AYM 2018/29449 Başvuru Numaralı EGEÇEP DERNEĞİ (2) Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/29449
Karar No: 2018/29449
Karar Tarihi: 13/1/2022

AYM 2018/29449 Başvuru Numaralı EGEÇEP DERNEĞİ (2) Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EGEÇEP DERNEĞİ BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2018/29449)

 

Karar Tarihi: 13/1/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Kemal ÖZEREN

Başvurucu

:

Egeçep Derneği

Vekili

:

Av. Arif Ali CANGI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı verilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının, aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi ile yürütülen yargılama süreci ve sonucu nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/9/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

5. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu; Ege Bölgesi"nde çevreyi, kültürel ve doğal varlıkları korumak amacıyla çalışmalarda bulunmak, bunların bozulmasına sebep olabilecek faaliyetler konusunda kamuoyunu bilgilendirmek ve söz konusu faaliyetleri önlemek için gerekli hukuksal yollara başvurmak, demokratik baskı grubu işlevini görmek amacıyla kurulmuş, merkezi İzmir"in Konak ilçesinde bulunan bir özel hukuk tüzel kişisidir.

8. Başvurucu İzmir"in Bergama ilçesinde altın ve gümüş işletmesi için K. Altın İşletmeleri A.Ş. lehine tesis edilen 18/2/2009 tarihli Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararının iptaline karar verilmesi istemiyle 20/4/2009 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, bahse konu bölgede siyanür liçi yöntemiyle altın madeni işletilmesine ilişkin idari işlemlerin daha önce mahkemelerce iptal edildiğini, buna rağmen işletmeci firmaya ÇED olumlu kararı verildiğini belirtmiştir. İzmir 3. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 4/10/2011 tarihli kararıyla ÇED olumlu kararında mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

9. Başvurucunun İdare Mahkemesi kararına yönelik temyiz talebi, Danıştay -kapatılan- Ondördüncü Daire tarafından 16/4/2014 tarihinde kabul edilmiş ve İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgi gerektirdiğinden İdare Mahkemesince işleme konu alanda gerçekleştirilecek projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi suretiyle ÇED olumlu kararının uygun olup olmadığının konusunda uzman bilirkişilere mahallinde yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucuna göre açıklığa kavuşturulması suretiyle karar verilmesi gerekirken keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmadığı belirtilmiştir.

10. Danıştayın anılan kararı üzerine İdare Mahkemesi tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve 25/4/2017 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; flora, fauna ve diğer canlı grupları bakımından tür çeşitliliği, popülasyon zenginliği, Türkiye"deki dağılışı, yok olma durumu belirlenmeden hazırlanan ÇED raporuna verilen ÇED olumlu kararında mevzuata ve hukuka uyarlık bulunmadığı belirtilmiştir.

11. Bu kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay -kapatılan- Ondördüncü Daire, 26/4/2018 tarihinde İdare Mahkemesi kararının bozulmasına, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 20/A maddesinin 2 numaralı fıkrasının (i) bendi uyarınca davanın reddine karar vermiştir. Kararda; ÇED raporunda flora ve fauna ile ilgili tür çeşitliliğine, popülasyon zenginliğine, Türkiye"deki dağılışına ve yok olma durumuna yeterince değinildiği belirtilmiş; bu rapor esas alınmak suretiyle verilen ÇED olumlu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan davalı idare lehine 1.090 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.

12. Nihai karar, başvurucuya 28/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. İlgili hukuk için bkz. Egeçep Derneği, B. No: 2015/17415, 17/4/2019, §§ 13, 14.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 13/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu; bahse konu bölgede siyanür liçi yöntemiyle altın madeni işletilmesine ilişkin idari işlemlerin daha önce mahkemelerce iptal edilmesine rağmen bu hususun dikkate alınmadığını, Danıştay kararının keşif ve bilirkişi incelemesini gereksiz hâle getirdiğini ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yargılama sürecine ve sonucuna ilişkin iddialarının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

18. Başvurucunun belirtilen iddialarının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu ve derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açıkça keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu; davanın açılma tarihi itibarıyla idare lehine vekâlet ücreti öngören bir düzenleme olmadığını, söz konusu düzenlemeyi öngören 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname"nin (659 sayılı KHK) davanın açılmasından yaklaşık on ay sonra yürürlüğe girdiğini belirtmiştir. Bu nedenle aleyhine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini belirten başvurucu hukuki güvenlik ve etkili iç hukuk yoluna başvurma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun aleyhe vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğine yönelik iddiasının mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır.

22. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek nitelikte olsa bile kanunda belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez bulunabilecektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).

23. Somut olayda başvurucu, aleyhe hükmedilen 1.090 TL vekâlet ücretinden şikâyet etmektedir. Benzer yöndeki şikâyetler daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiş ve K.V. kararıyla ilkeler belirlenmiştir. Söz konusu kararda anayasal ve kişisel önemi bulunmayan başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

24. Takdir edilen vekâlet ücretinin başvurucunun içinde bulunduğu kişisel koşullara göre kendisine ciddi anlamda zarar verdiği ve kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklamanın olmadığı da gözetildiğinde önemli bir zararın oluştuğu kanaatine ulaşılamamıştır. Dolayısıyla başvuru konusu şikâyet yönünden bahsi geçen K.V. kararından ayrılmayı gerektirir durum bulunmamaktadır.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının Anayasa"nın yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varıldığından anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

26. Başvurucu, bireysel başvuruya konu edilen yargılama safahatında davacı sıfatını haiz olduğunu ve sivil denetçi olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak bireysel başvuru hakkının bulunduğunu ileri sürmüştür. ÇED olumlu kararının verilmesi sürecinde gerçek anlamda halkın katılımının sağlanmadığını, başvuruya konu faaliyetin çevre sağlığı ve canlı yaşamı açısından oluşan tehditlerin gözardı edildiğini belirten başvurucu, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ve maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

27. Bakanlık görüşünde, belirli bir bölgede yapılması planlanan maden işletmesi faaliyetlerinin başvurucuyu güncel ve kişisel olarak doğrudan etkileyip etkilemediği ve bu çerçevede başvurucunun özel hayata saygı ile çevrenin korunması haklarına yönelik şikâyetlerine ilişkin mağdur sıfatının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu cevap dilekçesinde bireysel başvuru formundaki beyanlarını tekrar etmiştir.

2. Değerlendirme

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucu tarafından yaşama hakkının ve maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddia edilmiş olmakla beraber ihlal iddialarının mahiyeti gereği özel hayata saygı hakkı açısından değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

30. 6216 sayılı Kanun’un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."

(2) …Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir."

31. 6216 sayılı Kanun"un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Buna göre başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu ihlalden dolayı kişinin kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesi gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).

32. Bireysel başvuruda mağdur kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır. Ayrıca mağdur kavramının yorumu, günümüzde toplumun koşulları ışığında değişime tabi olup bu kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde uygulanmalıdır (Tezcan Karakuş Candan ve diğerleri, B. No: 2014/5809, 10/12/2014, § 20).

33. Hukukumuzda özel hukuk tüzel kişilerinden biri olan derneklerin sadece dernek tüzel kişiliğine ait hakların ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilecekleri öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesinin yerleşik hâle gelmiş içtihadına göre ise yalnızca üyelerinin haklarını etkileyen müdahaleler nedeniyle topluluk tarafından bireysel başvuruda bulunulamayacağı kabul edilmiştir (Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği, B. No: 2012/95, 25/12/2012, §§ 20-23).

34. Somut olayda başvurucu tarafından sağlıklı çevrede yaşama bağlamında özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüş ise de ihlale neden olduğu ileri sürülen ÇED olumlu kararından başvurucunun tüzel kişiliğinin doğrudan etkilenmediği ve tüzel kişiliğe ilişkin bir hakkın ihlal edilmediği, dolayısıyla başvurucunun mağdur statüsünün olmadığı anlaşılmaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Egeçep Derneği, §§ 33-38). Öte yandan anılan ÇED olumlu kararı nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenmiş olabilecek gerçek kişilerin bireysel başvuru yolunu kullanmasında mâni bir durum da bulunmamaktadır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara