINA ... [karar verildi.] "

14. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz ettiğini ancak sonucunun kendisine tebliğ edilmediğini beyan etmiştir.

15. Soruşturma evresinde başvurucunun tutukluluk durumu ve tahliye talepleri çeşitli kez değerlendirilmiş olup bunlardan Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 6/5/2019 tarihinde başvurucunun Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla katıldığı duruşmada, Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 31/5/2019 tarihinde dosya üzerinden, Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 24/6/2019 tarihinde dosya üzerinden, Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince 24/7/2019 tarihinde dosya üzerinden, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 23/8/2019 tarihinde başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı duruşmada, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince 20/9/2019 tarihinde dosya üzerinden, Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 22/10/2019 tarihinde dosya üzerinden, Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince 21/11/2019 tarihinde başvurucu müdafiinin SEGBİS yoluyla katıldığı duruşmada, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 20/12/2019 tarihinde dosya üzerinden, Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 20/1/2020 tarihinde dosya üzerinden ve Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 14/2/2020 tarihinde başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı duruşmada tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

16. Başvurucu; devam eden soruşturmada defalarca tutukluluk hâlinin devamına karar verildiğini, bu kararlara karşı yaptığı itirazların ve ayrıca tahliye taleplerinin sonuçlarının kendisine tebliğ edilmediğini beyan ederek 11/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Başsavcılık 20/5/2020 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır. FETÖ/PDY"ye ilişkin genel açıklamaların da yer aldığı iddianamede ilk olarak FETÖ/PDY"nin hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına, hukuka aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna ve ardışık veya periyodik aramalara ilişkin tespit ve değerlendirmeler ile bu konuyla ilgili Yargıtay kararına atıf yapılarak başvurucunun eylemlerine değinilmiştir. İddianamede başvurucunun FETÖ/PDY"nin Hava Kuvvetleri Komutanlığı mahrem yapılanması içinde 2011-2014 yılları arasında Ankara bölgesinde astsubaylardan sorumlu müdür yardımcısı pozisyonunda olduğu iddia edilmiştir. Başvurucu yönünden suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Başvurucu tarafından kullanıldığı belirlenen ve kendi adına kayıtlı 0 549 395... numaralı GSM hattı ile A.Y. adına kayıtlı 0 553 234...numaralı GSM hattına (başkalarının kimlik bilgileri kullanılarak rızaları olmaksızın alınan ve "operasyonel/patates hat" olarak tabir edilen telefon hattı) dair yapılan analiz çalışmalarında 30/4/2011 tarihinden itibaren bu iki hattın 383 kez ortak bazdan sinyal verdiğinin tespit edildiği, bu durumun da 0 553 234... numaralı hattın başvurucu tarafından operasyonel hat olarak örgüt faaliyetleri kapsamında kullanıldığını gösterdiği ileri sürülmüş, ayrıca başvurucunun kullandığı bu hatlarla aynı dosya kapsamında hakkında işlem yapılan diğer şüphelilerin kendi üzerilerine kayıtlı telefonları ve operasyonel hatların irtibatlarının tespit edildiği belirtilmiştir.

ii. Başvurucunun irtibatlarında kullandığı ve A.Y. adına kayıtlı 0 553 234 ... numaralı operasyonel GSM hattı üzerinden FETÖ/PDY"nin hava kuvvetleri astsubay mahrem yapılanmasının sivil kanadında görevli oldukları belirtilen H.B. tarafından kullanılan A.I.M.M. adına kayıtlı 0 534 584 ..., M.A.O. tarafından kullanılan A.R.Z. adına kayıtlı 0 534 584 ..., Y.D. tarafından kullanılan A.Y.adına kayıtlı 0 542 572 ..., İ.S. tarafından kullanılan A.T. adına kayıtlı 0 507 424 ..., M.A. tarafından kullanılan H.K. adına kayıtlı 0 543 331 ..., M.Ç. tarafından kullanılan K.S. adına kayıtlı 0 542 693 ..., S.Y. tarafından kullanılan M.Ö. adına kayıtlı 0 545 217 ..., C.A. tarafından kullanılan M.A. adına kayıtlı 0 541 887 ..., M.T. tarafından kullanılan N.E. adına kayıtlı 0 542 254 ..., S.A. tarafından kullanılan Y.Y. adına kayıtlı 0 542 364 ... numaralı ve yine FETÖ/PDY"nin hava kuvvetleri astsubay mahrem yapılanması içinde yer aldığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığında görevli olduğu belirtilen A.K. tarafından kullanılan 0 542 277 ..., 0 537 277 ..., Y.D. tarafından kullanılan 0 536 745 ..., 0 532 763 ... numaralı operasyonel GSM hatlarıyla irtibatlı olduğunun tespit edildiği ileri sürülmüştür.

18. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:

"... şüphelinin örgütün mahrem yapılanması için kullanmış olduğu haberleşme yöntemini kullanmak suretiyle mahrem yapıda bulunan terör örgütü üyesi askerle irtibatlı olduğu ve onların imamı konumunda olduğu, onları yönlendirdiği ve kontrolünü sağladığı, söz konusu haberleşmenin örgüt içi olduğu ve üst düzey gizliliğe sahip olduğu, FETÖ silahlı terör örgütü hiyerarşisi içindeki konumu itibariyle silahlı terör örgütü yöneticiliği suçunu işlediği yönünde kamu davası açmaya yeterli şüphenin oluştuğu, deliller ve tüm dosya kapsamından anlaşıl[mıştır.]"

19. Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 19/6/2020 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2020/67 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

20. Mahkemece aynı tarihte yapılan tensip incelemesinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

21. Mahkemece 22/7/2020 tarihinde yapılan ilk duruşmada başvurucunun savunması alınmış, dava dosyasının aralarındaki fiilî ve hukuki irtibat ve delillerinin birlikte değerlendirilmesi gerekliliği nedeniyle Mahkemeye ait E.2020/60 sayılı dosya ile birleştirilmesine ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

22. Mahkemece devam eden yargılamada bir kısım tanık dinlenmiştir. Söz konusu tanıkların başvurucuyla ilgili beyanları şöyledir:

- M.S.A. 16/10/2020 tarihli beyanında başvurucuyla ilgili olarak "... 2011-2016 yılları arasında Ankara"da bulundum. O dönem cemaat olarak bildiğim yapı içerisinde sohbetlerde bulundum. Bu sohbetlerde bazen abilik yaptım. ... Yani o dönem yapının bize vermiş olduğu telefonu da yanımızda taşıyorduk. Toplantılara da götürüyorduk. Kendi telefonumuzdan da özellikle bir ayırma gibi durumumuz yoktu. Yanımızda taşıyorduk yani. ..."

- M.E.O. 16/10/2020 tarihli beyanında başvurucuyla ilgili olarak "2011-2013 yılları arasında Ankara"da Hava Kuvvetleri astsubay yapılanmasında mahrem birim öğretmeni olarak görevlendirildim. ... Kemal kod adlı M.A.O. Samanyolu"nda orada öğretmen olarak çalıştığı için biz orada toplantımızı yapıyorduk. O orayı ayarlıyordu. Bu Macunköy"deki Samanyolu Koleji oranın misafirhanesini kullandık. Orada kampta yaptık...

... sağ taraftaki CİK 01 yazandaki sanığı hatırlıyorum, şuan ama ismini hatırlamıyorum, şuan yani ama sanığı hatırlıyorum. Evet yani büyük ihtimal o idi ama saçı da uzun olduğu için şuan çıkaramıyorum.

