Esas No: 2018/3552
Karar No: 2018/3552
Karar Tarihi: 19/1/2022
AYM 2018/3552 Başvuru Numaralı VEYSEL ÇONOĞLU Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
VEYSEL ÇONOĞLU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/3552) |
|
Karar Tarihi: 19/1/2022 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Tuğba YILDIZ |
Başvurucu |
: |
Veysel ÇONOĞLU |
Vekili |
: |
Av. Sibel EYMİRLİ KARAMAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gerekçeli istinaf dilekçesine rağmen incelemenin yalnızca kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1/11/1991 ile 16/2/2012 tarihleri arasında bir işyerinde çalışmış, emekli olmak istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurduğunda son altı aylık primlerinin ödenmediğini öğrenmiş ve iş akdini feshetmiştir.
9. Başvurucu, işten ayrılırken en son 1.200 TL maaş aldığını, fazla çalışma yapıp hafta tatillerini kullanamadığını, yıllık izin hakkının da kullandırılmadığını belirterek kıdem tazminatı, fazla çalışma, hafta tatili ve yıllık izin alacaklarının ödenmesi talebiyle dava açmıştır.
10. Samsun 1. İş Mahkemesi (Mahkeme) 18/4/2017 tarihinde kısa kararla davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiştir. Karardaki hüküm şu şekildedir:
"Davanın KISMENKABULÜ İLE;
a-)Kıdem tazminatı alacağı olarak,18.383,05 TL kıdem tazminatının akdin fesih tarihi olan 16/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-) Fazla çalışma alacağı olarak 2.544,68 TL"nin100,00 TL sinin dava tarihinden itibaren, 2.444,68 sinin ise bedel artırım tarihi olan 07/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c-)Genel tatil ücreti alacağı olarak, 364,85 TL"nin 100,00 TL sinin dava tarihinden itibaren, 264,85 TL sinin ise bedel artırım tarihi olan 07/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-)Yıllık izin alacağı olarak, 8.292,71 TL"nin100,00 TL sinin dava tarihinden itibaren, 8.192,71 TL sinin ise bedel artırım tarihi olan 07/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-)Davacının ihbar tazminatı ve hafta tatili alacağı yönelik taleplerinin REDDİNE
...
Dair tefhim ve tebliğden itibaren 8 gün içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere"
11. Başvurucu vekili, Samsun Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere 26/4/2017 tarihinde dilekçe sunmuştur. Başvurucu vekilinin süre tutum dilekçesi olarak vasıflandırdığı dilekçede; ıslah talebiyle bilirkişi raporuna göre artırılan kısımlar için bedel artırım tarihinden itibaren faize karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, davanın belirsiz alacak davası niteliğinde açıldığı, artırılan kısımlar için böyle bir faiz ayrımının yapılmasının belirsiz alacak davası kurumunun asıl amacı ve ruhu ile bağdaşmadığı ileri sürülmüştür. Gerekçeli karar tebliğ edildiğinde belirtilecek diğer nedenlerle birlikte istinaf yoluna başvurulduğuna dair süre tutum talepli dilekçenin kabul edilmesi istenmiştir.
12. Mahkeme tarafından 28/4/2017 tarihinde gerekçeli karar yazılmıştır ve kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğu belirtilerek kısmi miktarlar istenmiş ve ıslah/talep artırım dilekçesi ile miktarlar artırılmış olmakla, davanın kısmi eda külli tespit davası niteliğinde olduğu aşikar olup belirsiz alacak davasının her türünde, zamanaşımı dava tarihine göre dikkate alınır ve davanın açılması ile tüm alacak için zamanaşımını keser. .."şeklinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davacının işçilik alacağı talebine ilişkin davasının kısmi eda külli tespit şeklinde belirsiz alacak davası olduğu ve alacağın tamamı için dava açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olmakla beraber bakiye tespit istenen kısım için talep edildiği tarihten itibaren faizi hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla, kıdem tazminatı dışındaki alacak kalemleri için bedel artırım dilekçesi ile talep edilen kısım için bedel artırım tarihinden itibaren faize hükmedilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
13. Yerel mahkemenin gerekçeli kararı 8/5/2017 tarihinde, davalı işverenin istinaf dilekçesi ise 15/5/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 348. maddesi gereğince katılma yoluyla 23/5/2017 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesi sunduğunu belirtmiştir.
14. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi, 6/12/2017 tarihli kararla istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; başvurucu vekilinin 26/4/2017 tarihinde süre tutum dilekçesi verdiği ve gerekçeli kararın tebliğinden sonra gerekçeli istinaf dilekçesi sunacağını bildirdiği, 8/5/2017 tarihinde gerekçeli karar tebliğ edilmişse de başvurucunun 8 günlük başvuru süresinden sonra 23/5/2017 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesini sunduğu belirtilmiştir. Süresinden sonra sunulan gerekçeli istinaf dilekçesine değer verilmeyeceği belirtilerek dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere, 6100 sayılı Kanun"un 355. maddesine göre kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediği ifade edilmiştir. Karar başvurucuya 25/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 24/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 6100 sayılı Kanun’un ""Başvuru süresi"" kenar başlıklı 345. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.""
