Esas No: 2019/11913
Karar No: 2019/11913
Karar Tarihi: 19/1/2022
AYM 2019/11913 Başvuru Numaralı ÖKKAŞ ŞAHİN Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÖKKAŞ ŞAHİN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/11913) |
|
Karar Tarihi: 19/1/2022 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Ayhan KILIÇ |
Başvurucular |
: |
1. Zeynep Seyhan DEMEZ |
|
|
2. Ertan ŞAHİN |
|
|
3. Taner ŞAHİN |
|
|
4. İsmail Tonguç ŞAHİN |
|
|
5. Ayşe ŞAHİN |
|
|
6. Ökkaş ŞAHİN |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Şule BOYRAZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, alacağın değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/4/2019 tarihinde Ö.K. tarafından yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu Ö.K. 28/6/2021 tarihinde vefat etmiştir.
8. Ö.K.nın mirasçıları Bakanlık görüşüne karşı 27/8/2021 tarihinde verdikleri beyan dilekçesinde başvuruyu devam ettirmek isteklerini bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucular bireysel başvuru devam ederken -28/6/2021 tarihinde- ölen Ö.K.nın mirasçılarıdır. Ö.K.nın ölümü sonrasında başvuruyu devam ettirmek istediklerini bildiren başvurucular bireysel başvurunun tarafı hâline gelmişse de anlatım kolaylığı açısından Ö.K. başvurucu olarak nitelendirilecektir.
11. Başvurucu 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri kapsamında görev yapmıştır. 5434 sayılı Kanun"a 13/11/1981 tarihli ve 2559 sayılı Kanun"un 4. maddesiyle eklenen ek geçici 16. maddeyle, yirmi fiilî hizmet yılını veya elli beş yaş ve on fiilî hizmet yılını dolduran iştirakçilerden 31/12/1981 tarihine kadar emekliliklerini istememiş olanların resen emekliye sevk edilebilmeleri öngörülmüştür. Başvurucu bu kapsamda 29/1/1982 tarihinde resen emekliye sevk edilmiştir.
12. Anayasa Mahkemesi 3/6/2010 tarihli ve E.2009/33, K.2010/78 sayılı kararı ile 5434 sayılı Kanun"un ek geçici 16. maddesini, Anayasa"nın 2., 7. ve 128. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. Kararda, resen emekliye sevk edilecek kişilerin belirlenmesinde herhangi bir ölçüt getirilmeyerek inisiyatifin tamamen idareye bırakılmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilmiştir. Bu karar 23/10/2010 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanmış olup aynı tarih itibarıyla yürürlüğe girmiştir.
13. Başvurucu 5/10/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) başvurmuş ve yaş haddinden emekli olması durumunda alacağı emekli maaşının hesaplanarak ödenmesini istemiştir. SGK tarafından verilen 28/10/2015 tarihli cevapta, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği belirtilerek talep reddedilmiştir.
14. Başvurucu 4/1/2016 tarihinde Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinde talebinin reddine ilişkin idari işlemin iptali ve yaş haddinden emekli olması durumunda alacağı emekli maaşlarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Başvurucu ayrıca manevi tazminat ödenmesi talebinde de bulunmuştur. Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi 13/1/2016 tarihinde davayı yetki yönünden reddetmiş ve dosyanın yetkili Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
15. Yetkisizlik kararı üzerine davaya bakan Ankara 7. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 11/2/2016 tarihinde, usulüne uygun düzenlenmediği gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine karar vermiştir. Başvurucu 7/3/2016 tarihinde dava dilekçesini yenilemiştir.
16. İdare Mahkemesi 31/10/2017 tarihinde idari işlemin iptaline, maddi tazminat talebinin kabulüne ve resen emekliye sevk tarihiyle yaş haddinden emekli olunacak tarihe kadar yoksun kalınan parasal hakların idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme manevi tazminat talebinin ise reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, dava konusu işlemin başvurucunun manevi değerlerinde bir eksilmeye yol açmadığı ve başvurucu tarafından duyulan acı ve üzüntünün tazminat verilmesini gerekli kılmadığı vurgulanmıştır.
17. Başvurucu, istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu, faizin alacağa hak kazanıldığı tarihten itibaren işletilmesi ve ayrıca manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ankara Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi 15/2/2019 tarihinde, kararın usul ve hukuka uygun olduğunu belirterek istinaf istemini esastan ve kesin olarak reddetmiştir.
18. Nihai karar başvurucuya 19/3/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 17/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017, §§ 17-31.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Anayasa Mahkemesinin 19/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu, yoksun kaldığı parasal haklar için hak ediş tarihinden değil idareye başvuru tarihinden itibaren faize hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca manevi tazminata hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
22. Bakanlık görüşünde, öncelikle başvurucunun mülkünün bulunmadığı ve başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık esasa yönelik ise mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğunu ifade etmiştir.
23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki iddialarını tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
24. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin, ödenmesine karar verilen parasal hakların değer kaybına uğratılmasına ilişkin olduğu anlaşıldığından tüm iddialarının mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
26. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe kararı ile ortaya konulmuştur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-76). Bu ilkeler doğrultusunda inceleme mülkiyet hakkı kapsamında yapılacaktır.
27. Başvurucunun resen emekli edildiği tarih ile yaş haddinden emekli olacağı tarih arasındaki parasal haklarından kaynaklanan alacağının mevcut olduğu derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun bu alacağının Anayasa"nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-47). Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılarak ödenmesi şeklindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (Ferda Yeşiltepe, §§ 48-51).
28. Anayasa Mahkemesi; kanun koyucunun bir hak olarak öngördüğü veya kamu borcu hâline gelmiş ödemelerin geç yapılması nedeniyle mağdur olunduğu iddiasıyla yapılan başvurularda, alacakta veya hakka konu bedelde meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde orantısız bir yük oluşturması hâlinde mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; Ferda Yeşiltepe, §§ 63-76). Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, mahkemelerce hükmedilen alacak veya tazminatların enflasyon karşısında aşırı ölçüde değer kaybettiği başvurularda ölçülülük yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016, §§ 48-66; ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, §§ 69-82).
29. Başvurucuya parasal haklarından kaynaklanan alacağının ödenmemesi suretiyle yapılan müdahale yönünden derece mahkemelerince, -Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da gözetilerek- talep edilen alacağın başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Bu bakımdan başvurucunun mağduriyeti giderilmiş durumdadır. Bununla birlikte başvurucunun alacağına SGK"ya başvurduğu 5/10/2015 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmiştir. Bu durumda işletilmesine karar verilen yasal faizin SGK"ya başvuru tarihinden önceki dönem yönünden alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğramasının önüne geçemediği, yalnızca SGK"ya başvuru tarihinden sonraki dönem yönünden enflasyonun etkisini ortadan kaldırma kapasitesinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
30. Sonuç olarak başvurucunun parasal haklarına hak kazandığı tarihlerden SGK"dan alacağını talep ettiği tarihe kadar geçen süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğratıldığı anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybı oranı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ferda Yeşiltepe, § 75).
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
32. Öte yandan İdare Mahkemesi, parasal haklarının geç ödenmesi suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun manevi değerlerinde bir eksilmeye yol açmadığını ve başvurucu tarafından duyulan acı ve üzüntünün tazminat verilmesini gerekli kılmadığını belirterek manevi tazminat istemini reddetmiştir. İdare Mahkemesinin bu değerlendirmesinin keyfî ve temelsiz olmadığı kanaatine varılmıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
34. Başvurucu; ihlalin tespiti ile parasal hakların doğduğu tarihten itibaren faize hükmedilmesine karar verilmesi, ayrıca 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
35. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
36. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
37. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
38. İncelenen başvuruda alacağın değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Mahkeme de ihlali giderememiştir.
39. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
40. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 7. İdare Mahkemesine (E.2016/1326, K.2017/3134) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.