Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/2335 Esas 2020/736 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2335
Karar No: 2020/736
Karar Tarihi: 20.02.2020

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/2335 Esas 2020/736 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2019/2335 E.  ,  2020/736 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 03/04/2019 gün ve 2018/3204 Esas - 2019/1979 karar sayılı ilamıyla temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’un 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    1-Dava, haksız eylem sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, yargı yolunun idari yargı yolu olduğundan bahisle mahkemenin görevsizliği ile davanın usulden reddine ve yargılama giderlerinin HMK 331/2 gereğince idari yargıda dava açılmaması halinde mahkemece hüküm altına alınacağına karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından yargılama giderlerinin idari yargıda dava açılmamış olması sebebiyle hüküm altına alınması hususunda karar verilmesi talebi üzerine mahkemece 23/01/2018 tarihli ek karar ile talebin reddine karar verilmiş; davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 03/04/2019 gün, 2018/3204 esas ve 2019/1979 karar sayılı ilamı ile ek kararın temyizi isteminin süresinde yapılmamış olması sebebiyle temyiz dilekçesi reddedilmiş, davalı vekili kararın düzeltilmesini istemiştir.
    Davacı vekili, müvekkilinin ayak kemiğinde meydana gelen kırılma nedeniyle Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesinin acil servisine başvurduğunu ve gerekli tetkik ve tedavilerinden sonra 19/12/2008 tarihinde hastanede görevli doktor tarafından kırılan bölgeye platin takılmak suretiyle ameliyat edildiğini, şiddetli ağrıları nedeniyle 21/05/2009 tarihinde hastaneye başvurduğunda platinin kırılmış olduğunu öğrendiğini ve bu nedenle ikinci kez ameliyat edilmek zorunda kalındığını, bu süre içerisinde çalışamadığı gibi büyük ızdırap çektiğini belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, yargı yolunun idari yargı yolu olduğundan bahisle mahkemenin görevsizliği ile davanın usulden reddine ve yargılama giderlerinin HMK 331/2 gereğince idari yargıda dava açılmaması halinde mahkemece hüküm altına alınacağına karar verilmiştir.
    Anayasa madde 36/1’de, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmekle birlikte yine tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alındığı şeklinde belirleme yapılmıştır. Bahsedilen maddeler kapsamında, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı da adil yargılanma hakkı içerisinde yer almaktadır.
    Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da hatalı hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir(Garanti Bankası AŞ B. No: 2013/4553, 16.04.2015, § 42). … Anayasa Mahkemesi bu gerekçeler ile “Mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında temyiz süresinin …(kanundaki süre) olduğunu kabul ederek dilekçenin reddine karar veren Yargıtay Dairesinin değerlendirmesinin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan yorumun başvurucunun temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiği, bu açıdan kararın başvurucunun mahkemeye erişim hakkını zedelediği sonucuna ulaşmıştır.(HGK 08/11/2018, 2017/2-2491 esas-2018/1671,s. 8)
    Dosyanın incelenmesinde; mahkemece davalı vekilinin yargılama giderleri hakkında karar verilmesine ilişkin talebi üzerine 23/01/2018 tarihli ek kararla talebin reddine ve onbeş gün içerisinde temyiz yasa yoluna başvuru imkanı verecek şekilde hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakameleri Kanunu madde 432/5’e göre ek karar temyiz süresinin yedi gün olarak belirlenmiş olması karşısında mahkemece verilen ek karar için yasa yolu incelemesine başvuru süresinin onbeş gün olarak belirlendiği gibi dava taraflarına bu hususta güven sağlamıştır. Şu halde; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alındığında, davalının ek karara karşı temyizi süresinde olup davalının karar düzeltme istemi HUMK’nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilerek Dairemizin 03/04/2019 gün, 2018/3204 esas ve 2019/1979 karar sayılı kararının kaldırılması gerekmiştir.
    2- Mahkemece, 11/04/2016 tarihli asıl kararında davalı ... yönünden yargı yolunun idari yargı olduğundan bahisle mahkemenin görevsizliği ile davanın usulden reddine ve yargılama giderlerinin HMK 331/2 gereğince idari yargıda dava açılmaması halinde mahkemece hüküm altına alınacağına karar verilmiştir.
    Hukuk Muhakemeleri Kanunu 331. Maddesinin 2. Fıkrasında; “ Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder.” hükmü düzenlenmiştir.
    Yukarıda bahsedilen kanun maddesinin başlığından da anlaşılacağı üzere; söz konusu düzenleme (HMK 20. Madde) adli yargı içerisinde yer alan görevsizlik kararında tarafların gönderme talebi üzerine görevli mahkemece görevsiz mahkemede açılan davanın devamı niteliğinde olup idari yargının görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi halini kapsamadığı açıktır. Çünkü idari yargının görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı, adli yargı mercilerince davaya devam edilemeyecek nitelikte nihai bir karardır. Bu durumda; görev alanı içerisine girmeyen adli yargı merciinde açılan dava dosyası, idari yargı yolu açısından ancak mahkemesince takdir edilmesi halinde delil niteliğinde olabilecektir. Şu halde mahkemece, idari yargı yolu sebebiyle görevsizlik kararının verildiği asıl karar ile yargılama giderlerinin de hüküm altına alması gerekmekte idi. Ancak davalı vekili tarafından
    11/04/2016 tarihli asıl karara karşı temyiz başvurusunda bulunulmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bununla birlikte; davalı vekilinin yargılama giderleri hakkında karar verilmesi talebine yönelik 23/01/2018 tarihli ek karar ile esasa dair verilen 11/04/2016 tarihli nihai karar sonrasında aynı dosyada taraflara başkaca hak ve borç doğuracak şekilde yeniden hüküm tesis edilemeyeceği de dikkate alınarak sonucu itibariyle doğru olan ek kararın onanması gerekir ise de, ek kararın temyizinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş olduğundan, davalının karar düzeltme istemi HUMK’nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli, temyiz dilekçesinin reddi kararı kaldırılmalı ve karar gösterilen nedenlerle onanmalıdır.
    SONUÇ: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-442. maddeleri gereği yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle davalının karar düzeltme isteğinin KABULÜNE, Dairemizin 03/04/2019 gün, 2018/3204 esas ve 2019/1979 karar sayılı temyiz dilekçesinin reddi ilamının kaldırılmasına ve kararın davalı yönünden yukarıda yazılı nedenlerle ONANMASINA 20/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.



















    Hemen Ara