Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/2939 Esas 2022/2929 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/2939
Karar No: 2022/2929
Karar Tarihi: 30.05.2022

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/2939 Esas 2022/2929 Karar Sayılı İlamı

6. Hukuk Dairesi         2021/2939 E.  ,  2022/2929 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE MAHKEMESİ : Osmancık Asliye Hukuk Mahkemesi


    Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    K A R A R

    Dava, kooperatif eski yöneticilerinin kişisel sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, kooperatif inşaatının devam etmemesi, mimari projeye aykırılıklar, çevre düzenlemesi yapılmaması ve eksik imalat nedeniyle kooperatifin zarara uğradığını, kooperatif başkanı olan davalının da genel kurulda bu eksiklikleri kabul ederek zararı karşılayacağını beyan ettiğini ileri sürerek, zarara karşılık ıslah dilekçesi ile 119.410,00 TL’nin davalıdan tahsilini istemiş, davalı vekili davanın reddini savunmuş, ilk derece mahkemesince eksik imalat ve projeye uygun yapımından sorumlu olduğu uğranılan zararı tazmin etmekle yükümlü olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalının yaptığı istinaf başvurusunu inceleyen bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince mahkeme kararı ve gerekçeleri usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davalı temyiz etmiştir.
    1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 62/3. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludur. Anılan yasanın 98. maddesi hükmüne göre ise, özel yasada açıklık bulunmayan hallerde Türk Ticaret Kanunu'nun anonim şirketlere ilişkin hükümleri uygulanır.
    6762 sayılı Eski TTK’nın yürürlükte olduğu dönemde anılan kanunun 341. maddesi “Umumi heyet; idare meclisi azaları aleyhine dava açılmasına karar verirse yahut dava açılmamasına karar verilip de esas sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahipleri dava açılması reyinde bulunursa, şirket, bu karar veya talep tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmaya mecburdur. Bu müddet geçirilmesiyle dava hakkı düşmez. Murakıpların ve alacaklıların vekilinin mesuliyeti hakkındaki hükümler mahfuzdur. Şirket namına dava açmak, murakıplara aittir.” hükmü göz önünde bulundurularak yöneticiler hakkında sorumluluk davasının genel kurul kararı üzerine denetim kurulu tarafından açılacağı konusunda doktrin ve uygulamada bir tereddüt bulunmamasına karşılık, özellikle 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesinde “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” hükmü ile aynı yasanın 555. maddesinde, “şirketin uğradığı zararın tazminini şirket veya her bir pay sahibinin isteyebileceği, pay sahiplerinin tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebileceği” hükümlerinde genel kurul tarafından karar alınması yönünde açık bir yasal düzenleme bulunmaması nedeniyle doktrin ve uygulamada konu tartışmalara neden olmuştur.
    Bu kapsamda, bir kısım yazarlarca anonim şirketlerde yönetim kurulu hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için açık bir hüküm bulunmadığı, 6762 sayılı TTK’nın 341. maddesinin kanuna bilinçli olarak alınmadığı, kanunda açıkça yazılı olmayan bir hususun dava şartı olarak öngörülemeyeceği ve yeni TTK’nın 479/3-c bendindeki “ibra ve sorumluluk davası açılması” konusunda oyda imtiyaz hakkı tanınmayacağına ilişkin hükmün ise kanunda unutulduğu savunulmaktadır. (Poroy, Tekinalp, Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku, 1. cilt, 3. bası, İstanbul, No.601-603)
    Buna karşılık 6102 sayılı TTK’nun 408/2-d maddesinde yönetim kurulunun yıllık raporu, yıllık kar üzerinde tasarruf, kâr paylarının ve kazanç paylarının belirlenmesinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında sayılması ve genel kurulun yönetim kurulunu denetlemesinin devredilemez yetkileri arasında olması, ayrıca TTK’nun 479/3-c bendinde ibra ve sorumluluk davası açılması konusunda oyda imtiyaz hakkı tanınmayacağına ilişkin düzenlemeler gerekçe gösterilerek yönetim kurulu hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararına gerek olduğu savunulmaktadır. (Kendigelen Abuzer, Yeni Türk Ticaret Kanunu Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, Güncellenmiş 2. basıdan 3. (tıpkı) bası, s.308, Bahtiyar, Mehmet, Anonim Şirket Adına Yönetim Kurulu Üyelerine Karşı Açılacak Sorumluluk Davasında Genel Kurul Kararının Gerekli Olup Olmadığı Sorunu, Prof. Dr.Seza Reisoğlu Armağan, Ankara, Bankacılık Enstitü Yayınları, 2016, s.405-413, Bahtiyar Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, Güncellenmiş 12. Bası, İstanbul, Beta 2017, s.399)