... 2011-2012 yıllarında bize telefon verildi, tuşlu telefon ve operasyonel hat verildi. Patates hat dediğimiz başkalarının üzerine. O hatları kullandık. Oradan kendi aramızda iletişim sağladık. Sadece biz öğrenciye o numarayı verirdik. Öğrenci dışarıdan herhangi bir büfeden bizi oradan arardı. Kendi telefonundan bizi aramazdı. Görüşmelerimiz için bir de biz müdür yardımcısını yani S., İsmail kod adlı veya İsmail Kod adlı S. o kendisini ararken o telefonu kullanırdık, genelde kendi aramızda çok nadir kullanırdık onu. Yani iki telefonda yanımızda oluyordu ama toplantıda bulunduğumuz anda odada olmuyordu dışarıya çıkarıyorduk, ama dediğim gibi kesin çıkaramıyorum şahsı onun için de kimsenin vebaline girmek istemem.

... SSK"mın yatırılmasının sebebi biz aynı guruptaydık o da birimdeydi, zaten mahrem yapıdaydı, o şahısta ben onun evine hatta toplantıya gittim. Evinde de çay içtim. ... Çok benziyor ama dediğim gibi kod adı Osman gerçek adı Fatih Çavdarcı olma ihtimali yüksek ama dediğim gibi çıkartamıyorum. Bunun teşhisini M.A.O."nun yapması gerekli sayın hakimim çünkü kısa bir süre görüştük çok uzun süre bir görüşmemiz olmadı Ankara"da. İş yerine bir defa gittim. Toplantıda da çok değil beş yada altı defa toplantıda aynı gurupta görüşmüşüzdür..."

- A.Y. 16/10/2020 tarihli beyanında başvurucuyla ilgili olarak "... Ankara ile benim hiçbir işim olmadı. Sanıkların hiçbirini tanımıyorum bilmiyorum. ... (553 234 ... nolu) kullanmadım ben öyle bir hat, 82"ydi sonu benim kullandığım iptal olan hat... " şeklinde ifade vermiştir.

23. Mahkemece birleşen E.2020/60 sayılı dosya üzerinden devam eden yargılamada 16/10/2020 tarihli duruşmada bu kez de dosyanın aralarındaki fiilî ve hukuki irtibat ve delillerinin birlikte değerlendirmesi gerekliliği nedeniyle Mahkemeye ait E.2019/159 sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Aynı duruşmada başvurucunun tahliyesine de karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:

"Sanık Fatih Çavdarcı"nın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti delillerin büyük oranda toplanmış olması, suç vasfının değişme ihtimalinin bulunması, delillerin karartma tehlikesinin bulunmaması, tutuklu kaldığı süre, tutukluluktan sağlanacak yararın adli kontrol hükümleri ile sağlanabilecek olması değerlendirildiğinde sanığın başka suçlardan tutuklu ya da hükümlü değilse atılı suçtan tahliyesine... [karar verildi.]"