17. 6100 sayılı Kanun’un ""Katılma yolu ile başvurma"" kenar başlıklı 348. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.
18. 6100 sayılı Kanun’un ""İncelemenin kapsamı"" kenar başlıklı 355. maddesi şöyledir:
"(1)İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.""
19. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Şu kadar ki, para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararlar hariç, miktar veya değeri üç bin Türk lirasını geçmeyen davalar hakkındaki nihaî kararlar kesindir.
İstinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Bölge adliye mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri kırk bin Türk lirasını geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
..."
B. Uluslararası Hukuk
20. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Groseri Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti., B. No: 2017/29997, 31/10/2018, §§ 25-32.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Anayasa Mahkemesinin 19/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiası
22. Başvurucu; Daire kararının istinaf iradesini yok saydığını, süre tutum dilekçesinin sadece süreyi tutmak için verdiği bir dilekçe olmadığını, kararda hukuka aykırı olarak gördüğü hususları da dilekçede belirttiğini, ayrıca davalı tarafın istinaf dilekçesinin tebliğ edilmesinden sonra süresinde verdiği cevap dilekçesinde de aynı hususları ileri sürdüğünü belirtmiştir. Cevap dilekçesinin 6100 sayılı Kanun"un 148. maddesi gereği değerlendirilmesi gerektiğini ancak Mahkemenin sunulan dilekçeleri dikkate almayarak hak arama hürriyetini ve savunma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
24. Başvurucunun şikâyetinin özünün istinaf talebinin esasının Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenmemesine yönelik olması dolayısıyla iddia, adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
26. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa"nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).
27. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
28. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına yönelik uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması kanun yoluna başvurma olarak nitelendirilmektedir. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Adil yargılanma hakkı bir mahkeme kararına karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence altına almamakla birlikte gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37).
29. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunda başvurucu tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri süresinde ileri sürülmediği gerekçesiyle reddedilip incelenmediğinden mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
30. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
31. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
32. Başvurucunun ilk derece mahkemesi kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun yalnızca kamu düzenine ilişkin hususlar nedeniyle değerlendirilip, ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin süre aşımı nedeniyle incelenmemesinin 6100 sayılı Kanun"un 345. maddesi yollamasıyla karar tarihinde yürürlükte bulunan 5521 sayılı mülga Kanun"un 8. maddesine dayandırıldığı görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
33. Bölge Adliye Mahkemesi Dairesinin bu hükmü esas alarak verdiği ret kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
34. İstinaf nedenlerinin açıkça belirtilmesi zorunluluğu taraflarca istinaf dilekçelerinin ciddiyetle ele alınması, istinaf mahkemelerinin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve böylece önem taşıyan nitelikli başvurular üzerinde yoğunlaşmasını temin etmeye yöneliktir. İstinaf nedenlerinin belirtilmesi zorunluluğu en genel ifadesiyle hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan adaletin iyi yönetimi ve yargılamaların makul süre içinde tamamlanmasını hedeflemekte olup anayasal açıdan meşru bir amaca dayalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Groseri Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti., § 46).
iii. Ölçülülük
35. İstinaf talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
(1) Genel İlkeler
36. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
37. Somut olayda elverişlilik ve gereklilik ilkeleri yönünden tartışılmayı gerektirecek bir yön bulunmamaktadır. Asıl üzerinde durulması gereken, müdahalenin orantılı olup olmadığıdır.
38. Orantılılık, amaç ile araç arasında adil bir denge kurulmasını gerektirmektedir. Buna göre mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamayla ulaşılmak istenen meşru amaç ve başvurucunun mahkemeye erişim hakkından yararlanmasındaki bireysel yarar arasında makul bir orantı kurulmalıdır. Hedeflenen amaca ulaşıldığında elde edilecek kamusal yararla kıyaslandığında sınırlama ile kişiye yüklenen külfetin aşırı ve orantısız olmaması gerekir (Mustafa Berberoğlu, B. No: 2015/3324, 26/2/2020).
39. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa"nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya fiilî sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, § 52).
40. Yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi kılınması tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemez. Bununla birlikte yargısal başvuru usullerinin belirli ve öngörülebilir olması gerekir. Dava açılmasına veya diğer kanun yollarına başvurulmasına ilişkin dilekçelerin yetkili mahkemelere sunulma yöntemine dair kanuni veya fiilî belirsizliklerin bulunması, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Hasan İşten, § 45).
41. Öte yandan mahkemelerin dilekçelerin sunulması yöntemine ilişkin usul kurallarını uygularken kişilerin mahkemeye erişimlerini engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde aşırı şekilcilikten kaçınmaları gerekir. Ayrıca mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluk, yargısal koruma talep eden bireylere yüklenmemelidir. Bu bakımdan yargısal başvurulara dair dilekçelerini ilgili mevzuatta öngörülen usule uygun olarak yetkili yargı merciine sunan kişilerin kendilerine atfedilemeyen ve tamamen mahkemelerin iç işleyişinden kaynaklanan hata ve aksamalardan sorumlu tutularak mahkemeye erişimlerinin engellenmesi bu hakka yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılabilir. Özellikle kanun yoluna başvurma yönündeki istek ve iradesini ortaya koymuş olan başvurucular yönünden bu tür müdahaleler, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlaline sebep olabilir (Hasan İşten, § 46).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
42. Başvurucu, yasal süre içinde gerekçeli bir şekilde süre tutum dilekçesi vererek istinaf talebinde bulunmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesi tarafından talebinin reddedildiğini belirterek kanun yoluna başvuru hakkının engellendiğini iddia etmiştir.
43. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele, başvurucunun istinaf talebinin kanun yolu incelemesine konu yapılmamasının mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale oluşturup oluşturmadığıdır.
44. İstinaf başvurularında ilk derece mahkemesinin kararı tefhim edilmişse istinaf dilekçesinin sekiz günlük süre içinde verilmesi gerekmektedir. Karar tefhim edilmekle birlikte gerekçe içermediği ve gerekçeli kararın sonradan tebliğ edildiği durumda, uygulamada tefhimden itibaren sekiz günlük süre içinde süre tutum dilekçesi verilebilmekte ve gerekçeli kararın tebliğinden itibaren sekiz gün içinde detaylı istinaf dilekçesi sunulabilmektedir. Eğer tebliğden itibaren detaylı istinaf dilekçesi sunulmamışsa ve süre tutum dilekçesi de hukuka aykırılık nedenlerini içermiyorsa bölge adliye mahkemeleri istinaf incelemesini kamu düzenine ilişkin nedenlerle sınırlı yapacaktır.
45. Nitekim bu durum 6100 sayılı Kanun"un 355. maddesinde; istinaf yoluna yapılan başvurularda ilk derece mahkemelerinin verdiği kararın hangi yönüyle hukuka aykırı olduğunun başvuru dilekçesinde açıklanması gerektiği, aksi takdirde incelemenin sadece kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılacağı şeklinde açıklanmıştır.
46. Başvuru konusu olayda başvurucu süre tutum dilekçesini süresinde vermişse de başvurucunun detaylı istinaf dilekçesini gerekçeli kararın kendisine tebliğinden itibaren sekiz günlük kanuni süreden sonra verdiği hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi bu konuyu daha önce incelemiş ve mahkemeye erişim hakkından ihlal bulmamıştır (Groseri Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.,§§ 52-58).
47. Somut olaya ilişkin üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise başvurucunun katılma yoluyla istinaf hakkını kullanmasıdır.
48. 6100 sayılı Kanun"un 348. maddesinin birinci fıkrasında (bkz. § 17) istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen tarafın -başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile- vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabileceği belirtilmiştir. Başvurucu da detaylı istinaf nedenlerini süresinde sunduğu iddialarını bu hükme dayandırmaktadır.
49. Mahkemenin kısa kararının 18/4/2017 tarihinde tefhim edildiği, gerekçeli kararın ise 8/5/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği, başvurucu vekilinin 26/4/2017 tarihinde süre tutum dilekçesi kanun yolu harcını yatırdığı anlaşılmıştır. Başvurucu, davalı tarafın istinaf dilekçesine cevap ve gerekçeli dava dilekçesi niteliğindeki dilekçeyi 23/5/2017 tarihinde süresi içinde Bölge Adliye Mahkemesine sunmuştur.
50. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 6/12/2017 tarihli kararında katılma yoluyla istinaf dilekçesinde ileri sürülen iddialarla ilgili değerlendirme yapmadan sadece başvurucunun istinaf dilekçesini dikkate alarak süreye ilişkin değerlendirme yapmıştır. Bölge Adliye Mahkemesinin 6100 sayılı Kanun"un 348. maddesi gereğince katılma yoluyla sunulan dilekçe yönünden de bir değerlendirme yapması gerektiğini kabul etmek gerekir.
51. Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf incelemesini, sadece başvurucunun ilk ileri sürdüğü dilekçeyi dikkate alarak süre yönüyle değerlendirmek suretiyle kamu düzenine ilişkin meselelerle ilgili sınırlı şekilde yaptığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kanun yolu merciinin başvurucunun katılma yoluyla dilekçesinde ileri sürdüğü hususları incelemeden süresinde başvuru yapılmadığına ilişkin yorumunun başvurucuya ağır bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
52. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
53. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden başvurucunun diğer ihlal iddiaları yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
54. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
55. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.
56. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
57. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
58. Başvurucunun istinaf isteğinin süreden reddine karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Bölge Adliye Mahkemesi kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
59. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılması gereken iş, istinaf dilekçesinin süresinde sunulmaması nedeniyle reddi yolundaki kararını kaldırarak istinaf istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen sebepleri -usule ilişkin diğer meselelerde de bir eksiklik söz konusu değilse- esastan incelemekten ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi dairesine gönderilmesini sağlamak üzere Samsun 1. İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
60. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
61. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla ilgili bölge adliye mahkemesi dairesine gönderilmek üzere Samsun 1. İş Mahkemesine (18/4/2017 tarihli ve E.2013/566, K.2017/253) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.