Esas No: 2018/5144
Karar No: 2018/5144
Karar Tarihi: 13/1/2022
AYM 2018/5144 Başvuru Numaralı AHMET DURMAZ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET DURMAZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/5144) |
|
Karar Tarihi: 13/1/2022 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR |
Başvurucu |
: |
Ahmet DURMAZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; gözaltında maruz kalınan eylemler nedeniyle kötü muamele yasağının, kötü muamele aracılığıyla alınan ifadelere dayanılarak cezalandırılma nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/2/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 2001 yılının Aralık ayında on yedi gün gözaltında tutulmuştur. Başvurucu hakkında anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışma suçundan verilen müebbet hapis cezası 28/5/2008 tarihinde kesinleşmiştir.
6. Başvurucu 7/11/2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçe ile 2001 yılında gözaltında kaldığı süre içinde işkenceye maruz kaldığını belirterek kamu görevlilerinden şikâyetçi olmuştur.
7. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 12/12/2017 tarihinde "müştekinin gözaltına bulunduğu İstanbul Emniyet Müdürlüğünde ve götürüldüğü Diyarbakır ilinde doktor muayenelerinden geçtiği, "darp-cebir yoktur" ibareli rapor aldığı, böbrek rahatsızlığı nedeniyle üroloji kliniğinde muayene edildiği, buradan ilaç aldığı, müştekinin rapor suretlerinin dosyada bulunduğu, bu şekilde müştekinin iddialarının soyut nitelikte olduğu, somut herhangi bir delil elde edilemediği" gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
8. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı itiraz İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğince 8/1/2018 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Tüm dosya kapsamına göre müşteki için verildiği belirtilen raporlarda darp-cebir izine rastlandığına dair bir bulgu belirtilmediği, müştekinin 04/12/2001 tarihli Adli rapor formunda idrarından beyaz akıntı ve idrarında yanma şikayetinin bulunduğunun belirtildiği, muayenesinin yapıldığı, yapılan fiziki muayenesinde herhangi bir patolojinin bulunmadığının raporlandığı, rahatsızlığı ile ilgili tedavi ve ilaç verildiğinin belirtildiği anlaşılmakla, müştekinin gözaltı sürecinde işkence gördüğüne dair müştekinin soyut iddiaları dışında dosyaya yansıyan somut delil bulunmadığı... [anlaşılmıştır]."
9. İtirazın reddi kararı başvurucuya 17/1/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 9/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurucunun bireysel başvuru dosyasına sunduğu, 3/12/2001 tarihinde kendisi hakkında düzenlenen sağlık raporunda "Darp cebir izine rastlandı." ibaresi yer almaktadır. Anılan raporda başvurucunun yaralanmalarına ilişkin başka bir tespite yer verilmemiştir. 4/12/2001 tarihinde üroloji polikliniğine sevk edildiği anlaşılan başvurucuya ait raporda patolojiye rastlanmadığı belirtilmiş ve kendisine iğne reçete edilmiştir. Soruşturma dosyasında yer alan 5/12/2001 tarihli raporda ise darp cebir izine rastlanmadığı ifade edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Anayasa Mahkemesinin 13/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu 1/12/2001 tarihinde Terörle Mücadele Şubesi polisleri tarafından sokaktan alınarak şube müdürlüğüne götürüldüğünü, burada altı gün boyunca işkenceye maruz kaldığını, filistin askısı, elektrik verme, testislerin sıkılması, soğuk su tutulması, kaba dayak, ayakta tutma şeklinde uygulamalara maruz kaldığını, 3/12/2001 tarihinde götürüldüğü muayenede darp ve cebir izine rastlandığının kaydedildiğini, işkence nedeniyle idrarından kan gelmesi sonucu bir kez daha hastaneye götürüldüğünü, burada kendisine ilaç verildiğini, işkence nedeniyle bir kaburgasının kırıldığını, kulağında hasar kaldığını ileri sürmektedir. Başvurucu, gözaltında tutulduğu süre boyunca işkencenin devam ettiğini belirtmektedir.
13. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
14. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110; Tahir Canan, § 25).
15. Ancak bir soruşturma yükümlülüğünün başlaması için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28). Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
16. Somut olayda başvurucu, gözaltında işkenceye maruz kaldığına ilişkin iddiaları 16 yıl sonra adli makamlara iletmiştir. Başvurucunun kötü muamele iddiasını bu süre zarfında kamu makamlarına iletmesi yönünde engel teşkil eden bir durumun varlığı yönünde ileri sürdüğü bir husus da bulunmamaktadır.
17. Başvurucu hakkında 3/12/2001 tarihinde düzenlenen sağlık raporunda "Darp cebir izine rastlandı." ibaresi yer almaktadır. Anılan raporda başvurucunun yaralanmalarına ilişkin başka bir tespite yer verilmemiştir. Bu kapsamda başvurucunun maruz kaldığını ileri sürdüğü eylemler ile yaralanmasının mahiyetinin uyumlu olup olmadığının değerlendirilmesi mümkün değildir. 4/12/2001 tarihinde üroloji polikliniğine sevk edildiği anlaşılan başvurucuya iğne reçete edilmiştir, yapılan muayenesinde patolojiye rastlanmadığı belirtilmiştir. Başvurucu hakkında düzenlenen 5/12/2001 tarihli raporda ise darp cebir izine rastlanmadığı ifade edilmiştir.
18. Başvurucunun işkenceye maruz kaldığı iddiasını 16 yıl sonra şikâyet konusu yaptığı ve bu kapsamda üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği, hakkında düzenlenmiş birtakım sağlık raporları bulunmakla birlikte anılan raporların iddialarını ortaya koymakta yeterli nitelikte olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin olarak savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu; işkence sonucu alınan ifadelerinin mahkûmiyet hükmüne esas teşkil ettiğini, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası olarak değerlendirilmiştir.
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
22. Somut olayda başvuruya konu mahkûmiyet hükmünün Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önce, 28/5/2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır (bkz. § 5).
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.