AYM 2019/19633 Başvuru Numaralı MEHDI GHOLIZADEH Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2019/19633
Karar No: 2019/19633
Karar Tarihi: 18/1/2022

AYM 2019/19633 Başvuru Numaralı MEHDI GHOLIZADEH Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHDI GHOLIZADEH BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/19633)

 

Karar Tarihi: 18/1/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Kamber Ozan TUTAL

Başvurucu

:

Mehdi GHOLIZADEH

Vekili

:

Av. Altuğ BAYRAKTAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bildirim ve izin koşuluna uyulmadan yurt dışına altın çıkarılması kabahatine dayalı olarak idari para cezası verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/6/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu İran uyruklu olup 1979 doğumludur.

8. Satıcı E.G. tarafından düzenlenen 20/2/2019 tarihli irsaliye faturasına göre başvurucu 455.094,90 TL değerinde 18 ayar muhtelif altın takı satın almıştır.

9. Başvurucu 21/2/2019 tarihinde yurt dışına çıkmak üzere İstanbul Atatürk Havalimanı"na gelmiştir. Gümrük nakit beyan noktasında herhangi bir beyanda bulunmaksızın geçtikten ve pasaport çıkış işlemlerini tamamladıktan sonra yapılan güvenlik amaçlı x-ray taramasında başvurucuya ait kabin çantasında altın eşya tespit edilmiştir. Başvurucu, irsaliye faturasını ibraz etmiştir. Başvurucuya ait çantada her biri kolye, künye ve küpeden oluşan 3"lü set olmak üzere toplam 88 adet setten oluşan ve brüt ağırlığı 2.780 gram olan beyaz altın bulunmuştur.

10. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 25/3/2019 tarihinde başvurucunun 221.500 TL tutarında idari para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararda; 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun"un 3. maddesinin ikinci fıkrası ve 11/8/1989 tarihli ve 20249 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Bakanlar Kurulunun Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 7/8/1989 tarihli ve 32 sayılı kararının (32 sayılı Karar) 7. maddesinin (c) bendi dayanak olarak gösterilmiştir.

11. Başsavcılık kararın gerekçesinde; başvurucunun ele geçirilen altınları kardeşinin düğünü için çeyiz malzemesi olarak satın aldığını beyan etmesine karşın ele geçirilen altının miktarı ve değeri gözönüne alındığında ticari amaçla satın alındığının anlaşıldığını belirtmiştir. Başsavcılık; alınan bilirkişi raporuna göre kabahate konu eşya değerinin 443.000 TL olduğunu ve eylem yurt dışına çıkış işlemi tamamlanmadan gümrük sahasında meydana geldiğinden eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı gerekçesiyle idari para cezası rayiç bedelin yarısı oranında indirildiğini açıklamıştır. Kabahate konu altınların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine veya müsadere edilmesine yer olmadığını belirten Başsavcılık, söz konusu altınların başvurucuya iadesine karar vermiştir.

12. Başvurucu 29/4/2019 tarihinde idari yaptırım kararına itiraz etmiştir. Başvurucu itirazında; idari para cezası verilmesine neden olan altın takıları ticari amaçla satın almadığını, bu amacı gösterir somut bir delilin Başsavcılıkça gösterilmediğini iddia etmiştir. Başvurucu, söz konusu takıların Türkiye"den satın alındığının irsaliye faturası ile tevsik edildiğini, takıların yurt dışına çıkarılabileceğini ve idari para cezasının 1567 sayılı Kanun ve 32 sayılı Karar hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

13. Bakırköy 3. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) 9/5/2019 tarihinde başvurucunun idari yaptırım kararına itirazını reddetmiştir. Hâkimlik gerekçesinde; başvurucunun satın aldığı eşya bedelinin 32 sayılı Karar"da belirlenen miktardan fazla olduğunu ve eşyayı gümrüğe bildirmeden yurt dışına çıkarmaya çalıştığını belirterek tek başına eşyanın Türkiye"den satın alındığının tevsik edildiği savunmasının itirazı haklı çıkarmayacağını açıklamıştır. Hâkimlik, başvurucunun 1567 sayılı Kanun"a aykırı davrandığını, kabahatin gerçekleştiğini ve idari yaptırıma dayanak teşkil eden tutanaklarının aksinin başvurucu tarafından ispat edilemediğini belirtmiştir.

14. Başvurucu 15/5/2019 tarihinde Hâkimlik kararına itiraz etmiştir. Başvurucu itiraz dilekçesinde; takıları ticari amaçla satın aldığını ispat edecek somut bir delilin bulunmadığını ve takıların Türkiye"den satın alındığının tevsik edilmiş olduğunu belirterek idari para cezasının koşullarının gerçekleşmediği iddia etmiştir.

15. Bakırköy 4. Sulh Ceza Hâkimliği 16/5/2019 tarihinde itiraza konu kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek itirazı kesin olmak üzere reddetmiştir.

16. Nihai karar 21/5/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu 13/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. Mevzuat Hükümleri

18. 1567 sayılı Kanun"un 1. maddesi şöyledir:

"Kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin ve ticari senetlerle tediyeyi temine yarıyan her türlü vasıta ve vesikaların memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve tahdidine ve Türk parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Bakanlar Kurulu salahiyetlidir."

19. 1567 sayılı Kanun’un 3. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"Fiil, 1 inci maddede yazılı kıymetlerin izinsiz olarak yurttan çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç veya kabahat oluşturmadığı takdirde kişi; eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar, teşebbüs halinde bu bedelin yarısı kadar idarî para cezası ile cezalandırılır."

20. 32 sayılı Karar’ın "Kıymetli madenler, taşlar ve eşyalar" kenar başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi şöyledir:

"c) Yolcular, beraberlerindeki kendilerine ait değeri 15.000 ABD Dolarını aşmayan ve ticari amaç taşımayan ziynet eşyası niteliğinde kıymetli madenlerden ve taşlardan yapılmış eşyaları yurda getirebilirler ve yurtdışına çıkarabilirler. Daha fazla değerdeki ziynet eşyalarının yurtdışına çıkarılması, girişte beyan edilmiş olmasına veya Türkiye"de satın alındığını tevsik etme şartına bağlıdır."

2. Yargıtay İçtihadı

21. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 24/12/2015 tarihli ve E.2015/497, K.2015/23813 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Dosya kapsamına göre, sanığın Türkiye"den Bulgaristan"a çıkış yapmak üzere gümrük sahasına geldiği, gümrük tescil işlemleri tamamlandıktan sonra risk analizi kapsamında X-Ray cihazına sevk edildiği ve yapılan arama sonucunda aracın bagaj kısmında stepne yerine gizlenmiş halde beyan harici 104 kg 997 gr işlenmiş gümüş (ziynet) eşyanın ele geçtiği anlaşılmıştır.

Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar"ın 7/c. maddesinde yer alan "yolcular, beraberlerindeki kendilerine ait değeri 15.000 ABD Dolarını aşmayan ve ticari amaç taşımayan ziynet eşyası niteliğinde kıymetli madenlerden ve taşlardan yapılmış eşyaları yurda getirebilirler ve yurtdışına çıkarabilirler. Daha fazla değerdeki ziynet eşyalarının yurt dışına çıkarılması, girişte beyan edilmiş olmasına veya Türkiye"de satın alındığını tevsik etme şartına bağlıdır." hükmü gereğince, somut olayımızda Türkiye"den satın alındığı anlaşılan ancak, gümrük çıkış işlemi sırasında söz konusu kıymetli eşya gizlenerek beyanda bulunulmaması ve dolayısıyla izinsiz olarak yurttan çıkarılmaya teşebbüs edilmesi karşısında, eylemin 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun"un 3/2. madde fıkrası kapsamında kaldığı ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 24. maddesi gereğince kovuşturma konusu eylemin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde idari yaptırım kararının mahkemece verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi,

Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan..."

B. Uluslararası Hukuk

22. Uluslararası hukuk için bkz. Orhan Gürel, B. No: 2015/15358, 24/5/2018, §§ 27-32; Mohamed Kashet ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17659, 20/6/2019, §§ 29-35.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 18/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu, idari yaptırıma dayanak olan altın takıların Türkiye"den satın alındığını ve bunun irsaliye faturası ile tevsik edildiğini belirtmiştir. Başvurucu, takıları ticari bir amaçla satın aldığına veya ticari bir amaçla yurt dışına çıkarmaya çalıştığına dair somut bir delil bulunmamasına karşın haksız olarak idari para cezası verildiğini iddia etmiştir. Başvurucu bu gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Başvurucu, ziynet eşyasının ticari amaçla satın alındığının kamu makamlarınca ispat edilmediğini ve idari para cezasına karşı yaptığı itirazların değerlendirilmeyerek reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucu bu gerekçelerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

26. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte idari para cezasına ilişkin şikâyetlerin esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiği anlaşıldığından başvurucunun bütün şikâyetlerinin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

28. Somut olayda kesinleşmiş idari para cezasına konu paranın başvurucu açısından mülk teşkil ettiği açıktır.

29. Ticari amaçla yurt dışına ziynet eşyası çıkarılmasına yönelik olarak bildirimde bulunma ve izin alma yükümlülüklerine uymadığı için başvurucu hakkında idari para cezası uygulanması suretiyle başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale edilmiştir. Müdahale ile kıymetli madenin yurttan çıkışının düzenlenerek kontrol edilmesi amaçlandığından başvurunun mülkün kamu yararına kullanılmasının kontrol edilmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Orhan Gürel, § 46).

30. Anayasa"nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa"ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).

31. Başvuruya konu idari para cezası 1567 sayılı Kanun"un 3. maddesinin ikinci fıkrasına göre verilmiştir. Söz konusu Kanun hükmünün açık, ulaşılabilir ve öngörülebilir mahiyette olduğu dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayalı olduğu kuşkusuzdur (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Orhan Gürel, § 51).

32. Yurt dışına çıkarılacak değerli eşya için gümrük makamlarına bildirim ve izin yükümlülüğü getirilmiş ve bu yükümlülüklere uyulmaması yaptırıma bağlanmıştır. Suçla mücadele edilebilmesi, yurt dışına çıkarılan ziynet eşyasının bilinebilmesi ve tespit edilebilmesinin sağlanması bakımından kamu yararı mevcut olup müdahalenin meşru bir amaç taşıdığı kuşkusuzdur (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Orhan Gürel, § 53).

33. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

34. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman Ukav, B. No: 2014/12501, 6/7/2017, § 71).

35. Anayasa Mahkemesi konuya ilişkin ilkeleri ortaya koyduğu Orhan Gürel başvurusunda daha önce benzer bir şikâyeti ölçülülük bağlamında incelemiştir (Orhan Gürel, §§ 54-65).

36. Anılan kararda, müdahalenin belirtilen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğu ve fiilin kabahat olarak düzenlenerek yalnızca idari para cezası uygulandığı dikkate alındığında müdahalenin gerekli olmadığının söylenemeyeceği vurgulanmıştır. Müdahalenin orantılılığı yönünden ise başvurucuya idari para cezası kararına karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanındığı, derece mahkemelerinin kararlarının ise keyfî veya öngörülemez nitelikte olmadıkları tespit edilmiştir. Son olarak fiilin kabahat olarak düzenlenip idari yaptırım öngörülmesiyle korunan hukuki menfaatin yalnızca gümrük makamlarına bildirim ve izin yükümlülüğüne uyulmasını sağlamak olduğu kabul edilmekle birlikte başvurucunun yanında taşıdığı altının fiil tarihi itibarıyla değerinin yarısı tutarında idari para cezası verildiğine ve başka bir yaptırım da uygulanmadığına özellikle vurgu yapılmıştır. Bu koşullar altında mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği ve ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır (Orhan Gürel, §§ 54-65).

37. Somut olayda başvurucu hakkında uygulanan idari para cezasının meşru amacı gerçekleştirmeye elverişli olduğu açıktır. Yurt dışına çıkarılacak ziynet eşyasının kamu makamlarına bildirilmemesi nedeniyle başvurucuya idari para cezası verilmesinin gerekli olmadığı söylenemeyecektir. Başvurucu, idari para cezasına karşı iddia ve itirazlarını ileri sürebilmiş; kendisini avukatla temsil ettirebilmiş ve kanun yoluna başvurabilmiştir. Altın takıların miktar ve değerini gözönüne alarak bunların ticari amaçla satın alındığına dair yapılan Başsavcılık değerlendirmesinde ve başvurucunun itirazlarının karşılandığı derece mahkemeleri kararlarında bariz bir takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucuya idari para cezası kararına karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme imkânının tanındığı anlaşılmıştır.

38. Gümrük makamlarına bildirilmeyen ziynet eşyası değerinin yarısı tutarında başvurucuya idari para cezası verilmiştir. İdari para cezası verilmesine ilişkin müdahaleye başvurucu kendi kusuruyla yol açmıştır. Takip edilen meşru amaç kapsamında devletin idari para cezalarının düzenlenmesi ve uygulanması alanında geniş bir takdir yetkisi de bulunmaktadır. Öte yandan başvurucu hakkında söz konusu idari yaptırım dışında başka bir yaptırım uygulanmamıştır. Ayrıca idari para cezasının başvurucunun ekonomik durumunda katlanamayacağı bir etkiye yol açtığına dair bir iddia bulunmamaktadır.

39. Bu durumda başvurucuya yurt dışına değerli eşya çıkarılması nedeniyle idari para cezası verilmesi şeklindeki mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin, içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara