Esas No: 2018/24118
Karar No: 2018/24118
Karar Tarihi: 13/1/2022
AYM 2018/24118 Başvuru Numaralı LEVENT TAN Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
LEVENT TAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/24118) |
|
Karar Tarihi: 13/1/2022 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Eren Can BENAKAY |
Başvurucu |
: |
Levent TAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bozma kararı sonrasında verilen kararda temyiz sınırının altında hüküm kurularak Yargıtay denetiminden kaçınılması ve direnme kararı verilmesine rağmen dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edilen şekliyle olaylar şöyledir:
7. Avukat olan başvurucu hakkında başka bir avukat tarafından 6/4/2012 tarihinde 1.000 TL manevi tazminat istemiyle İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır. Daha sonra ise yine aynı avukat tarafından başvurucuya karşı 3.000 TL manevi tazminat istemiyle 6/7/2012 tarihinde İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde başka bir dava açılmıştır. Dava dilekçelerinde, başvurucu ile kendisinin ceza dosyasında karşılıklı taraf vekili olduklarını belirtmiş ve başvurucunun vermiş olduğu beyanları ile savunma sınırlarını aşarak bizzat kendisini hedef aldığını ifade etmiştir. Açılan bu davalar mahkeme nezdinde birleştirilmiştir.
8. Mahkeme 27/2/2014 tarihinde asıl davada mevcut manevi tazminat talebinin kabulü ile 1.000 TL"nin davacıya ödenmesine, birleştirilen dava açısından ise manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 1.000 TL"nin davacıya ödenmesine karar vermiştir.
9. Başvurucu 13/5/2014 tarihinde karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur.
10. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (Daire) 21/5/2015 tarihinde Mahkemenin kararını bozmuştur. Kararda asıl davanın reddedilmesi gerektiği, birleştirilen dava açısından ise davalı hakkında açılan ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
11. Mahkeme 14/11/2017 tarihinde asıl dava yönünde bozma kararına direnerek manevi tazminat talebinin kabulü ile 1.000 TL"nin davacıya ödenmesine yeniden karar vermiştir. Birleştirilen dava yönünden ise ceza davasının neticesinin beklendiğini ve davalının cezalandırılmasına karar verilmiş olduğunu belirtmiştir. Davalının ceza dosyasında tespit edilen beyanları ile savunma sınırlarını aşarak savunmada bulunduğu tespit edildiğinden manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 1.000 TL"nin davacıya ödenmesine karar vermiştir.
12. Başvurucu 2/1/2018 tarihinde karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur.
13. Daire 1/3/2018 tarihinde temyiz inceleme isteğini reddetmiştir. Kararda, temyize konu kararın 2.270 TL’yi geçmemesi nedeniyle kesin olduğu ifade edilmiştir.
14. Nihai karar başvurucuya 23/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 2/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 13/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; iddia ve savunma hakkı kapsamında ve avukatlık görevinin ifası amacıyla sarf edilen sözler nedeniyle tazminata hükmedilmesinin haksız olduğunu, mahkeme ilamından hangi nedenden ötürü tazminata hükmedildiğinin anlaşılmadığını, soyut yoruma dayanılarak tazminata hükmedildiğini belirtmiştir. Öte yandan bozma kararı sonrasında verilen kararda temyiz sınırının altında hüküm kurulmasıyla Yargıtay denetiminden kaçınıldığı gibi kararın bir kısmında bozma kararına direnilmesine rağmen dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, avukatlık görevini yerine getirirken sarf edilen sözler nedeniyle tazminata hükmedildiğini belirtse de ifade özgürlüğü ihlal edildiği yönünde bir iddia ileri sürmemiştir. Bunun yanı sıra başvurucunun iddialarının özü, temyiz sınırı altında kalınması nedeniyle temyiz incelemesi yapılmamış olması ve bozma sonrasında direnilen kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından değerlendirilmemiş olması karşısında başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin olduğu değerlendirilmiştir.
19. Başvurucunun ileri sürdüğü ihlal iddialarının niteliği nazara alınarak başvurunun anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden incelenmesi gerekir.
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır.
21. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek nitelikte olsa bile kanunda belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez bulunabilecektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
22. Kanunda anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür. Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul başvurunun Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise başvurucunun önemli bir zarara uğramamasıdır (K.V., § 57).
23. Anayasa hükümlerinin yorumlanması açısından önem taşıma unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla daha önce yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi bir meseleyle ilgili olarak daha önce Anayasa’nın ilgili hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları dikkate alarak yeniden yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye ilişkin başvurunun anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir (K.V., § 63).
24. Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma unsurunda ise Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından başvurunun önem taşıdığının söylenebilmesi için kamu makamları ve derece mahkemelerinin belli bir meseleye ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi yorumlarından farklı olması ve bu farklılığın da önemli olması gerekir (K.V., § 64).
25. Kişisel önemin bulunması koşulu ise -başvurucunun içinde bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere- her olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilir (K.V., §§ 66, 67).
26. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda mahkemeye erişim hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi, dava açma ve kanun yoluna başvuruda sürelerin katı ve şekilci değerlendirilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale olduğunu belirterek değerlendirilen sürenin kanuni dayanağının bulunması, müdahalenin meşru bir amaç izlemesi (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27), ölçülü olup başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerektiğine dikkat çekmiştir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65; Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46; Süleyman Yaprak, B. No: 2014/12996, 1/2/2017, §§ 39, 48).
27. Buna göre Anayasa Mahkemesinin sıklıkla uygulanmış açık bir içtihadının bulunduğu mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun -genel bir soruna işaret etmediği gibi- Anayasa"nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.
28. Somut olaydaki maddi zarar olarak nitelenebilecek olan, ayrı ayrı açılan davalarda hükmedilen toplam 2.000 TL tutarındaki tazminat miktarının -başvurucunun mali durumuna ciddi anlamda zarar verdiği ve kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklamasının olmadığı gözetildiğinde- başvuru konusu miktarın başvurucuyu önemli bir zarara uğrattığı kanaatine ulaşılamamıştır.
29. Bu nedenle başvurunun Anayasa"nın yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.