    Her ne kadar 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 98. maddesinde Türk Ticaret Kanunundaki anonim şirketler hakkındaki hükümlere yollama yapılmış ise de, 6102 sayılı TTK yürürlüğe girdikten sonra Kooperatifler Kanununda bu konuda herhangi bir değişiklik yapılmamış, başka bir ifade ile anonim şirketlerde denetim kurulu bir organ olarak yasadan çıkarılmasına rağmen Kooperatifler Kanununda denetim kurulu bir organ olarak varlığını korumaya devam etmiştir. Hatta Kooperatifler Kanununda 21/10/2021 tarihinde 7339 sayılı yasayla yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarını düzenleyen 62. maddesinde yapılan değişiklikte ve “Dış denetim” başlıklı 69. maddesinde yapılan değişikliklerde bu konuda 6102 sayılı TTK’ya paralel bir düzenleme yapılmadığı gibi denetim kurulunun yetkileri ve dış denetim yeniden düzenlenmiştir. Dolayısıyla Kooperatifler Kanununun 6102 sayılı TTK’daki düzenlemeleri benimsemediğinin ve kanun koyucunun Kooperatifler Kanunundaki düzenlemeleri koruduğunun kabulü gerekir.
    1163 sayılı Kooperatifler Kanununda açık bir hüküm bulunmamasına karşılık Konut Yapı Kooperatifleri Tip Anasözleşmesi’nin 36/3. maddesi “İbra edilmeyen yönetim kurulu aleyhine tazminat davası açılabilmesi için, bu konuda genel kurulca karar verilmiş olması gereklidir. Kooperatif denetçileri genel kurul karar tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmaya mecburdur...” şeklinde açık düzenleme bulunmaktadır. Tip Anasözleşmenin genel kurulca karar alınması gerektiğine ilişkin bu düzenlemesi ve yukarıda açıklanan 6102 sayılı TTK’nın 408/2-d ve 479/3-c maddesi hükümleri gözönüne alındığında kooperatif yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin kararın kooperatif genel kuruluna ait olduğu kabul edilmelidir. Bu kabulden hareketle, yargılama aşamasında sorumluluk davası açılmasına ilişkin bir genel kurul kararı sunulmaması halinde, bu eksiklik dava şartı olmayıp, sonradan tamamlanabilen usuli eksiklik niteliğinden olduğundan dava hemen reddedilmemelidir. Esasen bu husus üzerinde mahkemece re’sen durulması zorunludur.
    6762 sayılı TTK’nın 341. maddesinde şirket namına dava açmak yetkisinin denetim kuruluna ait olduğuna ilişkin düzenlemeye 6102 sayılı TTK’da yer verilmemiş ve denetim kurulu bir organ olarak yasal düzenlemeden çıkarılmış ise de, anonim şirketlerden farklı olarak 1163 sayılı Kooperatifler Kanununda denetim kurulu bir organ olarak varlığını devam ettirmektedir. Tip Anasözleşmenin 36/3 maddesinde de bir değişiklik yapılmamıştır. Bu maddeye göre davanın genel kurulda alınacak karar doğrultusunda kooperatif denetçileri tarafından açılacağına ilişkin hüküm devam etmektedir. Diğer yandan, aksi halde görevdeki yönetim kurulu üyelerinin davacı ve davalı sıfatı birleşerek menfaat çatışması yaratacak şekilde kendileri hakkında sorumluluk davası açamayacağı da gözetildiğinde bu davanın kooperatif denetim kurulu tarafından açılması gereklidir.
    Bu bilgiler ışığında, dosya kapsamında davalı aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde genel kurulca alınmış bir karar bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, bu doğrultuda davacı vekiline genel kurul kararını sunması ya da bu davaya muvafakatlerinin sağlanması için süre verilmemiştir. Bu durumda, mahkemece, davacı tarafa, 6100 sayılı HMK'nın 52, 53 ve 54. maddeleri uyarınca davalı hakkında eylemin kişi, konu ve kapsamını somut olarak gösteren sorumluluk kararı alınmasına ya da işbu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının ibrazı için makul süre verilmesi, noksan olan usuli işlemler yerine getirildikten sonra davaya devam edilmesi, verilen süre içinde bu eksiklikler tamamlanmaz ise davanın açıklanan nedenlerle usul yönünden reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
    2) Bozma nedenine göre, davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 27/01/2021 tarihli ve 2020/1351 Esas, 2021/182 Karar sayılı kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 30.05.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.









    Hemen Ara