Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/307 Esas 2022/2123 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
2. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/307
Karar No: 2022/2123
Karar Tarihi: 07.03.2022

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/307 Esas 2022/2123 Karar Sayılı İlamı

2. Hukuk Dairesi         2022/307 E.  ,  2022/2123 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

    Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından kusur belirlemesi, hükmedilen nafakalar, hükmedilen ve reddedilen tazminatlar ile velayet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    1-Taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak karşılıklı açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince davalı-davacı erkeğin “ Tedavisinin hemen bitiminde kadını annesinin evine bıraktığı, düzenli gelir getirici işte çalışmadığı, bu nedenle kendi ailesine ekonomik açıdan bağımlı olduğu, ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı”, davacı-davalı kadının ise “erkeğin tedavisi boyunca telefonla çok fazla görüşme yaptığı bu nedenle güvensarsıcı davranışta bulunduğu”, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-davacı erkeğin ağır, davacı-davalı kadının ise az kusurlu olduğu kabul edilerek her iki davanın kabulü ile boşanmaya ve ferilere karar verilmiştir. Taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince, davacı-davalı kadının kusur tespitine, tazminatların ve nafakaların miktarına yönelik istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin gerekçesinin bu yönden düzeltilerek yeniden hüküm tesisine karar verilmiş ve davacı-davalı kadına yüklenen kusur kaldırılmıştır. Kusurun kaldırılma gerekçesinde, erkeğin hastanede tedavi gördüğü süreçte geçmiş olsun telefonlarına kadın tarafından cevap verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu ve aksinin ispatlanamadığı belirtilmiştir. Davalı -davacı erkek, dilekçelerinde kadının kullandığı telefon iletisim kayıtlarına delil olarak dayanmış olup, ilk derece mahkemesince, erkek tarafından bildirilen telefon numaralarının davacı- davalı kadın adına kayıtlı olmadığı gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiş ise de; ilgili operatörlere yazılan müzekkere cevabında, davacı davalı kadının kullandığı telefon numaralarının kadının annesinin adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte, kadının annesi tanık olarak verdiği beyanında kızı tarafından kullanılan iki hattın kendi adına kayıtlı olduğunu kabul etmiştir. Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince davalı-davacı erkek tarafından belirtilen telefon numaralarının, davacı-davalı kadın adına kayıtlı olmadığı gerekçesi ile iletisim kayıtlarının getirtilmesi talebinin reddi doğru görülmemiştir. Kayıtların ilgili yerlerden getirtilip gerekirse üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    2- İlk derece mahkemesince ortak çocukların velâyeti anneye verilmiş, bölge adliye mahkemesince davalı-davacı babanın velayete yönelik istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı-davacı baba, temyiz dilekçesinde ortak çocuk ... ’nın bir buçuk yıldır yanında olduğunu belirtmiş ve buna ilişkin öğrenci belgesi sunmuştur.
    Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "Üstün yararı" (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m. l;TMK m. 339/1, 343/K 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velâyet düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Bu nedenle ortak çocuk ... ...’nın bizzat ya da istinabe yoluyla eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin hakim tarafından kendilerinden sorulması (Yargıtay HGK 16.03.2012 tarih, 2011/2-884 esas ve 2012/197 karar ile 22.01.2014 tarih, 2013/2-2085 esas ve 2014/30 karar sayılı kararları) ve babanın temyiz dilekçesinde ortak çocuk ... ...’nın fiilen bakımının halen kendisi tarafından üstlenildiğine dair beyanı da dikkate alınarak bu hususun araştırılması, psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman veya uzmanlardan (4787 sayılı Kanun m. 5) adı geçen ortak çocuğun anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının menfaatine olacağı tespit edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2. bentlerde belirtilen sebepler ile temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 07.03.2022 (Pzt.)

    Hemen Ara