AYM 2019/36745 Başvuru Numaralı EMEK PARTİSİ VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2019/36745
Karar No: 2019/36745
Karar Tarihi: 12/1/2022

AYM 2019/36745 Başvuru Numaralı EMEK PARTİSİ VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EMEK PARTİSİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/36745)

 

Karar Tarihi: 12/1/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Şeyda Nur ÜN

Başvurucu

:

1. EMEK PARTİSİ

Temsilcisi

:

Selma GÜRKAN

 

 

Başvurucular 2. Adnan KARATAŞ

 

 

3. Aydın YİĞİT

 

 

4. Halil İMREK

 

 

5. Mesut BAYLAV

 

 

6. Sefa BÜYÜKYİĞİT

Başvurucular Vekilleri

:

Av. Sevil ARACI BEK

 

 

Av. Tugay BEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; başvurucuların çeşitli tarihlerde gerçekleştirdikleri bildiri dağıtma, piknik yapma, afiş asma ve toplantıya katılma gibi eylemlerinin polisler tarafından zorlaştırıldığı yönündeki şikâyetlerinin soruşturulmamasının örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/11/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucular Emek Partisi (Parti) Genel Başkanı ile Adana il örgütü üye ve yöneticileridir.

10. Başvurucular, çeşitli tarihlerde gerçekleştirdikleri eylemlerinin polisler tarafından zorlaştırıldığını ve bunun suç oluşturduğunu iddia etmiştir. Başvurucuların iddiasında geçen eylemler şu şekildedir:

i. Parti 1 Mayıs İşçi Bayramı mitingine olabildiğince çok işçinin katılabilmesi amacıyla 19/4/2019 tarihinde Adana"nın Sarıçam ilçesinde bulunan Hacı Ömer Sabancı Organize Sanayi Bölgesi"nde mitinge çağrı bildirileri dağıtmak istemiştir. Başvuruculara göre olay yerine gelen kolluk kuvvetleri tarafından bir kısım başvurucular durdurulup Genel Bilgi Toplama Sistemi (GBT) üzerinden sorgulamaları yapılmış ve bir süre bu şekilde bekletilerek bildiri dağıtmalarına engel olunmuştur.

ii. 23/4/2019 tarihinde Adana"nın Çukurova ilçesinde bulunan Devlet Su İşleri (DSİ) Baraj Gölü piknik alanında Parti üyeleri kendi aralarında piknik düzenlemiştir. Başvuruculara göre olay yerine gelen sivil giyimli polis memurları tarafından kamera ile söz konusu piknik etkinliğinin çekimi yapılmıştır.

iii. 24/4/2019 tarihinde saat 21.15"te Adana"nın Yüreğir ilçesinde bulunan Akdeniz Mahallesi"nde Parti üyeleri 1 Mayıs İşçi Bayramı mitingine çağrı yapmak için afiş asmıştır. Olay yerine gelen kolluk kuvvetleri tarafından Parti üyeleri durdurulmuş, kimliklerine el konulmuş ve bir süre bekletildikten sonra çevreyi kirlettikleri gerekçesiyle 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu gereğince idari para cezası uygulanmıştır.

iv. 30/4/2019 tarihinde başvurucu Adnan Karataş, Adana"nın Şakirpaşa Mahallesi"nde bulunan Şakirpaşa Semt Pazarı"nın karşısındaki ara sokakta bir grup genç ile birlikte yürürken kolluk kuvvetleri tarafından durdurulmuştur. İddiaya göre durdurulan şahıslara kolluk kuvvetleri tarafından GBT sorgulaması yapılmış ve şahıslar gönderilmiştir. Başvurucu Adnan Karataş ise 20-25 dakika bekletilmiş ve kendisine "Bizim işler kesat, dövecek adam bulamıyoruz ama devlet baba kucağını açar, bekler, kendine dikkat et." şeklinde tehdit içerir sözler söylenmiştir.

11. Başvurucular, kolluk güçleriyle karşılaştıkları ve yukarıda anlatılan dört muamelede Partinin ve üyelerinin faaliyetlerinin haksız yere engellendiği iddiasıyla kolluk görevlileri hakkında şikâyette bulunmuştur. Adana Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğünün (İdare) 13/6/2019 tarihli ve 2019/100 sayılı kararıyla şikâyet olunanlar hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir.

