Esas No: 2022/386
Karar No: 2022/3078
Karar Tarihi: 30.03.2022
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/386 Esas 2022/3078 Karar Sayılı İlamı
2. Hukuk Dairesi 2022/386 E. , 2022/3078 K.Özet:
Davacı, babasının ... olduğunu, annesinin nüfusuna kayıtlı olduğunu, annesinin daha sonra evlendiği davalı ...’in nüfusuna kaydedildiğini ileri sürerek nüfus kaydının düzeltilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği belirtilmiştir. Ancak yargıtay kararlarına göre, nüfus kaydının gerçek durumu yansıtmadığı davalarda, her türlü kanıtın gösterilebileceği, bu davalarda asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu ve bu nedenle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kanun maddeleri ise Türk Medeni Kanunu'nun 282. maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33 üncü maddesidir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Soybağının Reddi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
04.06.1958 tarihli ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara; ileri sürülen olayları hukuken nitelemek, uygulanacak Kanun hükümlerini tespit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33 üncü maddesinde hâkimin, Türk Hukuku'nu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Davacı, babasının ... olduğunu, annesinin nüfusuna kayıtlı olduğunu, annesinin daha sonra evlendiği davalı ...’in nüfusuna kaydedildiğini ileri sürerek nüfus kaydının düzeltilmesini talep etmiş, ilk derece mahkemesince hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Öncelikle çözümlenmesi gereken husus; davanın soybağının reddi-babalık veya nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davası olup olmadığıdır. Bilindiği üzere, soybağı birbirinin soyundan gelen kişiler arasındaki ilişkiyi ifade ettiğinden bu kavram içerisinde kan bağının yanında hukuki münasebetin de bulunması, diğer bir ifadeyle kan bağının hukuk düzeninin aradığı koşullar içerisinde oluşması zorunludur. Türk Medeni Kanunu'nun 282. maddesi uyarınca, çocuk ile ana arasında soybağı doğumla, baba ile arasında soybağı ise ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulur, ayrıca, kısaca af kanunları olarak nitelendirilen bir evlenme aktine dayanmayan birleşmelerden doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine ilişkin kanunlara göre de soybağı düzeltilebilir (HGK'nin 30.01.2008 tarihli ve 2008/2-36-47 sayılı kararı).
Kayıt düzeltilmesi, aile kütüğüne işlenmiş kaydın bir kısmının düzeltilmesi veya değiştirilmesidir. Nüfus kütüklerindeki doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur. İşte bu noktada, nüfus kütüğünde yer alan doğru olmayan kayıtlar, ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılacak olan kayıt düzeltme davası ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu dava uygulamada nüfus kaydının düzeltilmesi davası olarak adlandırılmakta olup zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK'nin 11.02.1998 tarihli ve 2-87/77 sayılı kararı). Soybağının reddi davası ile kayıt düzeltme davası, sonuçları (hane dışına çıkarmak) bakımından benzerlik göstermekte ise de, içerik ve yargılama kuralları açısından kendi özel hükümlerine bağlıdır. Soybağının reddinde,
kişisel duruma ilişkin nüfus kaydında yer alan bilgi doğru olarak meydana gelmiş ve kütüğe tescil edilmiştir. Ancak bu doğru daha sonra soybağının reddi davası ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüştür. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının gerçek durumu yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur (HGK'nin 30.01.2008 tarihli ve 2008/2-36-47 sayılı kararı).
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davacı, davalı ... tarafından verilen dilekçe ile yanıltıcı beyanla davalı ...’in çocuğuymuş gibi nüfus kayıtlarına işlenmiştir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve dosyadaki deliller birlikte dikkate alındığında davalı ...’in bu tescil işlemi yapıldığı sırada dahi davacının kendi çocuğu olmadığını bildiği sabit olup, gerçeğe aykırı beyanı ile oluşturulan nüfus kaydının iptaline ilişkin talep nüfus kayıt düzeltme davasıdır. Nüfus kayıt düzeltme davaları asliye hukuk mahkemesi görev alanında kalmaktadır. Bu nedenle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının yukarıda açıklanan sebeplerle KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, oy birliğiyle karar verildi.30.03.2022 (Çrş.)