Esas No: 2017/26446
Karar No: 2017/26446
Karar Tarihi: 29/12/2021
AYM 2017/26446 Başvuru Numaralı SERKAN AYALTI VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SERKAN AYALTI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/26446) |
|
Karar Tarihi: 29/12/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Raportör |
: |
Selçuk KILIÇ |
Başvurucular |
: |
1. Serkan AYALTI |
|
|
2. Murat AYALTI |
|
|
3. Ayşe Nur AYALTI |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Mükrime AVCİ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, davanın yanlış değerlendirilerek husumet yokluğundan reddine karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2017 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Yurt dışında yaşayan başvurucuların eşi/annesi 21/8/2011 tarihinde Türkiye"de geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiştir.
A. Bireysel Başvuruya Konu Yargılamadan Önceki Süreç
6. Başvurucu Serkan Ayaltı 22/11/2011 tarihli genel vekâletname ile kendi adına asaleten ve çocukları adına velayeten Av. H.D. ile Av. D.G.yi vekil olarak tayin etmiştir. Başvurucu ayrıca aynı tarihli bir talimat göndermiştir. Talimat şu şekildedir: "Talimattır. Namıma sigorta şirketinden ödenecek paranın sigorta şirketi ile yapılacak pazarlığın Avukatım M.G. tarafından yapılmasını, ödenecek olan paranın M.G."ye ya da belirteceğim herhangi bir Banka şubesine ait hesaba aktarılmasını şimdiden kabul ediyorum."
7. Talimatta ismi geçen M.G., Av. H.D.nin ofisinde çalışandır ve avukat değildir.
8. Başvurucuların vekil olarak tayin ettiği Av. H.D., başvurucular adına kazada sorumluluğu bulunan aracın sigorta şirketine başvuruda bulunarak zararların tazminini talep etmiş ve söz konusu sigorta şirketi tarafından Av. H.D.ye 113.658 TL ödeme yapılmıştır.
9. Sigorta şirketince Av. H.D.ye ödeme yapılması üzerine başvurucu Serkan Ayaltı tarafından, söz konusu tazminatın kendilerine teslim edilmediği ve Av. H.D.nin parayı uhdesinde tuttuğu belirtilerek Av. H.D. hakkında ilamsız icra takibi başlatılmış ve anılan bedel faiziyle birlikte talep edilmiştir.
10. Av. H.D., borcunun bulunmadığını ifade ederek ödeme emrine itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde, başvurucular yani alacaklılar namına ilgili sigorta şirketi tarafından hesabına gönderilen tazminat bedeline yönelik, başvurucu Serkan Ayaltı"nın konsolosluktan çektiği faksta yer alan yazılı talimatı doğrultusunda işlem yapıldığı ve hukuki sorumluluğun yerine getirildiği belirtilmiştir.
B. Bireysel Başvuruya Konu Yargılama Süreci
11. Başvurucu tarafından, Av. H.D.nin ilamsız icra takibine itirazı üzerine İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) itirazın iptali davası açılmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde, eşi Ç.A.yı trafik kazasında kaybetmesi nedeniyle kendine ve çocuklarına karşı açılmış ya da açılacak davalarda kendilerini temsil etmesi için Av. H.D.yi vekil olarak tayin ettiğini, ilgili avukatın trafik kazasından ötürü açılan ceza davasına katılmadığını, kendilerinin maddi ve manevi zararlarının tazmini için sorumlular aleyhine ikame edilebilecek tazminat davasını açmadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, Av. H.D.nin sadece kazada sorumluluğu bulunan aracın sigorta şirketine başvuruda bulunarak ödeme yapılmasını talep ettiğini, yapılan ödemenin tümünün Av. H.D. tarafından uhdesinde tutulduğunu ve kendilerine hiçbir ödeme yapılmadığını, söz konusu bedelin taraflarına ödendiğine yönelik hiçbir belgenin ibraz edilmediğini ifade ederek itirazın iptaline, davalının borçlu bulunduğunun tespitine ve dava konusu alacağın %20"sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
12. Mahkeme 4/12/2014 tarihli karar duruşmasında davalı tanığı olan ve başvurucu tarafından düzenlenen talimatta ismi geçen M.G.yi dinlemiştir. M.G. beyanında kısaca; 2011 yılında Av. H.D.nin bürosunda yardımcı yönetici olarak çalışmakta olduğunu, başvurucu ile görüştükten sonra olayı araştırmak için altı kişilik bir grup kurduğunu ve olayı araştırdığını, bu kapsamda sigortadan gelen paranın da başvurucu tarafından faks ile gönderilen talimat doğrultusunda Av. H.D. tarafından kendisine verildiğini, söz konusu bedelin masraflar ve işlemler için harcandığını, Av. H.D.nin olay sebebi ile hiç para almadığını, kendisine teklif ettiğinde bu işte kendisinin bir katkısının olmadığını ve para istemediğini belirttiğini ifade etmiştir.
13. Mahkeme 4/12/2014 tarihli kararıyla davayı husumet yokluğu nedeniyle reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Dava, itirazın iptaline ilişkindir.
...
Mahkememizce yapılan tüm yargılamalar neticesinde, taraf beyanları, dosyaya celp edilen "Talimattır" başlıklı belge ve "Para teslim tutanağı başlıklı" belge, tanık beyanı ve tüm dosya içeriğine göre, yurt dışında yaşayan davacının eşinin Türkiye"de 21/08/2011 tarihlitrafik kazası sonucu hayatını kaybettiği, bu olay neticesinde sigorta şirketinden ölüm nedeni ile tazminat işlemlerini takip için davacı tarafından davalı avukata vekalet verildiği,22/11/2011 tarihli dosyaya da örneği sunulan "Talimattır" başlıklı belge ile davacının sigorta şirketi tarafından namı hesabına ödenecek olan tazminat bedelinin M.G.ye verilmesini istediği, davalı avukat tarafından sigorta şirketinden tahsil edilen paranın "Para teslim tutanağı başlıklı" belge ile M.G.ye teslim edildiği M.G.nin de beyanı ile sabittir. Davacı, sigorta şirketince ödenen bu paranın davalı avukat uhdesinde kaldığı kendisine iade edilmediğini iddia etmiş ise de, dosyaya sunulan belgelerle ve tanık M.G."nin beyanından da anlaşılacağı üzere sigorta şirketi tarafından ödenen paranın davalı avukat uhdesinde kalmadığı, paranın tanık olarak dinlenilen M.G.ye davacının da isteği üzerine teslim edildiği, bu durumun da tanık M.G. tarafından kabul gördüğü anlaşıldığından, davanın davalı avukata yöneltilemeyeceği, davacının davayı parayı tahsil eden kişi olan M.G.ye yöneltebileceği kanaatine varıldığından, davalı aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddi yoluna gidilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır."
14. Mahkeme kararına karşı taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur. Başvurucu temyiz dilekçesinde; davaların açılması ve takibi için davalı avukatın ofisinde görevli M.G.nin eşi P.G.ye çeşitli kerelerde olmak üzere toplamda 8.714 avro ödeme yaptığını, sigorta şirketinden tahsil edilen paraların tarafına ödenmediğini, Mahkemece her ne kadar dava husumet yönünden reddedilmiş ise de davanın özü ve niteliği itibarıyla avukatın şahsına karşı sorumluluğunun bulunduğunu ve davanın Av. H.D.ye yöneltilebileceğini, aksine hükmün hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Davalı Av. H.D. ise kararı gerekçe yönünden temyiz etmiştir. Temyiz dilekçesinde, ilk derece mahkemesince ilgili paranın uhdesinde kalmadığına, tarafınca iade edilmesi gereken bir para borcu bulunmadığına hükmedilmişse de davanın parayı aldığını kabul eden M.G.ye yöneltilmesi gerektiği belirtilerek davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığını, söz konusu hususların başka bir yargılamanın konusu olduğunu, bu nedenle sübut bulmayan davanın esastan reddinin gerektiğini ifade etmiştir.
15. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi (Daire) 11/4/2016 tarihli kararıyla temyiz istemlerini reddetmiştir. Yine aynı Dairenin 13/4/2017 tarihli kararıyla başvurucunun karar düzeltme istemi de reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
16. Nihai karar 8/5/2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve süresinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "Taraf ehliyeti" kenar başlıklı 50. maddesi şöyledir:
"(1)Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir."
18. 6100 sayılı Kanun"un "Dava şartları" kenar başlıklı 114. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Dava şartları şunlardır:
...
d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları..."
19. 6100 sayılı Kanun"un "Dava şartlarının incelenmesi" kenar başlıklı 115. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır...
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Anayasa Mahkemesinin 29/12/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
21. Başvurucular; "Talimattır" başlıklı yazının sigorta şirketine yönelik yazıldığını ve yazının muhatabının Av. H.D. olmadığını, Av. H.D.nin kendi namları hesabına sigorta şirketinden aldığı paranın tümüne el koyduğunu, M.G. altı kişilik bir ekip kurması ve olayı araştırması nedeniyle ilgili paranın tarafından alındığını ileri sürmekte ise de, kendilerinin ekip kurulup olayın araştırılmasına yönelik bir taleplerinin olmadığını, bunun karşı tarafça ispatlanmasının gerektiğini, gerçekte hiç para harcanmadığını ve 113.658 TL"nin avukat tarafından yanında çalışan maaşlı birine verilmesinin mümkün olmadığını ifade etmiştir. Başvurucular ayrıca, Av. H.D.nin kendilerine hesap verme borcunun sona ermediğini, Av. H.D.nin taraflarından ibra edildiğine yönelik dosyada hiçbir belgenin bulunmadığını, dava dosyasındaki iddia ve delillerin değerlendirilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
22. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve eklerine göre başvurucuların temel iddiası, sigorta şirketinden kendi namlarına alınan tazminatın taraflarına ödenmemesine ve avukatın kendilerine hesap verme borcunun sona ermemesine karşın haksız şekilde husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği hususuna dayanmaktadır. Buna göre başvurucuların iddiası husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilerek uyuşmazlığın esasının Mahkemece incelenmemesine yönelik olduğundan, iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
24. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa"nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme"yi yorumlayan AİHM, Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
25. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
26. Anayasa"nın ""Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması"" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
27. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin somut başvuruya ilişkin olarak Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
28. Başvuruya konu olayda ilamsız icra takibine itirazın iptali istemiyle açılan davanın, davanın başkasına karşı açılabileceği ve davalıya yöneltilemeyeceğinden husumet yokluğu nedeni ile reddedilmesi suretiyle işin esasının incelenmemesinin mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu müdahale, 6100 sayılı Kanun"un 50. ve 114. maddelerine dayanmakta olup müdahalenin kanuni dayanağı mevcuttur.
29. Bunun yanı sıra, davanın husumetten reddine ilişkin kuralın amacı, davanın doğru hasıma açılmasını sağlamak ve bu suretle yargılamanın gereksiz yere sürüncemede kalmasını önlemektir. Davanın husumetten reddine ilişkin bu düzenlemenin yargılamanın makul süre içinde tamamlanmasını temine yönelik bir çare olduğu açıktır. Dolayısıyla somut olaydaki müdahalenin meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır (Halil Güler, B. No: 2015/11002, 3/7/2018, § 37).
30. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte sınırlandırmanın kanuna dayanması, meşru amacının bulunması ve ölçülü olması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
31. Bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı da incelenmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
32. Davanın husumetten reddine ilişkin kararın yargılamanın sürüncemede bırakılmasının önlenmesi ve doğru taraf aleyhine dava açılmasının sağlanarak hukuki istikrarın temin edilmesi bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt ise orantılılıktır. Bu itibarla uygulanan tedbirle başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir.
33. Somut olayda Mahkemece, davanın itirazın iptali talebine ilişkin olduğu özellikle belirtilmiştir. Bununla birlikte başvurucu tarafından sigorta şirketince namı hesabına ödenen paranın Av. H.D.nin uhdesinde kaldığının ve kendisine iade edilmediğinin iddia edildiğini, dava dosyasına sunulan belgelerle ve tanık M.G.nin beyanından ise sigorta şirketi tarafından ödenen paranın Av. H.D.nin uhdesinde kalmadığının, paranın tanık olarak dinlenilen M.G.ye teslim edildiğinin ve bu durumun tanık M.G. tarafından da kabul gördüğünün anlaşıldığı vurgulanmıştır. Mahkemece bu kapsamda, davanın davalı Av. H.D.ye yöneltilemeyeceği ve başvurucunun davayı parayı tahsil eden kişi olan M.G.ye yöneltebileceği kanaatine varıldığı belirtilerek davalı Av. H.D. aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddedilmesi gerektiği kanaatine ulaşıldığı hüküm altına alınmıştır (bkz. § 13).
34. Başvuruya konu olan gerekçeli kararda yer verilen hukuki tespitler ile olayın koşulları birlikte irdelendiğinde Mahkemece davanın konusunun ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali talebi olduğunun özellikle vurgulandığı ve sadece davanın dayanağını oluşturan alacağa yönelik değerlendirme yapıldığı görülmektedir. Mahkemenin söz konusu yorumunun öngörülemez olmadığı açıktır. Bununla birlikte söz konusu yorum doğrultusunda Mahkemece, sigorta şirketinden başvurucular namına alınan paranın M.G.nin uhdesinde olduğunun hem davalı Av. H.D. hem de M.G. tarafından kabul edilmesi nedeniyle mevcut davanın davalı Av. H.D.ye yöneltilemeyeceği belirtilmiş, davanın husumet yokluğu nedeni ile reddedilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. Mahkeme gerekçesinde ayrıca, başvurucuların davayı uyuşmazlığa konu parayı uhdesinde bulunduran kişi olan M.G.ye yöneltebileceği hususuna da yer vermiştir.
35. Bireysel başvuruya konu davada Mahkemece, uyuşmazlığın niteliği belirlenerek söz konusu alacağın kimin uhdesinde olduğu ve alacağa yönelik davanın kime karşı açılması gerektiği hususlarında tespitlerde bulunulmuş, uhdesinde para bulunmaması nedeniyle davanın davalı Av. H.D.ye yöneltilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır. Bu kapsamda mahkemenin ilgili yorumunun öngörülemez nitelikte olmadığı ve başvurucuların mahkemeye ulaşma imkânını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır.
36. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
38. Başvurucular, alacaklarını tahsil edemediklerini, mağdur olduklarını belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
39. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
40. Somut olayda başvurucuların husumette yanılması nedeniyle açtığı davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedildiği ve derece mahkemelerinin bu yorumunun Anayasa Mahkemesince mahkemeye erişim hakkını ihlal eder nitelikte görülmediği dikkate alındığında başvurucuların hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmediği sonucuna varılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurucular tarafından hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 29/12/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.