24. Mahkemece 15/6/2018 tarihli duruşmada başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... HTS kayıtları, bilirkişi raporu, yukarıda anlatımlarına yer verilen tanıkların beyanları ve tüm dosya kapsamına göre FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün "mahrem hizmetler" adı altında Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde büyük bir gizlilik içerisinde yapılandığı, TSK da görevli asker şahıslardan sorumlu örgüt elemanlarının örgüt mensubu asker şahıslar ile örgütsel buluşma öncesi buluşma yapılacak yerin ve zamanının tespiti amacıyla operasyonel hat olarak tabir edilen başkası adına kayıtlı hatlardan irtibat kurdukları, bu tedbirin terör örgütünce deşifre olmamak adına geliştirildiği, dosya kapsamındaki somut ve tutarlı tanık anlatımları, bilirkişi raporları ve diğer deliller nazara alındığında sanığın FETÖ/PDY"nin Hava Kuvvetleri yapılanmasında örgüt içerisinde müdür yardımcılarına bağlı olarak askeri personel ve askeri öğrencilerle toplantılar yapan ve onlardan sorumlu kişi olarak tabir edilen "öğretmen" konumunda olduğu, sanığın örgütsel faaliyetlerinde kullanmak üzere ayrı bir telefon hattı (operasyonel hat/patates hat) kullandığı ve FETÖ silahlı terör örgütünün Hava Kuvvetleri Astsubay mahrem yapılanmasının sivil kanadında görevli örgüt mensupları ile iletişim kurarak sorumlu olduğu astsubayların örgütsel eğitimlerini, takiplerini, örgüte bağlılıklarını, gerektiğinde örgüte bilgi aktarmalarını temin ettiği, sanığın operasyonel hat gibi bir yöntemi kullanmasının yanı sıra, örgütün mahrem yapılanması içerisinde örgütün mahrem yapıdaki kişilere iş bulma, sigorta primini yatırma, sağlık olanaklarından yararlandırma gibi önem arz eden hususlarda mahrem yapılanma içerisindeki örgüt üyelerini SGK"lı gösterip sağlık olanaklarından yararlandırma hususlarında ortağı olduğu şirkette örgüt mensuplarını SGK"lı gösterdiği, bu şekilde örgütün mahrem yapılanmasının talimatları doğrultusunda hareket ettiği, örgüt içerisinde gizliliğe riayet ettiği, örgütsel toplantılara katılması hususları birlikte değerlendirildiğinde; amacı, stratejisi, yapılanması ve faaliyetleri itibariyle Ülke genelinde devletin güvenliğine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzene ve bu düzenin işleyişine yönelik cebir, şiddet ve ağır suç teşkil edecek şekilde vahamet arz eden olayları gerçekleştiren FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapı ve organik bütünlüğüne dahil olarak üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği, sanığın mevcut delillere göre mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

..."

25. Başvurucu, hakkındaki mahkûmiyet hükmüne karşı istinaf yoluna başvurmuştur.

26. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Kanun Hükümleri

27. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48; Yavuz Cengiz, B. No: 2019/37138, 15/6/2021, §§ 23-30.

B. Yargıtay Kararları

28. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 22/12/2020 tarihli ve E.2020/1121, K.2020/6697 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün "mahrem yapısı" içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensuplarının kendi sorumlulukları altında bulunan asker şahısların telefon numaralarının deşifre edilmesini önlenmesi ve örgütsel faaliyetlerinin sürdürülebilir olması amacıyla şifreleme metodları kullanarak kaydettiği, yine örgüt mensuplarının kendi üzerlerine kayıtlı olmayan, uygulamada patates hat olarak adlandırılan telefon numaralarını sadece mahrem imamların görüşmek amacıyla örgütsel saikle kullandıkları yapılan soruşturma ve kovuşturmalar sırasında bu durumun tespit edildiği,

Günümüzde iletişim aracı olarak cep telefonlarının kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun bir gerçek olduğu, ancak kamuya açık bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatlar üzerinden asker şahısların "gezerek" ya da ardışık şekilde yapılan aramaların örgütün "gizlilik" kuralına uygun olarak asker mahrem yapılanmasının irtibat kurma yöntemlerinden biri olduğu daha önceki kararlarımızda ayrıntılı olarak açıklanmıştır, ama asker şahıslar içerisinde konumları itibariyle ve örgüt içerisindeki görevlendirmeleri gözönünde bulundurularak bu şahısların mahrem imamlarla yaptığı görüşmelerde "gizliliğin gizliliği" kuralı uygulanarak bu şahısların günlük yaşamlarıyla bağlantı kurulamayacak şekilde ve kendi özel görüşmelerini gerçekleştirmeyip sadece örgütsel görüşmeleri sağladıkları operasyonel (patates) hatlar kullandıkları ve bu hatlar aracılığıyla askeri mahrem yapılanma içerisinde deşifre olmamak kuralına uygun olarak örgüt imamlarıyla örgütsel amaçlı olarak haberleşmeyi sağladıkları tespit edilmiştir. Burada şüpheli tarafından kullanılan GSM hattı ile mahrem imam üzerine kayıtlı hatlara ait HTS raporları karşılıklı mukayese edildiğinde her iki hattın ortak baz bilgileri bulunduğu, her iki GSM hattın da aynı tarih ve yakın saatler aralığında aynı yerde baz verdiği, görüşmelerin ağırlıklı olarak tek bir GSM numarasıyla olduğu hususları bütün şekilde ele alındığında başkası üzerine kayıtlı hattın operasyonel hat olarak şüpheliler tarafından kullanıldığı tespit edilmesi mümkündür.

..."

29. Ayrıca Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 13/11/2019 tarihli ve E.2018/5526, K.2019/6842 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Yukarıda açıklanan özellikler doğrultusunda, bir asker şahsın; örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaata ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağında kuşku yoktur.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Anayasa Mahkemesinin 28/12/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

31. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan somut olgu ya da deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, kaçma şüphesinin bulunmadığını, tutuklama ve itiraz üzerine verilen kararlarda şikâyetleri incelenmeden ve gerekçesiz olarak karar verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında soruşturma yürütülen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi, ayrıca başvurucunun kurucusu ya da yöneticisi olduğu iddia edilen terör örgütünün yapılanma ve toplanma biçimleri de gözönünde bulundurulduğunda dosyada mevcut olan somut delillere dayanılarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, bu delillerin değerlendirilmesi sonucunda adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı görüşündedir.

33. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

34. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

35. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun bu bölümdeki iddialarının özünün tutuklanmasının hukuki olmadığına yönelik olduğu anlaşılmakla bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Genel İlkeler

37. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Özterzi, §§ 85-90; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY yöneticiliği iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağı bulunmaktadır.

39. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

40. Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların bulunduğuna değinilmiş ve buna ilişkin HTS kayıtlarına, şüphelilere ilişkin araştırma tutanaklarına, başvurucunun diğer şüphelilerle irtibatlarını gösterir rapor ve tespitler ile baz inceleme tutanaklarına dayanılmıştır (bkz. § 13).

41. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede ise başvurucunun FETÖ/PDY"nin Hava Kuvvetleri Komutanlığı mahrem yapılanması içinde 2011-2014 yılları arasında Ankara bölgesinde astsubaylardan sorumlu müdür yardımcısı pozisyonunda olduğu ve örgütün mahrem yapılanması için kullanmış olduğu haberleşme yöntemini kullanmak suretiyle mahrem yapıda bulunan terör örgütü üyesi askerlerle irtibatlı olduğu, onların imamı konumunda olduğu, kontrolünü sağladığı ve onları yönlendirdiği iddia edilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun kullandığı tespit edilen GSM hatlarını başvurucunun diğer örgüt mensuplarıyla gizli şekilde haberleşme amacıyla kullandığı ve bu hatların yine örgüt içi haberleşmede kullanıldığı belirtilen operasyonel hatlarla da irtibatlı olduğu belirtilmiştir. Söz konusu haberleşmenin örgüt içinde yapıldığı ve üst düzey gizliliği olduğu belirtilerek FETÖ/PDY hiyerarşisi içindeki konumu itibarıyla başvurucunun terör örgütü yöneticiliği suçunu işlediğine ilişkin olarak HTS kayıtlarına, diğer şüphelilerle irtibatlarını gösterir tespitlere ve baz inceleme tutanaklarına dayanılmıştır (bkz. §§ 17,18).

42. Mahkemece dinlenen tanıklar örgütün vermiş olduğu telefonlarla birlikte kendi telefonlarını da taşıdıklarını, operasyonel hat (patates hat) denilen ve başkalarının üzerine kayıtlı bu hatları kullanarak aralarında iletişim sağladıklarını beyan etmiştir (bkz. § 22; benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, §§ 134-136). FETÖ/PDY"nin gerek devlet gerekse toplum içindeki yapılanmasında yer alan birimler açısından özel haberleşme yöntemleri uyguladığı gibi birimler arasında da birbirinden farklı ve gizliliğin gizliliği şeklinde bir haberleşme yöntemi sağlayarak aynı birimde yer alan kişilerin birbirlerinden bile haberdar olmadan, ancak örgüt içinde bağlı oldukları kişilerle bağlantı kuracak şekilde bir haberleşme sisteminin uygulandığı yargı kararlarıyla tespit edilmiştir (bkz. § 28).

43. Buradaki suçlamaya esas alınan olgu da FETÖ/PDY imamlarının mahrem hizmetler sınıfındaki kişilerle -özellikle askerlerle- olan iletişimlerini operasyonel hat (patates hat) denilen ve başkalarının üzerine kayıtlı bu hatlar ile gerçekleştirmiş olmalarıdır. Başvurucunun yargılandığı dosyada ve FETÖ/PDY"ye yönelik diğer yargılamalarda bu yönde alınan itirafçı (şüpheli veya sanık) beyanlarının olduğu da bilinmektedir. Nitekim başvurucunun kullandığı iddia edilen operasyonel hattın adına kayıtlı olduğu tanık A.Y., iddia edilen telefon görüşmelerinin yapıldığı Ankara"da hiçbir işinin olmadığını ve sanıkların hiçbirini tanımadığını açıkça beyan etmiştir (bkz. § 22). GSM hattına dair yapılan analiz çalışmalarında başvurucunun adına kayıtlı hat ile operasyonel hattın (patates hat) 383 kez ortak bazdan sinyal verdiği ve örgütün hava kuvvetleri astsubay mahrem yapılanmasında yer aldığı iddia edilen asker ve sivil kişilerin GSM hatlarıyla irtibatlı olduğu yönündeki tespit sonucunun soruşturma makamlarınca başvurucu ile FETÖ/PDY arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir olgu olarak değerlendirilmesinin keyfî olduğu söylenemeyecektir.

44. Öte yandan kovuşturma aşamasında beyanı alınan tanık M.E.O. duruşma sırasında yaptığı teşhiste ismini hatırlayamadığını, aynı grupta ve mahrem yapılanmada olduğunu, evine toplantıya gittiğini ve orada çay içtiklerini, kod adının Osman oluğunu belirttiği başvurucuyu kesin olmamakla birlikte teşhis ettiğini beyan etmiştir (bkz. § 22).

45. Yargıtay, FETÖ/PDY imamlarının mahrem hizmetler sınıfındaki kişilerle ankesörlü veya sabit telefon hatları üzerinden iletişim kurduğuna yönelik yapılan tespitin -belirli koşullar altında- kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak kabul edilebileceğini işaret etmiştir (bkz. § 29). Anayasa Mahkemesi de Abdurrahman Yemiş (B. No: 2017/29347, 28/11/2019) kararında FETÖ/PDY imamlarının mahrem hizmetler sınıfındaki kişilerle olan iletişimlerini ankesörlü veya kontörlü telefonlar üzerinden arama veya çağrı bırakma şeklinde sürdürdüklerine ilişkin tespiti ve bu kapsamda başvurucunun da bir kez aranmış olmasını bu delilin yanında başvurucu ile birlikte birkaç kez sohbet toplantısına gittiğini söyleyen tanık ifadesini kuvvetli suç belirtisi olarak kabul etmiştir (Abdurrahman Yemiş, § 48; benzer yöndeki kararlar için bkz. Savaş Keleş, B. No: 2017/36190, 27/2/2020, § 49; Sezen Özlem, B. No: 2017/32437, 24/6/2020, § 43).

46. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, M.Ö. (B. No: 2019/38132, 18/11/2020) başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun sivil imamlardan olduğu ifade edilen kişi ile devamlılık arz edecek şekilde operasyonel cep telefonu hatları ile irtibat kurmasına ilişkin olguyu -tanık beyanlarıyla birlikte değerlendirerek- başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (M.Ö, §§ 46, 47). Somut başvuruda, benzer mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

47. Anayasa Mahkemesi birçok kararında kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olmasının mutlaka gerekli olmadığını zira tutukluluğun amacının, yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek olduğunu, buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiştir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 73; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4 /12/ 2013, § 71).

48. Dolayısıyla soruşturma makamlarınca başvurucunun kendi adına kayıtlı hat ile operasyonel hattın (patates hat) ortak baz istasyonundan sinyal vermesi ve örgütün hava kuvvetleri astsubay mahrem yapılanmasında yer aldığı iddia edilen asker ve sivil kişilerin GSM hatlarıyla irtibatlı olması yönündeki HTS kayıtları ve baz inceleme tespitlerinin, yukarıda belirtilen tanık beyanlarıyla birlikte somut olayın koşullarında tutuklamanın hukukiliği bağlamında FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. M.Ö, § 47).

49. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

50. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 78, 79).

51. Başvurucunun tutuklanmasına esas alınan silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

52. Somut olayda Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçunun niteliğine, kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına, kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin bulunmasına ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 13).

53. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma ve delilleri etkileme şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

54. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

55. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

56. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 13) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

58. Başvurucu; tutukluluğun devamına ve bunlara karşı yapılan itirazların reddine ilişkin kararların gerekçeden yoksun olduğunu, bu kararlarda basmakalıp ifadeler kullanıldığını, kendisi yönünden bir kişiselleştirme yapılmadan tutukluluğunun hukuka aykırı olarak devam ettirildiğini ve tutukluluğunun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

59. Bakanlık görüşünde; başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği ve başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu, tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu, soruşturmanın ve davanın yürütülmesinde Savcılık ve derece mahkemelerince hareketsiz kalınan bir dönem olmadığı gibi yargılamada özensizlik gösterildiğinin de tespit edilemediği, böylece başvurucunun tutukluluk hâlinin durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu ve tutukluluk süresinin makul olduğu değerlendirilmektedir.

60. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında tamamen matbu ve keyfî gerekçelerle tutukluluğunun devam ettirildiğini, kişiselleştirme yapılmadığını belirterek Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

61. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

62. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).

63. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 16/10/2020 tarihinde tahliyesine (bkz. § 23) karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.

64. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tutukluluğa İtiraz İncelemesinde Alınan Kararların Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

65. Başvurucu; tutuklama ve tutukluluğunun devamı kararlarına itiraz ettiğini ancak itirazları sonucunda verilen nihai kararların kendisine tebliğ edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

66. Bakanlık görüşünde; sulh ceza hâkimlikleri tarafından başvurucunun tutuklanması kararı, tutukluluğunun gözden geçirilmesi ve tahliye taleplerine ilişkin kararlarında değinilen hususlar ile bu kararlara karşı yapılan itirazlara ilişkin olarak dayanılan delillerin içeriği dikkate alındığında incelemelerin usulüne uygun olarak süresinde ve yetkili mercilerce yapıldığı belirtilmiştir. Buna göre Bakanlık; başvurucunun gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında müdafii vasıtasıyla tahliye talebinde bulunma hakkının her aşamada vaki olduğu, Savcılık mütalaalarını ve tutukluluk devam kararlarını inceleme imkânının bulunduğu, bu konuda 5271 sayılı Kanun uyarınca herhangi bir sınırlama da olmadığı gözönüne alındığında tutukluluk incelemeleri sonucunda verilen kararların tebliğ edilmediği yönündeki iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiği kanaatindedir.

67. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlayarak Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

68. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

69. 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğa itirazın geç değerlendirildiği ya da sürüncemede bırakıldığı şikâyetleri ile ilgili olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilmiş veya hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendinde öngörülen yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş başvurucular yönünden bkz. Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40; hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden bkz. Ali Efendi Peksak, B. No: 2017/29428, 17/7/2019, §§ 101-112; Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60). Somut olayda tahliyesine (bkz. § 23) karar verilen başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

70. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

71. Başvurucu, tutukluluğun devamına ilişkin kararların en geç doksan gün içinde hâkim veya mahkeme önüne çıkarılarak verilmesi gerekirken Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 6/5/2019 tarihinde SEGBİS yoluyla katıldığı duruşmada tutukluluğunun devamına karar verildikten sonra belirtilen süreye uyulmadan SEGBİS yoluyla duruşmaya çıkarıldığını ve Ekim ayı içindeki SEGBİS yoluyla yapılan tutukluluk incelemesinden sonra da uzunca bir süre hâkim veya mahkeme önüne çıkarılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

72. Bakanlık görüşünde; başvurucunun soruşturma evresinde 12/2/2019, 6/5/2019, 23/8/2019, 14/2/2020 ve 3/4/2020 tarihlerinde SEGBİS aracılığıyla toplamda 5 defa hâkim önüne çıkarıldığını, kovuşturma safhasında ise 22/7/2020 tarihli ilk duruşmada SEGBİS aracılığıyla ve müdafii eşliğinde savunmasının alınarak itirazlarını yaptığı, isnat edilen suçlamaların soruşturulması ve kovuşturulmasının başlı başına zorluklar içermesine rağmen başvurucunun yargılanması aşamasında hareketsiz kalınan bir dönemin bulunmadığı belirtilmiştir. Buna göre başvurucunun uzun süre hâkim önüne çıkmadığı iddiasının da açıkça dayanaktan yoksun olduğu değerlendirilmektedir.

73. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlayarak Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

74. Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

75. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olayda başvurucunun yargılamayı yapan Mahkemece tutukluluk durumunun uzunca bir süre dosya üzerinden incelenmesine karar verilmesi nedeniyle tutukluluğa ilişkin itirazlarını etkili şekilde ileri süremediğinden şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun şikâyetinin Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında incelenmesi gerekir.

76. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

77. Anayasa Mahkemesi Ulaş Kaya ve Adnan Ataman (B. No: 2013/4128, 18/11/2015) kararında olağan dönemde başvurucunun tutukluluk hâlinin 3 ay 17 gün boyunca duruşma yapılmaksızın, dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verilen kararlar ile devam ettirilmesinin Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır (Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, § 61).

78. Anayasa Mahkemesi Kadir Ayhan (B. No: 2020/20083, 10/3/2021) ve Yavuz Cengiz (B. No: 2019/37138, 15/6/2021) kararlarında ise aynı mahiyetteki şikâyetlere ilişkin yaptığı incelemelerde, başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacağını ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş; bu durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır.

79. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır.

80. Somut olayda başvurucu tutuklandıktan sonra soruşturma evresinde şikâyete konu olan ve inceleme konusu yapılan süreçte 6/5/2019 tarihinden 3 ay 17 gün sonra 23/8/2019 tarihinde (bkz. § 15) mahkeme önüne çıkmış ve itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur. Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

81. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası ile ilgili olarak olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

82. Başvurucu; tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunması nedeniyle mevzuat ve mahkeme kararlarına erişiminin kısıtlı olduğunu, başvuru yaparken avukat yardımından faydalanamadığını, dosyada bulunan delillere yeterince erişim imkânı verilmediğini ve böylelikle savunma hakkının kısıtlandığını belirterek Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

83. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan savunma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

84. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

85. Somut olayda, Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki dava ilk derece mahkemesinde devam etmektedir. Başvurucunun hakkındaki soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin şikâyetlerini yargılama sırasında kanun yollarında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından yargılama ve sonrasında istinaf/temyiz süreçleri beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.

86. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluğa itiraz incelemesinde verilen kararların kendisine tebliğ edilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 28/12/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara