AYM 2020/13340 Başvuru Numaralı KHALED KADOUR Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2020/13340
Karar No: 2020/13340
Karar Tarihi: 19/1/2022

AYM 2020/13340 Başvuru Numaralı KHALED KADOUR Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KHALED KADOUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/13340)

 

Karar Tarihi: 19/1/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Khaled KADOUR

Vekili

:

Av. Uğur DAŞDEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, hukuka aykırı olarak idari gözetim altında tutma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, sınır dışı edilme sürecindeki uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının, ceza soruşturması kapsamındaki elkoyma işlemi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/4/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

4. Komisyonca tedbir talebinin ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm tarafından 21/4/2020 tarihinde başvurucuya yönelik derhâl tedbir kararı verilmesini gerektiren ciddi bir tehlike bulunmadığı gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:

8. Suriye uyruklu başvurucunun, terör örgütlerinin eylem ve faaliyetlerinin deşifresi ve örgüt mensuplarının tespitine yönelik yapılan araştırmalar kapsamında geçmiş dönemlerde Suriye"de Heyet Tahrir El Şam/El Nusra Cephesi/Fetih El Şam Cephesi (HTŞ/FEC/ENC) terör örgütü içinde emniyet amiri olarak faaliyette bulunduğu, örgüt ile bağlantısının devam ettiği yönünde elde edilen istihbari bilgi üzerine Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alındığı, hakkında yapılan adli işlemlerin ardından gerekli idari işlemlerin yapılması için Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğüne teslim edildiği anlaşılmıştır. Göç İdaresince başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle kamu düzeni, sağlığı ve güvenliği açısından ülkede kalmasının sakıncalı olduğu kanaatine varılarak 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu"nun 54. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca sınır dışı edilmesine ve idari gözetim altına alınmasına 27/12/2019 tarihinde karar verilmiştir.

9. Başvurucu, sınır dışı etme kararının iptali için 6/1/2020 tarihinde Gaziantep İdare Mahkemesinde yürütmenin durdurulması talebiyle dava açmıştır.

10. Gaziantep 1. İdare Mahkemesi 15/1/2020 tarihinde söz konusu işleme karşı yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancının sınır dışı edilmesine ilişkin işlemin kanun gereği otomatik olarak askıya alındığı gerekçesiyle yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmesine gerek olmadığına karar vermiştir.

11. Başvurucu, Gaziantep İl Göç İdaresinin 28/2/2020 tarihli idari gözetim değerlendirme kararına itiraz etmiştir.

12. Gaziantep 2. Sulh Ceza Hâkimliği 5/3/2020 tarihinde itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.

13. İdare Mahkemesinin 11/3/2020 tarihli kararıyla başvurucunun sınır dışı işleminin iptali istemiyle açtığı dava kesin olarak reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Dava dosyasının incelenmesinden, Suriye uyruklu olan davacının, silahlı terör örgütlerinin eylem ve faaliyetlerinin deşifresi ve örgüt mensuplarının tespitine yönelik yapılan araştırmalar kapsamında, geçmiş dönemlerde Suriye"de HTC/FEC/ENC terör örgütü içerisinde emniyet amiri olarak faaliyette bulunduğu, örgüt ile bağlantısının devam ettiği yönünde elde edilen istihbari bilgi üzerine Gaziantep İlEmniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alındığı, hakkında yapılan adli işlemlerin ardından gerekli idari işlemlerin yapılması için Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü"ne teslim edildiği, burada yapılan değerlendirmeler neticesinde, davacının; silahlı terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle kamu düzeni, sağlığı ve güvenliği açısından davacının ülkede kalmasının sakıncalı olduğu kanaatine varılarak hakkında 6458 sayılı Kanun"un 54. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi uyarınca sınır dışı etme kararının alınması üzerine, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri, açıklamalar ve dosyada mevcut bilgi ve belgeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde; yabancı uyruklu bir kişinin sınır dışı edilmesini gerektiren durumların mutlaka suç niteliği taşıması ve bunun yargı kararıyla belirlenmiş olması zorunluğu bulunmadığı açık olduğundan, davacının geçmiş dönemlerde Suriye"de HTC/FEC/ENC terör örgütü içerisinde emniyet amiri olarak faaliyette bulunduğu, örgüt ile bağlantısının devam ettiği yönünde elde edilen istihbari bilgi üzerine, Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü"nce yapılan araştırmada, davacının kullandığı 353812064307631 IMEI numaralı Samsung marka cep telefonunda yapılan ön incelemede terör örgütüne mensup bir çok şahsın resimleri ile terör örgütü mensubu bir şahsın bıçakla birisini öldürdüğüne ve kafası kesilmiş şahsa ait videoların bulunduğunun tespit edildiği, davacı hakkında Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2019/97857 soruşturma numarası ile yürütülen soruşturmanın devam ettiği anlaşıldığından; davalı idarece takdir yetkisi kapsamında kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması amacıyla tesis edilen dava konusu sınır dışı işleminde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Öte yandan; davacı tarafından ileri sürülen, ülkesinde iç savaşın devam etmesi nedeniyle hayatının güvende olmayacağı, işkence, baskı ve şiddet görebileceği, geri gönderme yasağı kapsamında olduğu yönündeki iddialara ilişkin olarak da; yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden; 6458 sayılı Kanun hükümleri uyarınca hakkında sınırdışı kararı alınan yabancıların yalnızca menşe ülkesine değil transit gideceği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye de sınır dışı edilebileceğinin, yine söz konusu Kanun"un uygulanmasına ilişkin hususların düzenlendiği Yönetmelik uyarınca da hakkında sınırdışı kararı verilmiş olan yabancının 6458 sayılı Kanun"un 55. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunduğu durumlarda öncelikle üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesi ihtimalinin değerlendirileceğinin, üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesi mümkün olmadığında ise sınır dışı etme kararının uygulanmayacağının ve yabancıya insani ikamet izni verileceğinin, yabancının aynı maddenin (b) ve (c) bentleri kapsamında bulunduğu durumlarda ise sınır dışı kararının uygulanmayacağının ve yabancıya insani ikamet izni verileceği düzenlenmesi karşısında, söz konusu iddialara itibar edilmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davanın reddine... [karar verilmiştir.]"

14. İdare Mahkemesinin kararı 23/3/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 21/4/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 7/10/2020 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında HTC/FEC/ENC terör örgütü üyesi olma suçundan kamu davası açılmıştır.

16. Başvurucu 27/12/2020 tarihinde beyan etmiş olduğu adreste ikamet edeceğini bildirmiş ve imza yükümlülüğüyle idari gözetim altında tutulduğu geri gönderme merkezinden salıverilmiştir. Başvurucunun sınır dışı edildiğine ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır.

17. Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi 16/2/2021 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başvurucunun beraatine karar vermiştir. Savcılıkça bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup istinaf incelemesi devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. İlgili hukuk için bkz. A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38; Abdolghafoor Rezaeı, B. No: 2015/17762, 6/12/2017, §§ 20-31; B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 19/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu; idari gözetim altında tutulduğunu, idari gözetim kararına yaptığı itirazın gerekçesiz olarak reddedildiğini belirterek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

21. Anayasa Mahkemesi B.T. başvurusunda idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan etkilenenlerin idari yargıda tam yargı davası açabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).

22. Anayasa Mahkemesi aynı başvuruda, idari gözetimi sona erdirilen başvurucuların hukuka aykırı olarak idari bir kararla özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları nedeniyle uğradıklarını öne sürdükleri maddi ve manevi zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (B.T., § 73; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37).

23. Başvurucunun geri gönderme merkezinden salıverildiği görülmüştür. Bu durumda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından yukarıda açıklanan ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, ülkesine geri gönderilmesi hâlinde yaşamının tehlike altında olacağını ve kötü muamele görme riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtmiştir. Başvurucu, bu sebeplerle yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde yaşam hakkının ihlal edilebileceğine ilişkin iddiaları ve diğer şikâyetleri kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.

27. Anayasa"da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya ülkeden sınır dışı etmekte takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa"da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A., § 54).

28. Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşam hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).

29. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama (negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak ve özgürlüklerin savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa"nın 15. maddesinde de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).

30. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması gerekir (A.A. ve A.A., § 57).

31. Nitekim Anayasa"nın 5. maddesinde "insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Anayasa"nın 5. ve 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde devletin bireyi işkence ve kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif) yükümlülüğünün de bulunduğu anlaşılmaktadır (A.A. ve A.A., § 58).

32. Anayasa"nın 5., 16. ve 17. maddeleri uluslararası hukuk ve özellikle de Türkiye"nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi"nin ilgili hükümleri ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).

33. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A., § 60).

34. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A. ve A.A., § 61).

35. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).

36. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu; geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı, (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı, bu iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır (A.A. ve A.A., § 63).

37. Geri gönderilen ülkenin koşullarının kamu makamları tarafından resen araştırılması gerektiğine ilişkin kural, başvurucunun bu konuda açıklamada bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B. No: 2016/7458, 20/4/2017, § 51).

38. Somut olayda başvurucu; hem İdare Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde hem de başvuru formunda Suriye"de bir iç savaş yaşandığını, yaşadığı Halep şehrinde savaşın devam ettiğini, terör eylemleri sonucu pek çok kişinin yaşamını yitirdiğini, dinî inancı ve siyasi görüşü dikkate alındığında Suriye"ye sınır dışı edilmesi hâlinde yaşam hakkının ve işkence yasağının ihlal edilmiş olacağının açık olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, iddialarını sunarken kendisiyle ilgili araştırma yapmaya yarar herhangi özel bir bilgi vermemiş; ülkesinden ayrılmaya zorlayan şartlara ve ne gibi sorunlar yaşadığına dair somut açıklamalar yapmamış ve (varsa) bunlara ilişkin belgeler ortaya koymamıştır. Başvurucunun kişisel durumuna ilişkin açıklama yükümlülüğünü yerine getirmediği görülmektedir. Kaldı ki sınır dışı işleminin iptali talebiyle açılan davada İdare Mahkemesi 6458 sayılı Kanun hükümleri uyarınca hakkında sınır dışı kararı alınan yabancıların yalnızca menşe ülkesine değil transit gideceği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye de sınır dışı edilebileceğini, yine söz konusu Kanun"un uygulanmasına ilişkin hususların düzenlendiği yönetmelik uyarınca da hakkında sınır dışı kararı verilmiş olan yabancının 6458 sayılı Kanun"un 55. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunduğu durumlarda öncelikle üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesi ihtimalinin değerlendirileceğini, üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesi mümkün olmadığında ise sınır dışı etme kararının uygulanmayacağını ve yabancıya insani ikamet izni verileceğini, yabancının aynı maddenin (b) ve (c) bentleri kapsamında bulunduğu durumlarda ise sınır dışı kararının uygulanmayacağını ve yabancıya insani ikamet izni verileceğini belirtmiştir. Nitekim başvurucu, İdare Mahkemesinin kararından sonra da Türkiye"de kalmaya devam etmiş; Suriye"ye sınır dışı edildiğine ilişkin bir bilgiye ulaşılamamıştır.

39. Sonuç olarak başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin genel ve soyut mahiyetteki iddialarının araştırmaya değer nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

41. Başvurucu; idari gözetim altında tutulduğu yerde adliye olmadığını, müdafii ile görüşmesinin 50 km yol gittikten sonra mümkün olduğunu, müdafi ile görüşme için yeminli tercüman bulundurulması zorunlu hâle getirilerek savunma hakkının kısıtlandığını, Gaziantep 1. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasının 15 gün içinde sonuçlandırılması gerekirken 71 günde sonuçlandırıldığını, bu sürenin makul olmadığını, hakkındaki ceza davası sonuçlanmadan kamu düzeni ve güvenliğine tehdit oluşturduğu varsayımına dayanılarak sınır dışı edilmesine karar verilmesinin masumiyet karinesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

42. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme"ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

43. Sınır dışı edilme kararlarına ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama süreçleri, bireysel başvurunun yapıldığı tarih itibarıyla Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında yer almaktadır. Bu çerçevede başvurucuların sınır dışı edilmelerine dair işlemlere karşı açtıkları davaların süreçlerinde adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının konusunun Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında olduğunun kabul edilmesi gerekir (Z.M. ve I.M., B. No: 2015/2037, 6/1/2016, § 63).

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

45. Başvurucu; hakkında yapılan ceza soruşturması kapsamında evinde yapılan aramada evde bulunan tüm elektronik eşyalara el konulduğunu, bu eşyaların bir kısmının çocuklarına ait olduğunu ancak bu durumun gözetilmediğini belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

46. Somut olayda başvurucunun dijital materyallerine 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 134. maddesi kapsamında el konulmuştur. Bu elkoyma işleminin hukukiliği ve kesin sonuçları derece mahkemeleri tarafından yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacaktır. Öte yandan el konulan dijital materyaller ve cep telefonlarının incelenmesi tamamlandıktan sonra başvurucuya iade edilmesi mümkün olacaktır. Son olarak 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (j) bendinde "Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen" kişilerin uğramış olduğu maddi zararları isteyebileceği belirtilmiştir. Başvurucunun yargılama sonunda elkoyma nedeniyle uğradığı zararları bu tazminat yoluna başvurmak suretiyle tazmin edebilmesi de mümkün olacaktır. Öte yandan başvurucu, elkoyma kararına karşı itiraz yoluna başvurduğu yönünde bir iddia ve kanıt da sunmamıştır. Dolayısıyla başvurunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yollar tüketilmeksizin yapıldığı anlaşılmaktadır.

47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. İdari gözetim altında tutma dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Sınır dışı etme işlemi dolayısıyla kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 19/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara