Esas No: 2018/17190
Karar No: 2018/17190
Karar Tarihi: 13/1/2022
AYM 2018/17190 Başvuru Numaralı ALİ TİMUR KARABACAK VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ALİ TİMUR KARABACAK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/17190) |
|
Karar Tarihi: 13/1/2022 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Eren Can BENAKAY |
Başvurucular |
: |
1. Ali Timur KARABACAK |
|
|
2. Bilal SAVAŞ |
|
|
3. Halil DEMİR |
|
|
4. Osman CENGİZ |
|
|
5. Reyhan YILMAZ |
|
|
6. Salim KAHRAMAN |
|
|
7. Sezai KİBAR |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Aylin ARAS ÖZTÜRK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; astsubay sınıf okulunda geçen öğrencilik süresinin fiilî hizmet kapsamında sayılarak emekli ikramiyesi ve emekli aylığının buna göre hesaplanması istemiyle açılan davalarda önceki içtihat ile çelişkili karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının, davaya dair asıl iddianın değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle 2019/14246, 2019/14327, 2019/14334, 2019/22134, 2019/23566, 2019/23583 numaralı başvuru dosyalarının 2019/17190 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık 2019/17190 numaralı dosyada görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu Ali Timur Karabacak, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucu Halil Demir Yönünden
10. 10/8/1953 tarihinde doğan başvurucu 30/8/1974 tarihinde girdiği astsubay sınıf okulunu bitirdikten sonra 30/8/1975 tarihinde astsubaylığa nasbedilerek astsubay çavuş rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) görev yapmış ve 15/3/1998 tarihinde emekli olmuştur.
11. Başvurucu 17/3/2017 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) müracaat ederek 18 yaş üzerinde geçirilen ve fiilî hizmetten sayılan başarılı astsubay sınıf okulu süresinin kademe ve derece intibakında değerlendirilmesi talebinde bulunmuştur. SGK başvuruyu 15/5/2017 tarihinde reddetmiştir. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali istemiyle 16/6/2017 tarihinde dava açmıştır.
12. Ankara 10. İdare Mahkemesi 3/11/2017 tarihinde dava konusu işlemi iptal etmiştir. Kararda; 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu"nun mülga 12. maddesi ile mülga geçici 170. maddelerine göre astsubay sınıf okulunu başarı ile bitirerek astsubaylığa nasbedilenlerin astsubay sınıf okulunda geçen başarılı eğitim ve öğretim sürelerinin fiilî hizmet süresinden sayılacağının belirtildiğine ve fiilî hizmet süresinde 18 yaştan sonraki sürelerin dikkate alınacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığına dikkat çekilmiştir. Mahkeme, astsubay sınıf okulu öğrencileri adına emekli keseneği yatırılmasının zorunlu olması karşısında bu okulu başarı ile bitirerek astsubaylığa nasbedilenlerin okulda geçen öğrenim sürelerinin fiilî hizmetten sayılması için 18 yaşını tamamlamaları şartının aranmayacağı sonucuna varmıştır. Kararın istinafı üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi (Daire) 13/3/2018 tarihinde mahkeme kararını kaldırarak davayı kesin olarak reddetmiştir. Kararda 5434 sayılı Kanun"un ek 21. maddesinde yer alan, kazai rüşt kararı almak suretiyle Emekli Sandığına tabi olan ve öğrenimleri ile ilgili göreve atananlar hakkında 5434 sayılı Kanun"un 12. maddesinde yazılı "18 yaşın bitirilmiş olması şartı aranmaz" yolundaki düzenlemenin bu şekilde atananların göreve başlamalarından sonra 18 yaşın altında geçen hizmet sürelerinin fiilî hizmet sürelerinden sayılmasına yönelik olduğu, 18 yaşın altında geçen öğrenim süresiyle ilgisinin bulunmadığı, astsubay sınıf okulunu bitirerek astsubaylığa nasbedilenlerin -kazai rüşt kararı almış olsalar dahi- 18 yaşın bitirilmesinden önce astsubay sınıf okulundaki öğrencilikleri sırasında Emekli Sandığı iştirakçisi olarak kabul edilmelerinin ve 18 yaşın altında geçen öğrenim sürelerinin fiilî hizmet sürelerinden sayılmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
B. Başvurucu Osman Cengiz Yönünden
13. Başvurucu, TSK bünyesinde astsubay sınıf okulunu bitirdikten sonra astsubay çavuş rütbesiyle TSK"da görev yapmış ve 15/3/1998 tarihinde emekli olmuştur. Başvurucu; astsubay okulunda 13 ay öğrenim gördüğünü ve bunun yaklaşık 2 ayının 18 yaş üstünde, 11 ayının ise 18 yaş altında iken gerçekleştiğini belirtmiştir.
14. Başvurucu 23/1/2017 tarihinde SGK"ya müracaat ederek astsubay sınıf okulunda geçen öğrenim süresinin fiilî hizmet süresine eklenmesi ve buna göre hesaplanacak ikramiye ve aylık farklarının ödenmesi talebinde bulunmuştur. SGK başvuruyu 6/3/2017 tarihinde reddetmiştir.
15. Başvurucu 14/4/2017 tarihinde, SGK işleminin iptali ile öğrenim süresinin fiilî hizmetten sayılması, ikramiye ve aylık farklarının hakediş tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmıştır.
16. Ankara 6. İdare Mahkemesi 26/9/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda 5434 sayılı Kanun"da 18 yaşın altında geçen öğrenim süresinin fiilî hizmet sürelerinden sayılacağına ilişkin düzenleme bulunmadığı belirtilmiştir. Karara karşı yapılan istinaf talebini Daire, 29/4/2019 tarihinde reddederek mahkeme kararını kesin olarak onamıştır. Daire, kararda ayrıca şu gerekçeye de yer vermiştir:
"Her ne kadar, davacı vekili tarafından, müvekkilinin astsubay sınıf okulunda geçirdiği tüm öğrenim süresinin, derece ve kademe intibakında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmekte ise de; astsubayların yetiştirilmeleri, sınıflandırılmaları, terfi ve taltifleri, gösterge tabloları, aylığa/hizmete başlangıç dereceleri ile her türlü özlük hakları bakımından 926 sayılı Kanuna tabi oldukları ve bu Kanunda düzenlenmiş olan söz konusu hususların, 5434 sayılı Kanunun 41 ve Ek 16. maddesi hükmü uyarınca emeklilikleri bakımından da geçerli olduğu anlaşılmakta olup, bu düzenlemelerde, astsubayların, astsubay sınıf okullarında geçen öğrenim sürelerinin, derece ve kademe intibaklarında değerlendirileceği konusunda herhangi bir kurala yer verilmemiştir.
Diğer taraftan, astsubayların, astsubay sınıf okullarında 18 yaşın üzerinde (iştirakçi olarak) geçen öğrenim sürelerinin fiili hizmet sürelerinden sayılması, bu öğrenim süresinin, aynı zamanda aylığa/hizmete başlangıç derecelerinin tespitinde değerlendirilmesi sonucunu doğurmaz. Söz konusu öğrenim sürelerinin, aylığa başlangıç derecelerinin tespitinde, diğer bir ifadeyle derece ve kademe intibaklarında dikkate alınabilmesi için ayrı bir yasal düzenleme bulunmalıdır.
Bu itibarla, davacının astsubay sınıf okulunda geçen öğrenim süresinin, derece ve kademesinin tespitinde değerlendirilmek suretiyle 1. derecenin 1. kademesi ve 3600 ek gösterge üzerinden intibakının yapılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
C. Diğer Başvurucular Yönünden
17. Başvurucular 18 yaş üzerinde geçirilen ve fiilî hizmetten sayılan başarılı astsubay sınıf okulu süresinin kademe ve derece intibakında değerlendirilmediğinden bahisle SGK"ya başvurmuştur. Yapılan başvuruların bir kısmı zımnen bir kısmı ise 5/6/2017 ve 26/6/2017 tarihli işlemlerle reddedilmiştir.
18. Başvurucular bahsi geçen işlemlerin iptali istemiyle muhtelif tarihlerde dava açmıştır. Dava dilekçelerinde, dava konusunun astsubay sınıf okulunda 18 yaş üzerinde geçirilen öğrenim süresi olduğu vurgulanmış ve anılan husus başvurucular tarafından verilen istinaf dilekçelerinde ve verilen ek dilekçelerde de dile getirilmiştir.
19. Söz konusu davalarda ilk derece mahkemelerinin bir kısmı iptal kararı verirken bir kısmı davanın reddine karar vermiştir. Bununla birlikte nihai kararı veren Daire başvurucuların istinaf başvurularını reddetmiş, davalı idarenin istinaf başvurularını kabul etmiştir. Kararların gerekçeleri benzer olup özetle 5434 sayılı Kanun"da astsubayların astsubay sınıf okullarında geçen öğrenim sürelerinin derece ve kademe intibaklarında değerlendirileceği konusunda herhangi bir kurala yer verilmediği belirtildikten sonra astsubayların, astsubay sınıf okullarında 18 yaşın üzerinde (iştirakçi olarak) geçen öğrenim sürelerinin fiilî hizmet sürelerinden sayılması, bu öğrenim süresinin aynı zamanda aylığa/hizmete başlangıç derecelerinin tespitinde değerlendirilmesi sonucunu doğurmayacağı, söz konusu öğrenim sürelerinin aylığa başlangıç derecelerinin tespitinde, diğer bir ifadeyle derece ve kademe intibaklarında dikkate alınabilmesi için yasal bir düzenleme bulunması gerektiği, böyle açık bir düzenlemenin ise bulunmadığı ifade edilmiştir.
20. Nihai kararların başvuruculara tebliğ edilmesi üzerine başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. Başvurulardan sonra, astsubay sınıf okulunda geçen 18 yaş altındaki öğrenim süresinin fiilî hizmet süresinden sayılıp sayılamayacağına ilişkin içtihat farklılığı Danıştay İçtihadı Birleştirme Kuruluna intikal etmiştir. Kurul, içtihadı "astsubay sınıf okulunda geçen 18 yaş altındaki öğrenim süresinin fiili hizmet süresinden sayılamayacağı" yönünde birleştirmiştir. Söz konusu 12/12/2018 tarihli ve E.2018/1, K.2018/4 sayılı karar 25/7/2019 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. İlgili hukuk için bkz. Ertan Yılmaz [GK], B. No: 2018/14445, 12/12/2019, §§ 19-42.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 13/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Halil Demir Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, astsubay sınıf okulunda 18 yaş üzerinde geçirilen sürelere ilişkin SGK"ya yapılan başvurulara ilişkin dava açılmasına rağmen mahkemelerce dava konusunun astsubay sınıf okulunda 18 yaş altında geçirilen süreler şeklinde belirlendiğini ifade etmiştir. Söz konusu yanlış durumun Daire kararında da devam etmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının, silahların eşitliği ilkesinin, mülkiyet hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
25. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, karar sonucunu etkileyecek esaslı bir iddianın gerekçeli kararda karşılanmamasına ilişkin olduğundan başvurucunun iddiasının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
28. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
29. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
30. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
31. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
32. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).
33. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 18/6/2013, § 24).
ii. Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
34. Başvurucu 18 yaş üzerinde geçirilen ve fiilî hizmetten sayılan başarılı astsubay sınıf okulu süresinin kademe ve derece intibakında değerlendirilmemesi nedeniyle SGK"ya başvurmuştur. SGK"nın taleplerini reddetmesi üzerine de dava açmıştır.
35. Ankara 10. İdare Mahkemesi açılan davayı "astsubay sınıf okulunda geçen 18 yaş altındaki öğrenim süresinin fiili hizmet süresinden sayılıp sayılmayacağı" yönünde değerlendirmiş ve buna dair karar vermiştir. Başvurucu dava konusunun bu şekilde olmadığını savunmaya cevap ve istinaf dilekçesi ile vermiş olduğu ek dilekçede belirtse de söz konusu durum değişmemiştir. Bir başka ifade ile başvurucunun asıl iddiası hakkında Mahkemelerce herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir.
36. Buna göre başvurucunun asıl iddiası açık olarak tartışılmamış ve karşılanmamıştır. İstinaf incelemesi sırasında da bu eksiklik telafi edilmemiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucu Osman Cengiz Yönünden
1. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
38. Başvurucu, mevzuat gereği astsubay sınıf okulunda geçen 18 yaş altındaki öğrenim süresinin fiilî hizmet süresinden sayılması gerektiğini belirtmiştir. Açıkça mevzuata aykırı karar verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının, etkili başvuru hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
39. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
""Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
42. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Ertan Yılmaz (aynı kararda bkz. §§ 49-56) kararında ortaya konulmuştur. Hukuk kurallarının ne şekilde yorumlanacağı veya birden fazla yorumunun mümkün olduğu durumlarda bu yorumlardan hangisinin benimseneceği derece mahkemelerinin yetkisinde olan bir husus olduğu belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda derece mahkemelerince benimsenen yorumlardan birine üstünlük tanıması veya derece mahkemelerinin yerine geçerek hukuk kurallarını yorumlaması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmayacağı vurgulanmıştır. Uygulamadaki birlikteliği sağlaması beklenen yüksek mahkemeler içinde yer alan dairelerin benzer davalarda tatmin edici bir gerekçe göstermeksizin farklı sonuçlara ulaşması, bir kararın belirli bir daireye düştüğü takdirde onanacağı, başka bir daire tarafından ele alındığı takdirde bozulacağı gibi ihtimale dayalı ve birbirine zıt sonuçları ortaya çıkaracağı ve bu durumun hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşeceği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesi; derece mahkemelerinin hukuk kurallarını yorumlamasından kaynaklanan içtihat farkının süregelen bir hâl aldığı, başka bir anlatımla kısa sayılamayacak bir zaman dilimi içinde uygulamada birliğin sağlanamadığı durumlarda uygulamadaki tutarsızlıkları ortadan kaldıracak nitelikteki tedbirlerin önemine işaret etmiştir. Öte yandan yine Anayasa Mahkemesi içtihat farklılıkları yönünden yüksek mahkemelerin görevine dikkat çekmiş ve yüksek mahkemelerin oynaması gereken rolün tam da yargı kararlarında doğabilecek içtihat farklılıklarına bir çözüm getirmek olduğunu açıklamıştır.
43. Anılan kararda astsubay sınıf okulunu bitirdikten sonra astsubaylığa nasbedilenlerin astsubay sınıf okulunda 18 yaşın altında geçen öğrenim sürelerinin fiilî hizmet sürelerinden sayılıp sayılmayacağı konusunda yaşanan içtihat farklılığını gidermek için içtihadı birleştirme yolunun işletildiğinin görüldüğü belirtilmiştir. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 12/12/2018 tarihli kararında; hukuki durumları aynı olan uyuşmazlıklarda birbirine aykırı kararların verildiği tespit edilmiş ve ilgili kanun hükümlerinin farklı yorumlanmasının önlenmesi, uygulamada yeknesaklığı ve kanun önünde eşitliğin sağlanması amacıyla kararlar arasındaki aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesine karar verildiği ifade edilmiştir (Ertan Yılmaz, § 63).
44. Aynı kararda Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun ilgili kanunların sistematiğini ve kanun hükümlerinde yapılan değişikliklere ilişkin tarihsel süreci bir bütün olarak inceleyerek değerlendirdiği ve 5434 sayılı Kanun"un 12. maddesinde düzenlenen 18 yaşı bitirmiş bulunma kuralının Kanun"un bütününe yönelik, ortak ve genel bir kural olduğu kanaatine ulaştığı belirtilmiştir. Kurulun böylece astsubayların sınıf okullarında 18 yaşın altında geçen öğrenim sürelerinin fiilî hizmet sürelerinden sayılmasına olanak bulunmadığı sonucuna vardığı vurgulanmıştır (Ertan Yılmaz, § 64).
45. Anayasa Mahkemesi başvurucunun dava açtığı tarihte idari yargı kolunda yer alan derece mahkemeleri arasında aynı Kanun"un yorumuna ilişkin farklılıklar mevcut ise de bu farklılıkların Danıştay tarafından içtihadı birleştirme yoluyla giderildiğinin altını çizmiştir. Öte yandan mahkemelerin değişen ekonomik koşullar, toplumsal ihtiyaçlar ve günün gereklerine uygun hareket edebilme yönünden mevcut olan yorumlarını terk ederek yeni bir yaklaşım benimsemesi mümkün olup bu husus kişiler için öngörülemez nitelikte olmadığı vurgulanarak kanun hükümlerine ilişkin olarak birbiriyle çelişen birden fazla yorum mevcut ise de uyuşmazlığı kesin olarak çözüme bağlayan Ankara Bölge İdare Mahkemesinin bu yorumlardan birine üstünlük tanıyarak uyuşmazlığı karara bağladığı ifade edilmiştir. Mahkemenin bu yorumunun Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında da benimsenmiş olduğu nazara alındığında varılan sonucun yargılamanın hakkaniyetini zedelemediği sonucuna varılmıştır (Ertan Yılmaz, § 65).
46. Somut başvurunun bu kısmının da aynı hususa ilişkin olması ve Ertan Yılmaz kararından ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması nedeniyle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
2. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
47. Başvurucu, astsubay sınıf okulunda askerî öğrenci olarak 18 yaşın altında geçirdiği sürenin fiilî hizmet süresi olarak kabul edilmesi istemine ilişkin davanın reddi sonucunda emekli ikramiyesi tutarı ile emekli aylığının eksik hesaplandığını belirtmiştir. İleride sahip olunacağı beklentisinde olunan ekonomik değerin Anayasa"nın 35. maddesi kapsamında mülkiyet hakkı olarak kabul edilmesi gerektiği, eksik ödenen emekli ikramiyesi ve emekli aylığının mülkiyet hakkı kapsamında olduğunu ifade ederek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
48. Başvuru konusu olayın mülkiyet hakkı ile ilgili olan ilkeler de Ertan Yılmaz (aynı kararda bkz. §§ 69-74) kararında ortaya konulmuştur. Kararda mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorunda olduğu ve Anayasa"nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsadığı belirtilmiştir. Anayasa"nın 35. maddesi soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvence altına aldığı vurgulandıktan sonra belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa"da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabileceği hususu dile getirilmiştir. Meşru beklenti, objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da ayni menfaatle ilgili hukuki bir işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklenti şeklinde tanımlanmıştır. Bununla birlikte derece mahkemeleri önünde hukukun ne şekilde yorumlanacağına ve uygulanacağına dair bir uyuşmazlık olduğunda ve bu bağlamda başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların derece mahkemelerince kesin olarak reddedildiği durumlarda açık bir keyfîlik olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece meşru bir beklentinin bulunduğu sonucuna varılmayacağı hususunun altı çizilmiştir.
49. Anayasa Mahkemesi, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun astsubayların sınıf okullarında geçen 18 yaşın altındaki öğrenim sürelerinin fiilî hizmet sürelerinden sayılmasına imkân bulunmadığına karar verdiğini vurgulayarak başvurucunun sınıf okulunda geçen sürenin fiilî hizmetten sayılarak emekli ikramiyesi ve emekli aylığında artış sağlamaya yönelik beklentisinin meşru bir beklenti olduğunu gösteren bir kanun hükmü veya yerleşik yargı içtihadı gibi somut bir temele dayanmadığını belirtmiştir. Buradan hareketle de başvurucunun emekli ikramiyesinin ve emekli aylığının yeniden belirlenmesi yönünden Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında bir mülkünün veya somut ve yeterli bir hukuki temele dayalı olarak mülkiyeti elde etmeye yönelik meşru bir beklentisinin bulunduğunu kanıtlayamadığı sonucuna varmıştır (Ertan Yılmaz, §§ 77, 78).
50. Somut başvurunun bu kısmının da aynı hususa ilişkin olması ve Ertan Yılmaz kararından ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması nedeniyle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer Başvurucular Yönünden
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
51. Başvurucular astsubay sınıf okulunda 18 yaş üzerinde geçirilen sürelere dair SGK"ya yapılan başvurulara ilişkin dava açılmasına rağmen mahkemelerce dava konusunun astsubay sınıf okulunda 18 yaş altında geçirilen süreler şeklinde belirlendiğini ifade etmiştir. Söz konusu yanlış durumun Daire kararlarında da devam etmesi nedeniyle gerekçeli karar haklarının, silahların eşitliği ilkesinin, mülkiyet haklarının ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
52. 2019/17190 numaralı dosyada yer alan Bakanlık görüşünde; uyuşmazlığın çözümünde etkili olan maddi vakıaların değerlendirilmesi, yorumlanması ve nitelendirilmesi derece mahkemelerinin takdirinde olduğu belirtildikten sonra ilgili kanunların düzenlemelerine yer verilmiş ve derece mahkemelerin uygulanmasının doğruluğundan bahsedilmiştir. Derece mahkemelerince verilen kararlarda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durumun tespit edilemediği ifade edilmiştir.
53. Başvurucu Ali Timur Karabacak Bakanlık görüşüne karşı beyanında, astsubay sınıf okulu süresinin fiilî hizmet sayılabilmesi için 18 yaş üzerinde sınıf okulunda okunması, başarılı olarak göreve tayin edilmesi ve astsubay sınıf okulunda 18 yaş üzerinde okunan sürenin karşılığı gelen emekli keseneğinin ödenmesinin yeterli olduğunu belirtmiştir. Kendisinin tüm şartları taşımasına rağmen açmış olduğu davanın haksız ve mevzuata aykırı olarak reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
54. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvuru, karar sonucunu etkileyecek esaslı bir iddianın gerekçeli kararda karşılanmamasına ilişkin olduğundan başvurucuların iddialarının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
55. Başvurucular 18 yaş üzerinde geçirilen ve fiilî hizmetten sayılan başarılı astsubay sınıf okulu süresinin kademe ve derece intibakında değerlendirilmemesi nedeniyle SGK"ya başvurmuş ve talebinin reddedilmesi üzerine dava açmıştır. Mahkemeler açılan davaları "astsubay sınıf okulunda geçen 18 yaş altındaki öğrenim süresinin fiili hizmet süresinden sayılıp sayılmayacağı" yönünde değerlendirmiş ve buna dair kararlar vermiştir.
56. Kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine Daire vermiş olduğu kararlarda 5434 sayılı Kanun"da astsubay sınıf okulunda geçen eğitim süresinin fiilî hizmet zammında dikkate alınacağına ilişkin düzenleme bulunmadığını belirttikten sonra astsubayların astsubay sınıf okullarında 18 yaşın üzerinde (iştirakçi olarak) geçen öğrenim sürelerinin fiilî hizmet sürelerinden sayılması, bu öğrenim süresinin aynı zamanda aylığa/hizmete başlangıç derecelerinin tespitinde değerlendirilmesi sonucunu doğurmayacağını, bunun yapılabilmesi için yasal bir düzenlemenin mevcut olması gerektiğini ifade etmiştir.
57. Somut olayda başvurucuların şikâyetçi oldukları husus -her ne kadar ilk derece mahkemelerince değerlendirilmese de- Daire tarafından verilen kararlarda değerlendirilmiş ve buna uygun şekilde karara bağlanmıştır. Daire kararında hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görüldüğünden gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
59. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
60. Başvurucu Halil Demir ihlalin tespit edilmesini istemiş ve maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
61. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
62. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
63. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
64. İncelenen başvuruda başvurucu Halil Demir"in gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
65. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
66. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
67. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ile 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucu Halil Demir"e ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın;
a. Başvurucu Halil Demir ve Osman Cengiz yönünden KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
b. Diğer başvurucular yönünden açıkça dayanaktan olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurucu Osman Cengiz"in iddiasının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 1. Başvurucu Halil Demir"in Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Başvurucu Osman Cengiz"in Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucu Halil Demir yönünden yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 10. İdare Mahkemesine (E.2017/1504, K.2018/1435) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucu Halil Demir"in tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ile 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucu Halil Demir"e ÖDENMESİNE, diğer başvurucular yönünden yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucu Halil Demir"in Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.