Esas No: 2019/14028
Karar No: 2019/14028
Karar Tarihi: 18/1/2022
AYM 2019/14028 Başvuru Numaralı ŞERİF AĞU Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ŞERİF AĞU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/14028) |
|
Karar Tarihi: 18/1/2022 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI |
Başvurucu |
: |
Şerif AĞU |
Vekili |
: |
Av. Süleyman Nuri EKİNCİ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sağlık sorunları bulunmasına rağmen özgürlüğünden yoksun bırakılma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/4/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca 22/5/2019 tarihinde başvurucunun sağlık hizmetlerine erişim imkanına sahip olduğu değerlendirilerek tahliye edilmesi yönündeki tedbir talebinin reddedilmesine karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
9. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
10. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
11. 1971 doğumlu olan başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği suçlamasıyla Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ağır Ceza Mahkemesi) ceza davası açılmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu olarak yargılanan başvurucunun 15/3/2018 tarihinde 8 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
12. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği mahkûmiyet kararına karşı yapılan istinaf talepleri, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince (Bölge Adliye Mahkemesi) 14/2/2019 tarihinde esastan reddedilmiştir. Ret kararını başvurucu temyiz etmiştir. Yargılama dosyasının Yargıtaya gönderilmesi aşamasında başvurucu 30/3/2019 tarihinde karaciğer nakli operasyonu geçirmiştir.
13. Başvurucunun tutulduğu Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu (Ceza İnfaz Kurumu) 2/4/2019 tarihinde Bölge Adliye Mahkemesine müzekkere yazarak başvurucunun sağlık durumu hakkında bilgi vermiş ve tutukluluk hâlinin gözden geçirilmesini talep etmiştir. Müzekkerede;
i. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Araştırma Hastanesi) tarafından başvurucu hakkında düzenlenen 11/12/2017 tarihli raporda ""Hepatit-B"ye bağlı karaciğer sirozu, evre 1-2 tanısı ile hayati tehlikesi vardır. 3 (üç) aylık Gastroentroloji poliklinik kontrolü ile cezaevinde kalabilir."" tespitinin yapıldığı,
ii. Araştırma Hastanesinin başvurucu hakkındaki 8/6/2018 tarihli sağlık kurulu raporunda ""3 ayda 1 Gastroentroloji Poliklinik kontrolü ile cezaevinde hayatının yalnız devam ettirebileceği""nin belirtildiği,
iii. Düzenli poliklinik kontrolleri esnasında başvurucuya ""karaciğer naklinin uygun görüldüğü", gerekli tahlil ve tetkiklerin yapıldığı, 13/11/2018 tarihinde başvurucunun tedavisine başlandığı, bu tedaviden 1 ay sonra organ nakli olacağı hususunda rapor tanzim edilerek hükümözlü kadavradan nakil sırasına alındığı,
iv. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulu (Adli Tıp Kurumu) tarafından başvurucu hakkında düzenlenen 1/3/2019 tarihli sağlık kurulu raporunda ""karaciğer naklinin gerçekleşmesi, hastalığının ilerlemesi veya vasfının değişmesi halinde yeniden değerlendirileceğinin" belirtildiği,
v. Başvurucunun 29/3/2019 tarihinde karaciğer nakli için Araştırma Hastanesine sevkinin yapıldığı, nakil sonrası Araştırma Hastanesinde yatarak hâlen tedavi gördüğü açıklanmıştır.
14. Karaciğer naklinin ardından başvurucu hakkında 1/4/2019 tarihinde Araştırma Hastanesince rapor düzenlenmiş, düzenlenen bu raporun akabinde 8/4/2019 tarihinde Adli Tıp Kurumunca yeniden sağlık kurulu raporu düzenlenmiştir. 1/4/2019 tarihli rapora da atıf yapılan 8/4/2019 tarihli adli tıp raporunun ilgili kısmı şöyledir:
"Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 01.04.2019 tarih ve 9914 sayılı raporunda; hastanın organ nakli servisine yatışının gerçekleştiği, 30.03.2019’da kadavradan karaciğer nakli olduğu, 01.04.2019 tarihinde yoğun bakım ünitesinden servise devralındığı, mevcut tedavisine devam edildiği, yolculuk yapması ve cezaevi koşullarında kalmasının uygun olmadığı belirtildiğine göre; sonuç olarak 30.03.2019 tarihinde karaciğer nakli operasyonu uygulandığı belirtilen İsmail oğlu 1971 doğumlu Şerif Ağu adına düzenlenen dosyadaki mevcut belgelerine göre halihazırda; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/2. maddesi kapsamında değerlendirildiği, 6 (altı) ay süre ile cezasının infazının tehirinin uygun olduğu, tehir süresi bitiminde son durumunu gösteren sağlık kurulu raporu ile birlikte muayeneye gönderilmesi sonrasında sorulan hususlar hakkında yeniden değerlendirileceği"
15. Bölge Adliye Mahkemesinin 9/4/2019 tarihli ek kararıyla başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Sanığa atılı suç, mevcut delil durumu, almış olduğu ceza miktarı, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulunun 08/04/2019 tarih ve 6106 sayılı sağlık kurulu tarafından düzenlenen raporda; sanığın nakil sonrası cezaevinde kalmasının sağlığı açısından uygun olup olmayacağı yönünde herhangi bir mütalaanın mevcut olmaması, sanığın hali hazırda hastane şartlarında yatılı olarak tedavi görüyor olması, tedavi sonrasında her aşamada sanık hakkında yeniden rapor düzenlenebilecek ve tutukluluğu durumunda karar verilebilecek olması hususları bir bütün halinde değerlendirilerek, sanığın, kaçma ihtimalinin bulunması, hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasının yetersiz kalacağı dikkate alınarak sanığın tutukluluk halinin devamına,"
16. Başvurucu, anılan karara itiraz etmiş; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 17/4/2019 tarihli kararıyla itiraz reddedilmiştir.
17. Ret kararını 25/4/2019 tarihinde öğrendiğini beyan eden başvurucu 26/4/2019 tarihinde tedbir talebiyle bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Anayasa Mahkemesince 10/5/2019 tarihinde başvurucunun sağlık durumuyla ilgili olarak Ceza İnfaz Kurumundan bilgi istenmiştir. Ceza İnfaz Kurumunun 14/5/2019 tarihli cevabında, başvurucunun Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirildiği 27/6/2016 tarihinden beri teşhis ve tedavilerine yönelik ayrıntılı açıklama yapılmış; en son başvurucunun karaciğer nakli operasyonu geçirmesi nedeniyle hâlihazırda Araştırma Hastanesinde tedavisinin yatılı olarak devam ettiği belirtilmiştir.
19. Başvurucunun sağlık durumu nedeniyle tedbiren tahliye istemi, sağlık hizmetlerine erişim imkânına sahip olduğu, ceza infaz kurumunda tutulmasının yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike oluşturduğuna dair bilgi veya bulgu bulunmadığı gerekçesiyle Komisyonca 22/5/2019 tarihinde reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Sözleşme’nin 3. maddesi kapsamına girebileceğini belirtmektedir (Mouisel/Fransa, B. No: 67263/01, 14/11/2002, §§ 38-40; Ürfi Çetinkaya/Türkiye, B. No; 19866/04, 23/7/2013, § 88).
21. Bu tür davalarda AİHM, sağlık durumunun endişeye sebep olduğu durumlarda başvurucunun alıkonulmasına devam edilmesinin sağlık durumu açısından uygun olup olmadığının değerlendirilmesinde özellikle üç etkenin dikkate alınmasının gerektiğini belirtmiştir. Bunlar hükümlü/tutuklunun sağlık durumu, sağlanan bakımın kalitesi ve sağlık durumu açısından başvurucunun tutulmasına devam edilmesinin gerekip gerekmediğidir (Zarzycki/Polonya, B. No: 15351/03, 12/3/2013, § 103).
22. Ayrıntılı ilgili hukuk için bkz. Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, §§ 28-34; Temur Eskibağ ve Mehmet Rıza Eskibağ, B. No: 2014/5098, 20/12/2017, § 45; Civan Boltan, B. No: 2014/5324, 30/10/2018, §§ 33-40.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 18/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu, karaciğer nakli operasyonu geçirmesi nedeniyle hastanenin yoğun bakım ünitesinde tedavi gördüğünü, kendisine hastanede refakat eden eşinin de kanser hastası olduğunu, bu durum nedeniyle ailesinin psikolojisinin bozulduğunu, hastanenin tutuklu koğuşunda dahi ihtiyaçlarının güçlükle karşılanabildiğini, Ceza İnfaz Kurumuna dönmesi hâlinde yaşamının tehlikeye gireceğini, Ceza İnfaz Kurumu koşullarının iyileşme süreci döneminde yetersiz kalacağını, kaçma şüphesinin mümkün olmadığını, buna karşın matbu gerekçelerle tutukluluğunun devam ettirildiğini, FETÖ/PDY üyeliği suçlamasıyla nedeniyle sağlık durumuna rağmen tutuklu bırakıldığını ifade ederek kötü muamele ve ayrımcılık yasağı ile yaşam ve aile hayatına saygı haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde;
i. Başvurucunun 15/5/2019 tarihinde yatarak tedavi görmekte olduğu Araştırma Hastanesinden taburcu edildiği ve taburcu edildiği tarihten beri Ceza İnfaz Kurumunun revir-3 koğuşunda, karaciğer nakli olan başka bir hükümlü ile beraber barındırıldığı, Kurum revir biriminin bir aile hekimi ve beş sağlık memuru ile hizmet vermekte olduğu, bu odada barındırılan hükümlü ve tutukluların 09.00-12.00 ile 13.00-17.00 saatleri arasında birer saat havalandırma imkânından faydalandığı, başvurucunun diyet menüsü ile beslendiği, nakil sonrası Kuruma kabul edildikten sonra herhangi bir komplikasyon yaşamadığı açıklanmıştır.
ii. Öte yandan AİHM"in 5/7/2019 tarihli yazısıyla başvurucunun AİHM"e tedbir talebiyle başvuru yaptığı (Başvuru No: 34791/19), 12/7/2019 ve 29/7/2019 tarihli yazıları ile başvurucunun sağlık durumu ve tutulma koşullarına ilişkin hükûmet görüşü ile ekindeki bilgi ve belgelerin AİHM"e iletildiği, AİHM"den başvurucunun tedbir talebinin akıbeti hakkında herhangi bir bilginin Bakanlığa gönderilmediği hususunda bilgi verilmiştir.
iii. Başvurucunun taburcu edildikten sonra revir-3 No.lu odayı sadece bir hükümlü ile paylaştığı, farklı özelliklere sahip olan revir-3 No.lu odanın hasta olan mahkûmlara ayrılmış bir koğuş olup ceza infaz kurumu revirinin yanında bulunduğu, başvurucunun sağlık durumunun takibinin düzenli şekilde Araştırma Hastanesinde yapıldığı, gerektiği hâllerde yatışının sağlandığı ifade edilerek başvurucunun tutulma koşullarının hayatı ve sağlığı açısından tehlike oluşturmadığının değerlendirildiği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun şikâyetleri ve sağlık koşullarını tespit eden söz konusu raporlar birlikte değerlendirildiğinde Ceza İnfaz Kurumunca başvurucunun sağlık durumunun dikkate alınarak gerekli tüm tedavi imkânlarının kendisine sağlandığı, oda koşullarının ve beslenmesinin sağlık durumuna uygun hâle getirildiği gözönüne alındığında başvurucunun hasta olması sebebiyle Ceza İnfaz Kurumu koşullarının asgari ağırlık eşiğine ulaşmış kötü bir muamele olarak değerlendirilemeyeceği ifade edilmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; pandemi nedeniyle bir yıldır ailesiyle yüz yüze görüşemediğini, hayati tehlikesinin devam ettiğini, tedavisi için hastaneye gidip gelmesinde sağlık sorunları yaşadığını, diyetine riayet edilmeden ve mola verilip bir süre yürümesi sağlanmadan yolculuk yaptırıldığını, nakil süresince beklemek için tek pencereli odalarda tutulduğunu, tedavisinde aksama olmaması için herhangi bir şikâyette bulunmadığını, hastalığı bakımından şu ana kadar komplikasyon oluşmadıysa da psikolojik olarak etkilendiğini, hakkında verilen hükmün kesinleşmemiş olması nedeniyle infazının ertelenmesi talebinde bulunamadığını, yargı makamlarının FETÖ/PDY ile ilgili soruşturma veya davalarda bağımsız ve tarafsız hareket etmediğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, ceza infaz kurumunda tutulmaya uygun olmayan sağlık durumuna rağmen tutukluluğunun devam ettirilmesine ilişkindir.
28. Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarının sağlık durumuna uygun olmamasına dayalı şikâyetleri kötü muamele yasağı kapsamında incelemektedir (Mete Dursun, B. No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B. No: 2013/7532. 4/2/2016; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016; İmam Çelikdemir, B. No: 2014/20289, 5/12/2017). Bu bağlamda başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
29. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
30. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri ... kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
32. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanında bulunan diğer hak ve özgürlüklere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik olarak kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip olduğu haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
33. Tutuklu veya hükümlü olan başvurucuların sağlık durumlarının tahliyeyi/infazın durdurulmasını gerektirdiğine, ceza infaz kurumlarının koşullarının sağlık durumlarına uygun olmadığına ya da tutuldukları süre zarfında kendilerine sunulan sağlık hizmetlerinin yeterli olmadığına yönelik şikâyetlerinin incelenmesi sırasında yararlanılan genel ilkeler pek çok kararda belirtilmiştir (birçok karar arasından bkz. Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, §§ 56-66; Sabri Kaya, §§ 49-62; Ergin Aktaş, §§ 68-80; Hayati Kaytan, §§ 36-45).
34. Bu ilkeler ışığında Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü ve tutukluların sağlık nedenleriyle yaptıkları başvurularda a) başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulma koşullarını, b) uygulanan tedavilerin kalitesini, c) başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının sağlık durumu üzerindeki etkisini ve bu durumun zamanla gösterdiği değişimi her olayın kendine özgü koşullarında ele almıştır (Mete Dursun, § 91; Murat Karabulut, § 68; İmam Çelikdemir, § 57).
35. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin hasta olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma, ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmiş olması, belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 44).
36. Yaşamını tek başına idame ettiremeyen veya mevcut hastalığı nedeniyle yalnız kalması yaşamı yönünden risk oluşturan kişinin durumunun tutulduğu koşullarla uyumsuz hâle gelmiş olması da o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Bununla birlikte kişinin özel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşmaması için birtakım tedbirler alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 45).
37. Kaldı ki Anayasa"nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini, diğer bir ifadeyle kötü muamele oluşturabileceğini belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, § 66).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
38. Terör örgütü üyeliği suçlamasıyla yargılanan başvurucunun tutukluluk durumu, geçirdiği karaciğer nakli operasyonunu müteakiben Bölge Adliye Mahkemesince gözden geçirilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, başvurucu hakkında düzenlenen adli tıp raporunda, gerçekleşen ameliyat sonrasında başvurucunun ceza infaz kurumunda kalmasının uygun olup olmadığı yönünde herhangi bir görüş bildirilmediğini ve hâlihazırda başvurucunun hastanede yatarak tedavi gördüğünü dikkate alarak suç isnadı ve mevcut delilleri de gözetmek suretiyle tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinde ayrıca başvurucunun hastanedeki tedavisinin tamamlanmasının ardından ceza infaz kurumu koşullarında tutulması bakımından her zaman sağlık durumuyla ilgili güncel bir rapor düzenlenerek tutukluluk hâlinin yeniden değerlendirilebileceği belirtilmiştir.
39. Başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporları incelendiğinde karaciğer nakli operasyonundan önce başvurucunun kronik hastalığına rağmen ceza infaz kurumunda tutulmasında sakınca görülmediği gözlemlenmektedir. Operasyon akabinde Araştırma Hastanesince düzenlenen sağlık raporunda, başvurucunun geçirdiği ameliyat nedeniyle yatarak tedavisinin devam ettiği, bu hâliyle yolculuk yapmasının veya ceza infaz kurumunda kalmasının uygun olmadığı açıklanmıştır. Bu rapordan bir hafta sonra düzenlenen adli tıp raporunda ise başvurucuya verilen cezanın infazının 6 ay ertelenmesinin uygun olduğu, 6 ay sonrasında yeniden değerlendirme yapılabileceği belirtilmiştir.
40. Buna göre Araştırma Hastanesi tarafından başvurucunun ameliyat sonrasındaki sağlık durumu değerlendirilerek bu koşullarda ceza infaz kurumunda kalmaması gerektiği, Adli Tıp Kurumu tarafından ise bu durumun başvurucunun cezasının infazının ertelenmesi gerekçesini oluşturabileceği ifade edilmiştir. Diğer bir söylemle başvurucunun ameliyat sonrasında hastanedeki yatılı tedavisinin devam etmesi gerektiği hususunda ortak kanıya varılmıştır. Nitekim başvurucu karaciğer naklinden sonra yaklaşık iki ay hastanede yatılı olarak tedavi görmüştür. Buna karşın raporlarda başvurucunun Araştırma Hastanesindeki tedavisi bittikten sonraki süreçte ceza infaz kurumunda kalmasının sakıncalı olup olmadığı yönünde herhangi bir görüş bildirilmemiş, adli tıp raporunda sadece altı ay sonra başvurucunun durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği vurgulamıştır.
41. Bu aşamada belirtmek gerekir ki başvurucu hükümlü statüsünde olmadığından cezasının ertelenmesi hukuken mümkün değildir. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesince tutukluluk durumu değerlendirilirken söz konusu sağlık raporlarının ve başvurucunun o günkü koşulları -hastanede tedavi görmesi- dikkate alınarak bir sonuca ulaşıldığı gözlemlenmiştir.
42. Başvurucunun Araştırma Hastanesinden taburcu edildikten sonra tutukluluk hâlinin gözden geçirilmesine yönelik başkaca başvuru yaptığına ilişkin bilgi mevcut değildir. Dolayısıyla başvurucunun sağlık nedenine dayalı tahliye talebi yargı makamlarınca yalnızca onun hastanede kaldığı dönem bakımından, bu koşullarla sınırlı olarak incelenmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinde de başvurucunun tutulma koşullarının değişmesi hâlinde özgürlüğünden yoksun kalma durumunun her zaman gözden geçirilebileceği ifade edilmiştir.
43. Diğer taraftan hastanedeki tedavisinin tamamlanmasının ardından (15/5/2019 tarihinden beri) başvurucunun İnfaz Kurumunda revir koğuşuna yerleştirildiği, bu koğuşun diğer odalardan farklı fiziksel özellikleri olup revire çok yakın bulunduğu ve hasta olan hükümlü/tutuklular için özel olarak ayrıldığı, başvurucunun bu koğuşu aynı sağlık durumundaki başka bir hükümlüyle paylaştığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte karaciğer nakli operasyonundan sonra iki yılı aşkın süredir Ceza İnfaz Kurumunda tutulan başvurucunun bu süre içinde sağlık yönünden herhangi bir komplikasyon yaşamadığı, düzenli olarak hastaneye sevk edilerek tıbbi gözetim altında tutulduğu, gerekli olduğu hâllerde hastanede yatılı olarak tedavi gördüğü gözlemlenmiştir. Başvurucu, rahatsızlığının Ceza İnfaz Kurumunun şartları veya yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle ilerlediği ve doğal olarak özgürlükten yoksun bırakılma nedeniyle ortaya çıkan ızdırap ve acının ötesinde bir ızdırap ve acıya maruz kaldığı yönünde bir delil ortaya koymamıştır. Başvurucunun tedavi veya kontrollerinin ihmal edilmesi nedeniyle sağlık durumunun kötüleştiği yönünde bir tespit de yapılmamıştır.
44. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında Ceza İnfaz Kurumuna döndükten sonra hastaneye sevkleri sırasında sağlık sorunları yaşadığını, diyetine riayet edilmeden ve mola verilip bir süre yürümesi sağlanmadan yolculuk yaptırıldığını, nakil süresince beklemek için tek pencereli odalarda tutulduğunu iddia etmiş; tedavisinin aksamaması için şikâyette bulunmadığını ileri sürmüştür. Buna karşın başvurucu, şikâyet ettiği nakil koşullarının sağlığına nasıl etki ettiğine ilişkin somut bir açıklama yapmamış; sağlık hizmetlerine zamanında veya yeterince erişemediği yönündeki şikâyetini bireysel başvurudan önce yetkili makamlara iletmemiştir. Her ne kadar başvurucu tedavisinin aksamaması için şikâyetçi olmadığını dile getirmişse de başvurucunun tutulma koşullarıyla ilgili şikâyetini kamu makamlarına iletmesi durumunda tedavisinin Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince aksatılacağına yönelik somut veri mevcut değildir.
45. Suç isnadına bağlı olarak özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk bulunmadığı, hasta bir kişinin ceza infaz kurumunda tutulmasının ancak ceza infaz kurumu koşulları veya uygulanan tedbirlerin kişiyi olağanın üzerinde sıkıntıya sokacak nitelikte olması hâlinde kötü muamele olarak nitelendirilebileceği ve bu kapsamda somut bir delil olmadığı dikkate alındığında başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının tek başına kötü muamele olarak nitelendirilemeyeceği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Fatih Hilmioğlu, § 77).
46. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.