AYM 2017/10628 Başvuru Numaralı SERHAT ALTINKÖK Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2017/10628
Karar No: 2017/10628
Karar Tarihi: 28/12/2021

AYM 2017/10628 Başvuru Numaralı SERHAT ALTINKÖK Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SERHAT ALTINKÖK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/10628)

 

Karar Tarihi: 28/12/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Serhat ALTINKÖK

Vekilleri

:

Av. İbrahim Halil UZUN

 

 

Av. Aylin ONURSEV

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; avukatla ve aile bireyleriyle ceza infaz kurumunda yapılan görüşmelerin teknik araçlarla kayda alınması, infaz memurunun görüşmeleri izlemesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/1/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon tarafından bu kararda incelenen şikâyet haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna karar verilmiş, bu şikâyet yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).

10. Başvurucu, eski Sayıştay denetçisi olup 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası 15/8/2016 tarihli ve 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden ihraç edilmiş; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) FETÖ/PDY"ye üye olma suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında 19/10/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

11. Başvurucu 20/10/2016 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde ifade vermiştir. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucuya ifadesi sırasında; FETÖ/PDY"ye üye olup olmadığı, bu örgüte mali destek sağlayıp sağlamadığı, ByLock ve benzeri uygulamaları kullanıp kullanmadığı, Bank Asyada hesabının bulunup bulunmadığı, cep telefonu numaraları, öz geçmişi, örgüt toplantılarına katılıp katılmadığı, darbe girişimi gecesi nerede olduğu, işe yerleşirken referanslarının kimler olduğu, kapatılan dergi ve gazetelere abone olup olmadığı, girmiş olduğu sınavlarda soruları önceden alıp almadığına ilişkin sorular sorulmuştur.

12. Başvurucu ifadesinde özetle öğrencilik döneminde ailesiyle birlikte kaldığını, 2011 yılında Anayasa Mahkemesinde raportör olarak göreve başladığını, darbe girişiminden sonra Anayasa Mahkemesindeki görevlendirmesinin sonlandırıldığını ve Sayıştaydaki görevine geri gönderildiğini, birkaç gün sonra ise açığa alınıp ihraç edildiğini, ByLock ve benzeri herhangi bir uygulama kullanmadığını, FETÖ/PDY ile herhangi bir bağlantısının olmadığını, örgütsel toplantılara da katılmadığını, örgüte herhangi bir parasal yardımda bulunmadığını, Anayasa Mahkemesine mesleki yeterliliği ve akademik çalışmaları nedeniyle kabul edildiğini, Sayıştaya girerken o dönemin genel sekreteri ve bir uzman denetçiyi referans gösterdiğini, darbe girişimiyle de herhangi bir bilgisi ve ilgisinin bulunmadığını, herhangi bir yayına aboneliğinin ve Bank Asya hesabının olmadığını belirtmiştir.

13. Başvurucu, Başsavcılık tarafından üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 27/10/2016 tarihinde Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Başvurucu sorgusunda, Başsavcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunarak suçlamaları kabul etmemiş ve tutuklanması hâlinde ailesinin mağdur olacağını söylemiştir.

14. Başvurucu, Hâkimlikçe yapılan sorgusunun ardından 27/10/2016 tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"CMK"nın 100 ve devamı maddeleri gereğince suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunması, şüphelilerin kaçma şüphesi altında olduğunu gösteren somut olguların bulunması, delilleri yok etme gizleme değiştirme ihtimalini gösteren olguların bulunması ve şüphelilere isnat edilen suçun niteliği, atılı suçun CMK"nın 100/3 maddesinde öngörülen suçlardan oluşu ve atılı suç ile tutuklama tedbirinin orantılı bir tedbir niteliğini taşıması dikkate alınarak tüm şüphelilerin isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ayrı ayrı tutuklanmasına... [karar verildi.]"

15. Başvurucu anılan karara itiraz etmiş, itirazı inceleyen Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği 9/11/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Başvurucu bu kararın kendisine tebliğ edilmediğini belirtmiş ve 6/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Başsavcılık 23/10/2017 tarihinde soruşturmanın geldiği aşama, mevcut delil durumu itibarıyla başvurucunun ByLock kullanıcısı olduğuna dair tespit bulunmaması ve tutuklu kaldığı süre gözetilerek tutuklama tedbirinin devamının artık gereksiz olduğu gerekçesiyle başvurucunun adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

17. Bu talep üzerine Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği 23/10/2017 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Tahliye kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Cumhuriyet Başsavcılığının 23/10/2017 tarih ve 2017/172343 soruşturma sayılı yazıları gözönünde bulundurularak şüphelinin tutuklu kalmasının bu aşamada gereksiz olduğu ve adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakılmasının yeterli olacağı kanaatine varılmış ve talep hususunda aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. ... Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 27/10/2016 tarih ve 2016/492 sorgu sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan şüpheli Serhat Altınkök"ün tahliyesine, başka suçtan tutuklu veya hükümlü değil ise derhal serbest bırakılmasına ... [karar verildi.]"

18. Başsavcılık tarafından 8/6/2020 tarihli iddianameyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle hakkında kamu davası açılmıştır.

19. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY hakkında genel bilgiler verilmiş, daha sonra ise başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilerek başvurucunun terör örgütü üyesi olduğu iddia edilmiştir.

20. Bu bağlamda iddianamede yer verilen olay ve olgular özetle şöyledir:

i. Başvurucunun ikametgâhında ve işyerinde yapılan aramalar neticesinde ele geçirilen dijital materyallerde Sızıntı dergisinden ve Fetullah Gülen"e ait kitaplardan alıntıların yapıldığına rastlanıldığı belirtilmiştir.

ii. Sayıştay Başkanlığı tarafından gönderilen yazı ve ekindeki belgelerde; başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğuna dair yapılan bazı tespitlere ve Anayasa Mahkemesi Başkanlığı tarafından yapılan soruşturmalar kapsamında dinlenen bir kısım tanığın beyanına dayanılarak 672 sayılı KHK ile meslekten çıkartıldığı belirtilmiştir.

iii. Başvurucuyla ilgili tanık beyanlarına da dayanılmıştır. Bu kapsamda "Tanık-4" kod isimli gizli tanık ifadesinde "...Ben Anayasa Mahkemesinin eski raportörlerindenim ve Fetullah Gülen cemaati olarak bilinen yapıyla ilişkiliydim... Mahkemede çalıştığım dönemde Anayasa Mahkemesi"nin eski üye ve raportörlerinden ... Serhat Altınkök... isimli kişilerin cemaat üyesi olduğunu biliyorum...Diğer grupta ise Serhat Altınkök... vardı. Emin olmamakla beraber bu grubun başında Serhat Altınkök"ün olacağını tahmin ediyorum. Daha önce de söylediğim gibi bunlar benim bildiğim gruplardı. Bunlar dışında da gruplar vardı fakat hangi gruba kimin dahil edildiğini bilmiyorum..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

iv. "Tanık-5" kod isimli gizli tanık ifadesinde "...Ben HSYK’nın 16 Temmuz 2016 tarihli açığa alma işlemine kadar Anayasa Mahkemesinde raportör olarak görev yapıyordum ve Mahkemede Fetullah Gülen Cemaati olarak bilinen yapıya mensup idim...Raportörlerden ise ...Serhat Altınkök"ün... aynı yapı içerisinde olduğunu biliyorum...Mahkemedeki yapılanma son haliyle şöyleydi: Uyuşmazlık Mahkemesi raportörleri U.Y., İ.S. ve S.Ş.K., İ.Ç.nin sorumlu olduğu grubu, A.R.Ç., H.T.G. ve Serhat Altınkök, M.S.nin sorumlu olduğu grubu oluşturuyordu." şeklinde beyanda bulunmuştur.

v. "Defne" kod isimli gizli tanık ifadesinde "...Anayasa Mahkemesinde görev yaptığım dönemde doğrudan gözlemlerim, ilişkilerim, raportörlerden cemaat üyesi tanıdıklarımın söylem ve tutumlarına dayanarak söyleyebilirim ki. Anayasa Mahkemesi eski üye ve raportörlerinden ... Serhat Altınkök... üyesidir...Anayasa Mahkemesi"nden daha sonra bazı cemaat üyesi raportörlerin gönderilmesinden sonra gruplar kıdemden ziyade üyelerin ikamet yakınlıkları dikkate alınarak yeniden oluşturuldu. Bu süreçte birinci grupta, İ.Ç., S.Ç. dışında Uyuşmazlık Mahkemesi raportörleri U.Y., İ.S. ve S.Ş.K. bulunmakta idi. Diğer grup ise Serhat Altınkök, Ö.D.,C.Ş., R.Ü., B.Y.den oluşmakta idi. Bu grupların abiliğini İ.Ç. ve emin olmamakla birlikte Serhat Altınkök yapmakta idi..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

vi. R.Ü. ifadesinde "...Örgüt üyesi olarak bildiğim Anayasa Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi raportörlerini daha detaylı olarak yeniden bilgilerinize arz etmek istiyorum...Yeniler grubunda olduğunu bildiğim raportörler...Serhat Altınkök...idi...Benim bulunduğum grubun abisi E.T. oldu ve grupta C.Ş., Serhat Altınkök ve Ö.D. yer alıyordu..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

vii. Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında dinlenen E.D. ifadesinde "...A.A. beni o dönem Ankara Üniversitesinde Siyasal Bilimler Fakültesinde okuduğunu bildiğim, o dönem yani 1997 yılında 22-25 yaşlarında Serhat Altın veya Altınkök isimli şahıs ile tanıştırdı, hatta A.A. o dönem benimle aynı okulda okumayan ve yaşıtım olan soy isimlerini hatırlamadığım şahısları da benimle beraber Serhat isimli şahısla tanıştırmıştı, Serhat Altın veya Altınkök isimli şahıs ilk olarak bizi Cebeci semtinde bulunan bir Etüt merkezine götürerek bizi sınav yapmıştı, daha sonra bizleri yine Cebeci semtinde bulunan bir öğrenci evine götürdü, bu evde kalan başka kişilerde vardı fakat bu kişiler ile tanıştırılmadık, evde sadece Serhat"ı tanıyorduk, evde ilk zamanlar sadece ders çalışıyorduk, bu eve 2 veya 3 haftada bir gidiyorduk, Serhat isimli şahıs bizi daha sık çağırıyordu fakat evlerimizin gitmiş olduğumuz öğrenci evine uzak olması sebebiyle gidemiyorduk, daha sonraları namaz kılmaya akabinde de Fetullah Gülen"in kitaplarını okumaya başladık, Serhat Altın veya Altınkök isimli şahıs Fetullah Gülen"in bir din alimi ve hocalarının olduğunu söylüyordu, bende de bu dönem namaz kılmaya başladığım için dine biraz daha eğilmeye başlamıştım, ailem zaten muhafazakar bir yapıdaydı ve zorluk da çekmemiştim. Ortaokul sonlarında yani 1997 yılında girmiş olduğum sınavlardan Astsubay Hazırlama Okulunu yedekten kazandım, kazandıktan sonra Serhat ile görüşme yapmıştık, Balıkesir ilinde okurken yanıma gelirdi zaman aralıkları ile geleceğini, ayrıca bana bir yer söyleyerek 2 ay sonra haftasonu burada buluşacağımızı söyledi, ben okula giderek başlamamı yaptım, okula başladıktan 2 ay kadar sonra Serhat"ın söylediği yere gittim, görüşmemiz 5 dakika kadar sürdü. Ayaküstü görüştük, görüşmemizde bana sadece hal hatır sordu ve bir sonraki görüşmenin yine 2 ay sonra aynı yerde olacağını söyledi, daha sonra ayrıldık, okulda bu ara anne tarafından akrabam olduğunu öğrendiğim ve meslektaşım olan A.A. ile tanıştım, birlikte zaman geçirmeye başladık, Serhat isimli şahıs ile de 2 veya 3 aylık periyotlarla 1. sınıfın sonuna kadar görüşmelere gittim, görüşmelerimiz yine dışarıda ve kısa süreli hal hatır sorma şeklinde oldu. Balıkesir Astsubaylık Hazırlama Okulu 2. Sınıfa geçtiğimde Serhat ile görüşmelere devam ettim, bir gün yine buluşmaya gittiğim gün A.A.nın da Serhat ile görüşmeye geldiğini öğrendim, o güne kadar A.A.nın bu yapı içerisinde olduğunu bilmiyordum, Serhat artık görüşmelere birlikte geleceğimizi söyleyerek bizi bir grup yaptı, okul bitene kadar da bu şekilde A.A. ile birlikte Serhat ile görüşmelere gittik. 2000 yılında Balıkesir Astsubay Hazırlama Okulundan mezun olduktan sonra ben İstanbul Piyade Sınıf Okuluna, A.A. ise Ankara Zırhlı Birlikler Sınıf Okuluna atandı, bu dönem Serhat isimli şahıs ikimizle ayrı olarak görüşme yaptı ve bana İstanbul"da tekrar görüşeceğimizi söyledi, İstanbul"da Sınıf Okuluna başladığımda Serhat isimli şahıs ile görüştük, fakat İstanbul ilinde Serhat ile görüşmelere devam edip etmediğimi veya başka birine devredilip devredilmediğimi hatırlamıyorum, İstanbul sınıf okulundayken yapı ile de bağım zayıflamıştı, çünkü arkadaş çevrem ile sosyal bir hayatım vardı, bu yüzden bu dönemi fazla hatırlamıyorum, bu dönem hatırladığım sigara içtiğim için Serhat bana kızıyordu..." şeklinde beyanda bulunmuştur. E.D. kendisine gösterilen fotoğraftan başvurucuyu kesin ve net olarak teşhis etmiştir.