12. İdare tarafından verilen kararın gerekçesinde söz konusu iddialar ile ilgili olarak ayrı ayrı değerlendirmeler yapılmıştır. Bu kapsamda;

i. 19/4/2019 tarihli olay ile ilgili olarak söz konusu bölgede bildiri dağıtılacağının haber alınması üzerine kolluk kuvvetleri tarafından olay yerine gidildiği, 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu gereğince GBT sorgulaması yapıldığı ve bildirilerin suç unsuru içerip içermediğinin kontrol edilerek herhangi bir suç unsuruna rastlanmaması üzerine kolluk kuvvetlerinin oradan ayrıldığı belirtilmiştir.

ii. 23/4/2019 tarihli olay ile ilgili olarak sosyal medya üzerinden söz konusu bölgede piknik yapılacağının görülmesi üzerine önleyici kolluk faaliyeti çerçevesinde pikniğe katılanların can ve mal güvenliğini sağlamak ve başkalarının hak ve hürriyetlerini korumak amacıyla uzaktan kontrol yapıldığı, kamera çekiminin yapılmadığı, Parti üyelerine karşı tasarrufta bulunulmadığı belirtilmiştir.

iii. 24/4/2019 tarihli olay ile ilgili olarak söz konusu bölgede afiş asıldığının tespit edildiği, afişlerin Yamaçlı Aile Sağlığı Merkezinin duvarına ve sokak duvarlarına asıldığının görüldüğü, günün nöbetçi savcısının talimatı üzerine afiş asanlar hakkında 5326 sayılı Kanun gereği işlem yapıldığı ve kolluk kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı belirtilmiştir.

iv. Son olarak 30/4/2019 tarihli olayla ilgili olarak yapılan araştırmalarda kolluk kuvvetlerinin bahsi geçen yer ve zamanda bulunduklarına dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı belirtilmiştir.

13. Tüm bu değerlendirmeler ışığında İdare tarafından yapılan incelemelerde söz konusu şikâyetlere ilişkin herhangi bir somut belge ve delile rastlanmadığından, müştekilerin de şikâyetlerine ilişkin somut bilgi, belge ve delil ibraz edemediğinden bahisle soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir.

14. Başvurucular tarafından anılan karara itiraz edilmiştir. İtirazı inceleyen Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. Dava Dairesi (Mahkeme) 12/9/2019 tarihli ve E.2019/684 sayılı kararla başvurucuların itirazının reddine karar vermiştir.

15. Karar 3/10/2019 tarihinde başvurucuların vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucular4/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun"un "Amaç" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Bu Kanunun amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemektir."

17. 4483 sayılı Kanun"un "Olayın yetkili mercie iletilmesi, işleme konulmayacak ihbar ve şikayetler" kenar başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikâyet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikâyette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler."

18. 4483 sayılı Kanun"un "İtiraz" kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:

"Yetkili merci, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa şikâyetçiye bildirir.

Soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet başsavcılığı veya şikâyetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi, yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on gündür.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 12/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

20. Başvurucular; kolluk görevlileri tarafından Parti faaliyetlerinin haksız yere engellendiğini, Parti üyelerinin hedef alındığını ve sistematik şekilde kendilerine yönelik uygulama yapıldığını, Parti faaliyetlerinin engellenmesi nedeniyle düşünce ve ifade özgürlüğü ile siyasi örgütlenme özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucular ayrıca polislerin yargılanmaması nedeniyle adil yargılanma haklarının da ihlal edildiğini iddia etmiştir.

21. Bakanlık görüşünde; ilk olarak başvurucuların şikâyetlerinin kabul edilebilirliğinin değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda başvuruya konu olan somut olaylardan üçüncüsünde kolluk güçleri tarafından 5326 sayılı Kanun"un ilgili hükümlerine göre düzenlenen idari para cezasına karşı sulh ceza hâkimliğine başvurulmadığı ve bu sebeple başvurucuların idari ve yargısal başvuru yollarının tamamını bireysel başvuru yapılmadan önce tüketmediği belirtilmiştir. Görüş yazısında ayrıca esasa yönelik bir inceleme yapılacak olması hâlinde öncelikle başvuruya konu olaylarda kolluk kuvvetinin yapmış olduğu işlemlerin görevleri kapsamında kaldığı ve örgütlenme özgürlüğünün özüne dokunmadığı, örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin söz konusu olmadığı ve başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiş; akabinde müdahalenin var olduğunun kabul edilmesi hâlinde ise örgütlenme özgürlüğüne yapıldığı iddia edilen müdahalenin yasal, meşru amaca yönelik ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olduğu belirtilmiştir.

22. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, Bakanlık görüşündeki hususları kabul etmediklerini, önceki beyanlarını tekrar ettiklerini belirtmiş; kolluk görevlileri tarafından Parti faaliyetlerinin haksız yere engellendiğini, Parti üyelerinin hedef alındığını ve sistematik şekilde kendilerine yönelik uygulama yapıldığını, bu türden uygulamaların başta ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere anayasal ve uluslararası mevzuattan kaynaklı birden çok hakkı ihlal ettiğini belirtmiştir.

B. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular; EMEK Partisi çatısı altında çeşitli tarihlerde gerçekleştirdikleri bildiri dağıtma, piknik yapma, afiş asma ve toplantıya katılma gibi eylemlerinin polisler tarafından zorlaştırılmasının suç oluşturduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunmaları üzerine soruşturma izni verilmemesinin anayasal ve uluslararası sözleşmelerden doğan haklarını ihlal ettiğini iddia etmiştir. Dolayısıyla başvurucuların iddialarının özü bir kısım Parti faaliyetlerinin engellenmesine yönelik kolluk kuvvetleri tarafından yapılan muamelelerdir. Belirtilen nedenlerle başvurucuların şikâyetlerinin bir bütün olarak örgütlenme özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

24. Başvurucular, kolluk kuvvetlerinin söz konusu muamelelerinin suç oluşturduğu iddiasıyla şikâyette bulunmuştur. Başvurucuların şikâyetlerini inceleyen İdare; kararında her bir olay yönünden detaylı değerlendirmeler yapmıştır. İdare söz konusu değerlendirmesinde; başvurucuların iddiaları arasında yer alan ve son olaya ilişkin olan tehdit iddiası ile kamerayla çekim yapıldığı iddiası hariç diğer iddiaları kabul etmiştir. Ancak İdare yapılan araştırmalar ve incelemeler neticesinde kolluk kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen eylemlerin görev ve yetkileri dâhilinde kaldığını, hukuka aykırı herhangi bir iş ve eylem gerçekleştirilmediğini belirtmiştir. İdare söz konusu kararında ayrıca müşteki beyanları dışında somut bilgi ya da belge olmadığı, başvurucularca kendilerine müdahale eden polislerin araç plakası ya da ekip kodlarının belirtilmediği, dilekçede geçen açık kimlikleri belirtilmemiş tanıkların ifade vermesinin sağlanmadığı gerekçelerine yer vermiştir. Başvurucular tarafından da söz konusu olayların İdarenin anlattığından farklı bir şekilde gerçekleştiği tam olarak iddia edilmemiştir.

25. Eldeki başvuruda başvurucular kolluk güçlerinin kendilerine yönelik dört ayrı tarihteki muamelelerinin suç oluşturduğunu iddia etmiştir. Başvuruculara göre muhalif bir Parti olmaları nedeniyle İdare; sistematik olarak kendilerine yönelik sindirme politikası uygulamaktadır. Başvurucular örnek olaylardan bahsederek kendilerine yönelik ayrımcı ve caydırıcı bir politika izlendiğine işaret etmek istemektedir. İdarenin muhalif siyasal görüşlere mensup bir Partiye veya üyelerine yönelik gerçekleştirdiği rahatsız edici, sindirici ve caydırıcı eylemlerin bazı Anayasal haklara müdahale etme riski taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Nitekim çoğulculuğun ve demokrasinin tam olarak işlevini sağlamadaki rolleri dikkate alındığında örgütlenme özgürlüğünün siyasi partiler açısından özel bir önemi bulunmaktadır. Siyasi partiler söz konusu olduğu zaman örgütlenme özgürlüğüne yönelik sınırlamaların çok daha dar anlamda yorumlanması gerekir ve siyasi partilere yapılacak müdahaleyi haklı gösterebilmek için çok daha zorlayıcı gerekçeler gösterilmelidir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi yapacağı incelemede söz konusu hususları göz ardı etmeyecektir.

26. İlk olarak başvurucular 24/4/2019 tarihli olayda afiş asmaları nedeniyle haklarında 5326 sayılı Kanun gereği işlem yapıldığını iddia etmiş ve bu iddia İdare tarafından da doğrulanmıştır. İdare söz konusu işlemin başvurucuların kamuya ait alanlara afiş yapıştırarak çevreyi kirletmeleri nedeniyle gerçekleştirildiğini ifade etmiştir. Buna karşın başvurucular söz konusu işlemin İdarenin olağan kolluk görevi dışında ne şekilde kendilerine yönelik özel bir uygulama olduğunu ortaya koyamamış; söz konusu idari yaptırıma yönelik tutanakları, haklarında verilen idari para cezasına itiraz edip etmediklerini, itiraz ettilerse buna ilişkin bilgi ve belgeleri sunmamış ve yalnızca afiş asmaları nedeniyle haklarında idari para cezası uygulandığına yönelik soyut bilgi vermekle yetinmiştir.

27. Başvurucu Adnan Karataş 30/4/2019 tarihinde arkadaşları ile birlikteyken durdurulup GBT kontrollerinin yapıldığını, bir süre lüzumsuz yere bekletildiğini ve bu sırada polisler tarafından tehdit edildiğini iddia etmiştir. Söz konusu iddialar İdare tarafından kabul edilmemiştir. Buna karşın başvurucular böyle bir iddianın gerçekliğine yönelik soyut açıklamalarda bulunmakla yetinmiştir. Nitekim İdare de kararında iddialar hakkında araştırma yapıldığını, herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşılamadığını, müştekilerin de şikâyetlerine ilişkin somut bilgi, belge ve delil ibraz edemediğini ve tanıklarını dinletmemiş olduğunu belirterek söz konusu iddiaların soyut düzeyde kaldığına vurgu yapmıştır. Başvurucu olay sırasında bir grup arkadaşı ile birlikte olduğunu iddia ettiği hâlde bireysel başvuru aşamasında da ne olgusal iddialarını destekleyecek bir delil ortaya koymuş ne de kendisine polislerce yapıldığını ileri sürdüğü muamelenin Partili olması nedeniyle yapıldığına ilişkin iddialarını yeterince destekleyebilmiştir.

28. Kaldı ki kolluk kuvvetlerince gerçekleştirildiği ileri sürülen bildiri dağıtma esnasında GBT sorgulaması yapma, piknik organizasyonu gibi çok sayıda insanın bir araya geldiği toplantılarda gerek organizasyona katılanların gerekse üçüncü kişilerin güvenliği için uzaktan kontrol dâhil mevzuatın kendilerine yüklediği tedbirlerin alınması, yasalara aykırı olarak devlete ait mülkler üzerine afiş asma nedeniyle idari yaptırım uygulama gibi işlemlerin kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması noktasında kolluk kuvvetlerinin yetki ve görevi dâhilinde bulunduğu açıktır. Gerçekten de devletin pozitif yükümlükleri çerçevesinde bireylerin can ve mal güvenliğini korumak ile başkalarının temel hak ve özgürlüklerine müdahale edilmesini önlemek gibi temel bir görevi mevcuttur.

29. Şu hâlde başvurucular tarafından kolluk kuvvetlerinin kendilerine ve mensup oldukları Partiye yönelik sistematik ve caydırıcı uygulamalarda bulunduğu iddiası mevcut ise de öncelikle 30/4/2019 tarihli olaya ilişkin olarak başvurucuların iddialarını destekleyecek yeterli bir veri ortaya koymadıkları anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmede, diğer iddialar yönünden ise başvurucular ile İdare tarafından söz konusu olayların benzer şekilde kabul edilmesine karşın -başvurucularca ortaya konulduğu kadarıyla- bahsi geçen muamelelerin bir bütün olarak kolluk faaliyeti olduğu anlaşılmış; kolluk kuvvetlerinin vazifelerini yerine getirmelerinin ötesine geçtiklerine ve kanunlara aykırı davrandıklarına, yetkilerini kötüye kullandıklarına, asıl amaçlarının sistematik faaliyetlerle başvurucuları caydırmak, sindirmek ve taciz etmek olduğuna yönelik bir sonuca ulaşılamamıştır.

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

31. Bu kapsamda başvurucular tarafından ileri sürülen iddialar üzerine İdare ve derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin kararlarda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun bulunmadığı da dikkate alındığında temel haklara yönelik açık bir ihlalin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.

32. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olaylarda örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Engin YILDIRIM"ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 12/1/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvuru, Emek partisinin Adana ilinde gerçekleştirdiği bazı etkinliklere kolluğun yaptığı müdahalelerin örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasıyla ilgilidir. Buna göre 19 Nisan 2019’dan 30 Nisan 2019’a kadar olan zaman zarfında partinin çeşitli faaliyetlerine kolluk tarafından müdahale edilmiştir. Başvuru dilekçesinde bu tarihler arasında gerçekleştirilen dört farklı etkinliğe yapılan müdahalelere yer verilmiştir.

2. Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliği 17 Nisan 2019’da 18 Nisan 2019 ile 17 Mayıs 2019 arasında olayların geçtiği mekânların da dâhil olduğu Adana ilindeki bazı bölgelerde Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun (PVSK) 9. maddesinin ilk fıkrası ve Adli ve Önleme Arama Yönetmeliğinin 20. maddesi uyarınca önleme araması yapılmasına karar vermiştir.

3. PVSK’nın 9. maddesinin ilk fıkrasına göre “Polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usûlüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arar; alınması gereken tedbirleri alır, ….”

4. 19 Nisan 2019 tarihli ilk olayda Adana ilindeki bir organize sanayi bölgesi içinde 1 Mayıs’a çağrı bildirisi dağıtmak isteyen 3 parti üyesi bölgede önceden tertip alan polis memurları tarafından GBT taraması amacıyla durdurulmuş, bildirilerin suç unsuru içerip, içermediği kontrol edilmiş ve suç unsuruna rastlanmadığından parti üyeleri bir süre bekletilerek bırakılmıştır.

5. Bir mahkeme kararına dayanılarak tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla parti üyelerinin dağıttıkları bildirinin suç unsuru içerip içermediğini kolluk görevlileri inceleyebilir. Ancak bu yapılırken kuvvetli bir suç şüphesinin olması gerekir. Aksi takdirde siyasi parti üyelerinin her türlü bildiri dağıtımın faaliyetinin kriminalize edilmesi riski ortaya çıkacaktır. Bu durum da siyasi parti faaliyetlerini sınırlayıcı ve baskılayıcı bir ortam oluşmasına hizmet edecektir. Bir hukuk devletinde ve demokratik toplum düzeninde siyasi partilerin hukuki zemine uygun olarak faaliyetlerini serbestçe sürdürmeleri esastır. Başvuru konusu olaydaki siyasi partinin ideolojik ve politik konumundan dolayı faaliyetlerinin adeta otomatik olarak “şüpheli” olarak değerlendirilmesi demokratik anlayışla uyuşmamaktadır.

6. Başvuru dilekçesine göre 23 Nisan 2019’da parti üyeleri piknik yaparken sivil polisler kamera ile parti üyelerinin görebileceği bir mesafeden çekim yapmıştır. İdare, “sosyal medya üzerinden piknik yapılacağının görülmesi üzerine önleyici kolluk faaliyeti çerçevesinde katılanların can ve mal güvenliğini sağlamak ve başkalarının hak ve hürriyetlerini korumak amacıyla uzaktan kontrol” yaptığını kabul etmekle birlikte kamera çekimi yapıldığı iddiasını reddetmektedir.

7. Sosyal medyada duyurusu yapılan her piknik organizasyonu için kolluğun “katılanların can ve mal güvenliğini sağlamak ve başkalarının hak ve hürriyetlerini korumak amacıyla” pikniğin yapıldığı yere gidip “uzaktan kontrol” yapması bir gereklilik taşımamaktadır. Gayet açıktır ki, Emek partisinin 1 Mayıs’a yakın bir tarihte düzenlediği pikniği idare “şüpheli” bir durum olarak değerlendirip “uzaktan kontrol” yapma ihtiyacı duymuştur. Kontrolün uzaktan olması neden yapılmasının zorunlu olduğunu otomatikman meşrulaştırmaz. Burada da yasal bir partinin piknik faaliyetine kriminal bir durum gibi yaklaşılmıştır. Piknik yapanların uzaktan kontrol edildiklerini görmelerinin sanki yasadışı bir faaliyet içinde bulundukları yönünde üzerlerinde benzeri faaliyetleri bir daha düzenlememe veya katılmama gibi caydırıcı bir etki yaratma olasılığı yüksektir.

8. Şikâyet konusu üçüncü olayda 24 Nisan 201’da üç parti üyesine sağlık merkezi duvarına ve sokak duvarlarına afiş astıkları ve bu nedenle çevreyi kirlettikleri iddiası ile Kabahatler Kanununa göre para cezası kesilmiştir. Burada yapılan müdahalede bir sorun bulunmamaktadır. Siyasi partiler faaliyetlerinde çevre kirliliğine yol açmamaya dikkat ederek Kabahatler Kanununa aykırı davranmamaya özen göstermelidir ve elbette, bu husus tüm siyasi partiler için geçerlidir.

9. Son olarak 30 Nisan 2019’da partiyle ilişkili Adnan Karataş beraberindeki bir grupla yürürken Akrep adı verilen bir araçtan inin sivil polislerce tehdit edildiğini iddia etmiştir. Bu iddia ile ilgili olarak idare kolluk kuvvetlerinin söz konusu yer ve zamanda bulunduklarına dair bir bilgi ve belge olmadığını belirtmiştir. Öte yandan başvurucu birlikte olduğu bir kişinin kimliğini söyleyerek iddiasının teyit edilebileceğini öne sürmüştür. Bu kişinin bilgisine başvurulmamıştır. Aynı şekilde başvurucunun iddiasının doğru olup, olmadığının tespitinde önemli olabilecek bir husus olarak o gece görev yapmış olan Akrep araçlarının dış kamera görüntüleri de incelenmemiştir.

10. Başvuru dilekçesinde sözü edilen dört olayın tümünde örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağı mevcuttur ancak Kabahatler Kanununa aykırı bir fiil içeren afiş asmayla ilgili olay hariç diğer üç olayda ise siyasal örgütlenme özgürlüğüne yönelik demokratik toplumda zorunlu ve ölçülü olmayan bir müdahalede bulunulmuştur. Pikniğin “uzaktan kontrol” edilmesini içeren ikinci olayda yapılan müdahalenin tehlike ve suç işlenmesinin önlenmesi meşru amacı da bulunmamaktadır.

11. Somut olayda sol bir ideoloji benimseyen yasal bir siyasi partinin 1 Mayıs 2019 öncesinde demokratik toplum düzeninde acil ve zorlayıcı bir ihtiyaca karşılık geldiği idarece gösterilemeyen bazı etkinliklerine müdahaleler söz konusudur. Bunların parti üyeleri ve faaliyetleri üzerinde sistematik bir yıldırma faaliyetine işaret ettiğini söyleyebiliriz.

12. İnsan haklarına saygılı demokratik bir hukuk devletinde anayasal düzen çerçevesinde siyasal parti faaliyetlerinin serbestçe yürütülmesinin taşıdığı önem yadsınamaz. Kamu düzenini bozmayan, şiddet övgüsü ve eylemi içermeyen siyasi parti faaliyetlerine çok zorunlu başka sebepler olmadıkça müdahalede bulunmamak demokratik çoğulcu düzenin varlığı için elzemdir. Siyasi partiler demokratik düzenin vazgeçilemez unsurlarından birini oluşturduklarından faaliyetlerinin serbestçe yürütülmesi ve yıldırma veya bir tür mobbinge maruz kalmaması esastır.

13. Sonuç itibarıyla, somut başvuruda Anayasa’nın 68. maddesinde güvence altına alınan siyasi örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

 

 

 

 

Üye

Engin YILDIRIM

 

 

Hemen Ara