Esas No: 2018/26726
Karar No: 2018/26726
Karar Tarihi: 13/1/2022
AYM 2018/26726 Başvuru Numaralı ABDULLAH ÖKDEM Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ABDULLAH ÖKDEM BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/26726) |
|
Karar Tarihi: 13/1/2022 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Tuğba YILDIZ |
Başvurucu |
: |
Abdullah ÖKDEM |
Vekili |
: |
Av. İrfan YÜCEL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, benzer konudaki uyuşmazlıklara ilişkin olarak Yargıtay dairesince ve bölge adliye mahkemesince farklı kararlar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 22/11/2014 tarihinde Q.P.P. Turizm ve Limited Şirketi (Şirket) ile devre tatil sözleşmesi yapmış ve toplam 4.440 TL karşılığında iki tatil paketi satın almıştır. Başvurucu ayrıca satış işlemi için ürün hazırlama bedeli adı altında 60 TL ücret ödemiştir.
9. Başvurucu, Şirket tarafından tatil paketi kazandığı belirtilerek görüşmeye çağrıldığını, psikolojik baskı ve sair etkenler sonucu satış işleminin gerçekleştirildiğini ve sözleşme yapmak zorunda bırakıldığını ileri sürerek sözleşmeden cayma hakkını kullandığını belirtip devre tatil sözleşmesinin iptali ve ödediği (4.440 TL ve 60 TL) 4.500 TL"nin iadesi istemiyle 23/1/2015 tarihinde dava açmıştır.
10. Kayseri 2. Tüketici Mahkemesi (Mahkeme) 12/5/2015 tarihli kararla davanın kabulüne, sözleşmenin iptali ile Şirkete ödenen 4.500 TL"nin yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"...taraflar arasında sanal ortamda (internet) tatil hizmeti için "web sitesi mesafeli satış sözleşmesi" düzenlendiği, davacının tatil hizmetinden yararlanmaya başlamadan önce cayma hakkını kullandığı anlaşılmıştır. Cayma hakkı kullanma süresi hizmetin verildiği tarihte başladığından ve davacı hizmetten yararlanmadan önce cayma hakkını kullandığından süresinde yapılan cayma hakkının usulüne uygun olduğu anlaşılmış, davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur."
11. Şirketin temyiz talebi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi (Daire) 25/1/2018 tarihli kararla mahkeme kararını bozmuştur. Karar gerekçesinde; başvurucu tarafından internet üzerinden satın alma için onaylanan sözleşmede cayma hakkının sözleşme tarihinden itibaren on dört gün içinde yapılabileceğinin belirtildiği ifade edilmiştir. Bu bağlamda 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 48. maddesinin dördüncü fıkrası ve 27/11/2014 tarihli ve 29188 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’nin (Yönetmelik) 9. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, ilgili bildirim sözleşme tarihinde başvurucuya yapıldığından başvurucunun cayma hakkını sözleşme tarihinden itibaren kullanabileceği hâlde bu hakkını yasal sürede kullanmamış olduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
12. Bozma kararı üzerine başvurucu, dava dilekçesindeki iddiaları aynen ileri sürdüğünü belirtmiş (bkz. § 9); Mahkeme 10/4/2018 tarihli kararla bozma kararına uymuş ve aynı gerekçeyle (bkz. § 11) davanın reddine karar vermiştir.
13. Başvurucu, dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddialara ek olarak anılan sözleşmenin piramit sözleşme niteliğinde olduğunu ve sözleşme hükümlerinin geçersiz olduğunu iddia etmiştir.
14. Başvurucunun temyiz talebi Daire tarafından 10/7/2018 tarihinde reddedilmiştir. Karar başvurucuya 23/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 27/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Anayasa Mahkemesine benzer konuda yapılan (B. No: 2019/24124; B.No: 2019/13541) başvurulara ilişkin mahkeme kararlarında; şirketin internet sitesinde piramit satış yapıldığından bahisle Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğünün 25/8/2016 tarihli ve 18320424 sayılı işlemi ile erişimin engellenmesi kararı alındığı, alınan bu karara karşı açılan iptal davasında Ankara 14. İdare Mahkemesinin 14/3/2018 tarihli ve 2016/3553 E., 2018/393 K. sayılı kararıyla şirketin söz konusu internet sitesi üzerinden yaptığı satışların piramit satış olarak nitelendirilemeyeceği gerekçesiyle iptal kararı verildiği ifade edilmiştir. İstinaf talebi üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 9. İdari Dava Dairesinin 29/11/2018 tarihli ve E.2018/1231, K.2018/1331 sayılı kararı ile talebin reddedildiğine yer verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un "Kapıdan satışlar" kenar başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kapıdan satışlar; işyeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında, önceden mutabakat olmaksızın yapılan değeri 1.000.000 Türk Lirasını aşan, tecrübe ve muayene koşullu satışlardır."
18. 6502 sayılı Kanunu’nun "Mesafeli sözleşmeler" kenar başlıklı 48. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Tüketici, cayma hakkı konusunda gerektiği şekilde bilgilendirilmezse, cayma hakkını kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı değildir. Her hâlükârda bu süre cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer. Tüketici, cayma hakkı süresi içinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir."
19. 6502 sayılı Kanunu’nun "Piramit satış sistemleri" kenar başlıklı 80. maddesi şöyledir:
"(1) Piramit satış; katılımcılarına bir miktar para veya malvarlığı ortaya koymak karşılığında, sisteme aynı şartlar altında başka katılımcılar bulma koşuluyla bir para veya malvarlığı kazancı olanağı ümidi veren ve malvarlığı kazancının elde edilmesini tamamen veya kısmen diğer katılımcıların da koşullara uygun davranmasına bağlı kılan, gerçekçi olmayan veya gerçekleşmesi çok güç olan kazanç beklentisi sistemidir.
(2) Piramit satış sisteminin kurulması, yayılması veya tavsiye edilmesi yasaktır.
(3) Bakanlık, piramit satış sistemleri ile ilgili gerekli incelemeleri yapmaya ve varsa elektronik sistemin ülkemizde durdurulması dâhil ilgili kamu kurum veya kuruluşlarıyla iş birliği içinde gerekli önlemleri almaya yetkilidir."
20. 29188 sayılı Yönetmeliğin "Cayma hakkı" kenar başlıklı 9. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.
Cayma hakkı süresi, hizmet ifasına ilişkin sözleşmelerde sözleşmenin kurulduğu gün; mal teslimine ilişkin sözleşmelerde ise tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin malı teslim aldığı gün başlar. Ancak tüketici, sözleşmenin kurulmasından malın teslimine kadar olan süre içinde de cayma hakkını kullanabilir."
21. Yönetmelik"in "Cayma hakkının istisnaları" kenar başlıklı 15. maddesinin (g) bendi şöyledir:
"Belirli bir tarihte veya dönemde yapılması gereken, konaklama, eşya taşıma, araba kiralama, yiyecek-içecek tedariki ve eğlence veya dinlenme amacıyla yapılan boş zamanın değerlendirilmesine ilişkin sözleşmeler."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Anayasa Mahkemesinin 13/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; cayma hakkının, tatil hakkının kullanımıyla başlayacağına ilişkin olarak Yargıtayın birçok emsal kararı olmasına rağmen lehine sonuçlanan davanın Yargıtay tarafından -önceki verilen kararların aksine- aleyhine bozulduğunu, daha önce verilen emsal nitelikteki kararlar dikkate alınmadan verilen karar nedeniyle eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca Gümrük ve Ticaret Bakanlığının denetim raporları neticesinde Şirketin kanunda yasaklanmış bulunan piramit satış sistemiyle çalıştığının tespit edildiğini, yasak faaliyet neticesinde yapılan sözleşmenin iptalinin gerektiğini, bu konuda verilmiş birçok Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı varken kendi davasının reddedilmesinin hukuki güvenlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
1. Genel İlkeler
25. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
26. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa"daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa"da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
27. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 83).
28. Hukuk kurallarının ne şekilde yorumlanacağı veya birden fazla yorumunun mümkün olduğu durumlarda bu yorumlardan hangisinin benimseneceği derece mahkemelerinin yetkisinde olan bir husustur. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda derece mahkemelerince benimsenen yorumlardan birine üstünlük tanıması veya derece mahkemelerinin yerine geçerek hukuk kurallarını yorumlaması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesinin kanunilik ilkesi bağlamındaki görevi, hukuk kurallarının birden fazla yorumunun varlığının hukuki belirlilik ve öngörülebilirliği etkileyip etkilemediğini tespit etmektir (Mehmet Arif Madenci, B. No: 2014/13916, 12/1/2017, § 81).
29. Mahkemelerin münferit bazı olaylarda farklı kararlar vermesi kuralın öngörülebilir olma niteliğini yitirdiğinin söylenebilmesi için yeterli olmayıp içtihat farklılığının derinleşmiş ve müzmin hâle gelmiş olması gerekir. Ayrıca spesifik bazı olaylarda verilmiş farklı kararların bulunduğundan hareketle içtihat farklılığının derinleştiği ve süregelen bir boyut kazandığı da kabul edilemez. Anayasa Mahkemesinin bir konuyla ilgili olarak verilmiş tüm mahkeme kararlarını yeknesak hâle getirme gibi bir işlevi bulunmadığı gibi mahkeme kararlarındaki hukuka aykırılıkları giderme ödevi de mevcut değildir (Selahattin Bayri, B. No: 2018/32374, 15/9/2021, § 42).
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
30. Somut olayda başvurucu, devre tatil sözleşmesi yapmış ve Şirketten iki tatil paketi satın almıştır. Başvurucu daha sonra yaptığı anlaşmanın geçersiz olduğunu ileri sürerek sözleşmenin iptali ve bedel iadesi istemiyle Mahkemede dava açmıştır. Başvurucunun açtığı davada, sözleşmenin internet üzerinden yapıldığı ve mesafeli satış sözleşmesi niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Cayma hakkının anlaşma tarihinden itibaren on dört gün içinde kullanılması gerekirken başvurucunun süresinde cayma hakkını kullanmadığı gerekçesiyle açılan dava reddedilmiştir (bkz. § 12).
31. Sözleşmeden cayma hakkını kullanımda sürenin hangi tarihten başlayacağını tespit etmek, hukuk kurallarını öncelikle yorumla yetkisini haiz olan derece mahkemelerinin yetkisindedir. Anayasa Mahkemesinin görevi derece mahkemesinin yorumlarının açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemekten ibarettir.
32. 6502 sayılı Kanun"un 48. maddesinin dördüncü fıkrası ve Yönetmelik"in 9. maddesinin ikinci fıkrası incelendiğinde mesafeli satış sözleşmelerinde on dört gün içinde cayma hakkının kullanılması gerektiği vurgulanmıştır. Mahkeme bundan hareketle yapılan sözleşmenin sona erdirilmesinde on dört günlük süreyi dikkate almış ve sözleşme tarihinden itibaren süreyi başlatmıştır. Mahkemenin bu değerlendirmesinin açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatası içerdiği söylenemez.
33. Başvurucu, Mahkemenin yerleşik içtihada aykırı karar verdiğini ileri sürmektedir. Başvuru dosyası incelendiğinde başvurucunun aynı durumda olan dört kişiyle ilgili olarak Kayseri Tüketici Mahkemelerince davacılar lehine verilmiş kararları sunduğu görülmektedir.
34. Öncelikle adil yargılanma hakkının hukuk kuralının davanın başvurucu lehine sonuçlanmasını temin eden yorumunun esas alınmasını güvence altına almadığı hatırlatılmalıdır. Uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması -yukarıda belirtildiği gibi- derece mahkemelerinin takdirindedir (M.B., § 84). Öte yandan aynı nitelikteki uyuşmazlıkla ilgili olarak değişik mahkemelerin farklı kararlar vermesi de tek başına adil yargılanma hakkını ihlal etmemektedir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerince yapılan yorumların hukuka uygun olup olmadığını denetleme ve bu yorumları birleştirme gibi bir görevinin bulunmadığının altı çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin açıkça keyfî olmayan veya bariz takdir hatası da içermeyen bir yorumdan dolayı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmedebilmesi için bu yorumun yerleşik hâle gelen bir içtihattan saptığına veya derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığına ikna olması gerekir (Selahattin Bayri, § 47).
35. Somut olayda Mahkemenin davayı reddetmesinin temelinde, yapılan sözleşmenin mesafeli satış sözleşmesi olarak nitelendirilmesi ve sözleşmeden cayma hakkının sözleşme tarihinden itibaren on dört gün içinde kullanılması gerektiği şeklindeki kabulü yatmaktadır. Başvurucunun emsal gösterdiği dört kararın birinde Mahkeme sözleşmeyi mesafeli satış sözleşmesi olarak nitelendirmiş fakat Yönetmelik"in 15. maddesinin (g) bendi dikkate alınarak "belirli bir tarihte veya dönemde yapılması" şartını içeren konaklama niteliğinde olmadığı için 6502 sayılı Kanun"un 48. maddesinin dördüncü maddesi uyarınca bir yıl içinde cayma hakkının kullanılabileceği kabul edilmiştir. Diğer üç kararda ise yapılan sözleşme 4077 sayılı mülga Kanun"un 8. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kapıdan satış sözleşmesi gibi nitelendirilerek cayma hakkını kullanma süresinin hizmetten yararlanmaya başlandığı tarihten itibaren hesaplanması gerektiği kabul edilmiştir. Bu kararların biri bölge adliye mahkemesi, diğerleri Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Dava açanların lehine kararlar sonuçlansa da başvurucunun sunduğu kararlar arasında da yorum farklılıkları mevcuttur. Bu durumda anılan dört karardan hareketle içtihadın yerleştiğini söylemek mümkün değildir.
36. Diğer taraftan başvurucu; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının denetim raporları neticesinde Şirketin kanunda yasaklanmış bulunan piramit satış sistemiyle çalıştığının tespit edildiğini, yapılan sözleşmenin piramit sözleşme niteliğinde olduğunu, bu konuda çok fazla yargı kararı olmasına rağmen aksi yönde karar verildiğini ileri sürmüşse de bu konuya ilişkin olarak dosya kapsamında benzer yönde karar sunmamıştır. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi önüne benzer konuda gelen başvuruların mahkeme karar gerekçelerinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığının piramit sözleşme olarak nitelendirip Şirketin internet sitesine erişimin engellenmesine ilişkin aldığı kararın iptali istemiyle dava açıldığı, açılan davada da Ankara İdare Mahkemesince satışların piramit satış olarak nitelendirilemeyeceği gerekçesiyle iptal kararı verildiği anlaşılmıştır (bkz. § 16).
37. Kayseri Tüketici Mahkemelerinin kararlarındaki görüşün yerleşik içtihat olduğu veya bu konuda derinleşmiş ve süregelen bir içtihat farklılığının da bulunduğu gösterilememiştir. Somut olayda Mahkeme Yargıtayın bozma gerekçesini aynen kabul etmiştir. Karar gerekçesinin de başvurucunun iddialarını karşıladığı sonucuna ulaşılmaktadır.
38. Açtığı dava aleyhine sonuçlanan bir kimsenin aynı konuda ancak farklı yönde verilmiş bir veya birkaç kararın varlığından hareketle adil yargılanmadığı sonucuna ulaşılamaz. Farklı mahkemelerin görev alanına girebilen bir uyuşmazlık türü yoktur ki ilk başta birbiriyle çelişen kararların verilmesi ihtimali uzak olsun. Mahkemelerin benzer uyuşmazlıklarla ilgili olarak başlarda farklı kararlar vermesi işin tabiatı gereğidir. Esasen mahkemelerin ilk kez karşılaştıkları uyuşmazlıkla ilgili olarak farklı kararlar vermesinde yadırganacak bir yön de yoktur. Önemli olan bu içtihat farklılıklarının müzminleşmesinin önlenebilmesidir (Selahattin Bayri, § 51).
39. Benzer durumda olan kişi veya kişilerle ilgili olarak lehe verilmiş bir veya birkaç kararın mevcudiyetinden yola çıkılarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi bir konuda ortaya çıkan farklı uyuşmazlıkların kaderinin bir mahkemenin kararına bağlanması anlamına gelir. Bu durumda da söz konusu uyuşmazlığa bakan farklı mahkemeler ilgilisi lehine karar veren mahkemenin görüşünü kabul etmeye zorlanmış olur ki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında bu şekilde bir fonksiyonu bulunmamaktadır (Selahattin Bayri, § 52).
40. Özetle eldeki başvuruda Mahkemenin olaydaki uyuşmazlığa ilişkin yorumu açıkbir keyfîlik veya bariz takdir hatası içermediği gibi başvurucu tarafından da bu yorumun yerleşik içtihattan saptığı ya da derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığı gösterilebilmiş değildir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.