21. İddianame 10/6/2020 tarihinde Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) tarafından kabul edilerek E.2020/155 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

22. Gülhane Askerî Tıp Akademisinde (GATA) tabip albaylık yapan E.U., hakkında yürütülen soruşturma kapsamında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istemiş ve bu kapsamda Başsavcılık tarafından 7/2/2020 tarihinde E.U.nun ifadesine başvurulmuştur. E.U. fotoğraftan yaptığı teşhiste FETÖ/PDY"nin GATA yapılanması adı altındaki toplantılarda başvurucuyu gördüğünü, örgüt içindeki konumunu ve görevini ise bilmediğini ifade etmiştir.

23. Başsavcılık 10/6/2020 tarihinde bu İfade ve Teşhis Tutanaklarını başvurucunun yargılandığı dosyaya sunmuştur.

24. Mahkeme 18/3/2021 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın,672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarıldığı, sanığa ait dijital materyallerde Sızıntı dergisinden ve Fethullah Gülen"e ait kitaplardan alıntıların yapıldığına rastlanıldığı, gizli tanık 5"in 27/9/2016 tarihli bilgi alma tutanağında beyanında, sanığın yapı içerisinde olduğunu bildiğini, Ö.D., C.Ş., R.Ü.nün aynı grupta olduğunu, tahminine göre sanığın grubun başında olduğunu ifade ettiği, tanık R.Ü.nün beyanlarında, Anayasa Mahkemesi"ndeki yapılanmada yeniler grubunda sanığın da bulunduğunu, sanığın söylemlerinden zaman zaman farklı meslek gruplarından kişiler ile toplantıya katıldığını beyan ettiği, gizli tanık Defne"nin beyanında, 2014-2015 yıllarında A. bey isimli birinin olduğunu, kendisinin Anayasa Mahkemesi"nden ayrılmasından sonra grupların yeniden şekillendirildiğini, sanığın da yeni grubun içerisinde olduğunu, sanığın öncesinde de yapı içerisinde olduğunu bildiğini, toplantıların genel olarak gruptaki kişilerin evlerinde yapıldığını, sanığı ortak toplantıda gördüğünü, toplantılarda örgüt liderinin videolarının izletildiğini, video olmadığı zaman örgüt liderinin talimat notlarının okunduğunu beyan ettiği, tanık E.D. sanık hakkında yapıya ait öğrenci evlerine gittiğim dönem içerisinde sanığın kendileri ile ilgilendiğini, sanığın kendisini Cebeci semtinde öğrenci evine götürdüğünü, eve iki üç haftada bir gittiklerini, başlarda ders çalıştıklarını, daha sonra namaz kılıp Fethullah Gülen"in kitaplarını okumaya başladıklarını, sanığın Fethullah Gülen"in din alimi ve hocalarının olduğunu söylediğini, 1997 yılında Astsubay Hazırlama Okulu"nu kazandıktan sonra da sanık ile görüşme yaptıklarını, 2 ya da 3 aylık periyotlarla 1. Sınıfın sonuna kadar görüşmelere gittiğini, 2. Sınıfta da A.D. ile kendilerini bir grup yaptığını ve sanık ile görüşmeye devam ettiklerini, mezun olduktan sonra Serhat"ın ikisi ile de görüştüğünü, İstanbul"da Piyade Sınıf Okulu"na başladığında da Serhat ile görüştüğünü beyan ettiği, gizli tanık 4 ve gizli tanık 5"in, sanığın örgüt ile bağlantılı olduğunu beyan ettiği, E.U. isimli şahsın 7/2/2020 tarihli fotoğraftan teşhis tutanağında " ...o dönemdeki cemaatin GATA yapılanması adı altındaki toplantılarda kendisini gördüğüm, örgüt içindeki konumunu ve görevini bilmediğim şahıstır." şeklinde teşhiste bulunduğu, sanığın aksi yöndeki savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu, sanığın, örgütün sivil imamları kontrolünde sohbet adı altındaki toplantılarına katıldığı ve bu durumun yıllar içerisinde süreklilik arz ettiği, toplantılarda örgüt liderinin kitaplarının okutulup videolarının izletildiği, belirtilen hususlar karşısında sanığın silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğu ve eylemlerinin çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk içerdiği anlaşıldığından üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği mahkememizce kabul edilerek eylemine uyan 5237 sayılı TCK."nun 314/2 maddesi gereğince cezalandırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

25. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava istinaf aşamasında derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

26. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 27-82.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Anayasa Mahkemesinin 28/12/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu; somut bir delil olmaksızın gerekçesiz bir kararla tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklama kararında delilleri karartma ihtimalini gösterir olguların neler olduğunun açıklanmadığını, dosyada somut bir delilin de olmadığını, bakmakla yükümlü olduğu küçük çocuklarının, felçli babasının ve kayınbiraderinin bulunduğunu belirtmesine rağmen kaçma şüphesini azaltan bu durumun dikkate alınmadığını, pasaportunun iptal edilmiş olmasının da kaçma şüphesini azaltan bir olgu olduğunu, üzerine atılı suçun katalog suç olmasına atıf yapılmasının tek başına yeterli olmayacağını, adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, bu yönüyle tutuklamanın ölçüsüz olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık görüşünde öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. maddesinde düzenlenen tazminat davası açılmadan başvuru yapıldığından başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilebileceği ileri sürülmüş; Anayasa Mahkemesi tarafından esastan inceleme yapılacak olması durumunda ise tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin ortaya konulduğu ileri sürülerek tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile sulh ceza hâkimlikleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.

30. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.

31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında Bakanlığın kuvvetli şüphe ve tutuklama nedenleri yönünden soruşturma dosyasında yer alması gereken somut delil ve olguların ne olduğuna ilişkin bir cevap vermediğini, tutukluluğun hukukiliğine ilişkin somut, bireyselleştirilmiş bir değerlendirme yapılmadığını belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında Komisyonca verilen kısmi kabul edilemezlik kararında suç ve cezaların kanuniliği ilkesi bağlamında (terör suçlarının öngörülemez şekilde geniş yorumlanması) nitelendirilebilecek iddialarının değerlendirilmediğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

32. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının tutuklamanın hukuki olmadığına yönelik olduğu değerlendirilmiş ve Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu, Komisyonca verilen kısmi kabul edilemezlik kararında suç ve cezaların kanuniliği ilkesi bağlamında nitelendirilebilecek iddialarının değerlendirilmediğini belirtmiş ise de başvuru formunda bu nitelikte bir şikâyetin bulunmadığı görüldüğünden bu kapsamda bir inceleme yapılmamıştır.

a. Uygulanabilirlik Yönünden

34. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa"nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).

35. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

36. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

i. Genel İlkeler

37. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 85-90; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, FETÖ/PDY ile bağlantısının bulunduğu iddiasıyla terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

39. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

40. Başsavcılığın tutuklama talep yazısında veya Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunduğu genel olarak ifade edildikten sonra kuvvetli belirtinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.

41. Bu bağlamda soruşturma dosyasında yer alan ve iddianamede yer verilen olgular ise şöyledir:

- Gizli tanık (Defne) beyanında; başvurucunun yapı içinde olduğunu bildiğini, Ö.D., C.Ş. ve R.Ü. adlı kişilerle aynı grupta olduğunu, tahminine göre başvurucunun grubun başında olduğunu ifade etmiştir.

- Tanık R.Ü.; Anayasa Mahkemesindeki yapılanmada "yeniler grubu" olarak ifade ettiği grubun içinde başvurucunun da bulunduğunu, söylemlerinden zaman zaman farklı meslek gruplarından kişilerle de toplantıya katıldığını anladığını ifade etmiştir.

- Gizli tanık Defne 2014-2015 yıllarında Anayasa Mahkemesinde A. isimli birinin olduğunu, kendisinin Anayasa Mahkemesinden ayrılmasından sonra grupların yeniden şekillendirildiğini, başvurucunun da yeni grubun içinde olduğunu, başvurucunun öncesinde de yapı içinde olduğunu bildiğini, toplantıların genel olarak gruptaki kişilerin evlerinde yapıldığını, başvurucuyu ortak toplantıda gördüğünü, toplantılarda örgüt liderinin videolarının izletildiğini, video olmadığı zaman örgüt liderinin talimat notlarının okunduğunu beyan etmiştir.

- Tanık E.D. yapıya ait öğrenci evlerine gittiği dönemde başvurucunun kendileri ile ilgilendiğini, başvurucu tarafından Cebeci semtinde bir öğrenci evine götürüldüğünü, bu eve iki üç haftada bir gittiklerini, başlarda ders çalıştıklarını, daha sonra namaz kılıp Fetullah Gülen"in kitaplarını okumaya başladıklarını, başvurucunun Fetullah Gülen"in din alimi ve hocalarının olduğunu söylediğini, 1997 yılında Astsubay Hazırlama Okulunu kazandıktan sonra da başvurucu ile görüşme yaptıklarını, iki ya da üç aylık periyotlarla birinci sınıfın sonuna kadar görüşmelere gittiğini, ikinci sınıfta da başka bir şahısla bir grup hâlinde başvurucuyla görüşmeye devam ettiklerini, İstanbul"da Piyade Sınıf Okuluna başladığında da başvurucuyla görüştüğünü beyan etmiştir.

- E.U. isimli kişi 7/2/2020 tarihinde fotoğraftan yaptığı teşhiste o dönemde FETÖ/PDY"nin GATA yapılanması adı altındaki toplantılarda başvurucuyu gördüğünü ancak başvurucunun örgüt içindeki konumunu ve görevini bilmediğini beyan etmiştir.

42. Söz konusu tanık anlatımları yer, zaman, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmekte ve bu anlamda yargı makamlarına denetim yaparak söz konusu beyanları doğrulama ya da çürütme imkânı tanımaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun tutuklanmasında söz konusu tanık anlatımlarının yargı makamlarınca kuvvetli bir belirti olarak kabul edilmesi yönündeki değerlendirmelerin keyfî ya da temelsiz olduğu söylenemeyecektir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir (aynı kararda bkz. § 75) kararı ve sonrasında verdiği birçok kararda, başvurucuların FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna, bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik somut olgular içeren tanık anlatımlarını suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (örneğin bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52, Recep Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43; Yusuf Erdoğan, B. No: 2017/11828, 10/2/2021, § 46; Mustafa Onuk, B. No: 2016/21484, 9/7/2020, §§ 49-52; İbrahim Okur, B. No: 2016/50394, 27/2/2020, § 82; Yavuz Güllü, B. No: 2017/5933, 9/1/2020, § 55; İsmail Çıtak, B. No: 2016/78629, 28/11/2019, § 52).

43. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).

44. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.

45. Somut olayda Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken delilleri etkileme ve kaçma ihtimalinin bulunmasına, başvurucunun üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlardan olmasına dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

46. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

47. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

49. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa"da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

B. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

50. Başvurucu; avukatıyla ve aile bireyleriyle görüşmesinin teknik araçlarla kayda alınması ve bu sırada üçüncü bir kişinin görüşmeyi izlemesi, mektuplarının okunması nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

51. Bakanlık, ilgili kurumlardan elde edilen bilgi ve belgelere göre somut olayda başvurucunun avukatıyla görüşmelerinin kayıt altına alınması hususunda adli makamlar tarafından alınan herhangi somut bir karar kaydına rastlanmadığını, yine ilgili kurumlardan alınan bilgi ve belgelere göre başvurucunun çeşitli tarihlerde farklı avukatlarla görüştüğünü, söz konusu görüşmelerin kaydedilmesine dair adli makamlarca verilmiş herhangi bir dinleme veya kayıt kararı olmadığından dinleme-kayıt işlemi yapılmadığını ve dolayısıyla özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğini belirtmiştir.

52. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında avukatla yaptığı görüşmelerin kaydedilip kaydedilmediğine ilişkin olarak adli makamlara yazılmış bir yazı ya da bu yazılara verilmiş cevapların Bakanlık görüşünde yer almadığını, soyut nitelikteki açıklamalara cevap vermesinin mümkün olmadığını, ailesiyle yaptığı görüşmelerin kayda alınmasıyla ilgili ise Bakanlığın hiçbir açıklamada bulunmadığını, görüşmelerin kayda alınmasının Sözleşme"ye açıkça aykırı olduğunu belirtmiştir.

2. Değerlendirme

53. Anayasa Mahkemesi 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra ilan edilen olağanüstü hâl döneminde çıkarılan 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname"nin 6. maddesi uyarıca terör suçları dâhil olmak üzere bazı suçlardan tutuklanan kişiler hakkında uygulanan avukatla görüşmelerin kayda alınması ve ceza infaz kurumu görevlileri aracılığıyla izlenmesi tedbirine ilişkin olarak -ilgili kanun hükümleri ve ülke genelinde derece mahkemelerinin karar ve uygulamalarından hareketle- infaz hâkimliklerine şikâyet yolunun tüketilmesi gereken ulaşılabilir ve etkili bir başvuru yolu olduğu sonucuna varmıştır (İsmail Solmaz, B. No: 2017/15251, 12/2/2020, §§ 102-106; Emre Ayhan, B. No: 2016/80704, 13/2/2020 §§ 132-136). Somut olayda terörle (FETÖ/PDY) bağlantılı bir suçtan tutuklu bulunan başvurucu yönünden anılan bu kararlardaki değerlendirme ve sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

54. Öte yandan başvurucu, aile bireyleriyle yaptığı görüşmelerin de kayıt altına alındığından ve bir görevli tarafından izlendiğinden de şikâyet etmektedir. Bu bağlamda 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu"nun 4., 5. ve 6. maddeleri uyarınca başvurucu, anılan şikâyet yönünden de uygulamanın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle infaz hâkimliğine başvurabilecek ve verilen karara karşı ilgili ağır ceza mahkemesine itiraz edebilecektir. Bireysel başvuru dosyası incelendiğinde ise başvurucunun bu şikâyetlerine ilişkin olarak infaz hâkimliğine başvuruda bulunduğu hususunda herhangi bir bilgi ya da belgeye rastlanmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal başvuru yollarını tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durum bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.

55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuka uygun olduğu sonucuna varılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Ceza infaz kurumunda avukatla ve aile bireyleriyle yapılan görüşmelerin kayda alınması dolayısıyla özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 28/12/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara